Atiye Keskin (Kubanlı) - Yazar
Köşe Yazarı
Atiye Keskin (Kubanlı) - Yazar
 

GÜNAHSIZ BİR MEŞK GECESİ

Kur'an-ı Ker'im de iyiliğinde bir ibadet sayıldığı açıkça belirtilmiş midir?   Altıncı ve Yedinci Asırda yaşayan Ömer bin EL FARID  mutasavvıf bir şairdir. Kahire'de yaşadığı yıllarda halk kendisine ziyade rağbet ederek müşkülleri ni ondan sorarlar. Mısralarında ilâhi aşkı en güzel şekilde açıklayıp, onun yüzünden türlü belâlara katlandığını ama böylece de en yüce mertebelerle eridiğini belirtir. Bir şiirinde :   "Herkes seni sever ama ben bir başıma Hepsinin sevgisini bu sinede taşırım." der..  İşte bu hassas ve mutasavvıf şairin zamanında Kahire'deki Sidi kasabasında müthiş bir kuraklık olur. Halk yağmur duasına çıkar. Günlerce yalvarırsa da netice değişmez. Şehrin uç semtlerinden birinde oturan kendi havasında yaşayan fakir bir hasır örücü bu duruma acıyarak der ki: - Görüyorum ki dualarınız kabul olmadı. Duymuşluğum var ki, Rabbim iyi kullarının dualarını hemen kabul etmeyerek onları acaba isyan edecekler mi? Diye sınarmış. Ama bazı sevmediği kötü kullarının duasını da hemen kabul eder, bir daha yalvarıya durmasını bile  istemezmiş. Ben muhakkak ki kötü bir kulum, ibadette kusurluyum, başkasına hayırlı olmak değil kendimi geçindirmekten âcizim. Üstelik de arada bir akşamcıyım. Bir de benim arkama geliniz de dua edelim.   Sözlerini dinleyenler, belki de bunda da bir hikmet var diye arkasına takılıp, tepeye doğru yağmur duasına çıkarlar. Daha yirmi dört saate varmadan havayı bulutlar kaplar. Yağmur toprağı kandırıncaya kadar yağar. Köylüler hayrette kalıp hemen ilmine pek güvendikleri şair ÖMER EL FARID'e giderler.   - Ey hakkın sevgilisi bu ne iştir bizi aydınlat. Bu sefil kişi duaları kabul olacak yüce birisi ise ve bizden varlığını saklıyorsa, onun kıymetini bilip etrafında toplanalım. Yook, kendi söylediği gibi kötü bir kişi ise köyümüzden defedelim. Şair bir ân düşünür: - Böyle şeylere birden cevap veremem hele bir gece beni kendimi dinlemeye bırakınız yarın konuşalım, der.  Ertesi gün hasırcıyı çağırır ve? -Senin için bu gece mânâ âleminden «Günahsız bir meşk gecesi hakkı için duası kabul olunmuştur.» Diye bir seda işittim, oh ne âlâ hem gönlünce meşk edeceksin, hem günah değil makbul olacak bu sırrı hepimize açıkla, söyle meşk ettiğin gecelerin hangisinde ne hayır işle- din?.. Hasırcı, EL FARID'in hak bilgisine iyiden inandığı için, bu sözlerle renkten renge girer. Zihni geçirdiği gecelerde bir an dolaşır. Sonra heyecanla der ki: - Evet şimdi hatırlıyorum bundan bir kaç hafta öncesiydi. Mahallemizden fakir bir oğlana kendisi gibi öksüz bir kızı almışlardı. Kimse bu yoksulların düğününe gelmedi. O gece çakır keyif geldiğim mahallede bu soğukluğu görünce, "Böyle düğün olur mu ? " diye bağırıp, öyle oynadım, öylesine mahalleyi coşturdum, öylesine düğün evini neşelendirdim ki, mahalle oldum olası böyle eğlenmemişti. Herkes dağılacağı zaman damat beni öptü: - Sağol Abi, diye boynuma sanıldı. Bundan başka da bir hayır yaptığım hatırlamıyorum, benim gibi kullar kim, hayır kim.? Bu izahatı gözleri yaşlı dinleyen şair:  - İşte böyledir gönül Kábesini onarmaktan haz duyup, kıvanan insana hak öyle bir nazar kılar ki, bütün kötülükler bir anda yıkanıp affa uğrar. Sen bizi de bu iltifattan esirgeme, der.   Bu sözlerden hakikat kokusunu alan hasırcı: -Benim bir nebze merhamet ve sevgime rahmet denizini taşıran Rabbime, yemin olsun ki bundan böyle onun yolumdan ayrılmayacağım ne olur EL FARID beni de yanına al, diye ağlar. Sonraları ilimde çok ilerleyip yüce bir kişi olur. Yıllar yılı hak yolunda talebeler yetiştirir. Yerliler öldüğü zaman ona bir türbe yapar. Hasırcı Dede diye ziyaretine gelir. Onun türbesinde tövbe edenlerin bir daha günaha dönmeyecek bir iráde kazandığına inanırlar.   Meşk : Lûgat mánáda alıştırma için yapılan çalışmalar, demektir.  Halk arasında, sazla zevkle, eğlenmeye de "meşk etmek "denilir. Aşk olmayınca meşk olmaz, sözünden maksat da her iki månáya alınır. Hem muayyen bir şeye karşı aşk olmadan çalışılmaz demektir, hem de aşk duymayanın  zevk alemi olmayacağı mânâsına anlaşılır. Ama kendini sadece maddi álemin zevkine kaptırıp menfaatinden bir nebze kopmayan, her fırsatı kendisi için sayan, hayatın gayesini günümü gün etmekten ibaret gören insan hak nazarından mahrum kalmamın ne büyük yokluk olduğunu bilemez, her şeyin kendisini nasıl bir hüsran ile bırakacak şekilde dönebileceğini idrak edemez. Ziya Paşa : Pek rengine aldanma felek eski felektir. Zira feleğin meşreb-i nâzâsı dönektir.  demiştir... İnsanların çoğu bir gönül yapmanın, bir mahzunu sevindirmenin, hiç bir menfaat gözetmeden bir yorgunluğa katlanmanın gerçek bir ibâdet olduğunu bilmezler. Ama Kur'anı Kerim Mü'minun sûresinde «Kimin iyilikleṛi ağır gelirse o çeşit kişilerdir kurtulanlar.» demiştir ...  
Ekleme Tarihi: 14 Ekim 2024 - Pazartesi

