Geçen günlerde televizyonda savaş çığırtkanlıkları, ekonomik kriz, zamlar, kadın cinayetleri, sokak hayvanları katliamlarını izlemekten sıkıldım ve bunaldım. Magazin programı açıp izlemeye başladım. Yıllardır televizyonlarda sesini duyup izlediğim, arabesk sanatçısı “Kibariye” muhabire hayatından kesitler anlatıyor. Bir anda kadının hayatındaki iniş çıkışları ve hüzünlü yaşantısı beni de içine aldı ve “Kibariye’yi izlemeye, dinlemeye başladım. ”Ancak bir insan bir insana bu kötülüğü yapar dedim. Kibariye yalansız, dolansız hayatın anlatırken benim, yıllar önce bakın Kibariye ile yollarımız nasıl kesişmiştik. Ama önce Kibariye’nin, kısaca yaşadıklarını okuyalım mı?
“(*)Kibariye, henüz 15 yaşındadır. Sesi güzeldir ama önce fiziğine bakarlar. 'Beni görünce 'Bu kız çok çirkin, buna ancak perde arkasından şarkı söyletiriz' dediler. Yıllar önce aynı olayı, Safiye Ayla içinde yaptıkları söylenir. Safiye Ayla'nın Allah toprağını bol etsin. Öyle ağrıma gitti ki onların sözleri. N'apiyim abi Allah beni böyle yaratmış işte dedim yutkunarak. Deneme için bir şarkı söylettiler. O zaman bende iş olduğunu anladılar işte. Ama pavyondaki ilk gecemi unutamam. İlk şarkımı perde arkasından okutarak 'Kendi çirkin, sesi güzel' diye tanıttılar. Bu olay hayatım boyunca içimde hep ukde kaldı. Beni de Allah yaratmış, güzel çirkin, ben de insanım. Onlara inat, sonraki yıllarda asla estetik operasyon olmadım. Beni beğenen böyle beğensin.'
Yıllar önce Opera festivali için Ankara opera korosu, orkestra, bale, teknik ekip olarak İstanbul’dayız. İtalyan besteci Giuseppe Verdi'nin dört perdelik “AİDA” operasını oynamak için Harbiye Cemil Topuzlu açık hava tiyatrosunda tüm hazırlıklar, provalar yapıldı, ertesi akşam seyircimizle buluşmamıza saatler kalmıştı.
Saatler önce tiyatroya ekip olarak gittik ve oyunun başlaması için, dekor, kostüm, makyajlar tamamlandı. Aida operası makyajlarımız biraz ağır. Oyuncu kadrosu kalabalık olunca, erkenden tüm hazırlıkları yapmak gerekiyor.
Opera eserini oynayacağımız tiyatronun bitişiğinde yine açık hava konserlerinin yapıldığı bir başka mekân var. Bu mekânda da akşam arabesk sanatçısı Kibariye’nin aynı saatlerde konserinin olacağı haberini aldık.
Yetkililerin herhalde gerekli önlemleri aldığını düşünerek akşam için bizler de Aida Opera eserini oynamak için hazırdık.
Saatler sonra seyircilerimiz gelmeye başladı. Yan taraftaki mekâna, aynı anda diğer seyirciler, altlarında süper lüks araçları ile geldiler.
Açık hava tiyatrosunun kapısında olup bitenleri şaşkın bakışlarla izliyoruz. İstanbul’un sosyetesi sanki, Kibariye için seferber olmuş durumdalar.
Bizim opera seyircimiz mütevazi araçları ile ya da metro, taksi, toplu taşım araçları ile tiyatroda olmanın sevincini yaşıyorlar.
Bir yanda süper lüks içindeki araçları ile seyirciler, diğer yanda opera izleyicileri.
Artık oyun saatimiz gelmişti, oyunun başlama zili ile “Aida” operasının uvertürü (açılış müziği) ile eser başladı. Tüm sahne üstü sanatçıları birinci perde için hazırız.
Yan mekânda da Kibariye’nin orkestrası coşmuş, bizim opera orkestrasını bastırmış, durumda, arabesk müzik sesleri geceyi çınlatıyor.
Saatler sonra Aida “soprano”, ”O patria mia” . ”Ah benim vatanım” aryası ile sahnede ses gösterisini yaparken, yan mekanda “Kibariye”, ”ille de roman” olsun şarkısı ile bizim opera solistimizle sanki düet yapıyor.
Seyirciler ne olduğunu anlamaya çalışırken, Kibariye’nin çalgılı çengili “ille de roman olsun” şarkısı, bizim sopranoyu bastırıyor. Seyirci şaşkın, bizler şaşkın durumdayız.
Yetkili birkaç kişi hemen dışarı koşup, yan taraftaki kişilerle görüşmeye gitseler de bir yanda “Aida operası sopranosu, diğer yanda “Kibariye’nin”, ”ille de roman “((Naci Göçen söz yazarı ve besteci) şarkısı birbirine karışıyor.
Bir opera, arabesk buluşması geceye damgasını vuruyor. İşte ülkemizin bir resmi. Sanatın olduğu yer…
(*alıntı)