Hamdi Özdemir
Köşe Yazarı
Hamdi Özdemir
 

Söz Büyüğün, Su Küçüğündü !

Eskiden evlerimizde sürahiler vardı. Evlerin masası üstünde sürahiler, yanında bir bardak, altına ve üstüne dantel örtüler konulurdu. Keza televizyonlarımızın üstüne de. Söz büyüğündü, su küçüğün. Boşa konuşmazdı büyükler. Heybelerinde yıllarının birikimi vardı. Büyüklere sevgide, saygıda ve hürmette kusur etmezdi küçükler. Pencereler karşı karşıyaydı, kardeş gibi bakarlardı birbirlerine. Komşuluklar yalansız ve riyasızdı. Bir komşu açken, diğer komşusu tok yatmazdı. Bir evde pişen yemek yan komşuya da düşerdi. Narin elleriyle patiskaya gül işleyen annelerin çocukları gurbete ya da askere gittiklerinde, dantelli mendiller dağıtılırdı konu komşuya. Sevinçler birlikte çoğalırdı, acılar birlikte azalırdı. Sarı sıcak yıllarda hepimizin hayatı siyah beyazdı. Yılmaz Güney çirkin kraldı, Türkan Şoray sultan, Hulusi Kentmen babacan adamdı. Külahlara ay çekirdekleri doldurup yazlık sinemalara gidilirdi. Yan gözle bakılmazdı kimsenin karısına, kızına. Mahalle abiliği raconu vardı. Kimin parası var yok ayrım yapılmaz, üleşilirdi bilet paraları. Şimdi, eski Türk filmlerine bakın, bir de günümüzde yayınlanan dizilere, işlenen konulara, İnsanın yüreği kaldırmıyor. Yitirilen sevginin, kaybolan saygının yok olduğunu hüzünle izliyoruz. Hiçbir toplumsal ve insani yanı yok. Yeşilçam filmlerinin birçoğu belki basit konuluydu, lakin içi sosyal içerikli mesajlarla doluydu. Bir kere Türk dilini çok iyi kullanıyor, toplumsal örf adetlere çok hassasiyet gösteriliyordu. Küresel dünya düzeni denilen sistemde, Türk insanı, papaz kaçtı bile bilmezken, “kaptı kaçtı’yı”, zamanaşımını, paraları sıfırlamayı, ayakkabı kutularını çok çabuk öğrendiler. Caddelerde kadınların çantalarını, emeklilerin maaşlarını bile artık kapıp, kaçıyorlar. Bu korkunç düzenin öğreticilerinden biri de televizyon dizileri ve sosyal medya denilen gayya kuyusu değil mi? Aşkta, işte nafakasını taştan çıkaracak kadar romantik jönlerin oynadığı Yeşilçam filmleri izledik yıllarca. Şimdi ise ultra villalarda, son model araçlarda, ne yaptıkları bilinmeyen adamların ve şuh-cilveli kızların oynadığı televizyon dizilerinde, komşusunun karısını, kızını ayartan erkek müsveddeleri daha değerli, değil mi? Yeşilçam filmlerinde her kötülük mutlaka cezasını bulurdu. Şimdi ise kötülüğü yapanlar omuzlarda taşınarak ödüllendiriliyor. Türkan Şoray’ın gözlerinde akan güzellikleriyle, Filiz Akın’ın zarafetiyle, Hulusi Kentmen’in yüreğinden “Sevenleri ayırmayın,” diyen babacan sözleriyle, Adile Naşit ve Münir ustanın sıcacık aile sevgisiyle, ultra saraylarda çekilen dizilerin her türlü desise ve “alangirli” hoyratlıklarını yan yana getirebilir miyiz? O tadına doyum olmayan düğünlerin yerini, kan gövdeyi götüren sahneler, basit bir tartışmada ya da anlaşmazlıkta silahını ateşleyen sokak çeteleri almadı mı? Sevgi kitaplarının bütün sayfalarını bir bir yırtıp yaktılar. Bütün değerlerimiz ayaklar altına da ezilirken, toplum olarak hiç ses çıkarmadık, kulağımızın üstüne yatıp televizyonlarımızın karşısına geçip, yayılarak izlemedik mi? Sevgiye, saygıya dair insani kırıntılar tükenirken, farkında olmadığımız, sevgisiz bir dünyanın doğurduğu acı gerçekle yaşıyoruz, daha da hoyratça yaşayıp göreceğiz ve görüyoruz.  
Ekleme Tarihi: 23 Ağustos 2024 - Cuma

Söz Büyüğün, Su Küçüğündü !

