Hamdi Özdemir
Köşe Yazarı
Hamdi Özdemir
 

Mektuplar

Bir zamanlar mektuplar yazılırdı eşe, dosta, sevgiliye, arkadaşa. “Sahi siz en son ne zaman mektup yazdınız?” Bir zamanlar herkesin cebinde defalarca okunmuş, duygu dolu, hasret ve sevgi kokan mektuplar vardı. Gurbet mektupları, sevda mektupları, asker mektupları, kahır mektupları! İçimize işleye işleye okuduğumuz o mektuplar. Yalnızlıklarımızı paylaşan, karanlık köşelerde gözyaşlarımıza şahit duygularımızın tanığı mektuplar! O mektuplara satır satır ne özlemler ne acılar ne sevinçler sığdırılırdı. Yaşanmışlıklar kelimelerle inşa edilirdi. İnsanların dünyasını kelimeler döndürür en güzel duygular da en derin acılar da kalemin şahitliğinde kâğıtlara dökülürdü. Geçmiş değerlerimiz unutturuluyor, kafamızın, kalplerimizin içi boşaltılıyor ne yazık ki! Geç mi kaldık acaba? Toparlayamaz mıyız bir daha? Hiç olmazsa yapabileceklerimizi yapmayı denesek ucu yakılan mektupların külleriyle yeniden yazamaz mıyız sevgi dolu, hasret dolu cümlelerimizi? Gerçek şu ki, artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Her şeyi çabuk tükettiğimiz gibi, bütün değerlerimizi kolayca gözden çıkarıyoruz. Çağ öyle bir hızla ilerliyor ki, bir yıl önce en önemli saydığımız “değer”i, bir yıl sonra yok sayabiliyoruz. Şimdi düşünüyorum da nasıl anlatılır ki o hisler dünyası. Hasret tüterdi sayfalarında. Evli ise eşi ve çocukları, ya nişanlısı, kardeş özlemi, anne baba sevgisi, hele de sıla hasreti, memleketinden uzakta olanların yüreğini kor gibi yakardı. Gelen mektuplar öyle bir iştahla okunurdu ki, herkesin yüreğine su serpilirdi. Karşılıklı duygular bir taraftan bir tarafa gider gelirdi. Tabii sadece asker ya da gurbettekilere yazılmazdı. Arkadaşlarımıza, sevdiklerimize, hatta yurtdışı mektup arkadaşları olanlar bile vardı onlara yazılırdı. Bir de heyecanla mektup beklenirdi. Üniversite sınavına girmişsek sonuç mektubu, Askere gideceksek celp pusulası, Almanya’ya gideceklerin muayene sonuçları gibi.  Gönderilen ve gelecek mektuplar bir tatlı telaş ve heyecan içerisinde beklenirdi. Kimi mektuplarda hüzün gözyaşı ve keder, kimi mektuplarda sevinç ve mutluluk, kimi mektuplarda ise geleceğe dair umutlar sığdırılırdı zarfların içerisine… Şöyle başlardı; Deruni dilden canı gönülden diye başlar, hane halkına bil cümle selam edilir ve küçüklerin gözlerinden büyüklerin ellerinden öpülürdü. Mektubu yazan evliyse eşinin veya nişanlısının ismini mektuba yazamazdı ve beni soranlarda selam ederim diye devam edilirdi. Daha sonra sağlık ve sıhhat sorulur, mektubu yazan kendinden bahsederdi. Mektup yazılan askerde ya da gurbette ise üstelik evli ve çocukları varsa mektuba çocukların ellerinin resmi çizilirdi. Nişanlı ya da sevgili ise, mektubun kenarları hafif yakılırdı sevdiği kişiye özlemini bu şekilde anlatırdı. İnsan hayatın da çok farklı mektuplar