GÜNAHSIZ BİR MEŞK GECESİ

Kur'an-ı Ker'im de iyiliğinde bir ibadet sayıldığı açıkça belirtilmiş midir?

 

Altıncı ve Yedinci Asırda yaşayan Ömer bin EL FARID  mutasavvıf bir şairdir. Kahire'de yaşadığı yıllarda halk kendisine ziyade rağbet ederek müşkülleri ni ondan sorarlar. Mısralarında ilâhi aşkı en güzel şekilde açıklayıp, onun yüzünden türlü belâlara katlandığını ama böylece de en yüce mertebelerle eridiğini belirtir. Bir şiirinde :

 

"Herkes seni sever ama ben bir başıma

Hepsinin sevgisini bu sinede taşırım." der.. 

İşte bu hassas ve mutasavvıf şairin zamanında Kahire'deki Sidi kasabasında müthiş bir kuraklık olur. Halk yağmur duasına çıkar. Günlerce yalvarırsa da netice değişmez. Şehrin uç semtlerinden birinde oturan kendi havasında yaşayan fakir bir hasır örücü bu duruma acıyarak der ki:

- Görüyorum ki dualarınız kabul olmadı. Duymuşluğum var ki, Rabbim iyi kullarının dualarını hemen kabul etmeyerek onları acaba isyan edecekler mi? Diye sınarmış. Ama bazı sevmediği kötü kullarının duasını da hemen kabul eder, bir daha yalvarıya durmasını bile  istemezmiş. Ben muhakkak ki kötü bir kulum, ibadette kusurluyum, başkasına hayırlı olmak değil kendimi geçindirmekten âcizim. Üstelik de arada bir akşamcıyım. Bir de benim arkama geliniz de dua edelim.

 

Sözlerini dinleyenler, belki de bunda da bir hikmet var diye arkasına takılıp, tepeye doğru yağmur duasına çıkarlar. Daha yirmi dört saate varmadan havayı bulutlar kaplar. Yağmur toprağı kandırıncaya kadar yağar. Köylüler hayrette kalıp hemen ilmine pek güvendikleri şair ÖMER EL FARID'e giderler.

