Hüsnü MERDANOĞLU-Araştırmacı Yazar
Köşe Yazarı
Hüsnü MERDANOĞLU-Araştırmacı Yazar
 

Kapitalistlerden “Dost” İt Derisinden “Post” Olmaz

Atatürk döneminde; yatırımlar yapılarak, üretimi çoğaltmak için kamu ekonomik kuruluşları kurularak, birçok alanda kendine yeterli olan ülkemizde; Kemalist ilklerden uzaklaşıldıkça üretim yerine tüketimin çoğalması, dışa bağımlılığı artması ile enflasyon azmış, iç ve dış borçlar çoğalmıştır. Bu koşullar karşısında, Osmanlı döneminde yabancılara tanınan ayrıcalıklar ve Duyunu Umumiye gerçeği unutularak, yabancı sermaye ve yatırımların kurtarıcı olacağı dillendirilmeye başlanılmıştır. ** 1536 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından ilk kez Fransa’ya tanınan ve Osmanlı ülkesinde kendi yasalarının geçerli olma özgürlüğü içeren ayrıcalıklar (kapitülasyonlar), zamanla diğer ülkelere de tanımış, böylece Osmanlı ülkesi ekonomik ve ticari yönden tam anlamıyla içten kuşatılmıştı. Öte yandan; 1876 da, tahta çıkan II. Abdülhamit döneminde Kırım Savaşından sonra dış borçlanma başlamış, borçlanma çoğalınca, alacaklı devletler alacakların, Osmanlı gelirlerinden kendiler tarafından toplanması gbi, devletin iç işlerine müdahale anlamına gelen uygulama gündeme gelmiştir. Görüşmeler 1881 yılı Ocak ayında tamamlanmış, o dönemde Arpça aylar kullanıldığından “Muharrem Kararnamesi” olarak anılmıştır. Bu Kararnameyle; Osmanlı borçlarının idaresi; Duyunu Umumiye İdaresine bırakılmış, bu idare; içinde sadece iki Osmanlı yetkilisine karşın, İngiliz, Fransız, Alman, Avusturya- Macaristan ve İtalyan temsilcilerinin söz sahibi oldukları, Osmanlı borçlarını yönetmeye yetkili kılınmışlardır. O dönemde Osmanlı’nın önemli vergi gelirleri olan: 1-Tuz tekeli gelirleri, 2-Tütün tekeli gelirleri, 3-Damga resmi-pul-gelirleri, 4-İçkiler üzerinden alman vergi ve resimler gelirleri, 5-Balık avı vergi ve resimleri gelirleri, 6- Kararnamede isimleri yazılı vilayetlerin ipek aşarı gelirlerinden oluşan altı vergi (Rüsumu Sitte) gelirleri, borç karşılığı yabancılarca tahsil edilmeye başlanılmıştır. Osmanlı Devleti, kapitülasyonları kaldırmak yaptığı girişimler Sanayi Devrimini gerçekleştirdiği için, ürettiklerine pazar ihtiyacı olan kapitalist güçlerin direnmesi nedeniyle, başarılı olamamış, bir yandan da önemli gelirlinden yoksun kalmıştır. Bu koşullarda Osmanlı yönetiminin, 1875'de iflas ettiğini açıklaması (borç erteleme –moratoryum ilan etmesi) sonrasında, kapitalist devletlerin güdümüne daha çok girilmiştir. 1881 den Lozan Barış Antlaşması ile kaldırılıncaya dek kırk küsur yıl fiilen çalışmış, Osmanlı borçların son taksiti 1956’de bitirilmiş ise de ciddi yıkımları da beraberinde götürmüştür. Borç verenlerin, emir verdiği, vergi toplayanların halkı ve ülkeyi sömürdüğü bu düzen, günümüzde de günceliğini koruyan uyarılarıyla en özlü şekilde aşağıdaki satırlarda yer aldığı üzere, Kemal Atatürk tarafından yapılmıştır. “En büyük düşman, düşmanların düşmanı ne falan ne de filan milletler; bilakis bu, adeta her tarafı kaplamış bir saltanat halinde bütün dünyaya egemen olan “kapitalizm” afeti ve onun çocuğu olan “emperyalizm”dir. ... ... Bir zamanlar tarihin eski devirlerinde dünya birtakım zalim hükümdarların istibdatları altında ezilirlerdi. Sonraları milletler bu istibdadı yıktılar. Fakat bu defa da onun yerine paranın, sermayenin zulmü geçti. Sermaye, bugüne kadar dünyada yapılmış olan bütün fenalıkların yegâne etkeni, yegâne sorumlusu idi; bugün de odur; ... Kapitalizm sadece falan ve filan milletin düşmanı değildir. Bilakis bütün dünyanın, bütün milletlerin ortak düşmanıdır: ... Yegâne zalimi odur. ... Memleketimize bakınız: Rejiler, Düyunu Umumiye’ler, kapitülasyonlar, şimendiferler, limanlar, gemiler, bankalar, ticaret evleri, bütün bu kurumlar, Avrupa kapitalizminin bizi mahvetmek için senelerden beri kullandığı iblisane (şeytani) bir maki- nenin parçalarıdır. Sadece bizim memleketimizde değil, yeryüzünde bu makine devam ettikçe sadece biz değil, bütün dünya zulüm altında ezilecek, sefalet arşa çıkacak, insan felaketten felakete yuvarlanacaktır. Bize bugün hudut itibariyle dünyanın en güzel, en hayale sığmaz barış şartlarını verseler, kapitalizm dolabı memlekette bugünkü şeklinde kaldığı takdirde mahvımız muhakkaktır. Hatta değil böyle, bu şeytan makasının dörtte biri bile mevcut olsa, bizim için hayat imkânı yine tasavvur edilemez. Zenginlerimizi dolandıran o, fakirlerimizi soyan o, mal ve mülkümüzü çalan, haysiyet ve namusumuzu mahveden, bizde-ki faziletleri şeytan gibi birer birer iknaya çalışan, bizi birbirimize düşüren hep odur. Şu halde kendimizi kurtarmak için evvela bizim, sonra da bütün dünyanın şu melun kapitalizmin afetinden kurtulması lazım gelir. Bunda sadece biz menfaattar değiliz, kapitalizm sadece bizim gibi zayıf milletler arasında değil, bilakis bizzat kapitalist memleketlerde de aynı derecede yıkıcı, insanlık düşmanıdır. Hatta İngiltere’de, hatta Fransa’da ve Amerika’da da böyledir. Ve oralarda da kapitalizm usulünden istifade edenlere nispetle bunun zulmü altında inleyenlerin miktarları yüz binlerce kere fazladır ...” Ülkemizin içinde bulunduğu; ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel olmak üzere yaşamın her alanında darboğazlardan kurtulabilmesinin tek ve kesin çözümü; yeniden Kemalist ilkelere dönülmesindir. Bu çözümün, tartışılmaz kantı ise; Kemalist ilkelerin uygulandığı 15 yıl gibi devlet yaşamında oldukça kısa bir süre içinde elde edilen başarılardır. Bu serede Türkiye yeryüzünün en geniş şantiye alanı durumuna getirilerek, geleceği güvenceye almak için ekonomik ve diğer alanlarda yaptığı başarılı yatırımlar yanında Devlet bütçesinin aman zaman denk ya da fazla vermiş olmasıdır.
Ekleme Tarihi: 15 Ağustos 2023 - Salı

