İstanbul Fatih'teki Çarşamba semtinde, adeta bi "kurtarılmış bölge" mantığıyla şeriat hayatı yaşayan insanları fark ettiğimde 1985 yılında idik.
Kuşkusuz ki evveliyatı vardır, bilemiyorum?
Kendi payıma, kara çarşafı da çember sakalı da cüppe-şalvar ikilisini de ilk orada gördüm. Daha yeni reşit olmuş bi üniversiteliydim. Bunlara "tahammül" etmeyi demokrasi, bunlara "hoşgörü" göstermeyi insan haklarının gereği saydım. Daha da beteri, Sultanahmet Meydanı'nı mesken tutmuş hippiler tarzı zararsız bi marjinallik payesi verdim bu insanlara, kalbimde.
Halt etmişim!
Benimle aynı haltı yiyenler çokça olmalı. Çarşamba semtinde yuvalanıp palazlanan bu zihniyet, 15 sene içinde tüm vatanımı ele geçirdi.
Yıllar sonra, Ulus Gazetesi'nde "perşembenin gelişi çarşambadan belliydi" anlamında yazdığım köşe yazısı, okuyanınız vardır, bu kötü gidişatı öngöremeyen devletime sitemimdi.
***
Vatanı ele geçirmek iddialı bi söz gibi geldi di mi hepinize?
Oysa yanıtı çok basittir. Daha üç gün önce, bi çay ocağının taburelerinde tesadüfen yan yana düştüğümüz ptt dağıtımcısı bi hanımefendi kardeşim "Allah'ını seversen yaz bunları Gürsel Abi" diyordu, ağlamaklı olmuş sesiyle.
Yazayım. Yazmak boynumun borcudur. Susmaksa vatana ihanet... Gözümle gördüm yahu! Köy muhtarlarına 300'er, 500'er adet, iktidar partisine oy verilmiş, mühürlü zarflar gidiyordu?
- Daha seçimlere üç ay var ki bacıcaazım, dedim.
- Abi çoktan başladılar işe, iki aydır dağıtıyoruz, dedi kardeşim.
***
Sırtını abd'ye dayamış malum cemaatle işbirliği içindeyken, bilgisayar hileleriyle nice seçimler kazanmış zihniyet, bu teknik destekten yoksun kalalı beri en eski ve en ilkel sandık oyunlarına el atmış görünüyo şimdi.
Olağanüstü bi örgütlenme ve sınırsız bi para gücü söz konusu. Cahil cesareti, karşımıza geçmiş, alay edercesine siyaset yapıyo.
Bay Kemaller, Özgür Özeller falan, bu kirli oyunda zurnanın son deliği bile değildir.
Kendimizi kandırmayalım.
***
Ama bildiklerimiz var!
Ama sustuklarımız var!
Ama şanlı bayrağımıza el basıp yemin ederek sakladığımız sırlarımız var!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin unsurları dimdik ayaktadır. Hükümet başka şey, devlet başkadır.
Herşey ama herşey...
Devlet güçlerimizin...
Bilgi ve kontrolü dahilindedir...
Rahat olunuz.
***
Bu minvalde çok sohbetler ederim, nice de yazılar yazdım, yazmaktayım, bilen bilir. Ve hep karşılaştığım soru şudur;
- Peki tamam da... Neyi bekliyoruz Gürsel? Vatanın elden tamamen gitmesini mi?
Bi de burada özetleyeyim yanıtımı; Bizim milletimiz, şehrin ana caddesinde işgal kuvvetleri rap rap rap yürümeden, düşmanın zırhlı gemileri şehrin limanına demirlemeden ayağa kalkmaz! Hele gelsinler bi! Bakın neler olacak! Bakın o kuruyemişçi falan sandığınız insanlar aslında kimmiş!
Halen de bu görüşteyim.
***
Hayat diye yaşadıkları, ruh hekimi tedavisi gerektiren bişeydir, beni aşar. Başka nasıl açıklanır ki, arabistanla aynı saat diliminde yer almak isteği? Ve en azından insanlık suçu değil midir, bu inat uğruna bebelerimizi kör karanlıkta okula göndermeleri?
Yine tarihe karşı büyük bi suç değil midir, yaşama zevkimizi çalmadı mı bu çöl bedevisi özentili herifler? Aranızda yeni bi yıla girmenin coşkusunu yaşayanınız var mıdır? İnsanlık tarihi elbette en kalın harflerle yazacaktır;
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları bi önceki yılda kala kalıp, 2024'e giremediler!!
Dünyamızda bi ilk'tir.
***
Umudunuzu hiç yitirmeyin dostlarım.
İşte, daha yeni...
İptal edilen Fenerbahçe-Galatasaray maçında yaşadığımız arabistan küstahlığı, limanımıza demirleyecek ingiliz zırhlısı ile aynı etkiyi verdi vatandaşımıza.
Atatürk % 100 ile kazandı. Siz siz olun, öyle % 51 oy yüzdelerine falan da inanmayın.
Perşembenin gidişi çarşambadan bellidir.