Ufak tefek, alımlı çalımlı bir kızdı. İlk kez okulun kantininde görmüştüm. Davranışı itibarıyla cesaretli, kendine güvenli izlenimi veriyordu. İlerleyen zamanlar içerisinde daha yakından tanımış, hakkında yanılmadığımı anlamıştım. Biraz savruk, bir o kadar da dağınık olmasına karşın, iyi yürekli pırıl pırıl bir yüze sahipti.
Bir kere yüzü hep güleçti, enerjisi yüksekti. Güldüğünde iki yanağına keskin çizgilerle oturmuş gamzeleri, ona çok farklı bir hava veriyordu. Düz saçları, yarım ayı andıran kaşları, hokka burnu, simsiyah çekici gözleriyle membaından akan bir şelale gibiydi. İnsanlara yaklaşımı, arkadaş ilişkileri çok sıcaktı. Bu sıcaklığı yüzünden art niyetli kişiler tarafından hafif meşrep bir kız gibi algılanırdı.
Okulun son yılında, mezun olduktan sonra sırra kadem basmıştı. Sıra dışı bir kişiliği sebebiyle, neler yaşadığını, neler yaptığını bilmiyor ve çok merak ediyordum. O zamanlarda bilmemin zaten olanağı da yoktu. Aradan yıllar geçmesine rağmen hakkında ne bir haber alındı, ne de bir gören oldu. 1982 yılında İstanbul'da bir arkadaşım tarafından görülene kadar.
İnsanın hayatına bir şekilde giren insanlar vardır. Bu kişiler, dostunuz olur ya da olmaz. Lakin kişilikleriyle sizde bir iz bırakırlar. Bu nedenle hep merak etmişimdir böylesi sıra dışı insanları. Bazı yargılar yüklersiniz onlara. Dersiniz ki, ileride çok önemli makamlara gelebilir! Veya bu insandan hiçbir şey olmaz! İyi ya da kötü olaylar yaşar, sıradan bir insan olur, silik bir şekilde hayatına devam eder vs.
Bu arkadaşımın enteresan olaylar yaşayacak karakterlerden biri gibiydi. Üstelik ailevi sıkıntılar yaşadığı yakın kız arkadaşlarınca konuşulurdu. Ergen yaşında ciddi bir travma yaşadığı da söylenirdi. Söylentiler gerçekmiydi emin değilim.
Arkadaşım Hasan yetmiş dokuz yılında okuldan mezun olduktan sonra İstanbul’da, bir işyeri açmıştı. Yeni bir kente geldiğinden çevreyi tanımaya, İstanbul’a alışmaya çalışır. Bazı günler akşam mesaisi bitiminden sonra çıkıp etrafı dolaşır. Yine, gezmeye çıktığı olağan bir günde salaş bir mekânda tesadüfen isimsiz kızla karşılaşır. Kızın görmemesi için ani bir refleksle hemen geri döner, kapıya yönelir. Fakat olayın şaşkınlığıyla, istemsizce göz göze gelirler. Hasan gördüğü durumun şaşkınlığıyla kendini dışarıya atar. Bir an nasıl bir manzarayla karşılaştığına hayli üzülür. Başı döner, gözleri kararır, midesi bulanır. Biraz yürür, kendini iyi hissetmez. Bulduğu en yakın kafeye oturur. Bir su ister ve kendini toparlamaya çalışır. Kendine geldikten sonra ayağa kalkar, sokakta yürürken yaşadığı olayı irdelemeye başlar. Gördüğü kişi, çok yakından tanıdığıdır. Onunla, aynı okulda okumuş, aynı sırada oturmuş, aynı havayı solumuştur. Mezun olalı daha bir yıl olmuştur. Hangi olaylar isimsiz kızı bu noktaya getirmiştir? "Allah kahretsin, keşke görmeseydim," der. Galiz bir küfür savurur, yürür ve oradan uzaklaşır.
Bu olaydan iki sene sonra Hasan askere gider. Tesadüf bu ya, askerliğini de İstanbul'da yapacaktır. Arkadaşı Murat da İstanbul'da askerdir. Çok sıkı arkadaştırlar. Okuldan bu yana yedikleri içtikleri ayrı gitmez. İzinli günlerinde buluşmak için sözleşirler.
Beşiktaş, Barbaros Bulvar'ında bir kahvede buluşurlar. Otururlar bir masaya, sohbet ederlerken, “koca İstanbul’da tesadüf bu ya” Hasan yine isimsiz kızla göz göze gelir. Kızın görmemesi için, Murat’a der ki, "Yer değişelim mi?"
Murat şaşırır. "Ne oldu oğlum, ne yer değişmesi?"
"Anlatırım," der Hasan ve yer değişimi yaparlar.
"Anlat bakalım konu nedir?"
Hasan "Tam karşına bak, köşede erkekle oturan kızı tanıyor musun?" diye sorar. Murat bakar ama tanıyamaz ya da çıkaramaz. "O kız bizim okul arkadaşımızdı, sen anımsayamadın sanırım."
Murat, "Nasıl hatırlayım oğlum, okula geldiğim mi vardı? Bir gün emniyette, bir gün Mamak'taydım."
Hasan, isimsiz kız ile tesadüf esiri yaşadığı trajik olayı detayıyla anlatır. Murat, Hasan’ın anlattıklarına çok üzülür, gözleri dolar. "Keşke anlatmasaydın oğlum ya," der.
Kız, onları fark etmeden erken kalkar mekândan. Bir süre sonra Hasan ile Murat da kışlalarına dönmek üzere, buruk bir halde mekândan ayrılırlar.
Hasan yıllar sonra Ankara’ya geldiğinde, olayı anlattığında ben de çok etkilenmiştim. Yaşamının ilk adımlarında, bu hale nasıl gelmiş, hangi şartlar onu bu noktaya getirmişti? Bilinmez. Büyük ihtimalle ailevi şartlar ve okul döneminde yaşadığı trajik durumdur sanırım.
Hasan ile ne zaman bir araya gelsek, isimsiz kız konusu açılır. Ne oldu acaba, diye merak edip dururuz.