 

- Ey hakkın sevgilisi bu ne iştir bizi aydınlat. Bu sefil kişi duaları kabul olacak yüce birisi ise ve bizden varlığını saklıyorsa, onun kıymetini bilip etrafında toplanalım. Yook, kendi söylediği gibi kötü bir kişi ise köyümüzden defedelim.

Şair bir ân düşünür:

- Böyle şeylere birden cevap veremem hele bir gece beni kendimi dinlemeye bırakınız yarın konuşalım, der. 

Ertesi gün hasırcıyı çağırır ve?

-Senin için bu gece mânâ âleminden «Günahsız bir meşk gecesi hakkı için duası kabul olunmuştur.» Diye bir seda işittim, oh ne âlâ hem gönlünce meşk edeceksin, hem günah değil makbul olacak bu sırrı hepimize açıkla, söyle meşk ettiğin gecelerin hangisinde ne hayır işle- din?..

Hasırcı, EL FARID'in hak bilgisine iyiden inandığı için, bu sözlerle renkten renge girer. Zihni geçirdiği gecelerde bir an dolaşır. Sonra heyecanla der ki:

- Evet şimdi hatırlıyorum bundan bir kaç hafta öncesiydi. Mahallemizden fakir bir oğlana kendisi gibi öksüz bir kızı almışlardı. Kimse bu yoksulların düğününe gelmedi. O gece çakır keyif geldiğim mahallede bu soğukluğu görünce, "Böyle düğün olur mu ? " diye bağırıp, öyle oynadım, öylesine mahalleyi coşturdum, öylesine düğün evini neşelendirdim ki, mahalle oldum olası böyle eğlenmemişti. Herkes dağılacağı zaman damat beni öptü:

- Sağol Abi, diye boynuma sanıldı.

Bundan başka da bir hayır yaptığım hatırlamıyorum, benim gibi kullar kim, hayır kim.?

Bu izahatı gözleri yaşlı dinleyen şair: 

- İşte böyledir gönül Kábesini onarmaktan haz duyup, kıvanan insana hak öyle bir nazar kılar ki, bütün kötülükler bir anda yıkanıp affa uğrar. Sen bizi de bu iltifattan esirgeme, der.

 

Bu sözlerden hakikat kokusunu alan hasırcı:

-Benim bir nebze merhamet ve sevgime rahmet denizini taşıran Rabbime, yemin olsun ki bundan böyle onun yolumdan ayrılmayacağım ne olur EL FARID beni de yanına al, diye ağlar.

Sonraları ilimde çok ilerleyip yüce bir kişi olur. Yıllar yılı hak yolunda talebeler yetiştirir. Yerliler öldüğü zaman ona bir türbe yapar. Hasırcı Dede diye ziyaretine gelir. Onun türbesinde tövbe edenlerin bir daha günaha dönmeyecek bir iráde kazandığına inanırlar.

 

Meşk : Lûgat mánáda alıştırma için yapılan çalışmalar, demektir. 

Halk arasında, sazla zevkle, eğlenmeye de "meşk etmek "denilir. Aşk olmayınca meşk olmaz, sözünden maksat da her iki månáya alınır. Hem muayyen bir şeye karşı aşk olmadan çalışılmaz demektir, hem de aşk duymayanın  zevk alemi olmayacağı mânâsına anlaşılır. Ama kendini sadece maddi álemin zevkine kaptırıp menfaatinden bir nebze kopmayan, her fırsatı kendisi için sayan, hayatın gayesini günümü gün etmekten ibaret gören insan hak nazarından mahrum kalmamın ne büyük yokluk olduğunu bilemez, her şeyin kendisini nasıl bir hüsran ile bırakacak şekilde dönebileceğini idrak edemez.

Ziya Paşa :

Pek rengine aldanma felek eski felektir.

Zira feleğin meşreb-i nâzâsı dönektir. 

demiştir...

İnsanların çoğu bir gönül yapmanın, bir mahzunu sevindirmenin, hiç bir menfaat gözetmeden bir yorgunluğa katlanmanın gerçek bir ibâdet olduğunu bilmezler. Ama Kur'anı Kerim Mü'minun sûresinde «Kimin iyilikleṛi ağır gelirse o çeşit kişilerdir kurtulanlar.» demiştir ...

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.