1971 Askeri Darbesi sonunda Nihat Erim Başbakanlığa getirilmişti.
Herhangi bir partiden, partilerinden izin almaksızın kabinelerine atama yapabiliyordu.
Adalet Partisi Niğde Milletvekili aramızda “Ağa “ namıyla maruf Haydar Özalp Gümrük ve Tekel Bakanlığı’na getirilmişti.
O zamanlar Türkiye’de tütün ekilir, hasat zamanı Gümrük ve Tekel Bakanı tarafından Bafra’da, İnegöl’de, Bandırma’da ,Gönen’de ve Akhisar’da tütün piyasası açılır ve “Baş fiyat” denilen devletin alım fiyatı Bakan tarafından ilân edilirdi.
Yabancı alımcılar da tabii ki, bu fiyatın altında alım yapamazlardı.
1972 yılında biz Bursa Milletvekilleri İnegöl tütün piyasasını açmak üzere Haydar Bey'e refakat ederek yola çıktık.
Ticaret eski bakanımız Ahmet Türkel Bey İnegöl’de bizi karşıladı, piyasa açılışı küçük bir mitinge dönmüştü.
Gece Bursa’da geçirilecek, ertesi gün de Bandırma’ya hareket edilecekti.
Haydar Beyle Müsteşar' ı İrfan Kızıklı’nın Hanımları da beraberlerindeydi.
Akşam yemeğinden sonra , Haydar Bey, bana dönerek “ Hanımlar Bursa’da biraz alış- veriş yapmak istiyorlar, Cemal Beyle Barlas Bey Merkez İlçeyi en çok senin tanıdığını söylediler, siz Bursa’da kalsanız da Hanımları çarşı Pazar gezdirseniz, olmaz mı? “ Dedi.
Bakan üçümüzün de çok yakın arkadaşıydı
Baktım ki, Cemâl' le Barlas birbirlerine bakıp , bıyık altından gülüyorlardı.
Hemen karşı harekâtı planlayıp:
-Tabii ki , Sayın Bakan, Hanımefendilere refakat etmekten şeref duyarım. Dedim.
Hepimuzin en yakın arkadaşı Ahmet Cenkçiler İpeker’in muhasebeciydi.
O akşam yemekte bizimle birlikte olan Ahmet’e gece ayrılırken,“ Sabah Ahmet İpeker’e telefon et, mağazaya indirim konusunda talimat versin .” Diyerek işi sağlama aldım.
Sabah Hanımefendileri kapalı çarşıya götürürken Müsteşar Bey’in şoförünün kızının da yakında evleneceğini öğrendim.
Bakan Beyin Hanımı:
-O da bir şeyler alsın, diyordu.
Hanımlar, Kapalı Çarşı’da oraya buraya bakarken, tabii ki İpeker Mağazası’nın önünde büyülenip içeri girdiler.
Mağazadaki çocuklar beni zaten tanıyorlardı.
Talimat da almışlardı.
Hanımlar kumaşlara şöyle bir bakar gibi yaparlarken, esasında etiketlerdeki fiyatlara bakıyorlardı.
O zaman” İki al, bir öde! “ Gibi ticarî sahtekârlıklar yoktu.
Fiyat da hakikiydi, tenzilat da.
Hemen :
-Hanımefendiler, İpeker firması, bugün size özel bir indirim yapacak, etiket fiyatının üzerinden % 20 tenzilât(indirim) uygulanacaktır.
Der, demez, tezgâhlar hareketlenip, renklendi.
Biraz sonra hanımlar durgunlaştı.
Beklediğim andı bu:
Paraları kalmamıştı.
O zaman, hanımların alış -veriş cezbesine girdikleri zaman biz erkekleri bitiren kredi kartları daha hayatımıza girmemişti.
Hemen Bakan Bey'in Hanımı'nın kulağına:
-Hanımefendi, sıkılmayınız! Ben öder, beyefendilerden alırım.
Dedim.
Haydar Beyle İrfan Bey için işte “Kara Pazartesi “ o zaman başladı.”
Hanımların alış -verişleri bitince:
-Şimdi, Lütfen İrfan Bey' in şoförüne de yardım edin, kızı evleniyormuş, ona Bursalıların düğün hediyesi olarak indirim %50 dedim.
Şoförün yüzü güldü.
Otele yorgun- argın döndük.
Akşam yemeği için masa hazırdı.
Biraz sonra heyet Bandırma’dan döndü.
Haydar Bey, İrfan Bey ve tabii ki, Barlas’la Cemâl , gülerek bana:
-Gününüz nasıl geçti? Diyorlardı.
Bakan bey de , bana oynanan oyunun içinde olduğu için o da gülüyordu.
Ben de gülümsedim ama sonra, gece odalarına çıkarken Haydar Bey’le İrfan Bey’e yüksek sesle:
-Sabah kahvaltısında da sizi bu kadar güler yüzlü göreceğimi umuyorum.
dedim.
Hanımlarının harcadığı parayı ve bana olan borçlarını öğrendikleri için sabah her ikisinin de suratları simsiyahtı.
Önce :
-Aybaşına kadar , bekleyebilir misin? Dediler.
Sonra birkaç ay benimle konuşmadılar.
Çünkü onlar, namuslu siyasetçi ve devlet memurlarıydılar.
Hediye almazlardı.