Ali Eralp - Eğitimci-Araştırmacı-Yazar
Köşe Yazarı
Ali Eralp - Eğitimci-Araştırmacı-Yazar
 

Her Şey Makam - Mevki, Para - Pul Demek değildir…

  At izi ile it izinin birbirine karıştığı bir dönemden geçiyoruz… Çok kritik aylar, günler, hatta saatler yaşıyoruz. Ülkemizin, halkımızın ve demokratik düzenin aleyhine durmadan yeni yeni planlar hazırlanıyor. Kapalı kapılar arkasında sözler alınıp, sözler veriliyor. Tertipler düzenleniyor. Çok endişe verici, çok tedirgin edici, çok karanlık bir ortam... Günümüzde gazetelerin, TV’lerin, basın kuruluşlarının önemli bir kesimi “Emir eri, koltuk değneği” gibi görev yapıyor… Bunların içinde bazı savcılar, hâkimler, devlet memurları, sanatçılar da var. Namusluları onlardan ayırıyorum. Üç paralık dünya malı, çıkar uğruna gururlarını, kişiliklerini, insanlıklarını ayakları altına alarak, paspas gibi çiğniyorlar… Utanma sıkılma kalmadı. Su gibi yalan söylüyorlar. Tehditler savuruyorlar. Şantajlar yapıyorlar. Çevrelerine korku salmaya çalışıyorlar. Amaç; toplumu, halkı belirledikleri hedeflere doğru yönlendirmek, onlara dilediklerini yaptırmak… Mal – mülk, makam – koltuk uğruna bunların gerçekleştiremeyecekleri kötülük yok… Tek hedefleri makam, mevki ve zenginlik… Türkiye Cumhuriyeti büyük bir kuşatma altındadır bugün. Dincisi, tarikatçısı, yobazı sıkı bir işbirliği içerisinde, Atatürkçülere dört koldan saldırıya geçmiş, tüm güçleri ile yüklenmektedirler. Savaş alanı Cumhuriyettir, Cumhuriyet ekonomisidir. Atatürk’tür… Sahip oldukları parasal imkânları, maddi - manevi çıkarları terk etmek niyetinde değiller… Bir de bunun yanında, günümüzde korku bazı çevrelerde ve yargı kurumlarında her çeşit onurun, gururun, nitelikli kişiliğin önüne geçmiş durumdadır. Zalime, zulme hizmet etmektedirler. Oysa bir babanın, bir ananın çoluğuna, çocuğuna, her zaman onur duyacağı bir anılar geçmişi bırakmasından daha güzel, ne olabilir. Onursuz, gurursuz bir yaşam sürüp, el âleme rezil olduktan sonra tüm dünya senin olsa ne yazar? Yazımızı bugünkü yandaşları, koltuk değneklerini ve Türkiye’mizi çok iyi anlatan ve ders alınacak bir öykü ile sonlandıralım: Hz. Ali taraftarlarının çoğunlukta olduğu Küfe şehrinden bir Arap, bir gün, alışveriş yapmak ve gezmek için devesi ile Şam’a gider. Şehrin sokaklarında ürkek ürkek dolaşırken, onun bu halini gören ve yabancı olduğunu sezen bir Şamlı yanına yaklaşır ve ona “Bu dişi deve bana aittir, devemi bana iade et” der. Küfe’li: “Doğumundan bu yana bu deveyi ben besledim, ben büyüttüm, üstelik bu deve dişi değil erkektir. Nerden senin oluyormuş” der. Tartışma büyüyünce kavgaya Muaviye el koyar. Olayı dinler ve kararını verir: “Bu dişi deve Şamlı’ya aittir…” Sonra tartışmayı izleyen meydandaki halka döner, “Ey cemaat bu dişi deve kimindir?” Halk hep bir ağızdan, “Şam’lı kardeşimizindir…” diye bağırır. Bunun üzerine, Muaviye Küfe’li Arap’a döner ve şöyle der: “Bu deve sana aittir ve erkektir. Bunu herkes bilmektedir. Sen de biliyorsun, ben de biliyorum. Gerçek budur… Tartışmaya bile gerek yoktur. Ama git Ali’ye bu olayı anlat ve de ki: “Ey Ali, ben devemle Şama’ gittim. Zorbaca ve zorla devemi elimden aldılar. Çünkü Muaviye’nin dişi deveyi erkek deveden ayırt edemeyen, daha doğrusu o ne derse “EVET” diyen, on bin adamı var… Bunu hiç aklından çıkarma, ayağını denk al, ona göre hareket et…”
Ekleme Tarihi: 10 Aralık 2023 - Pazar

Her Şey Makam - Mevki, Para - Pul Demek değildir…

 

At izi ile it izinin birbirine karıştığı bir dönemden geçiyoruz…

Çok kritik aylar, günler, hatta saatler yaşıyoruz. Ülkemizin, halkımızın ve demokratik düzenin aleyhine durmadan yeni yeni planlar hazırlanıyor.

