Eğer bu ülkede, özellikle devletin yönetilmesinde artık her şeyin bir kişiye bağlı olduğunu, tüm
kararların bir tek kişinin iradesiyle oluştuğunu ve tam bir tek adam devri yaşadığımızı
düşünüyorsanız… Ben size ne diyebilirim ki? Çünkü tamamen haklısınız ve zaten bunu bütün dünya
biliyor.
Ama bilmenizi isterim ki; Bu ülkenin tek adamı bir kişiden ibaret değil. Onun yanı sıra kendi
küçük dünyasının diktatörü olmaya özenenler de var ve bu durum uzun yıllardan beri böyle. Bunun
böyle olduğunu en çarpıcı şekilde gösteren bir olayı yıllar önce bizzat yaşadım.
TÜRKOCAKLARI tarafından düzenlenen ATATÜRK GÜCÜNÜ NEREDEN ALIYORDU? konulu
konferansım için Edremit’e uçmak üzere 9 Kasım 2018 günü öğleden sonra Ankara Esenboğa
havaalanında beklerken bir telefon geldi. Arayan BENGÜ-TÜRK TV’den bir program yapımcısı idi ve
benim “ATATÜRK GÜCÜNÜ NEREDEN ALIYORDU?” adlı kitabımı okuduğunu, aynı konudaki
konferansımı dinlediğini ve bunlardan çok etkilendiğini belirterek, O akşam 10 Kasım vesilesiyle
yapacağı canlı yayının konuğu olmamı istiyordu. Kendisine havaalanında olduğumu ve ertesi gün de
Edremit’te konferansım olduğunu bildirdim. Buna çok üzüldü ama ilk fırsatta başka bir konu için
mutlaka beni programına davet edeceğini söyledi.
Bu görüşmeden tam bir hafta sonra aynı kişi tekrar arayarak, O akşamki canlı yayınına davet
etti. Ayrıca konunun DEVLET ADAMLIĞI üzerine olduğunu ve programda benden başka bir konuğun
daha olacağını söyledi. Değerli kardeşimiz, aynen geçen hafta yaptığı gibi tam da canlı yayını yapacağı
gün yani programdan sadece birkaç saat önce arayıp davet ediyordu. Tabii ki aynı akşam çıkılacak bir
canlı yayına sadece birkaç saat kala davet edilmek, gerekli hazırlıkların yapılması bakımından sıkıntılı
bir durumdu ama ülkemiz için önemli konularda topluma görüşlerimizi aktarma imkanını da çok sık
bulamıyorduk. O nedenle sorun çıkarmadım ve daveti kabul ettim.
Nitekim Beyefendi bir saat sonra tekrar arayarak “programa davet ettiği ikinci konuğun
hazırlanmak için yeterli zaman olmaması sebebiyle programa gelmediğini ve benim önereceğim
başka bir konuk olup olmadığını sordu. İlk aklıma gelen birkaç kişiyi aradım ama her kes aynı
mazeretle daveti kabul etmiyordu ve mazeretleri de “hazırlanmak için yeterli zaman olmadığı” idi.
Kim bilir belki de insanlar DEVLET ADAMLIĞI konusu konuşulurken zaruri olarak lafın geleceği
günümüze dair çok kötü örnekleri BENGÜ-TÜRK TV ekranlarındaki canlı yayında konuşmayı göze
alamıyorlardı.., kim bilir?
Programcıyı arayarak “benim kimseyi bulamadığımı ve programa hazırlanmam gerektiği için
bu aramaya zamanım da olmadığını, ikinci konuk olarak kendisi her kimi davet ederse benim kabulüm
olduğunu” söyledim. Ardından kitaplığıma daldım ve ilk çırpıda elime geçen Kaşgar’lı Mahmud’un
Divanü Lügat’it Türk’ünü, Balasagun’lu Yusuf Has Hacib’in Kutad Gu Bilig’ini, Nizamü’l Mülk’ün
Siyaset-Name’sini, Defterdar Sarı Mehmet Paşa’nın Devlet Adamlarına Öğütler’ini, Sultan Murat
Han’ın Fatih Sultan Mehmed’e Öğütler’ini, Ebu’nnecip Sühreverdi’nin Yönetenlerin Yönetimi adlı
kitabını ve konuyla alakalı daha birkaç kitabı masamın üstüne alarak çalışmaya başladım.
3-4 saatlik bir çalışmadan sonra artık program için evden çıkmak üzere hazırlanmam
gerektiğini düşünmeye başladığım saatlerde çok değer verdiğim ve üzerimde çok hatırı olan bir
dostum aradı. Programcı kardeşimiz de ilişkimizin bu yönünü biliyor olmalı ki beni aramakta
zorlanınca bu değerli dostumu aramış ve “yukarıdan müdahale edilerek Feyzullah BUDAK’ın
programa konuk alınmasına ve orada konuşturulmasına izin verilmediğini, kendisinin ısrarı üzerine
programının tümüyle iptal edilerek yayından kaldırıldığını, bu sebeple çok zor durumda olduğunu,
bana çok değer verdiği ve utandığı için beni bizzat arayıp bu durumu söylemekte zorlandığını”
anlatmış ve ondan yardım istemiş. Tabii ki hemen ben kendisini aradım ve “herkesin kimliğine ve
karakterine uygun işler yaptığını, bunda kendisinin bir kusuru olmadığını ve dolayısıyla üzülmemesini”
söyleyerek onu teselli ettim.