Eskiden evlerimizde sürahiler vardı.

Evlerin masası üstünde sürahiler, yanında bir bardak, altına ve üstüne dantel örtüler konulurdu.

Keza televizyonlarımızın üstüne de.

Söz büyüğündü, su küçüğün. Boşa konuşmazdı büyükler. Heybelerinde yıllarının birikimi vardı. Büyüklere sevgide, saygıda ve hürmette kusur etmezdi küçükler.

Pencereler karşı karşıyaydı, kardeş gibi bakarlardı birbirlerine. Komşuluklar yalansız ve riyasızdı. Bir komşu açken, diğer komşusu tok yatmazdı. Bir evde pişen yemek yan komşuya da düşerdi.

Narin elleriyle patiskaya gül işleyen annelerin çocukları gurbete ya da askere gittiklerinde, dantelli mendiller dağıtılırdı konu komşuya. Sevinçler birlikte çoğalırdı, acılar birlikte azalırdı.

Sarı sıcak yıllarda hepimizin hayatı siyah beyazdı. Yılmaz Güney çirkin kraldı, Türkan Şoray sultan, Hulusi Kentmen babacan adamdı.

Külahlara ay çekirdekleri doldurup yazlık sinemalara gidilirdi. Yan gözle bakılmazdı kimsenin karısına, kızına. Mahalle abiliği raconu vardı. Kimin parası var yok ayrım yapılmaz, üleşilirdi bilet paraları.

Şimdi, eski Türk filmlerine bakın, bir de günümüzde yayınlanan dizilere, işlenen konulara, İnsanın yüreği kaldırmıyor.

Yitirilen sevginin, kaybolan saygının yok olduğunu hüzünle izliyoruz.

Hiçbir toplumsal ve insani yanı yok.

Yeşilçam filmlerinin birçoğu belki basit konuluydu, lakin içi sosyal içerikli mesajlarla doluydu. Bir kere Türk dilini çok iyi kullanıyor, toplumsal örf adetlere çok hassasiyet gösteriliyordu.

Küresel dünya düzeni denilen sistemde, Türk insanı, papaz kaçtı bile bilmezken, “kaptı kaçtı’yı”, zamanaşımını, paraları sıfırlamayı, ayakkabı kutularını çok çabuk öğrendiler.

Caddelerde kadınların çantalarını, emeklilerin maaşlarını bile artık kapıp, kaçıyorlar.

Bu korkunç düzenin öğreticilerinden biri de televizyon dizileri ve sosyal medya denilen gayya kuyusu değil mi?

Aşkta, işte nafakasını taştan çıkaracak kadar romantik jönlerin oynadığı Yeşilçam filmleri izledik yıllarca.

Şimdi ise ultra villalarda, son model araçlarda, ne yaptıkları bilinmeyen adamların ve şuh-cilveli kızların oynadığı televizyon dizilerinde, komşusunun karısını, kızını ayartan erkek müsveddeleri daha değerli, değil mi?

Yeşilçam filmlerinde her kötülük mutlaka cezasını bulurdu. Şimdi ise kötülüğü yapanlar omuzlarda taşınarak ödüllendiriliyor.

Türkan Şoray’ın gözlerinde akan güzellikleriyle, Filiz Akın’ın zarafetiyle, Hulusi Kentmen’in yüreğinden “Sevenleri ayırmayın,” diyen babacan sözleriyle, Adile Naşit ve Münir ustanın sıcacık aile sevgisiyle, ultra saraylarda çekilen dizilerin her türlü desise ve “alangirli” hoyratlıklarını yan yana getirebilir miyiz?

