Üniformalısı, sivili fark etmez. Mustafa Kemal'in Askerleri birbirini bilir. Az oldu yahu bu cümle. Çok çok iyi bilir.
Varlıklarımızdan haberdar olarak yaşarız biz, hiç yüz yüze gelmesek de.
Büyük komutan Saldıray Berk bunlardan biridir. Var olduğu "yeter" dediklerimizden...
Salt adıyla bizleri huzurla uyutanlarımızdan, soysuzlara o kirli yataklarını dar edenlerimizden...
***
O beni tanır mı, nerden bileyim?
İlla ki duymuştur; Karadeniz'de göğsü tunç siperi, kellesi koltuğunda, ömrünü Atatürk'e adamış bi kardeşi olduğunu...
Diyip de kendimi kandırmadığımı biliniz.
***
Hiç denk gelemedik.
Saygıdeğer Komutanım ben doğduğum yıl Kuleli'yi bitirmiş. İlerleyen zamanda Kara Harp Okulu'nu. Harbiyeli sizin anlayacağınız. Onurların en büyüğü, rütbelerin en görkemlisi, vatanseverliğin en ulaşılmazıdır, taşıdığı.
Harp Akademisi mezuniyeti, yani kurmaylığı da olsa gerektir, orası beni aşar, ilgi alanıma girmez. Bilgi sahibi de sayılmam.
Bugün vefat etmiş değerli Komutanım. Kuvvayi Milliye şehitlerinin yanına gitmiştir, başka nereyi düşleriz biz?
***
İyi tanıyın diye yazıyorum.
Aradaki farkı iyi anlayın diye yazıyorum.
Vatanın nasıl satıldığını görün diye yazıyorum.
Ergenekon kumpası denilen, Türk tarihindeki en büyük şerefsizlikle yolu kesildi komutanımızın. Olası bi Genelkurmay Başkanlığı önlendi.
Üzerine atılan çamursa, asla bizlere yapışmayacak türdendi. Duruşmaya gitmedi. Kendisini teslim almaya kışlaya gelen kıytırık heriflere teslim olmadı. Peki ne yaptı dersiniz?
Adliye binası üzerinde 2 tane jet uçurdu...
Buydu yapılması icap eden.
Çünkü, ettiği askerlik yemini bunu gerektiriyordu. Biz, hiçbirimiz, elimizi şanlı bayrağımıza basıp "gerekirse canımızı vereceğimize" dair and içerken yalan söylemiyorduk ki, ne sandılar?
Ve dava bitimi beraat etti aslanlar aslanı Komutanımız.
***
Oysa o yemine uymayanını da gördük, komutan bozuntularının.
O pek ünlü Kozmik Oda vakasında direnemeyinini gördük. Anahtarı tıpış tıpış teslim edenini gördük.
Durun enseyi karartmayın hemen. Türkiye Cumhuriyeti'nin gizli odalarının yalnızca birine girebildiler. Ne yazık ki, bulmuş olmalılar aradıkları bilgiyi. Kozmik Oda sonrası yüzlerce vatan evladı katledildi.
Nerden mi bu kadar net biliyorum? Bi tanesi benim şehrimdeydi. "Gürsel, benden haberiniz olsun" diye diye öldü o güzel abimiz. Köylerde, yaylalarda gizlendiği yetmedi.
Ne yapabilirim ki başka;
"Geçmişinde, Kuvvayi Milliye Destanı'nı okumadığını itiraf eden adamı bu memlekete Genelkurmay Başkanı yaparsanız olacağı budur" diye yazdım Ulus Gazetemize, ağlaya ağlaya?
***
Vatan Partisi günleri var daha sonra Saldıray Berk Paşa'mızın. Bu konuyu açmalıyım.
Silivri Bariyerlerini paramparça etmek gibi...
Ermeni katliamı safsatasını çürütmek gibi...
Tüzük itibariyle Cumhuriyet Halk Fırkası'na en yakın olmak gibi...
Nitelikleri vardı bu partinin.
Hele ki, özetle "milli seferberlik ekonomisi" uygulanacağını ilan etmeleri, iyi kötü bi ekonomist olan bencileyini de cezbetmişti.
Kısa sürdü ama ben de katıldım Vatan Partisi saflarına. Süngü takıp cepheye gitmek gibiydi çünkü. Sonradan, bu işleri yapacak tekbi Allah'ın kulu olmadığını anlayınca ayrıldım oradan. Üzüldüm, çok üzüldüm. Hayal kırıklığı idi yaşadığım.
Aksi gibi, Vatan Partisi'nin akp ile aynı çizgiye düştüğü izlenimini çürütüp, "Hayır, tam tersi" diyecek de tekbi kişi yoktu partide.
Eminim Saldıray Komutanım da yaşamıştır aynı üzüntüyü.
(Halen geçmişteki Vatan Partililiğimi başıma kakan densizler var. Onlar için girdim zaten bu ayrıntıya. Ben, son soluğuma değin, C.H.F. ilkelerine bağlı kalacağım. Siz, kendi ne idüğü belirsizliğinize bakın! Beni, bizi boş verin. Bol gelir size, bizlerin Halk Fırkası giysisi)
***
Teslim olmayan.
Posta koyan.
Hakkını arayan.
Ve alan...
Alnı ak, başı dik bütün vatanseverlere selam olsun.
Saldıray Komutanım, mekanınız cennet olsun.