FEYZULLAH BUDAK- Araştırmacı Yazar
Köşe Yazarı
FEYZULLAH BUDAK- Araştırmacı Yazar
 

KIŞ GÜNEŞİ ve KIRK KARA YIL

Ümran Dağaşan Özlük Hanımefendinin KIŞ GÜNEŞİ adlı romanını geçen ay adeta soluksuz okuyarak bitirmiştim. İlk ve genel izlenimim “Bir yazarın ilk kitabı olmak için fazla iyi olduğu” şeklindeydi. Kitap, yılların deneyimine sahip usta bir yazarın kaleminden çıkmış gibiydi. 1800'lü yılların başlarından itibaren yaşanan Kafkas Sürgünlerini, romanın kahramanlarıyla birlikte yaşıyor, onlarla ortak acılara katlanıyor ve onlarla birlikte yaşlanıyor, onların yeni nesilleri arasında bir aile ferdi olarak yaşamaya devam ediyorsunuz. Hatta zaman zaman bizzat kendinizi kitabın içinde buluyor ve roman kahramanlarından biriyle kendi kimliğinizi birleştirmeden edemiyorsunuz. Söz gelimi ben kendimi “Recep Usta”da buldum ve okumam boyunca “Recep Usta” ile bütünleştim. Kitap son sayfasında bitmemiş gibi yani devamı gelecekmiş gibi duruyordu. İyi ki öyleydi, çünkü bu durum, aynı okuma zevkimizin gelecekte yeniden yaşanacağını gösteriyordu. Bu duygularla kitabın değerli yazarını kutlamak için aradığımda güzel haberi aldım; Bu kitabın devamı KIRK KARA YIL adıyla basılmıştı ve bir nüshası benim için dün kargoya verilmişti. Ertesi gün elime geçen KIRK KARA YILI da derin bir merak ve ilgiyle okudum. KIŞ GÜNEŞİ, 1800’lü yılların başlarında Dağıstan’ın “Babayurt” ilçesinden başlayıp, her birinde değişik sürelerle kalınan Gürcistan, Acara, Batum ve AHISKA molalarından sonra 1828’de OLTU’ya ulaşan derin acılarla yüklü bir göç hikayesini konu alıyor. Asırlar sürecek hazin bir göç hikayesinin “BABAYURT” adındaki bir ilçeden başlaması ne kadar da ilginç değil mi? Gerçi hikayenin burada bitmediği belli oluyor ama kitaplara sığmaz acılar yaşayan OTACI ailesinin artık Oltu’da rahat edeceğini umarken ne acı bir yanılgı yaşadığınızı KIRK KARA YIL’ı okuyunca anlıyorsunuz. İkinci kitabın Adı: KIRK KARA YIL, Otacı ailesinin Oltu’da yaşadığı yılları değil, 93 Harbinden sonra 1877-1878’den itibaren Kars ve Ardahan yöremizin Rus hakimiyeti altında kaldığı kırk kara yılı simgeliyor ama kitapta önce Oltu’da yaşananlar ve sonra da bölgenin Rus yönetimi altında kaldığı yıllar anlatılıyor. Yazar Ümran ÖZLÜK ailenin son nesil üyelerinden ve anlatımlarını temel olarak Hacı Durak Dedesinin Hatıra Defterine dayandırıyor. Ama kitabı okurken sanki olayları bizzat yaşamış birinin anlatımından okuduğunuz hissine kapılıyorsunuz. Öylesine canlı, öylesine ayrıntılı ve öylesine duygu yüklü bir anlatım var ki böyle bir anlatımın, olaylardan 150-200 yıl sonra yaşamış birisi tarafından yapılmış olabileceğini zihninize oturtamıyorsunuz. Eserin en önemli gücü büyük bir vatan ve yurt sevgisiyle (hatta aşkıyla) yazılmış olmasından kaynaklanıyor. Yazar, söz gelimi bir özel ulağın önemli bir haberi bir yerden başka bir yere götürdüğü süreci veya roman kahramanlarından birinin bir tepeden karşı ovalara bakarken yahut atıyla belli bir yere giderken, hatta en derin acıların yaşandığı bir göç katarında ilerlerken kar ya da yağmur altında gördüğü manzaraları öylesine coşkulu vatan ve yurt tasvirleriyle süslüyor ki önce o coğrafyaya aşık oluyorsunuz ve ardından da kendinizi o coğrafyaya ait hissedip aynen ilk kitapta olduğu gibi kendinizi roman kahramanlarından başka birisiyle özdeşleştiriyorsunuz. Nitekim birinci kitapta Recep Usta ile özdeşleşen ben, bu ikinci kitapta kendimi İDİLAY olarak buldum ve ecdadımın 1877 yılında Kars'ta başlayıp, Sivas'ta sonuçlanan sancılı göçünü İdilay ile birlikte at sırtında izledim. Sonuçta bu ikinci kitap da 1900’lü yılların başlangıcı gibi çok kritik bir zamanda bitiyor ve dolayısıyla serinin burada da tamamlanmadığı ve Yazarın daha anlatacak çok şeyi olduğu anlaşılıyor. Özetle Yazar Ümran Dağaşan Özlük Hanımefendi KIŞ GÜNEŞİ ve KIRK KARA YIL kitaplarıyla anılarda acılarla yaşatılan bir vatana ve ulus hayatının derin elemlerle yüklü bir dönemine ışık tutuyor. “Ne Mutlu TÜRKÜM” diyebilen her kese ısrarla tavsiye ediyorum.
Ekleme Tarihi: 27 Temmuz 2024 - Cumartesi

