Dünya Barış Günü kutlamaları her yıl bir kafa karışıklığına sebep olur. Türkiye’de herkesin 1 Eylül tarihinde kutladığı bu özel gün aslında resmi olarak Birleşmiş Milletler tarafından 21 Eylül’de kutlanır. Yani, 1 Eylül’ü Dünya Barış Günü şeklinde tanıyan resmi ve genel geçer bir karar yoktur, böyle bir gün için kutlama Birleşmiş Milletler kararıyla 21 Eylül’de yapılır. Peki, o zaman neden Dünya Barış Günü’nü yılda iki kez ve iki ayrı tarihte kutluyoruz?
1 Eylül 1939, Almanya’nın Polonya’yı işgali ile birlikte İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı tarihtir. Sovyetler Birliği (SSCB), barışın önemini tüm dünyaya en iyi anlatacak bir tarih olarak gördüğü 1 Eylül’ü Dünya Barış Günü olarak kutlamaya başlamış, SSCB’nin müttefikleri olan Varşova Paktı üyesi ülkeler de bu tarihi kabul etmişlerdir. Dünya üzerinde bazı ülkelerde barışın günü olarak kutlanan 1 Eylül bu şekilde yerleşmiş ve öyle kalmış. Ancak, dünya için bir barış günü ilan edilmesi fikri 1981 yılında Birleşmiş Milletler’in de gündemine gelince, bu tarih için BM Genel Kurulu’nun açılış günü olan Eylül ayının üçüncü Salı günü düşünülmüş, her yıl başka bir tarihe geldiği için de BM 2001 yılında 21 Eylül’ü sabitleyerek Dünya Barış Günü ilan etmiştir. Türkiye 1 Eylül’de takılmış kalmış, hem de bir NATO üyesi olarak…21 Eylül’ün herhangi bir özelliği yok. Aslında 1 Eylül’ün anlamı çok daha derin ve barışı anlatmak için çok daha etkili bir tercih.
Bizim için barış Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözü ile anlam kazanıyor. Bi çok kişi bu sözü savaşın olmadığı durum olarak anlama eğilimindedir. Oysa gerçek barış, Atatürk gibi bir askerin bu sözleri söylemesiyle birlikte, savaşın olmadığı bir durumdan çok daha farklı, adalet, huzur ve refahı da içine alan geniş bir kavram haline gelmektedir. Atatürk “yurtta sulh…” derken iç savaş olmasın gibi bir endişeyi dile getirmeyi değil, Türkiye Cumhuriyeti içinde böylesine geniş kapsamı olan bir “barış” kavramını anlatmayı hedeflemiştir.
Peki, 1 Eylül 2024 tarihinde dünya üzerinde böyle bir ortam mevcut muydu ve dün kutlanan barış günü içimize sindi mi? Sanmıyorum. Dünya üzerinde, değil savaşın olmadığı, aksine adaletsizliğin, hukuksuzluğun, demokratik olmayan uygulamaların, eşitsizliğin, ayırımcılığın, yabancı düşmanlığının, ırkçılığın ve daha birçok barış karşıtı kavramın yükseliş içinde olduğu o kadar çok ülke var ki…
Önce hemen vurgulamak gerekir; 7 Ekim 2023 tarihinden beri Gazze’de devam eden savaş ve 40.000 sivilin yaşamını yitirdiği acımasız askeri harekat, dünya barış günü kutlamaları ile tamamen zıt bir durum oluşturuyor. Öte yandan, 1 Eylül’ü İkinci Dünya Savaşı’nın başlangıcı olarak görüp bir barış günü olarak ilan etmekle son derece barışçı bir fikir ortaya koyan SSCB’nin ardılı Rusya, bugün Ukrayna’ya karşı 2022 yılının Şubat ayından beri sürdürdüğü savaş ile kendi kendisiyle ters düşüyor.
Peki, Atatürk’ün düşündüğü şekilde iç barış, huzur ve adaletin olduğu, ayırımcılığın olmadığı, kadına şiddetin görülmediği, hukuksuzluğun ayyuka çıkmadığı bir ortama sahip ülke var mı? Bakıyorsunuz, Asya’dan Afrika’ya, Avrupa Birliği üyesi bazı ülkelerden Latin Amerika’ya kadar bir çok ülke böyle bir iç barış kavramının özlemiyle yanıp tutuşuyor, toplumlar kutuplaşıyor, ayırımcılık, ırk, dil, din, mezhep ayrılıkları almış başını gidiyor. Böyle bir ortamda dünya barış günü kutlaması da en hafif tabiriyle bir riyakarlıktan öteye geçemiyor.
Atatürk, sadece Türkiye’ye ve dünyaya barışı en iyi anlatan sözleri söylemekle kalmadı, aynı zamanda kadının eşitliği ve kadın hakları konusunda da dünyanın bir çok ülkesinden daha önce attığı adımlarla tarihe geçti. Bugün, onun sağladığı bu imkanları başarıyla kullanan kadınlarımızı alkışlamak gerekiyor. Dünya Barış Günü’nün kutlandığı günlerde, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde yaşanan bir ilk de bu bakımdan ümit veriyor; Kara, Hava ve Deniz Harp Okulu 2024 yılı mezunlarının sınıf birincilerinin her üç sınıfta da kız teğmenlerimiz olması, Atatürk’ün gerçek barışı hedefleyen “yurtta sulh, cihanda sulh” düsturunun kadınlarımızın barışçı güvencesi altında hayata geçmesine de imkan yaratıyor. Yolları açık olsun.