Atiye Keskin (Kubanlı) - Yazar
Köşe Yazarı
Atiye Keskin (Kubanlı) - Yazar
 

Bir Tarih Sahifesi ve İçimizdeki Yabancılar

1876 yılında meşrutiyet kurulduğu zaman mebuslar meclisi 69 Müslüman ve 46 Hristiyan olmak üzere yüz on beş kişi kadardı. Meclis müzakerelere başladıktan sonra ilk olarak “Dahili Nizamnamenin (İç Tüzük) tanzimi görüşülür. Bu sırada Hristiyan mebuslardan bir kısmı, Ahmet Vefik Paşa’ya Dahili Nizamnamenin, kendi dillerinde yazılmasını ısrar ederler. Mecliste bulunan on ayrı millet kendi dillerinde nizamname isterler. Ekalliyetin bu ilk arzusu meclisin milli bir meclis olmasına set çeker... Türk imparatorluğunun, Türkçe olarak bir tek nizamnamesi bulunması lazım gelirken, Hristiyanların bunu kendi dillerinde yazılmasını istemeleri Türk vatandaşı sayılmalarına hiç kıymet vermemelerinin tipik bir gösterişi olur. Abdülhamid bunu duyunca çok üzülür. Meclisin başka bir müzakere günü sırasında İstanbul mebusu Rum Vasilaki efendi padişahın okuduğu nutka karşı: - Rumlar kendi dilleri ile konuşabilirler maddesi neden yoktur? Dedeniz Fatih Sultan bu hakkı vermişti!.. Diye küs- tahç bir sual açar. Meclis başkanı Ahmet Vefik Paşa dehşetli sinirlenerek: -Sumunus! Diye söze başlayarak, Türk milletinin menfaatlerini ve istikbalini konuşmak üzere toplanan şu Meclis’in haline bakınız! Daha ilk günde bütün azınlıklar kendi milli menfaatleri ile meşgul oluyorlar. ”diye bağırır. Hristiyan mebuslar, hiç bir işin müspet müzakeresine fırsat vermeyip, olur olmaz şeylere itiraz ederler. İçlerinden biri de: - Meclislere Müftüler kabul olunmaz deyince, bu söz bar- dağı taşıran son damla olur. Ahmet Vefik Pasa sert bir çıkışla: -Müslümanlar ’da Müftü ruhani sınıfa mensup değildir, Bir hükümet memurudur, müftü meclisten tart olunamaz. Der. Böylece Türk milletinin vatandaş olarak hüsnüniyetle Meclise kadar aldığı ekalliyet şımarıklıkları son hadde vararak, mecliste milletin hayrına bir müzakereye fırsat vermezler.... Bunun gibi birçok misaller göstermiştir ki, Türk milleti sinesine sığınanlara ne kadar âdil olarak hareket ederse etsin en küçük fırsattan istifade kollayanlar olmuştur. Bizde bir atasözü vardır: Buğday ekmeği, arpa ekmeğine, “Ben gelinceye kadar yerimi tutuver.” demiş de; arpa ekmeği  “Baklava, börek de olayım mı? Cevabını vermiş. Türk milleti insanlık sevgisinin üstünlüğünden dolayı ne zaman müsamaha etse,  karşındakiler daima milletin bütün haklarının yerine geçmeyi hayal edivermiş, baklava börek olmak sevdasına düşünenler, neticede kendi kendilerine yazık ederler.
Ekleme Tarihi: 07 Nisan 2024 - Pazar

Bir Tarih Sahifesi ve İçimizdeki Yabancılar

1876 yılında meşrutiyet kurulduğu zaman mebuslar meclisi 69 Müslüman ve 46 Hristiyan olmak üzere yüz on beş kişi kadardı.

Meclis müzakerelere başladıktan sonra ilk olarak “Dahili Nizamnamenin (İç Tüzük) tanzimi görüşülür. Bu sırada Hristiyan mebuslardan bir kısmı, Ahmet Vefik Paşa’ya Dahili Nizamnamenin, kendi dillerinde yazılmasını ısrar ederler. Mecliste bulunan on ayrı millet kendi dillerinde nizamname isterler. Ekalliyetin bu ilk arzusu meclisin milli bir meclis olmasına set çeker...

Türk imparatorluğunun, Türkçe olarak bir tek nizamnamesi bulunması lazım gelirken, Hristiyanların bunu kendi dillerinde yazılmasını istemeleri Türk vatandaşı sayılmalarına hiç kıymet vermemelerinin tipik bir gösterişi olur.

Abdülhamid bunu duyunca çok üzülür. Meclisin başka bir müzakere günü sırasında İstanbul mebusu Rum Vasilaki efendi padişahın okuduğu nutka karşı:

- Rumlar kendi dilleri ile konuşabilirler maddesi neden yoktur? Dedeniz Fatih Sultan bu hakkı vermişti!.. Diye küs- tahç bir sual açar. Meclis başkanı Ahmet Vefik Paşa dehşetli sinirlenerek:

-Sumunus! Diye söze başlayarak, Türk milletinin menfaatlerini ve istikbalini konuşmak üzere toplanan şu Meclis’in haline bakınız! Daha ilk günde bütün azınlıklar kendi milli menfaatleri ile meşgul oluyorlar. ”diye bağırır.

Hristiyan mebuslar, hiç bir işin müspet müzakeresine fırsat vermeyip, olur olmaz şeylere itiraz ederler. İçlerinden biri de:

- Meclislere Müftüler kabul olunmaz deyince, bu söz bar- dağı taşıran son damla olur. Ahmet Vefik Pasa sert bir çıkışla:

-Müslümanlar ’da Müftü ruhani sınıfa mensup değildir, Bir hükümet memurudur, müftü meclisten tart olunamaz. Der.

Böylece Türk milletinin vatandaş olarak hüsnüniyetle Meclise kadar aldığı ekalliyet şımarıklıkları son hadde vararak, mecliste milletin hayrına bir müzakereye fırsat vermezler....

Bunun gibi birçok misaller göstermiştir ki, Türk milleti sinesine sığınanlara ne kadar âdil olarak hareket ederse etsin en küçük fırsattan istifade kollayanlar olmuştur.

Bizde bir atasözü vardır:

Buğday ekmeği, arpa ekmeğine, “Ben gelinceye kadar yerimi tutuver.” demiş de; arpa ekmeği  “Baklava, börek de olayım mı? Cevabını vermiş.

Türk milleti insanlık sevgisinin üstünlüğünden dolayı ne zaman müsamaha etse,  karşındakiler daima milletin bütün haklarının yerine geçmeyi hayal edivermiş, baklava börek olmak sevdasına düşünenler, neticede kendi kendilerine yazık ederler.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.