Ali ile durakta dolmuş bekliyorduk. Dolmuş gelmiş sırayla binmeye çalışırken, sağdaki kaldırımın hemen üstünde, kâğıt toplayıcılarının kullandığı çok büyük ve yüklü bir araba duruyordu. Hemen karşısında ondan daha küçük başka bir kağıt toplama arabası da dikkatimi çekti.
Sol taraftaki arabanın yanında uzun etekli, yedi yaşlarında epeyce zayıf ve bakımsız görünen, iki tarafında örgülü saçları dikkat çeken, çok güzel bir kız çocuğu yere eğilip, çöplerin bırakıldığı ağacın altında bulunan bir makyaj çantasını aldı. İçinden bir şey çıkardı. Uzaktan ne olduğunu fark edemedim.
Birdenbire sağ taraftaki arabaya elindekileri atıp bağırarak karşıya geçen adamı görünce, içimden eyvah! herhalde rekabet nedeniyle kıza zarar verecek diye düşündüm.
Birkaç saniye içinde gelişen olayda şaşkınlığımı atamamıştım ki adamın hışımla attığı tokat kızın yüzünde patlayıverdi.
“Süslüler gibi mi olacaksın !? Aynaya bakıp duruyorsun, kardeşlerin bizi bekliyorlar”, diye azarlıyordu. Adam, kızın suratına bir tokat daha indirmesin mi?
Canım çok sıkılmıştı. Dayanamayıp olanca öfkemle adama “Hey bakar mısın?” diye seslendim. Tam bu sırada akşam ezanı okunuyordu. Sesim ezan sesine karışmıştı. Benden böylesi kuvvetli bir sesin çıkmasına çok şaşırdım!
Adam bana baktı elimle, işaret edip gelmesini söyledim.
Bu arada, arkada bekleyen sürücüler kornaya basıyorlardı, dolmuş ta kornaya basarak hareket etti. Aldırmadım bile.
Yanımda arkadaşım Ali var. Ali iri cüsseli biri ve neredeyse benim iki katım. Adam benden değil Ali’den korkmuş bir ifadeyle bakıyor, gelip gelmemekte tereddüt ediyordu.
Bize ağır ağır ve korkar bir ruh haliyle yaklaştı ve buyur abi dedi. Benden büyük gözükmesine rağmen abi diye hitap ediyordu.
Ali ile ne oluyor der gibi, göz göze geldik. Ali hazır, dalacak hemen. Sakin ol kardeşim, adam garibanın teki, çaresizliğinden ne yaptığının farkında olduğunu sanmıyorum?
Nasıl davranacağımı kestiremedim? Üstelik şaşkınım da bir yandan?
Hafif bir tebessümle, içimden “Vay be” dedim. Gerginliğim biraz azalmış olmasına rağmen, hâlâ kızın suratına attığı “tokat” aklımdaydı. Yaklaştı yanımıza,
Adın ne?
Halil, dedi.
Bacak kadar çocuğa tokat atmaya utanmıyor musun Halil?
Kızardı, bozardı, mahcup olduğu belliydi. Eli ayağı birbirine dolaştı cevap bile veremedi.
“Bak Halil”, dedim.
“Benim kızım olmasa bile, bu çocuklar hepimizindir. Her anne baba çocukları için çalışır, çocukları için yaşar. Söylememe gerek var mı?
Ayrıca kâğıt toplayanları takdir ederim. Sizler emekçi insanlarsınız ve aynı zamanda geri dönüşüme katkı sağlıyorsunuz.
Başka çocuğun var mı”?
“Evet var”, dedi.
Üç çocuğu varmış, eşini kâğıt toplarken trafik kazasında kaybetmiş. Yolda kontrolü kaybeden alkollü bir sürücünün kullandığı arabayla, yolun kenarındaki ağacın arasına sıkışan eşi vefat etmiş.
Dört senedir, şu anda on yaşında olan kızıyla bu işi yapmaya devam ediyormuş. Kızımı okula gönderemedim. Kendisi de gitmek istemedi. Okuma yazma biliyormuş, diğer çocuğa da kız kardeşi bakıyormuş.
Gece geç saatlere kadar, kızıyla kâğıt ve hurda toplayıp, sabah erkenden de tekrar işe çıkıyorlarmış.
Anlattıklarını dinleyince yüreğim burkuldu. Öfkem ve sinirim geçmişti. Yine de “sakın bir daha çocuğunu dövme”, diyebildim. Pişman olmuş bir şekilde başını salladı. Anlaştık o zaman Halil, dedim. Yaşadığı acıyla ve hüzünle gözlerini benden kaçırdı.
Ali’nin maddi durumu iyidir. Üstelik yardımseverdir.
Görev sende Ali, dedim.
Dert etme sen, dedi. Cebinden not defterini çıkardı, adresini ve telefonunu yazıp verdi.
Yarın sabah bana gelebilir misin? dedi.
Yarın gelemem abi, ancak salı günü gelirim, dedi Halil.
Bu sırada, biraz ötede ağlayarak bizi izleyen kızına işaret ederek yanıma çağırdım.
Koşarak yanıma geldi.
Adın ne diye sordum?
Bahar, dedi.
“Bahar okula gitmek ister misin”? diye sordum. Bir babasına bir de bana bakarak çok isterim, dedi. Okuyup ne olmak istiyorsun?
“Öğretmen ya da doktor” dedi.
“İnanır ve çalışırsan sen iyi bir doktor ya da öğretmen olabilirsin” dedim.
Başını sallayarak, ben harfleri de sayıları da biliyorum abi, dedi. Aaa bu çok iyi dedim, yüzünde adeta güller açtı Bahar’ın. Biraz önce yaşadığı travmatik olaydan eser kalmamıştı. Her çocuk gibi sevinçle, koşarak yanımızdan uzaklaştı.
* * *
Sonrası, Ali'nin ilgi ve desteğiyle ilerleyen bir süreç...