vardır. Bir vakitler, gözlerde intizar, postacı beklerdi insanlar. Yüreklerindeki hasret ateşine, sözcük sözcük su serpmek özlemiyle. Ve sabır talimi ederlerdi beklerken, hasreti duyarlardı özlerinde. Ya da gecenin bir yarısında kalkılır, kâğıt ve kalem denilen iki ezeli dostla; dosta, arkadaşa, sevgiliye, anneye, babaya ve kardeşe yüreğin sesini duyurmak için özenle mektup yazılırdı. Gönüldeki hasret tellerinden yansıyan tınıyı, ahengi duyururdu mektup. Özlemler, acılar, sevgiler ve sevgililer o kadar derin, o kadar yalın bir şekilde kağıda dökülürdü. Dillerde Şarkı olur, Türkü olur ve Şiir olurdu. Duygular birbir dökülürdü yüreklerden; Bembeyaz kâğıda tertemiz duygularını, sevgilerini, hasretlerini işlerdi insanlar el yazılarıyla. Sözcükleri eğip bükmez, yarısını zayi etmezlerdi. Her harf bir hasret çiçeği, her sözcük bir sevgi türküsü olurdu. Güzellik açardı sayfalar. O güzellikler ayrı bir heyecanla okunurdu tekrar tekrar. Bazen ayaklarını yerden keserdi okuyanın, bazen bir burukluk kaplardı yüreklerini. Beklemek nedir bilirdi aşinaları mektubun. Mektup umuttu, sevdaydı, hasretti… Asker mektupları; Büyük heyecanla beklenir, genellikle akşam yemeklerinde dağıtılırdı. Postacı gelir, Ahmet bilmem ne, Hasan bilmem ne diye bağırarak havaya fırlatırdı. Bu mektuplar sahibine verilmeden önce komutan tarafından okunur, üzerine kırmız renkte “görülmüştür” ibaresi yazılırdı. Cezaevi mektupları; Mektuplar, En çok hapishanelerde beklenir. Gözler, görevlinin sesindedir. “Posta” diye bağırır. Bazı zamanlarda ellerinde tomarla mektupla çıkagelirler. Bakarsınız, kulak verirsiniz; bu kez isminiz çınlamaz. Bir tek zarf bile gelmemiştir size. İçiniz sızlar, gözleriniz dolar ve bir daha ki sefere postayı beklersiniz. Sevgili mektupları; Nasıl hasretim sana hem de nasıl? Hep sen çıkacakmışsın gibi karşıma; gözlerim, öyle panik öyle sevinç içindeki anlatamam. Susarım, seni ilk gördüğüm gündeyim şimdi. Yanaklarımdan yastığıma düşen damla da diyemediklerim. Ne kadar yalnızım ne kadar sensiz yastığım, nemli yanaklarım gibi, şimdi beklerim seni bir pencere kenarından. Biliyorum ki; bizi düşlerken kapanacak kirpiklerim tut ki seni sevdiğim yaştayım şimdi. İyi geceler aşkım, iyi geceler ömrüm diye uzaaar gider. Yine, bunların dışında birçok mektup türü vardır yaşamımızın içerisinde. Sipariş mektupları, satış mektupları, şikâyet mektupları, alacak mektupları, tavsiye mektupları ve başvuru mektupları gibi çoğaltılabilir. Mektupta bir başka güzeldi sıla, bir başka buruktu gurbet, hasret. Hasretin, sevginin, dostluğun duygusal anlatımıydı mektup. Zarfa bürünmüş duygulardı. Pullarında renk cümbüşü, satırlarında hasret türküsü vardı mektupların. Lakin gün geldi her güzel şey gibi mektup yazmalarda unutuldu. Sahi, siz en son ne zaman mektup yazmıştınız?
Ekleme Tarihi: 24 Temmuz 2023 - Pazartesi

