Ali Eralp - Eğitimci-Araştırmacı-Yazar
Köşe Yazarı
Ali Eralp - Eğitimci-Araştırmacı-Yazar
 

KADIN ANADIR, YARDIR, BACIDIR…

Şeriatçı takımından uygar insan çıkar mı? Ya da çağdaş insan?           Hayır, çıkmaz…   Çünkü o, 21. Yüzyılda Ortaçağı yaşamaktadır. Yüzyılların ötesinde kalmıştır. Uygarlaşamamıştır…   Peki, kimdir uygar insan? “Uygar insan” kime denir?   Ne gibi niteliklere sahiptir?           Uygar insan, her şeyden önce özgürce düşünen insandır…          Kendisi dilediği gibi yaşayan, dilediği gibi hareket eden, ama karısını, kızını eve hapsedip, ona köle hayatı yaşatan insan, uygar insan değildir…          Eşini, yakınlarını sosyal yaşamdan ve çalışma hayatından koparan insan, uygar insan değildir…          Hele hele karısını bir kuluçka makinesi, bir çocuk yapma aracı gibi, bir mutfak hizmetçisi gibi gören, hiç mi hiç değildir…         Uygar insan DEĞİŞİME, GELİŞİME ayak uydurandır, çözüm üretendir. Yeniliklere açık olandır…         Uygar insan, yüzyılların ötesinden gelen şeriat yasaları ile toplumu yönetmeye kalkmaz…         Ne yazık ki, Siyasal İslamcı AKP ile Atatürk’ün “AYDINLANMA DÖNEMİ” sona erdi, “şeriat yasaları ile toplumu yönetme” dönemi başladı… Türkiye Cumhuriyetini Arap ülkelerinden ayıran 1923 Devrimi ortadan kaldırıldı…         Ne yazık ki, bilim, teknik, kadın, insanlık düşmanı yaratıklar giderek, ülkemizde ve bölgede gün geçtikçe çoğalmakta, artmaktadır…         Gün geçmiyor ki bir sapıkla, bir sapıklıkla karşılaşmayalım. Gün geçmiyor ki sözüm ona bir din alimi (!) çıkıp bir saçmalık yumurtlamasın!...          Koca koca, mevkii – makam sahibi devlet adamları da din uleması dedikleri bu cahillerin peşinden gidiyorlar…          Atatürk’ün kapıdan kovduğu bu ilkel, çağdışı düşünceler, görüşler, 23 yıllık AKP iktidarında, bacadan ülkemize yeniden girdi… Hızla yayılmaya başladı.          AKP politikaları sayesinde ülkemiz suç ve suçlular cennetine dönüştü…          Cumhuriyetin, laikliğin, Atatürk devrimlerinin ortadan kaldırılması, yargının yeniden düzenlenmesi, toplumda adalet duygusunun yok edilmesi, insanlarımızı, kendi adaletini kendilerinin bulmasına yöneltti.           Hırsızlıkların, yolsuzlukların tavan yapması toplumun yozlaşmasına neden oldu…           Küçücük kız çocuklarına saldıran sapıkların tutuksuz olarak yargılanması. 12-13 yaşında kızların erkekleri tahrik ettiği gerekçesiyle suçluların cezasında indirimlere gidilmesi, sapıkların tecavüz cüretlerini iki katına çıkarmış, ortalık caniden geçilmez olmuştur.           Kadın düşmanlığı, kadını hor görme, aşağılama toplumumuzda bir veba gibi yayılmaktadır. Erkek egemenliği toplumun psikolojisini bozmuştur.           Son yıllarda çocuk gelinlerin sayısında hızlı bir artış gözlenmektedir.           Fuhuş iki katına çıkmıştır.           Bütün bu toplumsal hastalıkların yanında, bizzat iktidarın kendisi toplumu ayrıştırarak, bölerek, etnik, dinsel duyguları kaşıyarak şiddete öncülük etmektedir.           Gün geçmiyor ki bir tecavüz haberi ile güne başlamayalım, gün geçmiyor ki bir kadın, çocuk cinayeti ya da şiddet haberi ile sarsılmayalım…           Tecavüzler, cinayetler, tacizler gerekli cezayı almadığı sürece, caniler hak ettikleri cezaya çarptırılmadıkları sürece ülkemiz bir SUÇ ve SUÇLULAR CENNETİ olmaktan asla kurtulamayacaktır…           Anaların, babaların gözyaşı asla dinmeyecektir…     
Ekleme Tarihi: 24 Haziran 2024 - Pazartesi

KADIN ANADIR, YARDIR, BACIDIR…

Şeriatçı takımından uygar insan çıkar mı? Ya da çağdaş insan?