KIŞ GÜNEŞİ ve KIRK KARA YIL

Ümran Dağaşan Özlük Hanımefendinin KIŞ GÜNEŞİ adlı romanını geçen ay adeta
soluksuz okuyarak bitirmiştim. İlk ve genel izlenimim “Bir yazarın ilk kitabı olmak için fazla iyi
olduğu” şeklindeydi. Kitap, yılların deneyimine sahip usta bir yazarın kaleminden çıkmış
gibiydi.
1800'lü yılların başlarından itibaren yaşanan Kafkas Sürgünlerini, romanın
kahramanlarıyla birlikte yaşıyor, onlarla ortak acılara katlanıyor ve onlarla birlikte yaşlanıyor,
onların yeni nesilleri arasında bir aile ferdi olarak yaşamaya devam ediyorsunuz. Hatta zaman
zaman bizzat kendinizi kitabın içinde buluyor ve roman kahramanlarından biriyle kendi
kimliğinizi birleştirmeden edemiyorsunuz. Söz gelimi ben kendimi “Recep Usta”da buldum ve
okumam boyunca “Recep Usta” ile bütünleştim.
Kitap son sayfasında bitmemiş gibi yani devamı gelecekmiş gibi duruyordu. İyi ki
öyleydi, çünkü bu durum, aynı okuma zevkimizin gelecekte yeniden yaşanacağını
gösteriyordu. Bu duygularla kitabın değerli yazarını kutlamak için aradığımda güzel haberi
aldım; Bu kitabın devamı KIRK KARA YIL adıyla basılmıştı ve bir nüshası benim için dün
kargoya verilmişti.
Ertesi gün elime geçen KIRK KARA YILI da derin bir merak ve ilgiyle okudum. KIŞ
GÜNEŞİ, 1800’lü yılların başlarında Dağıstan’ın “Babayurt” ilçesinden başlayıp, her birinde
değişik sürelerle kalınan Gürcistan, Acara, Batum ve AHISKA molalarından sonra 1828’de
OLTU’ya ulaşan derin acılarla yüklü bir göç hikayesini konu alıyor. Asırlar sürecek hazin bir
göç hikayesinin “BABAYURT” adındaki bir ilçeden başlaması ne kadar da ilginç değil mi? Gerçi
hikayenin burada bitmediği belli oluyor ama kitaplara sığmaz acılar yaşayan OTACI ailesinin
artık Oltu’da rahat edeceğini umarken ne acı bir yanılgı yaşadığınızı KIRK KARA YIL’ı okuyunca
anlıyorsunuz.
İkinci kitabın Adı: KIRK KARA YIL, Otacı ailesinin Oltu’da yaşadığı yılları değil, 93
Harbinden sonra 1877-1878’den itibaren Kars ve Ardahan yöremizin Rus hakimiyeti altında
kaldığı kırk kara yılı simgeliyor ama kitapta önce Oltu’da yaşananlar ve sonra da bölgenin Rus
yönetimi altında kaldığı yıllar anlatılıyor.
Yazar Ümran ÖZLÜK ailenin son nesil üyelerinden ve anlatımlarını temel olarak Hacı
Durak Dedesinin Hatıra Defterine dayandırıyor. Ama kitabı okurken sanki olayları bizzat
yaşamış birinin anlatımından okuduğunuz hissine kapılıyorsunuz. Öylesine canlı, öylesine
ayrıntılı ve öylesine duygu yüklü bir anlatım var ki böyle bir anlatımın, olaylardan 150-200 yıl
sonra yaşamış birisi tarafından yapılmış olabileceğini zihninize oturtamıyorsunuz.
Eserin en önemli gücü büyük bir vatan ve yurt sevgisiyle (hatta aşkıyla) yazılmış
olmasından kaynaklanıyor. Yazar, söz gelimi bir özel ulağın önemli bir haberi bir yerden başka
bir yere götürdüğü süreci veya roman kahramanlarından birinin bir tepeden karşı ovalara
bakarken yahut atıyla belli bir yere giderken, hatta en derin acıların yaşandığı bir göç
katarında ilerlerken kar ya da yağmur altında gördüğü manzaraları öylesine coşkulu vatan ve
yurt tasvirleriyle süslüyor ki önce o coğrafyaya aşık oluyorsunuz ve ardından da kendinizi o
coğrafyaya ait hissedip aynen ilk kitapta olduğu gibi kendinizi roman kahramanlarından
başka birisiyle özdeşleştiriyorsunuz. Nitekim birinci kitapta Recep Usta ile özdeşleşen ben, bu
ikinci kitapta kendimi İDİLAY olarak buldum ve ecdadımın 1877 yılında Kars'ta başlayıp,
Sivas'ta sonuçlanan sancılı göçünü İdilay ile birlikte at sırtında izledim.

