Benim bir ömrüm ve bu ömrümde, analar, babalar, karındaşlar, sevdalar, evlatlar, dostlar, düşmanlar, sevaplar, günahlar, aldanmalar, aldatmalar, bağışlamalar, bağışlanmalar, hatırlamalar, hatırlanmalar, unutmalar, unutulmalar, yanlışlar, yanlışlarda ısrarlar ve pişman olmalar var.
İşte benim ki, böyle bir sonbahar.
Gülmek de var; ağlamak da.,
Kavuşmak da var, hasret olmak da.
Mutlu olmak da var, mutlu kılmak da..
Kazanmak da var, kazandırmak da.
Kaybetmek de var, kaybettirmek de var..
Günahın eşiğine gelmek de var, günahın eşiğinden dönmek de var.
Zaman zaman, isyan da var, ama temelin de iman var.
İşte dostlar, insanın geriye dönüp baktığında, gördüğü şeye, kendinle yüzleşme veya nefis murakabesi diyorlar..
Yanlışlarımızı söylüyoruz, başkaları da, yanlış yapmasın diye..
Günahlarımızı söylüyoruz, başkaları da günahlarıyla yüzleşsinler diye..
Sevdamızı anlatıyoruz, başkaları da sevmekten vazgeçmesin diye..
Gözyaşlarımızı tutamıyoruz; başkaları da ağlayıp ferahlamayı öğrensin diye..
Özlüyoruz, başkaları da, unutmasın diye..
Şiirler okuyoruz, başkaları da, sevdaya tutunsun diye..
Şarkılar dinliyoruz, başkalarının da paylaşılacak duyguları var diye.
Bazen geceleri tek başımıza oturup, gökyüzüne bakıyoruz, yıldızlara adanmış başka sevdaları görebilelim diye.
Bir güzellikten bir güzelliğe koşuyoruz, kavuştuğumuz zaman anlatabilecek şeylerimiz olsun diye
Bazen kendi kendimize konuşuyoruz, sevdiğimiz duysun diye.
Bazen elimizi yanımız doğru uzatıyoruz, sevdiğimiz elimizi tutsun diye..
Bazen üşüyoruz, sarılıp ısıtsın diye..
Bazen kızıyoruz, insan olmanın değerini anlasınlar diye..
Hayatı doya doya yaşamak istiyoruz, Allah’ın bize armağanı diye.
Yahya Kemâl’in dediği gibi,
“Bir merhaleden güneşle derya görünür
Bir merhaleden her iki dünya görünür
Son merhale bir fasl-ı hazandır ki sürer
Geçmiş gelecek cümlesi rü'ya görünür..”
Biz son merhalede değil miyiz?
Ben bu duyguları , evet ben son merhalede bu duyguları yaşıyorum; çünkü ben Yaradan’ın en güzel eseri olan insanım..