Hamdi Özdemir
Köşe Yazarı
Hamdi Özdemir
 

Sokağın Dili

Yaz gelmeye görsün... Bizim sokağın birer fertleri olan İğde ağaçlarının tarifsiz kokusu pencerelerden evlerin içine dolardı... Levent apartmanı sakinlerinden, Sakine teyzenin balkonundaki güzelim kasımpatı ve fesleğen kokuları yayılırdı. Neyzen Tevfik sokağının bir başından öbür başına... Yirmili yaşlara merdiven dayarken, indiği merdivenleri ardı sıra izleyen Sakine teyzenin kızı, Ayşe ablanın o çiçekleri sulaması, sanki bir şairin şiir okuması gibiydi... Zarafet ve incelik gösterisine dönerdi her gün... O yaz öyle güzeldi ki, misket oynayan çocukların şen kahkahaları, geride bırakılası zamanlar değildi bu yaz ayları. Köşe başındaki kunduracı Cemal abinin, örse çekiç vurur gibi çıkan nameleri, bir orkestra düzeninde gelirdi kulaklarımıza... Bakkal Feridun amca her zaman burnundan solurdu. Çok asabiydi. En çokta emekli Salih Albay’a kızardı. Çünkü Salih Albay yumurtaları terazinin iki kefesine koyar hangisi ağır ise onu alırdı... Feridun amca bu olaya ifrit olur, yumurta tartılır mı kardeşim diye çıkışırdı Albay'a. Albay da sanki inadına yapardı. Bir gün yine Albayın yumurta tartma tartışmasında karşı karşıya kalırlar. Bakkal Feridun bir sol kroşeyle Albay'ı yere indirir... Araya sokak sakinleri girer Bakkal Feridun'u zor zapt ederler. Albayı koruma altına alırlar. Olay karakola intikal eder. Babacan Karakol amiri ikisiyle de konuşarak sulhu sağlar... Mini etekli güzel yetişkin bir kız olan Hülya ablanın havasından geçilmezdi. Neyzen Tevfik sokak da yürürken gençlerin arkasından ona baktıklarını bilirdi. Hülyasının derinliğinde kaybolmaya yüz tutan mahallenin efesi, Uğur abinin sarhoşluk nameleri duyulurdu her sabah... Ya da Sabahın ilk ezanını okumaya, giden imam efendiyle, mumu nerede söndürdüğü bilinmeyen Uğur abinin selamlaşmaları duyulurdu! Sabah şerifleriniz hayrola imam efendi. İmam da sizin de erenler der. Selamlaşma sonrası İmam "la havle vela kuvvete" diye, gözden kaybolurdu… Çok dertliydi bizim sokak. Akşamları balkonlarda kurulan rakı sofralarında ince ince yaz sohbetleri olurdu. Mehmet amcanın davudi sesi duyulurdu salondan, kızım Hüseyin amcana da bir bardak getir bakalım hadi evladım... Kadehler doldurulur hadi sağlığımıza desturuyla içilirdi. Memleket meseleleri, mahalle Kasabı Hilmi amcanın dilinden düşmez büyük küçük fark etmezdi, yeter ki yanında onu dinleyecek biri olsun. Bir elinde satır olduğu halde ilk sözü ne olacak bu memleketin haliydi. Dondurma yemeye çıkan, sokağın çocukları bahçelerin duvarlarına oturur yaz tatilinin tadını çıkarırlardı... Daha küçükler Annesinin eteğinden çekiştirip, anne bana dondurma değil, meyveli gazoz al diyerek mızıldanıp durulardı. Biraz daha büyükler top için, altışarlı takımlardan on ikisinin, iki kale arasında deli gibi koşarlardı. Cemal abinin sert volesinin, Kemal amcaların camları tarumar ettiği gün olan olmuştu. Kemal amca elinde büyükçe bir sopayla göründüğü an herkes canını kurtarmak için palas pandıras ortalıktan yok olmuştu. Birkaç gün sonra, Kemal amcanın önünde boncuk gibi dizilip el öpülüp özür dilenmesiyle, sorun çözülmüştü... Maç sırasında efelenenlerin kavgasına Uğur abi yetişir, duruma el koyardı. Oğlum, ayıp lan siz arkadaş değil misiniz? Hiç yakışıyor mu delikanlılığa? "Tıp" kimseden çıt çıkmazdı. Hedi sarılın bakalım birbirinize, dediğinde olay bitmiş olurdu... Kimi aileler yaz ayları tatile giderlerdi. Tatile gidemeyen ailelerin çocukları ise mutlaka kötü alışkanlıklar edinmesin, sokakta boş gezmesin diye bir esnafın yanına çırak verilerdi. Tabi biz çocuklar bu durumdan çok şikâyetçiydik... Ama elimizden gelen bir şey yoktu. Tek çare okulların çabucak açılması kurtarırdı bizi çıraklıktan ve yamaklıktan. Belli yaşlara geldikten sonar anladık ailelerimizin ne kadar doğru yaptığını. O yıllar nereden bilebilirdik, gelecekte bu işlerin bize birer hayat tecrübesi olacağını… Bir başından öbür başına baktığınız da bir araba bilemedin üç araba olurdu sokağımızda... Sakinlik, huzur ve dinginlikti o yıllar sokakların dili. Sokaklarında bir dili vardır. Bunu hep söylerim... Sokakta bilinç vardır. Okula başlayana kadar her şeyi yaşadığımız şehrin, beldenin sokaklarından öğreniriz iyisiyle kötüsüyle...  
Ekleme Tarihi: 20 Mayıs 2023 - Cumartesi

Sokağın Dili

Yaz gelmeye görsün...

