Nevzat SELVİ
Köşe Yazarı
Nevzat SELVİ
 

Değişim

Türkiye bir şeyleri bekliyor. Neyi bekliyor? Cevabı da kimse tam olarak bilmiyor veya söylemiyor, ya da söyleyemiyor. Ne isteniyor, nerelere varılacak hiç belli değil. Bu konuda insanlar ne düşünüyor konusundan önce siyasiler ne düşünüyor, neler yapmak istiyorlar onu irdelemek gerekir sanırım. Batı ile Orta Doğu arasında gidip gelen iktidar, erkinin devamı için çok büyük bir pragmatizm sergiliyor. Ancak kendi iktidarı için faydalı gördüğü bu aşırı pragmatizm hiç de ülke yararına değil. Maalesef eğitimi düşük, düşünme yeteneği az olan toplum pragmatik davranışlar karşısında bocalayıp duruyor. Bocalamaktan ziyade toplumun aklı karışmış durumda. Hoşgörü yok, karşılıklı sevgi saygı hak getire. Muhalefet de bu bocalamadan nasibini almış durumda. Aralarında sevgi yok, hoşgörü yok, varsa yoksa sen ben kavgası, sandalye kavgası. Muhalefetliğin kutsal görevini unutup sadece iktidar olmaya kilitlenmişler. İktidara gelmek tabi ki görevleri arasında ancak önce muhalefet görevlerini bile tam yapamıyorlar. Yalnız ana muhalefet değil, yavru muhalefet de öyle. Çünkü bizde siyaset sadece iktidar olmak, kendi taraftarına rant kazandırmak demek. Gelelim insancıklara. İnsanlar arasında da gerek sahip oldukları eğitimde, gerek yaşamda büyük farklar var. Bu da aralarında kutuplaşmayı yaratıyor. Siyasiler de bunu fırsat bilip bu istismar ederek, kutuplaşmadan kendilerine pay çıkarıyorlar. Zaman zaman gündeme gelen hoşgörü ve uzlaşma çağrıları da ya görmezden geliniyor ya da örtülü bir tehdit kaynağı olarak algılanıyor. Oysa Anadolu, yüzyıllardır üzerinde yaşadığımız topraklar insanlığın varoluşundan bu yana büyük gerilimlere neden olmaksızın, herkesin farklı inançlar ve farklı kültürlerle bir arada yaşamasına imkan vermiştir. Bugün niye bu kargaşa, bu kavga. Yaşayan ne kadar birey varsa o kadar iyi ve doğru olduğunu kabul etmeliyiz. Yapılması gereken farklı veya aykırı düşünceleri keskinleştirerek çatışmaya neden olacak bir ortam yaratmamak, tam aksine müştereklerde buluşarak uzlaştırıcı bir ortam içinde, zamana yayarak birlikte yaşama biçimleri aramak olmalı. Ülkemizi yeni bir yaşam biçimine geçirecek kadrolara aciliyetle ihtiyaç var. Bu kadroların görevi kararlılık, akılcı ve hedefe yönelik siyaset olmalıdır. Öfkenin ve utancın istismar edildiği kavgacı bir toplumdan hoşgörünün, kabul edilmişliğin ve gururun egemen olduğu küreselleşen bir topluma geçmek için çaba gösterecek bir yapılanmaya ihtiyaç var. Türkiye’nin öncelikleri ve hedefleri açıktır, çağdaş gelişmişlik seviyesine ulaşmaktır. Pragmatizm uğruna, çıkar uğruna çağdaş gelişmeden yan çizmek bu insana yapılan en büyük kötülüktür. Çağdaş gelişme, saraylarda oturmak değil, takke ve entariyle son model arabalara binip gezmek değildir. Çağdaş gelişme eğitimi doğmalardan ayıklayıp gençleri yetiştirmektir. Bunun için fazla bir şeye ihtiyaç yoktur. Bilim çerçevesinde düşünmek yeterdir. Doğmalarla düşünmek değil. Değişim, iktidar kelimesinin hakkını vererek, muhalefet de muhalefet kelimesinin hakkını vererek, ancak sağlanabilir. Değişim, insancıkların da, doğmayla değil, bilimin çizdiği sınırlar içinde, bunun yanında yine doğmadan arınmış vicdanları ile sağlanabilir. Bunlar olmadan değişim fasa fisodur. Burada, gerçek değişimin nasıl olacağına dair kıymetli düşünce insanlarının sözlerini kaydetmek istiyorum. “Türkiye dahil İslam dünyasının iki asırdır her alanda bir kriz içinde bulunduğu dile getirilir. Bu kriz hakkında çeşitli nedenler ileri sürülür. Fakat krize çözüm bulunamaması ileri sürülen bu nedenlerin gerçekçi olmadığının kanıtıdır. Kriz, bir çağdaş düşünme ve onunla üretilen bilim sorunudur. Türkiye ve İslam dünyası, düşünme ve bilimde geçmişten çıkıp çağımıza gelememiştir. Bu eksikliği Türkiye’de ve İslam dünyasında en gerçekçi olarak tespit eden kişi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. O nedenle her konuda çağdaş bilimi referans olarak göstermiştir. “Dogmalarının eleştirilmesine katlanamayan bir rejimin, ne yapıp edip, yeni bilgilerin bulgulanmasına engel olacağı kesindir. Yeni doğrular, insanları, özellikle iktidarda olanları tedirgin eder.” Hepimize kolay gelsin…. Zafer Bayramımız Kutlu Olsun
Ekleme Tarihi: 29 Ağustos 2023 - Salı

Değişim

Türkiye bir şeyleri bekliyor. Neyi bekliyor? Cevabı da kimse tam olarak bilmiyor veya söylemiyor, ya da söyleyemiyor. Ne isteniyor, nerelere varılacak hiç belli değil.

