Ömrümde bi ilktir. Bekledim. Sıcağı sıcağına yazmadım.
Ben böyle bi herif değildim, seçim sonrası gidişatı bi göreyim dedim. Bekleyerek, gözleyerek, ılımlı sözcüklerle yazmak bana göre miydi? Harlı ateşte yazılmayan yazıdan hayır mı gelirdi? Ne olur ne olmaz yazarı mıydım ben?
Hayır!
Beni de bozdu mendeburlar!
***
Bay Kemal hakkında hiçbi zaman olumlu düşünemedim.
Dürüsttür, sözüm yok.
Namussuzluk etmez, sözüm yok.
Ahlaklıdır, sözüm yok.
Ama vatan başka bişey. İlla ki savaşta olmak, illa ki harp meydanında düşman saflarına geçmek gerekmiyor vatan haini damgasını yemek için.
Mustafa Kemal'le meselesi olan bisürü meymenetsizi adam yerine kor da partiye doldurursan... Bu üç kuruşluk insanların yol göstermesiyle politika belirleyip hareket edersen...
Bunun da adı aynı şeydir.
Atatürk'ün partisinde, Atatürk'ün koltuğuna oturmuşsan, artık Atatürk sensin kardeşim.
Tırnağı olsan yeterdi, bunu bilecektin.
***
İki büyük yanlış,
İki büyük göz boyama,
İki büyük sahtekarlık var Türk siyaset piyasasında.
Birincisi ittifaklar...
a) Türkiye Cumhuriyeti'ne gönülden bağlı olanlar.
b) Türkiye Cumhuriyeti'ni dönüştürmeye çalışanlar.
Yani Lozancılar.
Yani Sevr'de aklı kalanlar.
Bunların dışında bi başlık olabilir mi?
Chp-Mhp ittifakı...
Akp-Hdp ittifakı...
Aslolan bu değil midir?
Gerisi yalan değil midir?
Misal, vatanseverliği kimseye bırakmayan Mhp'nin ne işi vardır, Türklüğü ayaklar altına aldığını söyleyen Akp ile? Misal, vatanın bi bölümünün adını Kürdistan yapmayı düşleyebilme densizliği taşıyan Hdp, nasıl olur da Chp'den yana saf tutar?
İlkin bu hesabı sorup, bu oyunu bozacak kadrolara gerek yok mudur?
***
Yanlışların ikincisi...
En yürek burkucusu...
İçimizi en acıtısı ise...
Seçmen kitleleridir.
Bizim "mahalle" insanı, hiç de hadleri olmayarak, Akp seçmenini "koyun sürüsü" yerine koymadı mı?
Bu insanlara, hakaret edercesine, "hepsi aynı tornadan çıkmış gibi yahu, şu tiplere bak" diyerek dudak bükmedi mi?
Ne kadar yanlış!!!!
***
Doğruyu bi hastane kuyruğunda gördüm ben. Canım anama eşlik ederek, Devlet Hastanesine gitmiştim. Seçimlerin ilk ayağına 5-10 gün bişey kalmıştı. Oracıkta bekleşen insancıklara bakarak;
-Anne, baksana şurada en az 100 kişi vardır. Sence bu insanlarda hiç Chp'ye oy verecek tip var mı, dedim.
-Yok oğlum, dedi üzülerek annem.
Bizim mahalle hasta olunca özel hastaneye gider çünkü...
Devlet Hastanesine gidense oyunu "devlet zannettiğine" verir elbette.
****
Ve bunu yazmak zorundayım.
Ve acı gerçeği budur vatanımın.
Asıl koyun sürüsü, bizim mahalle insanıdır maalesef.
Karşılarına geçip bakın bi...
Poz verip toplu halde çekildikleri fotolarına bakın bi...
Aynı tornadan çıkmış gibiler.
Aynı saçlar, aynı makyajlar, aynı takılar, aynı pabuçlar, aynı kravatlar, aynı gömlekler.
Aynı kibir, aynı küçümseyerek bakış.
O denli uzaklar ki hastanede gördüğüm insanlara, yüzde 48 oy alınması yalnızca Allah'ın bi lütfu, yalnızca Mustafa Kemal Paşa'nın hatırıdır.
****
Son yenilgiden sonra, "umut" diye İmamoğlu'nun piyasaya sürülmesineyse gülüp geçmek lazım.
Şarkıcı Mirkelam'a benzetiyorum ben Ekrem Bey'i. Birdenbire ortaya çıktı Mirkelam. Anımsayınız. Öyle bi medya pompalaması yapıldı ki, hepimiz "galiba Beethoven ayarında biri geliyo" diye şartlandık?
Koştu, koştu, koştu Mirkelam, o pek meşhur klibi boyunca. Göre göre ne gördük peki; o ayarda Anadolu kasabalarında bile 1000lerce müzisyen vardı!
Çok konuşmaktan, sürekli nutuk çekmekten sesi kısılmış Sn. Ekrem İmamoğlu'nun.
Mirkelam'ın koşması neyse, onun ses kısılması da odur.