“Arzular ve istekler insan ruhunun resmi gibidir, bir insanın isteklerinin ne olduğunu öğrenerek, onun ruhi mertebesi hakkında hüküm verebilirsiniz” demişler.
Vaktiyle büyük bir zaferden dönen Moğol krallarından biri on iki kumandanına mükafat olarak ne istediklerini birer kağıda yazmalarını söyler. Kağıtları açınca kumandanlarının kimi ev, kimi han, kimi hamam yazdıklarını okuyunca ağlayarak: “Eyvah yalnız kendisi için yaşayan, millet uğruna hiçbir istekte bulunmayan adamlardan meydana gelmiş hükümetler batmaya mahkumdur” diye üzülür.
Bugünkü Galatasaray Lisesi Türkiye’de kuruluş tarihi en eski olan bir okuldur. Temeli Fatih Sultan Mehmet’in oğlu İkinci Sultan Bayezid tarafından atılmıştır. O zamanalar Galata’nın arakasındaki sırtlar, Beyoğlu, avcıların gezip dolaştığı muazzam ormanlarla kaplıymış. Bir kış günü avlanmaya çıkan Sultan Bayezid tipiye tutulur. Gözüne dumanı tüten küçük bir kulübe ilişir, oraya gider. Sultan Bayezid kendisini tanıtarak nadide gül fidanlarıyla süslü, bu kulübede münzevi hayatı yaşayan ihtiyarla, uzun zaman sohbet eder. Kalkacağı zaman: “ Gülbaba benden bir dileğin var mı, söyle” der. İhtiyar: “Devletlü Sultanım, canım için hiçbir dileğim yoktur. Ama millet için burada birmektep yaptır, bu mektepte yetişen insanları devletin hayrına kullan” der.
Sözünde duran Sultan az zaman sonra emir vererek iki yüz çocuğun okuyabileceği bir okul yaptırır. Gülbaba denilen ihtiyar da bu okulun ilk elif hocası olur.
Bir İtalyan yazar “İnsanlar gençliklerinde daha idealist, daha beşeriyete hayırlı olmak fikirleriyle dolu oldukları halde, yaşlandıkça daha muhteris, daha kendileri için yaşamak arzusunda oluyorlar. Buna sebep cemiyettir.” demiş.
Hz. Peygamber bir hadisinde: “İhtiyar kimsenin gönlü iki şeye gençtir. Hayatın uzaması ve malın çoğalması” buyurmuştur.
İnsan yaşlandıkça arzularını daha büyük gayelere çevirmelidir. İnsanlığa hayırlı olacak işlere uzanmalı ve onda muvaffakiyeti arzulamalıdır. İnsanın yaşlandıkça servete, saltanata ve kendi arzularına hizmete düşkünlüğü, gaflet içinde olmasının, ruhi sefaletinin, düşünceden mahrumiyetinin, enbüyük delilidir.
Hz. Peygamber ve Hz. Hüseyin, kendi şahıslarını beşeriyete harcamak bakımından dünyada eşsiz bir örnek teşkil ederler.