O tadına doyum olmayan düğünlerin yerini, kan gövdeyi götüren sahneler, basit bir tartışmada ya da anlaşmazlıkta silahını ateşleyen sokak çeteleri almadı mı?

Sevgi kitaplarının bütün sayfalarını bir bir yırtıp yaktılar. Bütün değerlerimiz ayaklar altına da ezilirken, toplum olarak hiç ses çıkarmadık, kulağımızın üstüne yatıp televizyonlarımızın karşısına geçip, yayılarak izlemedik mi?

Sevgiye, saygıya dair insani kırıntılar tükenirken, farkında olmadığımız, sevgisiz bir dünyanın doğurduğu acı gerçekle yaşıyoruz, daha da hoyratça yaşayıp göreceğiz ve görüyoruz.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (10)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Mesut ÖZDEMİR
(24.08.2024 11:24 - #1822)
Aile toplumun temel direği diye biluriz işte bu bozuk düzen önce aileyi yok etti zaten aile yıkılınca toplum da yıkılda
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Mine Dağlı
(24.08.2024 12:51 - #1826)
Murathan Mungan gelfi aklima; Hani yağmur yağardı inceden, Hani okuldan, işten dönerken, Işıklar yanardı evlerde, Eskidendi, çok eskiden. Hani ay herkese gülümserken, Mevsimler kimseyi dinlemezken... Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken, Eskidendi, çok eskiden. Hani hepimiz arkadaşken, Hani oyunlar tükenmemişken, Henüz kimse bize ihanet etmemiş, Biz kimseyi aldatmamışken, Eskidendi, çok eskiden. Hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken, Hani körkütük sarhoşken gençliğimizden, Daha biz kimseye küsmemiş, Daha kimse ölmemişken, Eskidendi, çok eskiden. Şimdi ay usul, yıldızlar eski Hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden Geçen geçti, Geçen geçti, Geceyi söndür kalbim Geceler de gençlik gibi eskidendi Şimdi uykusuzluk vakti.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Necati Öztaşkın
(24.08.2024 13:06 - #1827)
Eline yüreğine sağlık
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Turan KAHRAMAN
(24.08.2024 13:26 - #1829)
Yürekleri temiz tutan sevgiydi. Sevgiyi yitirdik siyaset meydanında Bir ağazın dillerinden nefret Herkesin içinde koca bir çamura dönüştü Yıkanmakla temizlenmeyecek derecede kirlere bulaştık. İnsanlık geçmişini unuttu. Gidenler gitti ve bir daha dönmediler. Giderken götürdüler güzel olan ne varsa, şimdikiler salya sümük savuruyor. Boşa atıp dolu olanı tüketiyorlar. Eskidendi yaşamın tadı. Şimdi tuzun bile tadı yok... Saygılar... Turan KAHRAMAN
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Kudret Sarıkaya
(24.08.2024 14:37 - #1832)
Yüreği güzel saf temiz çocuklardık…acımasız, sevgisiz zor günlere kaldık… Kaleminize, yüreğinize ve duygunuza sağlık…
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Selim Özden SANGU
(24.08.2024 14:47 - #1833)
Evet.Hamdi ağabeyim.emeğinize yüreğinize sağlık.o yılları özlüyoruz.Ama gerçek şu ki o zaman ve onlar bir daha gelmezler.Saygılarımla
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
İrfan Hasözbek
(24.08.2024 15:19 - #1835)
Eski çamlar bardak oldu. Maalesef insanın kendine saygısı kalmadığı gibi toplum da kalmadı eski çok güzeldi bizler yaşadık bundan sonrakilerin işi çok zor.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
İnci
(24.08.2024 17:49 - #1836)
Ne eski komşular, ne eski diziler kaldı; ne de eski tadımız
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Meftun Sonakın
(24.08.2024 18:01 - #1838)
Bir daha o samimiyeti yakalamamız mümkün deği içimize üstünlük nifak-ı soktular benim var senin yok marka önemli benim ameliyat dikişlerim seninkinden çok diye övünen cahiller önde gider oldu
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Mustafa mete
(24.08.2024 18:01 - #1839)
Hocam benim ne güzel günlerdi
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.