Sözleri, Halil Bedii Yönetken’e ait “bak postacı geliyor” isimli bir çocuk şarkısı vardı.
“Bak postacı geliyor” ismini duyduğumuzda birçoğumuzun anıları depreşir sanırım.
Zihnimin içerisinde flu, fakat çok güzel hisler uyandıran postacıları yüreğimde taşırım her daim.
Eskidendi, çok eskiden postacılar vardı;
Hatırlıyorum, postacılar uğradığında mahalleye herkes postacıya bakar, acaba bana da gelen mektup ya da kartpostal var mı ? diye beklenirdi.
Asker mektupları müjde ile verilirken analara, eşlere daha bir anlam taşırdı asker mektupları, kartpostalları.
Eskiden sevgililer birbirlerine adanmış şiirler, yazılar yollarlardı. Gelinlik kızlar, anne ve babasından korktuklarından çeyizlerinde saklarlardı bunları.
Postacının getirdiği birbirinden renkli kartpostalları, mektupları bir kutuda biriktirmek, zaman zaman onları yeniden, yeniden okumak çok keyifliydi.
Özlerim hala mektupları, kartpostalları!
Sevdiklerinizden bir haber bekliyorsanız Postacı’nın gelmesini heyecanla, umutla beklemek, kapıya tak tak vuran ses yoksa, bahçeden yükselen Postacı diye, duyulan ses çok heyecan verirdi.
Geçmişte dilimize pelesenk olmuş aklımda kalan bir şarkıdır "bak postacı geliyor, selam veriyor, herkes ona bakıyor merak ediyor." devamı nasıldı, gerçekten unuttum. Bugün biliniyor mu? Emin değilim.
Şimdi nereden çıktı bu, diyebilirsiniz?
Bir süre önce adıma gelen kargoyu almak için P.T.T şubesine gittim. Çıkarken ilan panolarında, bir yazı gördüm " bak postacı geldi" başlığı altında. Eskiden kullanılan, “geliyor“ u şimdi “geldi” ye çevirmişler.
Ne kadar tuhaf dedim içimden. Geçmişte yaşanan çok değerli yaşanmışlıkları “güncelleme” yapıyoruz, diye yok edildiğine şahit oldum.
Gerçekten üzülmedim desem doğru olmaz.
Ve işte o an geçmiş postaneleri, postacıları, önemli merkezlere konulan posta kutularını “P.K.” anımsadım.
Gönderinizi atardınız posta kutusuna, üç tekerlekli posta arabasıyla gelen görevli anahtarıyla posta kutusunu açar, bir torbaya doldurdukları gönderileri PTT merkezine taşırdı.
Bilmediğiniz bir adres sorulduğunda, “Küçük Esat Postanesini geçtiğinizde hemen sağınızda, ya da solunuzda kalır” diye tarif edilirdi.
Postaneler çok önemli merkezdiler. Yine de öyledir muhakkak, ama o seneler bir başkaydı.
Anımsayıp tebessüm ettim!
Ve biraz da meraktan olacak oradaki görevliden mektupların dağıtıma hazırlandıkları yeri öğrendim. Müsaade isteyip içeri girdim. İki posta çalışanı kendilerinden geçmiş bir halde mektupların ayırımı ile uğraşıyordular.
Müsaade isteyerek yanlarına oturduğumda çok sıcak karşıladılar. Üstelik çay ısmarladılar.
Eski yıllarda nasıldı, şimdi nasıl?
Diye sorduğumda her ikisi birlikte tebessüm ettiler. Abi bahsettiğiniz postaneleri, sadece fotoğraflardan ve kurumdan den emekli olmuş büyüklerimizin anlattıklarıyla biliyoruz.
Şimdi yaptığımız işin esası paket postacılığı ve boşanma, icra, iflas evrakları dağıtmaktan ibaret, olduğundan bahsettiler.
Eskiden mutluluk, sevinç, hüzün, heyecan ve özlemler getirirlerdi, şimdi ise genellikle banka kartları, hesap bildirimler, savcılık ve icra, boşanma evrakları getirir oldular.
Eski ile yeni arasında ne fark var derseniz, tek değişmeyen biraz "heyecan" ve önceden sevinçle açılan hane kapıları, şimdiyse "acaba" endişesi ile açılması…
O yorgun ayakların yorgunluğunu hafifletmek için o neşeli şarkıyı mırıldanmaya ve bir güler yüz göstermeye ne dersiniz?
"Bak postacı geliyor selam veriyor
Herkes ona bakıyor, merak ediyor…
Çok teşekkür ederim postacı sana,
Çok sevinçli haberler getirdin bana…
Bugün artık bu kadar darılmayınız,
Yarın yine gelirim hoşça kalınız…
Haydi, git, güle güle uğurlar olsun,
Ellerin dert görmesin, kısmetle dolsun…"