Mektuplar

Bir zamanlar mektuplar yazılırdı eşe, dosta, sevgiliye, arkadaşa.

“Sahi siz en son ne zaman mektup yazdınız?”

Bir zamanlar herkesin cebinde defalarca okunmuş, duygu dolu, hasret ve sevgi kokan mektuplar vardı. Gurbet mektupları, sevda mektupları, asker mektupları, kahır mektupları! İçimize işleye işleye okuduğumuz o mektuplar. Yalnızlıklarımızı paylaşan, karanlık köşelerde gözyaşlarımıza şahit duygularımızın tanığı mektuplar!

O mektuplara satır satır ne özlemler ne acılar ne sevinçler sığdırılırdı. Yaşanmışlıklar kelimelerle inşa edilirdi. İnsanların dünyasını kelimeler döndürür en güzel duygular da en derin acılar da kalemin şahitliğinde kâğıtlara dökülürdü.

Geçmiş değerlerimiz unutturuluyor, kafamızın, kalplerimizin içi boşaltılıyor ne yazık ki! Geç mi kaldık acaba? Toparlayamaz mıyız bir daha? Hiç olmazsa yapabileceklerimizi yapmayı denesek ucu yakılan mektupların külleriyle yeniden yazamaz mıyız sevgi dolu, hasret dolu cümlelerimizi? Gerçek şu ki, artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Her şeyi çabuk tükettiğimiz gibi, bütün değerlerimizi kolayca gözden çıkarıyoruz. Çağ öyle bir hızla ilerliyor ki, bir yıl önce en önemli saydığımız “değer”i, bir yıl sonra yok sayabiliyoruz.

Şimdi düşünüyorum da nasıl anlatılır ki o hisler dünyası. Hasret tüterdi sayfalarında. Evli ise eşi ve çocukları, ya nişanlısı, kardeş özlemi, anne baba sevgisi, hele de sıla hasreti, memleketinden uzakta olanların yüreğini kor gibi yakardı.

Gelen mektuplar öyle bir iştahla okunurdu ki, herkesin yüreğine su serpilirdi. Karşılıklı duygular bir taraftan bir tarafa gider gelirdi. Tabii sadece asker ya da gurbettekilere yazılmazdı. Arkadaşlarımıza, sevdiklerimize, hatta yurtdışı mektup arkadaşları olanlar bile vardı onlara yazılırdı.

Bir de heyecanla mektup beklenirdi.

Üniversite sınavına girmişsek sonuç mektubu, Askere gideceksek celp pusulası, Almanya’ya gideceklerin muayene sonuçları gibi.  Gönderilen ve gelecek mektuplar bir tatlı telaş ve heyecan içerisinde beklenirdi. Kimi mektuplarda hüzün gözyaşı ve keder, kimi mektuplarda sevinç ve mutluluk, kimi mektuplarda ise geleceğe dair umutlar sığdırılırdı zarfların içerisine…

Şöyle başlardı;

Deruni dilden canı gönülden diye başlar, hane halkına bil cümle selam edilir ve küçüklerin gözlerinden büyüklerin ellerinden öpülürdü. Mektubu yazan evliyse eşinin veya nişanlısının ismini mektuba yazamazdı ve beni soranlarda selam ederim diye devam edilirdi. Daha sonra sağlık ve sıhhat sorulur, mektubu yazan kendinden bahsederdi.

Mektup yazılan askerde ya da gurbette ise üstelik evli ve çocukları varsa mektuba çocukların ellerinin resmi çizilirdi. Nişanlı ya da sevgili ise, mektubun kenarları hafif yakılırdı sevdiği kişiye özlemini bu şekilde anlatırdı. İnsan hayatın da çok farklı mektuplar vardır.

Bir vakitler, gözlerde intizar, postacı beklerdi insanlar. Yüreklerindeki hasret ateşine, sözcük sözcük su serpmek özlemiyle. Ve sabır talimi ederlerdi beklerken, hasreti duyarlardı özlerinde. Ya da gecenin bir yarısında kalkılır, kâğıt ve kalem denilen iki ezeli dostla; dosta, arkadaşa, sevgiliye, anneye, babaya ve kardeşe yüreğin sesini duyurmak için özenle mektup yazılırdı. Gönüldeki hasret tellerinden yansıyan tınıyı, ahengi duyururdu mektup. Özlemler, acılar, sevgiler ve sevgililer o kadar derin, o kadar yalın bir şekilde kağıda dökülürdü. Dillerde Şarkı olur, Türkü olur ve Şiir olurdu.

