Başörtülü anneanneler büyüttü hepimizi. Gül suratlı, pamuk tenli, melek bakışlıdır onlar.
Sonra, eli tespihli babaanneler biraz… Minik avuçlu, selvi boylu, ceylan sekişlidir çoğu.
Evinin başköşesinde seccade olmayanımız azdır misal. Yatağının başucunda Kuran-ı Kerim olmadan uyuyabilen yoktur belki de aramızda.
Beyaz sakallı, nur yüzlü dedelerimiz ya? Onlarsız hayat nasıl da zulumdur, büyüse de hep ‘’torun’’ kalanlara.
Böyle bişeydir zaten Anadolu; biraz anneanne eşarbı, biraz babaanne tespihi, biraz ev seccadesi, biraz Kutsal Kitap huzuru, biraz dede sakalı beyazlığı…
Kötülük nedir bilmez bunlar. Vefasızlık nedir bilmez. Vatanı satmak nedir bilmez.
Din tacirliği nedir bilmez bunlar. Ahlaksızlık nedir bilmez. Atatürk’ü satmak nedir bilmez.
Allah ile kandırmak nedir bilmez bunlar. Gariban aldatmayı bilmez. Halkı satmak nedir bilmez.
Gerektiğinde ortaya çıkarlar yalnızca. Yüzyılda bi falan… Erişilmez dağlar gibi dikilirler namussuzun-şerefsizin karşısında. Örneğin, Kurtuluş Savaşı’nda Mustafa Kemal’in askerlerini ‘’doğuranlar’’ bu soylu insanlardır.
****
Tam bağımsızlığını yitirince bi gün,
Ödün verdikçe bayrağının alından, toprağının şanından,
Adım adım uzaklaştıkça Mustafa Kemal’in aydınlığından,
Oturursun kucaktan kucağa. Şu günlerde olduğu gibi.
Emperyalizm derler adına, önce ahlakını bozar adamın, sonra dinini-imanını.
Anneannenin tertemiz başörtüsü, pasaklı bir türbana dönüşür. Babaannenin gül kokulu tespihi, üç kuruşluk bir Hocaefendi’nin elinde oyuncak olur. Dünyalarda bitanecik dedeciğinin beyaz sakalı, aşağılık yobaz herifin çember sakalı haline geliverir. Evde, bakmaya kıyamadığın seccade, sokağa düşer, Cuma namazı kisvesi altında ‘’gösteri ibadeti’’ne malzeme olur.
Yerli işbirlikçinin önde gideni yönetmeye başlamıştır artık ülkeni; ‘’Kuran’ı okuyacaksın, ama anlamayacaksın’’ diyiverir terbiyesiz herifler.
Emperyalizm derler adına, adamlığını bozar önce bir memleketin, belki ordu’sunu dağıtır sonra, toprağını elinden alır en son. Vatanını yok eder.
Tıpkı, bugün adım adım götürüldüğümüz süreç gibi…
****
Kim dikilecek bu gidişatın karşısına, kim?
Aydınımız, sanatçımız, bilim insanlarımız, akademisyenlerimiz, sendikacılarımız, sivil toplum kuruluşlarımız falan mı? Elbette…
Ve en önce Atatürk’ün Partisi dik duracaktır, öyle değil midir?
Korkarım ki değildir.
Çok yazık ki, herkesten önce y-CHP terk etti ‘’tam bağımsızlık’’ gemisini. Ne kadar Atatürk karşıtı insan varsa tepelere oturtarak...
Başkent’teki Genel Merkez’de karaçarşaflıya altıok rozeti takmayı bir marifet saydılar. Bazı il ve ilçe örgütlerinde kadınlara 8 Mart’ta tülbent dağıtmayı icraaat bildiler.
100 yıldır ‘’Şeker Bayramı’’ diyen ağızlar, birdenbire ‘’Ramazan Bayramı’’ demeye başladılar. 40 senedir ‘’Kutlu olsun’’ diyen dudaklar, ne düştüyse başlarına ‘’Hayırlara vesile olsun’’ diyerek bitirir oldular artık demeçlerini.
Parti’nin taşra ileri gelenleri, her ne hikmetse, çektirdikleri her fotoğrafta, başı ‘’kapalı’’ bi hanımefendi ile yan yana durmayı huy edindiler.
Aziz yurtta ‘’manzara-i umumiye’’ budur... Şu yazıyı yazarken ölmesem bari üzüntüden; Mustafa Kemal’in Partisi'ne akıl veren danışman kadrosu, dinciliği ve etnik bölücülüğü sevimli gösterme işlevindeler.
Sadece ve sadece oy için kıvır kıvır kıvıran ‘’dansözlere’ mi kalmış emperyalizme dur demek!!!
****
Ama merak etmesin kimse.
Gerektiğinde çıkarlar ortaya. 100 yılda bi filan…
Zamanı gelir, yeni bi Kurtuluş Savaşı olur, analar yeniden Mustafa Kemal’e ‘’asker’’ doğurur.
Yeni bi ordu, yeni bi parti, yeni bi Türkiye kurulur.
Kimsenin kuşkusu olmasın.
****
Çıkarlar ortaya iş o raddeye geldiğinde. Namussuza-şerefsize bırakmazlar işi.
Tam bağımsızlığı söke söke geri alırlar…
Kimse Atatürk'ün evlatlarının ayarıyla oynamasın.
Kimse seccade diyip geçmesin.