29 Ekim 2017 İstanbul.
Cumhuriyet Bayramı dolaysıyla, Lise arkadaşlarımız ve öğretmelerimizle birlikte İstanbul’da buluşuyoruz, birkaç yıldır. Ankara’dan ve İstanbul dışında başka kentlerden, yurtdışından katılanlar da oluyor.
Ne yazık ki “Pandemi” sonrası, derin ekonomik koşullar, 2023 yılında yaşadığımız asrın depremi sekte vuruyor sosyal ilişkilere.
1970 yılların ikinci yarısında Ankara 50.Yıl Lisesinde kimya öğretmenimiz Zehra Alptekin. Meşakkatli yıllarda kimya dersinde yaşanılanları anımsatan “nostalji kokan” temsili sınıf yoklaması yapıyor.
Ders: Kimya
Öğretmen: Zehra Alptekin,
Sınıf başkanı: Mehmet Ayhan Çelik
Zehra hoca sınıfın kapısından girdiğinde hep birlikte asker nizamıyla ayaktayız. Derin bir sessizlik, çıt çıkmıyor kimseden. Derin sessizlik sonrası zarafet yüklü bir ses “günaydın çocuklar”, diyor.
Sınıfça koro halinde “günaydın öğretmenim”.
“Oturun çocuklar” komutuyla olduğumuz yere gömülüyoruz.
Ayhan yoklama yaptın mı oğlum. Öğretmenim yaptım ama eksikler var. Getir bakıyım sınıf listesini? Ayhan uzatıyor sınıf listesini Zehra öğretmene. İsimleri yüksek tonla birer birer okuyor ve sınıfa bakarak izliyor. (Başkaları yerinde burda diyenler olabilir kaygısıyla).
Emine? Burda.
Ayhan Aylin? Burda.
Hamdi, Sami, Cumhur? Burda.
Emre, Songül, Osman, Yetkin, Sevim, Şükran, Tahsin? Burda
Erol, Bülent, Fevziye, Musa, Gültekin, Beyhan, Yakup, Gülizar? Burda.
Gavur Ali, Laz Ali, Vedat Ali?
Sınıf başkanı yoklar öğretmenim, diyor.
“Olsalar zaten şaşardım evladım”, diyor Zehra öğretmen sınıf başkanı Mehmet Ayhan’a.
Lakin içten içe kaygılanmıyor da değil. Siyasi olaylar nedeniyle müşkül zamanlar. Çocukların başına bir şey gelebilir düşüncesiyle endişeleniyor. Yaşanılan tarihlerde endişelenmemesi için bir neden yok. Ülkede ortalık karmakarışık. Trajik olaylar yaşanıyor. Polis, Jandarma alabilir, aylarca gözaltında tutulabilirler. Nerden geldiği bilinmeyen bir kör kurşunun hedefi olabilirler.
Zehra Alptekin’in Açın defterlerinizi/kitaplarınızı, talimatıyla yoklama tamamlanıyor.
29 Ekim 2017 akşamı İstanbul Beyoğlu!
Bir kahkaha tufanı yayılıyor İstanbul semalarına. Yaşanılan bu anı sonrası bir hüzün çöküyor yüreklere. Duygu seli yaşanıyor gözlerde. Film şeridi gibi usumuzdan kayıp gidiyor anılar, flu zaman perdesinde yaşananlar.
Zehra öğretmenin sesi duygusal havayı dağıtıyor. Haydi, çocuklar bugün 29 Ekim bayramı. Hüzünlü değil coşkulu olmalıyız, değil mi? Ne yapıyoruz? Hep birlikte bayraklarınız eşliğinde 10. Yıl Marşımızı söylüyoruz. 10. Yıl Marşına mekânda olanlarda eşlik ediyor. Coşkumuz, sevincimiz İstanbul’ göklerinde yankılanıyor.
Bir arkadaşımız, Zehra öğretmenimize mezun anı defterine bir not bırakmasını istiyor. Zehra hocam, İstanbul 29 Ekim etkinliği başladığı an, 50.Yıl Lisesinde yaşadığı bir sınıf yoklamasını anımsıyor. O dönemki öğrencilerini karşısında gördüğünde, gözleri dolu dolu Mezunlar Derneği’nin anı defterine, böyle duygusal bir anı yazıyor.
Zehra Alptekin;
Doğan Cüceloğlu’nun “Öğretmen Olmak Bir Can’a Dokunmak” der. Öğretmenin değerini daha iyi anlatan bir başlık olmazdı sanırım. Öğretmenlik hakkında düşüncelere dalınca aklıma hep bu sözleri gelir.
1970’lerin son çeyreğinde okulumuzda görev yapan, öğrencisi üzerine titreyen bir anne iç güdüsüyle yaklaşan, aydın bir Cumhuriyet öğretmenidir. Çok uzun süre görev yapmamış olsa bile, her öğrencisine dokunmuş, üzerlerinde derin izler bırakmıştır.
Zor zamanlarda görev yapmıştır. “MC” hükümetleri zamanında görevden alınmış, sürgün olmuş, birçok soruşturma geçirmiş, baskılardan asla yılmamıştır.
Zehra Alptekin gibi, bu kuşağın öğretmenleri mesleğini asla bir iş olarak görmez. Eğitimcidir bu kuşak öğretmeleri. Çünkü karşılarında bir boş defter vardır. Ve onu şekillendirerek, geleceğe hazırlamak gibi önemli bir görevleri vardır.
Öğretmenlik asla hata kabul etmez bir meslektir. Yapılan hataların geri dönüşü yoktur. Ellerine birçok insanın hayatı emanet edilmiştir. İşleyip dokumak öğretmenlere bırakılmıştır.
Doğan Cüceloğlu’nun sözünde olduğu üzere öğrencisine dokunur. Sınıf yoklamasında derste olmayan öğrencilerinin olmayışını merek eder, endişelenir. Öncelikle bir annedir Zehra Alptekin. Her öğrencisi onun çocuğudur. Onlara dokunur, dokunduğunda haz alır, mutlu olur.
O zaman öyleydi, ya şimdi;
Dün nasılsa bugünde öyledir. Çoluk çocuk sahibi olmuş öğrencileri hâlâ onun gözünde bir çocuktur. Onların büyüdüklerini düşünmez. “Çocukların bir annenin gözünde büyümediği gibi”.
İlerlemiş yaşına rağmen, sağlık sorunu yoksa öğrencileriyle birlikte olmak ister. Üstelik öncülük eder.
Çok yaşa aydınlık yürekli Cumhuriyet öğretmeni!