Duygular birbir dökülürdü yüreklerden;

Bembeyaz kâğıda tertemiz duygularını, sevgilerini, hasretlerini işlerdi insanlar el yazılarıyla. Sözcükleri eğip bükmez, yarısını zayi etmezlerdi. Her harf bir hasret çiçeği, her sözcük bir sevgi türküsü olurdu. Güzellik açardı sayfalar. O güzellikler ayrı bir heyecanla okunurdu tekrar tekrar. Bazen ayaklarını yerden keserdi okuyanın, bazen bir burukluk kaplardı yüreklerini. Beklemek nedir bilirdi aşinaları mektubun. Mektup umuttu, sevdaydı, hasretti…

Asker mektupları;

Büyük heyecanla beklenir, genellikle akşam yemeklerinde dağıtılırdı. Postacı gelir, Ahmet bilmem ne, Hasan bilmem ne diye bağırarak havaya fırlatırdı. Bu mektuplar sahibine verilmeden önce komutan tarafından okunur, üzerine kırmız renkte “görülmüştür” ibaresi yazılırdı.

Cezaevi mektupları;

Mektuplar, En çok hapishanelerde beklenir. Gözler, görevlinin sesindedir. “Posta” diye bağırır. Bazı zamanlarda ellerinde tomarla mektupla çıkagelirler. Bakarsınız, kulak verirsiniz; bu kez isminiz çınlamaz. Bir tek zarf bile gelmemiştir size. İçiniz sızlar, gözleriniz dolar ve bir daha ki sefere postayı beklersiniz.

Sevgili mektupları;

Nasıl hasretim sana hem de nasıl? Hep sen çıkacakmışsın gibi karşıma; gözlerim, öyle panik öyle sevinç içindeki anlatamam. Susarım, seni ilk gördüğüm gündeyim şimdi. Yanaklarımdan yastığıma düşen damla da diyemediklerim. Ne kadar yalnızım ne kadar sensiz yastığım, nemli yanaklarım gibi, şimdi beklerim seni bir pencere kenarından. Biliyorum ki; bizi düşlerken kapanacak kirpiklerim tut ki seni sevdiğim yaştayım şimdi. İyi geceler aşkım, iyi geceler ömrüm diye uzaaar gider.

Yine, bunların dışında birçok mektup türü vardır yaşamımızın içerisinde. Sipariş mektupları, satış mektupları, şikâyet mektupları, alacak mektupları, tavsiye mektupları ve başvuru mektupları gibi çoğaltılabilir.

Mektupta bir başka güzeldi sıla, bir başka buruktu gurbet, hasret. Hasretin, sevginin, dostluğun duygusal anlatımıydı mektup. Zarfa bürünmüş duygulardı. Pullarında renk cümbüşü, satırlarında hasret türküsü vardı mektupların. Lakin gün geldi her güzel şey gibi mektup yazmalarda unutuldu.

Sahi, siz en son ne zaman mektup yazmıştınız?

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Kemal Barış
(25.07.2023 08:35 - #320)
Çok güzel tebrikler. Okuyunca anılar titreyerek canlanıyor....
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
mesut özdemir
(25.07.2023 13:45 - #321)
EMMİM MAALESEF TEKNOLOJİ İNSANİ NE VARSA HER ŞEY İ TEK DÜZE ROBOTLAŞTIRDI HER ŞEYİN KOLAYI MAKBUL OLDU EMEKSİZ ZAHMETSİZ DUYGUSUZ OLDUK NE YAZIK Kİ
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.