Nevzat SELVİ
Köşe Yazarı
Nevzat SELVİ
 

Şehitlerin ardından…

Bir takım kirli ihtirasların hedefi haline getirilmiş vatanlarının selameti uğruna şehit düşen, hiçbir art düşünce taşımayan tertemiz ruhlu gençlerimize rahmet diliyorum. Yine kirli insanların, bu ihtiraslarını önlemek için ellerinde hiçbir imkan olmayan ana babaların,  acısına ortak olmak istiyorum. Vatan evlatları kayboldukça gözyaşları döken insanların samimiyetine inanmak istiyorum, ama inanamıyorum. Bir yanda gözyaşı dökülürken acıyı siyasete çevirenlerin bu fırsatçılığına da dayanamıyorum. Amin Maalouf diyor ki: “Her şeye üzülen, ama hiçbir şeyle ilgilenmeyen insanlar. Şikayet eden bir insanın çözüm aradığını sanırsınız. Hayır! Bizde insanlar çözüm için değil söylenmek için şikayet eder. 50 sene aynı şey anlatılır, aynı gelir, aynı gider.” Muhtemeldir ki Lübnan asıllı Fransız yazar Maalouf bu satırlardaki duygularını, Avrupa devletleri, Fransa ve İngiltere’nin Orta Doğu ve özellikle Lübnan ve çevresindeki zulümleri ve Osmanlı Devletinin bu karışıklıktaki zayıflığı nedeniyle ortaya çıkan durumun hakim olduğu bir ortamdaki çocukluk ve ergenliğini geçirdiği zamanların etkisi ile dile getirmiştir. Bugün de Orta Doğu aynı durumda. Kirli ihtirasların karıştırdığı bu bölge halkı bin bir acının içinde kıvranmakta. Sosyolog Max Weber’in, “Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu” adlı kitabında, Batının ekonomik gücünün yüksek manevi değerlerinden kaynaklandığını iddiasına karşı, Lenin, Bolşevik İhtilali öncesinde yazdığı “Kapitalizm’in En Yüksek Aşaması: Emperyalizm” isimli kitabında, Batı zenginliği hiç bir manevi değeri olmayan bir sömürü düzenidir.” diyor. Ne kadar doğru, manevi değerlerden yoksun insan ihtirası yalnız bölge halkını değil, maalesef dolaylı olarak bizi de vuruyor. Bir asrı aşkın zamandır bu bölgeyi hedef alan kirli ihtiras hala bitmedi. Bitmez çünkü insan böyledir. Freud’un insan üzerine yaptığı “psiko-analiz” araştırmaları ürkütücü sonuçlara ulaşmaktaydı. Freud insan egosunun (özbenliğinin) kendi varlığını sürdürebilmek için her türlü kötülüğü yapmaya yatkın içgüdülerini, sarsıcı bir biçimde ortaya koymuştur. Ancak kapitalizmin bugün geldiği vahşi aşama Freud’un “insan egosunun (özbenliğinin) kendi varlığını sürdürebilmek için her türlü kötülüğü yapmaya yatkın” saptamasını zayıf kılmakta. Bu günkü vahşi kapitalizm, kirli ihtiraslarını gerçekleştirmesi için insanı savaşa, cinayete bile sevkedebiliyor. İsa’nın Tanrı’nın oğlu olduğuna inanan Batılılar, İsa’nın yolundan gidenlerin de yeryüzünde Tanrı’nın temsilcisi sayılması gerektiğini iddia ettiler. Yaratıcı ile kurdukları bu bağa dayanarak, insanı evrenin merkezi, dünyayı da babalarının çiftliği saydılar. Oysa Freud’un da bir incelemesinde belirttiği gibi, kendini Tanrının temsilcisi ve sözcüsü yerine koymaya çalışan insan, yalnız Allah’a mahsus üstünlüklerin çok çok altında, zavallı bir yaratıktan başka bir şey değildir. Batıda haddini aşan bu görüşü zaman zaman bizde de maalesef benimsemeye kalkışan hadsizler oluyor sevgili okurlar. İster depremde olsun, ister istenmeyen şehit olaylarında olsun ihtirasına kapılarak acıyı kendi lehlerine oy kapma telaşına sapanlara yukarıda da dediğim gibi dayanamıyorum. Timsah gözyaşları dökeceklerine daha bir sevgiyle muhabbetle acıyı ortaklaşa paylaşmalarını istiyorum. Acılarda bir gün ağlıyoruz ertesi günü bunu unutup ihtiraslarımıza daha büyük iştahla devam ediyoruz. Örneğin, gayet yerinde olarak, partiler ortak bir bildiri ile olayı kınamışlar ancak bazı partiler de ortak bildiriye bazı düşüncelerle imza koymamışlar. İlk bakışta onların yaptığı yanlış görülebilir. Ancak bu katılmamayı anlamaya çalışmak yerine, bazı çevrelerce bu gaflet oya tahvil fırsatına çevriliyor. Bu da birliği beraberliği değil, ayrılığı tetikliyor ve ülkeyi her türlü olumsuzluk karşısında daha kırılgan hale getiriyor. Ortak davranmama ne kadar kınanacak bir durum ise, ortak davranmama gafletini oya tahvil etmek de bir ihtirastan başka bir şey değildir. Tekrar olacak ama, Platon’un bir deyişinde, diğer bir yazımda da kaydettiğim gibi, “İktidar düşkünü olmayan ve iktidardan gelecek yararlara ihtiyacı bulunmayanlara verilmelidir. Üç şey bir arada olmaz. Akıl, dürüstlük ve siyaset”  
Ekleme Tarihi: 24 Aralık 2023 - Pazar

Şehitlerin ardından…

Bir takım kirli ihtirasların hedefi haline getirilmiş vatanlarının selameti uğruna şehit düşen, hiçbir art düşünce taşımayan tertemiz ruhlu gençlerimize rahmet diliyorum.