Kapalı kapılar arkasında sözler alınıp, sözler veriliyor. Tertipler düzenleniyor.

Çok endişe verici, çok tedirgin edici, çok karanlık bir ortam...

Günümüzde gazetelerin, TV’lerin, basın kuruluşlarının önemli bir kesimi “Emir eri, koltuk değneği” gibi görev yapıyor…

Bunların içinde bazı savcılar, hâkimler, devlet memurları, sanatçılar da var. Namusluları onlardan ayırıyorum.

Üç paralık dünya malı, çıkar uğruna gururlarını, kişiliklerini, insanlıklarını ayakları altına alarak, paspas gibi çiğniyorlar…

Utanma sıkılma kalmadı.

Su gibi yalan söylüyorlar. Tehditler savuruyorlar. Şantajlar yapıyorlar. Çevrelerine korku salmaya çalışıyorlar.

Amaç; toplumu, halkı belirledikleri hedeflere doğru yönlendirmek, onlara dilediklerini yaptırmak…

Mal – mülk, makam – koltuk uğruna bunların gerçekleştiremeyecekleri kötülük yok…

Tek hedefleri makam, mevki ve zenginlik…

Türkiye Cumhuriyeti büyük bir kuşatma altındadır bugün. Dincisi, tarikatçısı, yobazı sıkı bir işbirliği içerisinde, Atatürkçülere dört koldan saldırıya geçmiş, tüm güçleri ile yüklenmektedirler.

Savaş alanı Cumhuriyettir, Cumhuriyet ekonomisidir. Atatürk’tür…

Sahip oldukları parasal imkânları, maddi - manevi çıkarları terk etmek niyetinde değiller…

Bir de bunun yanında, günümüzde korku bazı çevrelerde ve yargı kurumlarında her çeşit onurun, gururun, nitelikli kişiliğin önüne geçmiş durumdadır.

Zalime, zulme hizmet etmektedirler.

Oysa bir babanın, bir ananın çoluğuna, çocuğuna, her zaman onur duyacağı bir anılar geçmişi bırakmasından daha güzel, ne olabilir.

Onursuz, gurursuz bir yaşam sürüp, el âleme rezil olduktan sonra tüm dünya senin olsa ne yazar?

Yazımızı bugünkü yandaşları, koltuk değneklerini ve Türkiye’mizi çok iyi anlatan ve ders alınacak bir öykü ile sonlandıralım:

Hz. Ali taraftarlarının çoğunlukta olduğu Küfe şehrinden bir Arap, bir gün, alışveriş yapmak ve gezmek için devesi ile Şam’a gider. Şehrin sokaklarında ürkek ürkek dolaşırken, onun bu halini gören ve yabancı olduğunu sezen bir Şamlı yanına yaklaşır ve ona “Bu dişi deve bana aittir, devemi bana iade et” der.

Küfe’li: “Doğumundan bu yana bu deveyi ben besledim, ben büyüttüm, üstelik bu deve dişi değil erkektir. Nerden senin oluyormuş” der. Tartışma büyüyünce kavgaya Muaviye el koyar. Olayı dinler ve kararını verir:

“Bu dişi deve Şamlı’ya aittir…” Sonra tartışmayı izleyen meydandaki halka döner, “Ey cemaat bu dişi deve kimindir?” Halk hep bir ağızdan, “Şam’lı kardeşimizindir…” diye bağırır.

Bunun üzerine, Muaviye Küfe’li Arap’a döner ve şöyle der:

“Bu deve sana aittir ve erkektir. Bunu herkes bilmektedir. Sen de biliyorsun, ben de biliyorum. Gerçek budur… Tartışmaya bile gerek yoktur.

Ama git Ali’ye bu olayı anlat ve de ki:

“Ey Ali, ben devemle Şama’ gittim. Zorbaca ve zorla devemi elimden aldılar. Çünkü Muaviye’nin dişi deveyi erkek deveden ayırt edemeyen, daha doğrusu o ne derse “EVET” diyen, on bin adamı var… Bunu hiç aklından çıkarma, ayağını denk al, ona göre hareket et…”

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Samsara
(24.01.2024 13:07 - #621)
Hikaye şu andaki durumla birebir örtüşüyor
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.