Evet, bu olayda “kendi küçük dünyasının diktatörü olmaya özenen” kötü adam, bu günlerde
“öldüğü halde, ölümünün duyurulmadığı tartışmalarıyla gündemdedir. Bu olayda konu “DEVLET
ADAMLIĞI” olunca, lafın bir yerde kendi devlet adamlığındaki zayıflıklara da gelebileceğini düşünerek
korktuğu anlaşılıyor. Ama daha başkaları söylemeden kendilerindeki “devlet adamlığı zayıflığını” bilen
bu sahte krallar bilmelidirler ki; Korkunun ecele faydası yoktur ve zayıflıklar korku ile beslenerek güçlü
hale gelmezler.
Sonuçta yukarıda anlattığım gelişmeleri ve bu konudaki değerlendirmelerimi sosyal medya
olanaklarını kullanarak takipçilerim ile paylaştım ve bu vesileyle daha önce programı duyurduğum
herkesten özür diledim. Bu duyuruma o zaman çok ilginç yorumlar geldi. Toplumun tek adam
uygulamasına nasıl baktığını gösteren bir anket sayılabilecek bu yorumları da aşağıda bilginize
sunuyorum:
*******
Ziya Başkan: Çıkıp (muhtemelen) ağırlıklı olarak Atatürk’ün ve Nazarbayev'in devlet adamlığından
örneklerler verecektin. O zaman da kendini devlet adamı zanneden birçok malum zevat kendilerinin
çöplük malzemesi olduğunu görecekti. Buna nasıl katlansınlar?
Yunus Güçlüer : Bengü Türk TV’ ye sizi konuk olarak davet etmeleri şaşırtmıştı beni.
Adem Yiğit: Yılın yayını olurdu bence kendi kanalında devlet adamlığını anlamak.
Gorkem Akcay: Feyzullah Bey madem yürekleri yetmiyor sizi ekrana çıkarmaya, biz kendimiz çekelim
yayınlayalım ne dersiniz? Yakında TV kanallarının yüzüne bakan kalmayacak internet tv yayıncılığı ile
daha fazla insana ulaşabiliyoruz tabii kalıcı oluyor.
Hayrettin Afşar: Hocam o zaman biz Soralım, günümüzde devlet adamlığı nasıldır? Yazarsanız
okuruz.
Mücahit Gezen: Sizin ve düşüncelerinizin bir kaç gömlek büyük geleceği bir programmış demek ki
hocam.
Özcan Garipoğlu: Program saatini bekledim... Belki bir şeyler değişmiştir diye... ama çok üzüldüm...
Muammer Karakaş: Fesli Kadir’i ziyaret edenlerin işine gelmez, seni bilenler bilir Feyzullah kardeşim
takma kafanı, keser döner sap döner gün gelir hesap döner…
Göktan Muğulkoç: Senin canın sağ olsun. Bu çeşit engellemelerle bizi yolumuzdan döndüreceklerini
sananlar, ancak bizim mücadele gücümüzü daha da artırırlar.
Mustafa Pirik: Devlet adamı olamayanların kovanına çomak soktun.
İlker Aktaş: Devlet'in adamlığı ile DEVLET ADAMLIĞI arasındaki farktır Feyzullah Budak ...
Fethi Akın: Sayın Feyzullah Budak hala sizi engelleyip düşüncelerinizin daha geniş kitlelerce
duyulmasından korkuluyorsa, ümit var demektir...
İsmail Kozan: Sözün bittiği yerdeyiz…
Mehmet Arkun: Ne kadar can sıkıcı, özgür basın ve medya yok.
Namık Kemal Zeybek: Olmasa şaşırırdım…
Hayrettin Nuhoğlu: Yuh be! Konuşmaktan korkulur mu?
Behiç Çelik: Ağabey, sen çok değerlisin. Özre gerek yok. Hakkında hayırlısı olsun. Saygılarımla…
Nihat Açık: İblisin önde gidenleri engelletmiştirler…
Sacit Vergi: Ben de hangi dağda kurt öldü demiştim…
Seniha Yalçın: Nasıl olur Feyzullah Bey’ciğim. Bu kanal başka yerden mi emir alıyor? Ne kadar
yakışıksız, ne kadar kötü bir tutum. Yazıklar olsun. Yazacağım internet sitesinden kanala…
Zehra Demirci: Özür dilemeye gerek yok Feyzullah Abi. Vatan sevdanız onlara ağır gelmiştir. Feyzullah
Abi çıkacak diye çok sevinmiştim ve What’s-Ap’tan herkese duyurmuştum.
Acar Kardağlı: O malum yerler bir gün yok olacaklardır, sen üzülme Feyzullah Kardeşim…
Mehmet Yalburdak: Ülkede özgürlük diye bir şey yok kardeşim. Nerelerden kaynaklandığını tahmin
etmek zor değil. Sabır… Gün gelir hesaplar döner…
Güzin Eyüboğlu: Özür dilemek ne arkadaşım, aşk olsun… Bu omurgasızlığı yapanlar utansın…
Orhan Yıldırım: Zaten nasıl oldu da seni programa konuk alacaklardı, hayretle karşılamıştım. Seninle
iftihar ediyoruz sevgili kardeşim. Yolun açık olsun. Allah’tan sağlıklı uzun ömürler diliyorum. Selam,
sevgi ve muhabbetle. Allah’a emanet ol…
Hasan Bölücek: Biz değerli hocamızın ne mesajlar vereceğini bildiğimiz için nasıl kabul edildiğine
şaşırmış ve sevinmiştik. İptaline şaşırmadık ama üzüldük. Saygı ve muhabbetlerimi sunuyorum.
İrfan Arslan: Sen özür dileme kardeşim. Zaten o kanalı izlemiyorduk. Sen konuk olacağın için
izleyecektik. Böylece bütün camiayı mecburi seyirden kurtardılar.