Bu konuda insanlar ne düşünüyor konusundan önce siyasiler ne düşünüyor, neler yapmak istiyorlar onu irdelemek gerekir sanırım.

Batı ile Orta Doğu arasında gidip gelen iktidar, erkinin devamı için çok büyük bir pragmatizm sergiliyor. Ancak kendi iktidarı için faydalı gördüğü bu aşırı pragmatizm hiç de ülke yararına değil.

Maalesef eğitimi düşük, düşünme yeteneği az olan toplum pragmatik davranışlar karşısında bocalayıp duruyor. Bocalamaktan ziyade toplumun aklı karışmış durumda. Hoşgörü yok, karşılıklı sevgi saygı hak getire.

Muhalefet de bu bocalamadan nasibini almış durumda. Aralarında sevgi yok, hoşgörü yok, varsa yoksa sen ben kavgası, sandalye kavgası. Muhalefetliğin kutsal görevini unutup sadece iktidar olmaya kilitlenmişler. İktidara gelmek tabi ki görevleri arasında ancak önce muhalefet görevlerini bile tam yapamıyorlar. Yalnız ana muhalefet değil, yavru muhalefet de öyle.

Çünkü bizde siyaset sadece iktidar olmak, kendi taraftarına rant kazandırmak demek.

Gelelim insancıklara. İnsanlar arasında da gerek sahip oldukları eğitimde, gerek yaşamda büyük farklar var. Bu da aralarında kutuplaşmayı yaratıyor. Siyasiler de bunu fırsat bilip bu istismar ederek, kutuplaşmadan kendilerine pay çıkarıyorlar.

Zaman zaman gündeme gelen hoşgörü ve uzlaşma çağrıları da ya görmezden geliniyor ya da örtülü bir tehdit kaynağı olarak algılanıyor. Oysa Anadolu, yüzyıllardır üzerinde yaşadığımız topraklar insanlığın varoluşundan bu yana büyük gerilimlere neden olmaksızın, herkesin farklı inançlar ve farklı kültürlerle bir arada yaşamasına imkan vermiştir.

Bugün niye bu kargaşa, bu kavga.

Yaşayan ne kadar birey varsa o kadar iyi ve doğru olduğunu kabul etmeliyiz. Yapılması gereken farklı veya aykırı düşünceleri keskinleştirerek çatışmaya neden olacak bir ortam yaratmamak, tam aksine müştereklerde buluşarak uzlaştırıcı bir ortam içinde, zamana yayarak birlikte yaşama biçimleri aramak olmalı.

Ülkemizi yeni bir yaşam biçimine geçirecek kadrolara aciliyetle ihtiyaç var. Bu kadroların görevi kararlılık, akılcı ve hedefe yönelik siyaset olmalıdır. Öfkenin ve utancın istismar edildiği kavgacı bir toplumdan hoşgörünün, kabul edilmişliğin ve gururun egemen olduğu küreselleşen bir topluma geçmek için çaba gösterecek bir yapılanmaya ihtiyaç var.

Türkiye’nin öncelikleri ve hedefleri açıktır, çağdaş gelişmişlik seviyesine ulaşmaktır.

Pragmatizm uğruna, çıkar uğruna çağdaş gelişmeden yan çizmek bu insana yapılan en büyük kötülüktür. Çağdaş gelişme, saraylarda oturmak değil, takke ve entariyle son model arabalara binip gezmek değildir.

Çağdaş gelişme eğitimi doğmalardan ayıklayıp gençleri yetiştirmektir. Bunun için fazla bir şeye ihtiyaç yoktur. Bilim çerçevesinde düşünmek yeterdir. Doğmalarla düşünmek değil.

Değişim, iktidar kelimesinin hakkını vererek, muhalefet de muhalefet kelimesinin hakkını vererek, ancak sağlanabilir.

Değişim, insancıkların da, doğmayla değil, bilimin çizdiği sınırlar içinde, bunun yanında yine doğmadan arınmış vicdanları ile sağlanabilir. Bunlar olmadan değişim fasa fisodur.

Burada, gerçek değişimin nasıl olacağına dair kıymetli düşünce insanlarının sözlerini kaydetmek istiyorum.

“Türkiye dahil İslam dünyasının iki asırdır her alanda bir kriz içinde bulunduğu dile getirilir. Bu kriz hakkında çeşitli nedenler ileri sürülür. Fakat krize çözüm bulunamaması ileri sürülen bu nedenlerin gerçekçi olmadığının kanıtıdır. Kriz, bir çağdaş düşünme ve onunla üretilen bilim sorunudur. Türkiye ve İslam dünyası, düşünme ve bilimde geçmişten çıkıp çağımıza gelememiştir. Bu eksikliği Türkiye’de ve İslam dünyasında en gerçekçi olarak tespit eden kişi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. O nedenle her konuda çağdaş bilimi referans olarak göstermiştir.

“Dogmalarının eleştirilmesine katlanamayan bir rejimin, ne yapıp edip, yeni bilgilerin bulgulanmasına engel olacağı kesindir. Yeni doğrular, insanları, özellikle iktidarda olanları tedirgin eder.”

Hepimize kolay gelsin….

Zafer Bayramımız Kutlu Olsun

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Hasan Şen
(28.08.2023 19:50 - #355)
Çokta liberal olmamak gerektiğini düşünüyorum.Realistliğe ön vermek daha doğru ?
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.