Kuşları sevmeyen bi veteriner...
Çocuk sesine uyuz olan bi öğretmen...
Denizden korkan bi balıkadam...
Dişi ağrıyan bi diş hekimi...
Olmaması lazım di mi yeryüzünde?
Öyleyse arkadaş, sizin ne işiniz vardı Harbiye'de?
****
Atatürk ile
Türkiye Cumhuriyeti ile
Al bayrağımız ile
Tam bağımsızlığımız ile
Andımız ile sorunu olan subay mı olurmuş?
****
"Kişisel yaşamları ile subaylar özverili insanlar sınıfının en önünde olmak zorundadırlar. Çünkü düşmanlarımız her şeyden önce onları öldürür. Onları aşağılar ve hor görür. Hayatında bir an olsa bile subaylık yapmış, subaylık şerefini taşımış, ölümü küçümsemiş bir insan, sağ iken, düşmanın reva gördüğü bu muameleye katlanamaz. Onun yaşamak için bir çaresi vardır; şerefini korumak! Halbuki düşmanların da kast ettiği, o şerefi ayaklar altına almaktır. Dolayısıyla subay için ya istiklâl ya ölüm vardır".
Mustafa Kemal Atatürk.
****
Sevgili okurlarımın gözünden kaçmamıştır, 15 Temmuz günü bilerek ve isteyerek azıcık sulu bi yazı yazdım. Gerçi, verdiğim her ayrıntı bire bir doğruydu ama sonuçta sabun köpüğü sınıfından, kolay bi makaleydi.
Yukarıda yer verdiğim Ata'mıza ait sözleri saygıdeğer komutanım Murat Tulga'nın Subayı Öldürmek adlı kitabından (Galeati Yayıncılık, Eylül 2021) alıntıladım.
15 Temmuz'dan, benim yüreğime çakılı kalan en büyük acı, şerefli Türk subay üniformasının aşağılanmasıdır.
Dayak yemiş, kulağı patlamış, yüzü morartılmış, iç çamaşırlarıyla fotoğrafları basına verilmiş bir subayın normal koşullarda intihar etmesi gerekir.
Aynı biçimde, emrindeki Mehmetçiklerin Boğaz Köprüsü'nde kurbanlık koyun gibi üst üste dizilerek dayak yediği (bi rivayete göre çember sakallı bi şerefsiz tarafından boğazının kesildiği) bi subay da oracıkta derhal canına kıymalıdır.
15 Temmuz kalkışmasının birinci sonucu budur. Türk subayının onuru iki paralık edilmiştir. Bunun bilinçli yapıldığını düşünüyorum.
Ata'mızın, düşman sözcüğüyle kastının, salt savaş alanlarıyla sınırlı olduğunu mu sanırsınız?
(Diyebilirsiniz ki, onlar Fetullahçı hainlerdi. Ne onuru? Haklısınız, ben de sadece üniformamızın şerefinden söz ediyorum zaten. O hainler, derhal o gece asılmalıydı, net fikrim bu yöndedir)
****
Subaylık şerefinden devam edeyim.
Dönemin Genelkurmay Başkanı'nın 15 Temmuz Cuma gecesi karargahta ne işi vardır? Onbaşıların bile arazi olduğu tatil saatlerinde koskoca Paşa, neden makamındadır? Neyi beklemektedir?
Diğer kuvvet komutanı generallerimiz nasıl bi tesadüf eseri hep birlikte bi düğüne katılmışlardır?
Asker kökenli olan dönemin Mit Müsteşarı, kışlaların için için kaynadığı böyle bi günde ne olmuş da saatlerce
ortadan kaybolmuştur?
Tüm bu insanlar ne'den haberdardır? Hangi gelişmeyi beklemektedir? Neye göre vaziyet alacaklardır?
Darbeci komutanların medyaya yansımış "Paşa ortada" sözleri neyi söylemektedir bize? Sayın Genel Paşa'mız hangi konuda kararsız ve ortadadır?
****
Allame-i cihan olmaya gerek yoktur;
Oynanan bi tiyatro değildi. Cemaat, bi takım simgelere başvurup darbe yapmaya kalkıştı. Meclis'in bi bölümünü bombalamak, köprünün bi tarafını kesmek, Anıtkabir üstünde alçaktan uçmak gibi... Gözdağı verilecek, Genelkurmay Başkanı gerekirse silahla ikna edilecek ve emir komuta zinciri yöntemiyle kan dökmeden vatanımız teslim alınacaktı.
Sn. Cumhurbaşkanımızın uçakta, halkı sokaklara çağırırkenki o buz gibi surat ifadesini de hiç unutmayınız. O ifade, "acaba Paşa beni satar da cemaati tercih eder mi" tedirginligiydi.
Paşa, o gece Fetullah Gülen'i değil, Tayyip Erdoğan'ı seçti.
15 Temmuz'un özeti yalnızca budur ve bu tercihin gerçek nedeni büyük bi muammadır.
****
Kalkışmaya on gün kala...
5 Temmuz günü... Giresun'da bi helikopter kazası oldu. Adını unuttuğum Jandarma Bölge Komutanı, o kazadan ağır yaralı kurtuldu.
16 Temmuz günü... Kimi subay dostlarımdan, eğer kalkışma gecesi o bölge komutanı görevde olsa Karadeniz'de taş üstünde taş bırakmazdı ve darbe başarılı olurdu, verilmiş sadakamız varmış, o derece güçlü ve gözü karaydı, yorumları işittim.
Bu bilgiyi ve önseziyi de tarihe not düşmek boynumun borcu olsun. Kim yazacak, ben yazmasam?
O helikopterin düşürüldüğünü ve cemaate "herşeyin farkındayız, uslu durun" uyarısının yapıldığını iddia ediyorum.
akp iktidarı, beraber yürüdük biz bu yollarda dediği, ne istediniz de vermedik diye sitem ettiği cemaate, büyük bi başarıyla devleti vermedi. Musa Musa da o kadar uzun boylu değil, dedi.
Ötesi berisi yoktur.
****
Murat Tulga komutanımın aynı kitabından bi alıntı daha yaparak bitireyim;
"Şimdi edendiler, düşmana taarruzdan önce tam üç vasıtanın hazırlığının yeterli olduğunu görmem gerekir. Birincisi ve asıl olanı milletin kendisidir. İkinci vasıta Meclis'in milli isteği ortaya koymakta ve bunun gereklerini inanarak uygulamakta göstereceği kararlılık ve yiğitliktir. Üçüncü ise, milletin silahlı evlatlarından ibaret olup, düşman karşısında toplanmış ordumuzdur".
Mustafa Kemal Atatürk.
****
Askeri vesayet diye diye ordumuza, devletimize, cumhuriyetimize onulmaz yaralar açanlar kına yaksın.
Elden gidiyor, gelsin bakalım, bi sivil güç kurtarsın şimdi vatanı.