Kapitalistlerden “Dost” İt Derisinden “Post” Olmaz

Atatürk döneminde; yatırımlar yapılarak, üretimi çoğaltmak için kamu ekonomik kuruluşları kurularak, birçok alanda kendine yeterli olan ülkemizde; Kemalist ilklerden uzaklaşıldıkça üretim yerine tüketimin çoğalması, dışa bağımlılığı artması ile enflasyon azmış, iç ve dış borçlar çoğalmıştır. Bu koşullar karşısında, Osmanlı döneminde yabancılara tanınan ayrıcalıklar ve Duyunu Umumiye gerçeği unutularak, yabancı sermaye ve yatırımların kurtarıcı olacağı dillendirilmeye başlanılmıştır.

**

1536 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından ilk kez Fransa’ya tanınan ve Osmanlı ülkesinde kendi yasalarının geçerli olma özgürlüğü içeren ayrıcalıklar (kapitülasyonlar), zamanla diğer ülkelere de tanımış, böylece Osmanlı ülkesi ekonomik ve ticari yönden tam anlamıyla içten kuşatılmıştı.

Öte yandan; 1876 da, tahta çıkan II. Abdülhamit döneminde Kırım Savaşından sonra dış borçlanma başlamış, borçlanma çoğalınca, alacaklı devletler alacakların, Osmanlı gelirlerinden kendiler tarafından toplanması gbi, devletin iç işlerine müdahale anlamına gelen uygulama gündeme gelmiştir.

Görüşmeler 1881 yılı Ocak ayında tamamlanmış, o dönemde Arpça aylar kullanıldığından “Muharrem Kararnamesi” olarak anılmıştır. Bu Kararnameyle; Osmanlı borçlarının idaresi; Duyunu Umumiye İdaresine bırakılmış, bu idare; içinde sadece iki Osmanlı yetkilisine karşın, İngiliz, Fransız, Alman, Avusturya- Macaristan ve İtalyan temsilcilerinin söz sahibi oldukları, Osmanlı borçlarını yönetmeye yetkili kılınmışlardır.

O dönemde Osmanlı’nın önemli vergi gelirleri olan:

1-Tuz tekeli gelirleri, 2-Tütün tekeli gelirleri, 3-Damga resmi-pul-gelirleri, 4-İçkiler üzerinden alman vergi ve resimler gelirleri, 5-Balık avı vergi ve resimleri gelirleri, 6- Kararnamede isimleri yazılı vilayetlerin ipek aşarı gelirlerinden oluşan altı vergi (Rüsumu Sitte) gelirleri, borç karşılığı yabancılarca tahsil edilmeye başlanılmıştır.