Yine kirli insanların, bu ihtiraslarını önlemek için ellerinde hiçbir imkan olmayan ana babaların,  acısına ortak olmak istiyorum.

Vatan evlatları kayboldukça gözyaşları döken insanların samimiyetine inanmak istiyorum, ama inanamıyorum.

Bir yanda gözyaşı dökülürken acıyı siyasete çevirenlerin bu fırsatçılığına da dayanamıyorum.

Amin Maalouf diyor ki:

“Her şeye üzülen, ama hiçbir şeyle ilgilenmeyen insanlar. Şikayet eden bir insanın çözüm aradığını sanırsınız. Hayır! Bizde insanlar çözüm için değil söylenmek için şikayet eder. 50 sene aynı şey anlatılır, aynı gelir, aynı gider.”

Muhtemeldir ki Lübnan asıllı Fransız yazar Maalouf bu satırlardaki duygularını, Avrupa devletleri, Fransa ve İngiltere’nin Orta Doğu ve özellikle Lübnan ve çevresindeki zulümleri ve Osmanlı Devletinin bu karışıklıktaki zayıflığı nedeniyle ortaya çıkan durumun hakim olduğu bir ortamdaki çocukluk ve ergenliğini geçirdiği zamanların etkisi ile dile getirmiştir.

Bugün de Orta Doğu aynı durumda. Kirli ihtirasların karıştırdığı bu bölge halkı bin bir acının içinde kıvranmakta. Sosyolog Max Weber’in, “Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu” adlı kitabında, Batının ekonomik gücünün yüksek manevi değerlerinden kaynaklandığını iddiasına karşı, Lenin, Bolşevik İhtilali öncesinde yazdığı “Kapitalizm’in En Yüksek Aşaması: Emperyalizm” isimli kitabında, Batı zenginliği hiç bir manevi değeri olmayan bir sömürü düzenidir.” diyor.

Ne kadar doğru, manevi değerlerden yoksun insan ihtirası yalnız bölge halkını değil, maalesef dolaylı olarak bizi de vuruyor.

Bir asrı aşkın zamandır bu bölgeyi hedef alan kirli ihtiras hala bitmedi. Bitmez çünkü insan böyledir. Freud’un insan üzerine yaptığı “psiko-analiz” araştırmaları ürkütücü sonuçlara ulaşmaktaydı. Freud insan egosunun (özbenliğinin) kendi varlığını sürdürebilmek için her türlü kötülüğü yapmaya yatkın içgüdülerini, sarsıcı bir biçimde ortaya koymuştur.

Ancak kapitalizmin bugün geldiği vahşi aşama Freud’un “insan egosunun (özbenliğinin) kendi varlığını sürdürebilmek için her türlü kötülüğü yapmaya yatkın” saptamasını zayıf kılmakta. Bu günkü vahşi kapitalizm, kirli ihtiraslarını gerçekleştirmesi için insanı savaşa, cinayete bile sevkedebiliyor.

İsa’nın Tanrı’nın oğlu olduğuna inanan Batılılar, İsa’nın yolundan gidenlerin de yeryüzünde Tanrı’nın temsilcisi sayılması gerektiğini iddia ettiler. Yaratıcı ile kurdukları bu bağa dayanarak, insanı evrenin merkezi, dünyayı da babalarının çiftliği saydılar. Oysa Freud’un da bir incelemesinde belirttiği gibi, kendini Tanrının temsilcisi ve sözcüsü yerine koymaya çalışan insan, yalnız Allah’a mahsus üstünlüklerin çok çok altında, zavallı bir yaratıktan başka bir şey değildir.

Batıda haddini aşan bu görüşü zaman zaman bizde de maalesef benimsemeye kalkışan hadsizler oluyor sevgili okurlar.

İster depremde olsun, ister istenmeyen şehit olaylarında olsun ihtirasına kapılarak acıyı kendi lehlerine oy kapma telaşına sapanlara yukarıda da dediğim gibi dayanamıyorum. Timsah gözyaşları dökeceklerine daha bir sevgiyle muhabbetle acıyı ortaklaşa paylaşmalarını istiyorum. Acılarda bir gün ağlıyoruz ertesi günü bunu unutup ihtiraslarımıza daha büyük iştahla devam ediyoruz.

Örneğin, gayet yerinde olarak, partiler ortak bir bildiri ile olayı kınamışlar ancak bazı partiler de ortak bildiriye bazı düşüncelerle imza koymamışlar. İlk bakışta onların yaptığı yanlış görülebilir. Ancak bu katılmamayı anlamaya çalışmak yerine, bazı çevrelerce bu gaflet oya tahvil fırsatına çevriliyor. Bu da birliği beraberliği değil, ayrılığı tetikliyor ve ülkeyi her türlü olumsuzluk karşısında daha kırılgan hale getiriyor.

Ortak davranmama ne kadar kınanacak bir durum ise, ortak davranmama gafletini oya tahvil etmek de bir ihtirastan başka bir şey değildir.

Tekrar olacak ama, Platon’un bir deyişinde, diğer bir yazımda da kaydettiğim gibi, “İktidar düşkünü olmayan ve iktidardan gelecek yararlara ihtiyacı bulunmayanlara verilmelidir. Üç şey bir arada olmaz. Akıl, dürüstlük ve siyaset”

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.