Bizim sokağın birer fertleri olan İğde ağaçlarının tarifsiz kokusu pencerelerden evlerin içine dolardı...

Levent apartmanı sakinlerinden, Sakine teyzenin balkonundaki güzelim kasımpatı ve fesleğen kokuları yayılırdı. Neyzen Tevfik sokağının bir başından öbür başına...

Yirmili yaşlara merdiven dayarken, indiği merdivenleri ardı sıra izleyen Sakine teyzenin kızı, Ayşe ablanın o çiçekleri sulaması, sanki bir şairin şiir okuması gibiydi... Zarafet ve incelik gösterisine dönerdi her gün...

O yaz öyle güzeldi ki, misket oynayan çocukların şen kahkahaları, geride bırakılası zamanlar değildi bu yaz ayları. Köşe başındaki kunduracı Cemal abinin, örse çekiç vurur gibi çıkan nameleri, bir orkestra düzeninde gelirdi kulaklarımıza...

Bakkal Feridun amca her zaman burnundan solurdu. Çok asabiydi. En çokta emekli Salih Albay’a kızardı. Çünkü Salih Albay yumurtaları terazinin iki kefesine koyar hangisi ağır ise onu alırdı...

Feridun amca bu olaya ifrit olur, yumurta tartılır mı kardeşim diye çıkışırdı Albay'a. Albay da sanki inadına yapardı. Bir gün yine Albayın yumurta tartma tartışmasında karşı karşıya kalırlar. Bakkal Feridun bir sol kroşeyle Albay'ı yere indirir...

Araya sokak sakinleri girer Bakkal Feridun'u zor zapt ederler. Albayı koruma altına alırlar. Olay karakola intikal eder. Babacan Karakol amiri ikisiyle de konuşarak sulhu sağlar...

Mini etekli güzel yetişkin bir kız olan Hülya ablanın havasından geçilmezdi. Neyzen Tevfik sokak da yürürken gençlerin arkasından ona baktıklarını bilirdi. Hülyasının derinliğinde kaybolmaya yüz tutan mahallenin efesi, Uğur abinin sarhoşluk nameleri duyulurdu her sabah...

Ya da Sabahın ilk ezanını okumaya, giden imam efendiyle, mumu nerede söndürdüğü bilinmeyen Uğur abinin selamlaşmaları duyulurdu!

Sabah şerifleriniz hayrola imam efendi. İmam da sizin de erenler der. Selamlaşma sonrası İmam "la havle vela kuvvete" diye, gözden kaybolurdu…

Çok dertliydi bizim sokak. Akşamları balkonlarda kurulan rakı sofralarında ince ince yaz sohbetleri olurdu. Mehmet amcanın davudi sesi duyulurdu salondan, kızım Hüseyin amcana da bir bardak getir bakalım hadi evladım...

Kadehler doldurulur hadi sağlığımıza desturuyla içilirdi. Memleket meseleleri, mahalle Kasabı Hilmi amcanın dilinden düşmez büyük küçük fark etmezdi, yeter ki yanında onu dinleyecek biri olsun. Bir elinde satır olduğu halde ilk sözü ne olacak bu memleketin haliydi.

Dondurma yemeye çıkan, sokağın çocukları bahçelerin duvarlarına oturur yaz tatilinin tadını çıkarırlardı...

Daha küçükler Annesinin eteğinden çekiştirip, anne bana dondurma değil, meyveli gazoz al diyerek mızıldanıp durulardı.

Biraz daha büyükler top için, altışarlı takımlardan on ikisinin, iki kale arasında deli gibi koşarlardı. Cemal abinin sert volesinin, Kemal amcaların camları tarumar ettiği gün olan olmuştu. Kemal amca elinde büyükçe bir sopayla göründüğü an herkes canını kurtarmak için palas pandıras ortalıktan yok olmuştu. Birkaç gün sonra, Kemal amcanın önünde boncuk gibi dizilip el öpülüp özür dilenmesiyle, sorun çözülmüştü...

Maç sırasında efelenenlerin kavgasına Uğur abi yetişir, duruma el koyardı. Oğlum, ayıp lan siz arkadaş değil misiniz? Hiç yakışıyor mu delikanlılığa? "Tıp" kimseden çıt çıkmazdı. Hedi sarılın bakalım birbirinize, dediğinde olay bitmiş olurdu...

Kimi aileler yaz ayları tatile giderlerdi. Tatile gidemeyen ailelerin çocukları ise mutlaka kötü alışkanlıklar edinmesin, sokakta boş gezmesin diye bir esnafın yanına çırak verilerdi. Tabi biz çocuklar bu durumdan çok şikâyetçiydik...

Ama elimizden gelen bir şey yoktu. Tek çare okulların çabucak açılması kurtarırdı bizi çıraklıktan ve yamaklıktan. Belli yaşlara geldikten sonar anladık ailelerimizin ne kadar doğru yaptığını. O yıllar nereden bilebilirdik, gelecekte bu işlerin bize birer hayat tecrübesi olacağını…

Bir başından öbür başına baktığınız da bir araba bilemedin üç araba olurdu sokağımızda...

Sakinlik, huzur ve dinginlikti o yıllar sokakların dili. Sokaklarında bir dili vardır. Bunu hep söylerim...

Sokakta bilinç vardır. Okula başlayana kadar her şeyi yaşadığımız şehrin, beldenin sokaklarından öğreniriz iyisiyle kötüsüyle...


 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
mesut özdemir
(20.05.2023 14:25 - #243)
Tekrar Sabah şerifleriniz hayrola imam efendi. İmam da sizin de erenler diyebilecek miyiz babamın yarısı
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.