Osmanlı Devleti, kapitülasyonları kaldırmak yaptığı girişimler Sanayi Devrimini gerçekleştirdiği için, ürettiklerine pazar ihtiyacı olan kapitalist güçlerin direnmesi nedeniyle, başarılı olamamış, bir yandan da önemli gelirlinden yoksun kalmıştır. Bu koşullarda Osmanlı yönetiminin, 1875'de iflas ettiğini açıklaması (borç erteleme –moratoryum ilan etmesi) sonrasında, kapitalist devletlerin güdümüne daha çok girilmiştir.

1881 den Lozan Barış Antlaşması ile kaldırılıncaya dek kırk küsur yıl fiilen çalışmış, Osmanlı borçların son taksiti 1956’de bitirilmiş ise de ciddi yıkımları da beraberinde götürmüştür.

Borç verenlerin, emir verdiği, vergi toplayanların halkı ve ülkeyi sömürdüğü bu düzen, günümüzde de günceliğini koruyan uyarılarıyla en özlü şekilde aşağıdaki satırlarda yer aldığı üzere, Kemal Atatürk tarafından yapılmıştır.

“En büyük düşman, düşmanların düşmanı ne falan ne de filan milletler; bilakis bu, adeta her tarafı kaplamış bir saltanat halinde bütün dünyaya egemen olan “kapitalizm” afeti ve onun çocuğu olan “emperyalizm”dir. ...

...

Bir zamanlar tarihin eski devirlerinde dünya birtakım zalim hükümdarların istibdatları altında ezilirlerdi. Sonraları milletler bu istibdadı yıktılar. Fakat bu defa da onun yerine paranın, sermayenin zulmü geçti. Sermaye, bugüne kadar dünyada yapılmış olan bütün fenalıkların yegâne etkeni, yegâne sorumlusu idi; bugün de odur; ... Kapitalizm sadece falan ve filan milletin düşmanı değildir. Bilakis bütün dünyanın, bütün milletlerin ortak düşmanıdır: ... Yegâne zalimi odur.

...

Memleketimize bakınız: Rejiler, Düyunu Umumiye’ler, kapitülasyonlar, şimendiferler, limanlar, gemiler, bankalar, ticaret evleri, bütün bu kurumlar, Avrupa kapitalizminin bizi mahvetmek için senelerden beri kullandığı iblisane (şeytani) bir maki- nenin parçalarıdır. Sadece bizim memleketimizde değil, yeryüzünde bu makine devam ettikçe sadece biz değil, bütün dünya zulüm altında ezilecek, sefalet arşa çıkacak, insan felaketten felakete yuvarlanacaktır. Bize bugün hudut itibariyle dünyanın en güzel, en hayale sığmaz barış şartlarını verseler, kapitalizm dolabı memlekette bugünkü şeklinde kaldığı takdirde mahvımız muhakkaktır. Hatta değil böyle, bu şeytan makasının dörtte biri bile mevcut olsa, bizim için hayat imkânı yine tasavvur edilemez. Zenginlerimizi dolandıran o, fakirlerimizi soyan o, mal ve mülkümüzü çalan, haysiyet ve namusumuzu mahveden, bizde-ki faziletleri şeytan gibi birer birer iknaya çalışan, bizi birbirimize düşüren hep odur.

Şu halde kendimizi kurtarmak için evvela bizim, sonra da bütün dünyanın şu melun kapitalizmin afetinden kurtulması lazım gelir. Bunda sadece biz menfaattar değiliz, kapitalizm sadece bizim gibi zayıf milletler arasında değil, bilakis bizzat kapitalist memleketlerde de aynı derecede yıkıcı, insanlık düşmanıdır. Hatta İngiltere’de, hatta Fransa’da ve Amerika’da da böyledir. Ve oralarda da kapitalizm usulünden istifade edenlere nispetle bunun zulmü altında inleyenlerin miktarları yüz binlerce kere fazladır ...”

Ülkemizin içinde bulunduğu; ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel olmak üzere yaşamın her alanında darboğazlardan kurtulabilmesinin tek ve kesin çözümü; yeniden Kemalist ilkelere dönülmesindir.

Bu çözümün, tartışılmaz kantı ise; Kemalist ilkelerin uygulandığı 15 yıl gibi devlet yaşamında oldukça kısa bir süre içinde elde edilen başarılardır. Bu serede Türkiye yeryüzünün en geniş şantiye alanı durumuna getirilerek, geleceği güvenceye almak için ekonomik ve diğer alanlarda yaptığı başarılı yatırımlar yanında Devlet bütçesinin aman zaman denk ya da fazla vermiş olmasıdır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.