Sonuçta bu ikinci kitap da 1900’lü yılların başlangıcı gibi çok kritik bir zamanda bitiyor
ve dolayısıyla serinin burada da tamamlanmadığı ve Yazarın daha anlatacak çok şeyi olduğu
anlaşılıyor.
Özetle Yazar Ümran Dağaşan Özlük Hanımefendi KIŞ GÜNEŞİ ve KIRK KARA YIL
kitaplarıyla anılarda acılarla yaşatılan bir vatana ve ulus hayatının derin elemlerle yüklü bir
dönemine ışık tutuyor. “Ne Mutlu TÜRKÜM” diyebilen her kese ısrarla tavsiye ediyorum.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (3)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
OĞUZ UÇAR
(27.07.2024 12:53 - #1694)
Türkçü ve Atatürkçü yüreğinizle iyi ki varsını
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Neva
(27.07.2024 14:48 - #1695)
Feyzullah bey, ne kadar güzel anlatmışsınız. Ben de şu an "Kış Güneşi" ni bitirmek üzereyim. Sabırsızlanıyorum ki, bir an önce "Kırk Kara Yıl" ı okuyayım. Muhteşem ötesi bir kitap Sayın Ümran Dağaşan Özlük hanımefendiyi. Yürekten kutluyorum. Bir solukta okunacak, ancak etkisi hücrelerinize işleyecek bir anlatım.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Süheyla Alıcı
(27.07.2024 15:27 - #1697)
Maşallah hocam kaleminize yüreğinize sağlık, bu kadar güzel özetlemişsiniz, ben de okurken kah ağladım, kah onlarla dağ taş gezdim, 2 kitabı da soluksuz okudum. Ümran hanımın yüreğine, kalemine sağlık, kucak dolusu sevgiler saygılar sunuyorum
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.