15 Mart 2023 tarihinde Şanlıurfa ve Adıyaman da meydana gelen sel felaketi nedeniyle 18 vatandaşımız hayatını kaybetti. 11 Ağustos 2021’de, Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde, 65 kişi yaşamını yitirdi 8 kişi kayboldu, 22 Ağustos 2022’de Giresun’un Dereli ilçesindeki sel felaketinde 5 askerimizi ve 16 vatandaşımızı kaybettik. Ölenlere Allahtan Rahmet diliyorum.
Sel felaketinin izlerini devletin desteğiyle silmeye çalıştık. Yıkılanların yerine yenilerini koyduk.
Yıkılanları yerine koyabilirsiniz. Ama giden Canlar geri gelmiyor. Vatandaşlarımızda büyük yaralar açıyor. Vatandaşlarımızın yaralarının sarılmasında gösterilen gayretler yaralarımızı sarıp acılarımızı azaltsa da, burada yaşanan acıya, zarara, ziyana sebep olan sorumluların, sorumluluklarını gidermeye yetmez. Burada ihmal vardır. Araştırıldığında göreceksiniz ki, bu binaların çoğu ya izinsiz yapılmış ya da Belediyelerce imar izni verilmiştir. Bu olaylardan buralara imar izni veren ve inşaat yapılmasında göz yumanlar sorumludur.
Dere yatağına yapılan her inşaat taşkınlara yol açacaktır, Suyun aktığı yer taşkın havzasını oluşturur, bu bölgelere kesinlikle inşaat yapılmaması gerekiyor. Derelide, Bozkurtta gördük. Dereyi bir kanala hapsetmişler, yar kenarlarına eksi kotta ve çok katlı yapılaşmaya göz yummuşlar, derenin akacak yeri kalmamış, bu da selin hızını ve debisini artırmıştır. Sel ne yapacaktır, önüne gelen engeli yıkacaktır. Burada Tabiatla çatışma vardır. Tabiat kuvvetleriyle çatışarak baş edemezsiniz. Varlık ve oluş yasalarını değiştiremeyeceğimize göre Ancak Tabiata uyum sağlayarak zarar görmezsiniz. Biz
Tabiatın sahibi değiliz, Emanetçiyiz. Bize emanet edilmiş Tabiata hıyanet etmeyelim. Burada rant uğruna tabiat kuvvetlerine kafa tutmak gibi akıl tutulması yaşanıyor. Bunda kamu adına yetki kullanan yöneticilerimizin ihmali ve sorumlulukları vardır. Bu ihmallerin faturasını Toplum olarak bizler ödüyoruz. Kamunun hakkı yeniyor. Kimse sorumluluğu üzerine almıyor “Kabahat samur kürk olsa kimse üzerine almaz” demiş atalarımız. Toprak doygunmuş da ondan sel gelmiş, bir aylık yağmur bir günde yağmış, bu sele katil bulutlar sebep olmuş, Allah’dan gelen bir şey, yapacak bir şey yok, gibi bir sürü mazeret uyduruluyor. Hiç kimse mazeretlere sığınmasın. Allah ayetleriyle uyarmış, yerleşim bölgelerini seçerken, bina yaparken dere yataklarına, mümbit yerlere, fay hatlarına bina yapmayın kayalık yüksek yerlere sağlam zeminlere yapın diyor. Siz hiç dere yatağı içinde antik kent gördünüz mü?
Muazzez kitabımız Kur’anı Kerimde Tevbe suresi; 109. Ayet ”Peki Binasını Allah’tan gelen bir sakınma duygusu ve ve hoşnutluk üzerine kuran mı hayırlıdır, yoksa binasını sel artıklarının ucundaki yarın kenarına kurup da onunla birlikte cehenneme yuvarlanan mı? Allah zalimler topluluğuna kılavuzluk etmez. 110. Ayet “Kurdukları bina kalpleri parçalanıncaya kadar yüreklerinde bir kuşku olmaya devam edecektir. Allah Âlimdir, Hâkimdir.”diyor.
Camilerimiz bir ibadet yeri olduğu kadar bir öğreti yeridir. Kul Hakkı, Kamu hakkı yiyenlerin, Kamu hakkının yerine ulaşmasına mani olanların Kur’anda nasıl vasıflandırdığının hutbelerle öğretilmesi gerekir. Yaratılmış Tabiat ayetini ve İndirilmiş Yüce kitabımız Kur’anı ilk ayeti “Oku” emrine göre ve (tedebbürle) derin derin düşünerek okuyup manasını anlayıp, hayatımıza sokarsak Toplum olarak doğruya ve güzele kılavuzlanır, saadete erişiriz, diye düşünüyorum.
Dilerim bu afetler Kamu adına yetki kullanan Yöneticilerimiz için de bir uyarı olur, gerekli dersler çıkarılır, aynı riskleri taşıyan yerleşim yerlerimizde şimdiden akla, ilime, tekniğe, fenne uygun gerekli önlemler alınır, bu olaylar tekrarlanmaz, bu acılar bir daha yaşanmaz. Saygılarımla…