          Hayır, çıkmaz…

 

Çünkü o, 21. Yüzyılda Ortaçağı yaşamaktadır. Yüzyılların ötesinde kalmıştır. Uygarlaşamamıştır…

 

Peki, kimdir uygar insan? “Uygar insan” kime denir?

 

Ne gibi niteliklere sahiptir?

          Uygar insan, her şeyden önce özgürce düşünen insandır…

         Kendisi dilediği gibi yaşayan, dilediği gibi hareket eden, ama karısını, kızını eve hapsedip, ona köle hayatı yaşatan insan, uygar insan değildir…

         Eşini, yakınlarını sosyal yaşamdan ve çalışma hayatından koparan insan, uygar insan değildir…

         Hele hele karısını bir kuluçka makinesi, bir çocuk yapma aracı gibi, bir mutfak hizmetçisi gibi gören, hiç mi hiç değildir…

        Uygar insan DEĞİŞİME, GELİŞİME ayak uydurandır, çözüm üretendir. Yeniliklere açık olandır…

        Uygar insan, yüzyılların ötesinden gelen şeriat yasaları ile toplumu yönetmeye kalkmaz…

        Ne yazık ki, Siyasal İslamcı AKP ile Atatürk’ün “AYDINLANMA DÖNEMİ” sona erdi, “şeriat yasaları ile toplumu yönetme” dönemi başladı… Türkiye Cumhuriyetini Arap ülkelerinden ayıran 1923 Devrimi ortadan kaldırıldı…

        Ne yazık ki, bilim, teknik, kadın, insanlık düşmanı yaratıklar giderek, ülkemizde ve bölgede gün geçtikçe çoğalmakta, artmaktadır…

        Gün geçmiyor ki bir sapıkla, bir sapıklıkla karşılaşmayalım. Gün geçmiyor ki sözüm ona bir din alimi (!) çıkıp bir saçmalık yumurtlamasın!...

         Koca koca, mevkii – makam sahibi devlet adamları da din uleması dedikleri bu cahillerin peşinden gidiyorlar…

         Atatürk’ün kapıdan kovduğu bu ilkel, çağdışı düşünceler, görüşler, 23 yıllık AKP iktidarında, bacadan ülkemize yeniden girdi… Hızla yayılmaya başladı.

         AKP politikaları sayesinde ülkemiz suç ve suçlular cennetine dönüştü…

         Cumhuriyetin, laikliğin, Atatürk devrimlerinin ortadan kaldırılması, yargının yeniden düzenlenmesi, toplumda adalet duygusunun yok edilmesi, insanlarımızı, kendi adaletini kendilerinin bulmasına yöneltti.

          Hırsızlıkların, yolsuzlukların tavan yapması toplumun yozlaşmasına neden oldu…

          Küçücük kız çocuklarına saldıran sapıkların tutuksuz olarak yargılanması. 12-13 yaşında kızların erkekleri tahrik ettiği gerekçesiyle suçluların cezasında indirimlere gidilmesi, sapıkların tecavüz cüretlerini iki katına çıkarmış, ortalık caniden geçilmez olmuştur.

          Kadın düşmanlığı, kadını hor görme, aşağılama toplumumuzda bir veba gibi yayılmaktadır. Erkek egemenliği toplumun psikolojisini bozmuştur.

          Son yıllarda çocuk gelinlerin sayısında hızlı bir artış gözlenmektedir.

          Fuhuş iki katına çıkmıştır.

          Bütün bu toplumsal hastalıkların yanında, bizzat iktidarın kendisi toplumu ayrıştırarak, bölerek, etnik, dinsel duyguları kaşıyarak şiddete öncülük etmektedir.

          Gün geçmiyor ki bir tecavüz haberi ile güne başlamayalım, gün geçmiyor ki bir kadın, çocuk cinayeti ya da şiddet haberi ile sarsılmayalım…

          Tecavüzler, cinayetler, tacizler gerekli cezayı almadığı sürece, caniler hak ettikleri cezaya çarptırılmadıkları sürece ülkemiz bir SUÇ ve SUÇLULAR CENNETİ olmaktan asla kurtulamayacaktır…

          Anaların, babaların gözyaşı asla dinmeyecektir… 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.