Bizim topraklarda "koltuk sevdası" bir güç göstergesi olarak algılanır. Koltuğa oturmak, güçlü olduğunu çevreye ispat etmenin bir yolu olarak görülür. Ancak bu sevda, aslında güçsüzlüğün bir göstergesidir. Çünkü gerçek güç, kişinin kendine olan inancından gelir; başkalarına ispat etme ihtiyacı duymayan bir özgüvenin yansımasıdır.
Her insan, çevresine gücünü hissettirmek için bir "sıfat" arar, saygınlık ister. Ancak bu arayış, çoğu zaman bireyi bir "hastalık" gibi saran koltuk sevdasına dönüşür. Oysa güçlü olduğunu bilen bir insan, kimseye bunu kanıtlama çabasında olmaz. Saygınlık, zaten çevresindeki insanlar tarafından kendisine peşinen verilir.
Koltuk Sevdasının Toplumsal Yansımaları
Koltuk sevdalıları, hayatın sonsuz olduğunu zanneden zavallı kişiliklerdir. Ele geçirdikleri koltuklarını bırakmamak için karşılarındaki herkesi hatalı göstermekten çekinmezler. Bu durum, sadece bireysel değil, toplumsal bir yozlaşmanın da göstergesidir. Örneğin, bir liderin sürekli kaybetmesine rağmen koltuğunu bırakmaması, bu anlayışın açık bir tezahürüdür. Avrupa’daki sosyal demokrat liderlerin erdemli davranışlarından bir damla bile örnek alınmaması, bu sorunun ne kadar derin olduğunu gösterir.
Erdemli Liderlik ve Güç
Gerçek liderlik, yenilgiyi kabullenip erdemli bir şekilde yerini başkasına devretmeyi gerektirir. Kaybeden bir lider, kendi başarısızlığını başkalarının kaybıyla örtbas etmeye çalışmamalıdır. Örneğin, bir seçimde %53,60 oy almış bir rakibi küçümsemek yerine, kendi partisinin neden oy kaybettiğini sorgulamalıdır. Bu, hem bireysel hem de toplumsal bir erdemdir.
Son Söz: İnsan Kalabilmek
"İnsanları tanımak, denizleri bardak bardak boşaltmaktan daha zordur." Bu söz, insan ilişkilerinin karmaşıklığını ve derinliğini özetler. Hayatın geçiciliği içinde önemli olan, "çamurlaşmadan yaşamak ve insan kalabilmektir." Değerlerimizi koruyarak, erdemli bir şekilde var olmak, gerçek gücün ta kendisidir.
Türkiye'de "koltuk sevdası" nın bu kadar önemli olmasının kökeninde, tarihsel, kültürel ve toplumsal dinamiklerin etkisi büyük! Güç ve otorite, tarih boyunca bu topraklarda sadece bireysel bir başarı değil, aynı zamanda toplumsal bir statü göstergesi olarak algılanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'ndan günümüze kadar, liderlik ve otoriteye sahip olmak, bireyin toplumdaki yerini ve saygınlığını belirleyen temel unsurlardan biri olmuştur.
Bu durumun birkaç nedeni olabilir:
Osmanlı döneminde, padişahların ve devlet adamlarının gücü, sadece yönetimsel değil, aynı zamanda sembolik bir anlam taşırdı. Bu anlayış, modern Türkiye'de de liderlik pozisyonlarına verilen önemi artırmış olabilir.
Güçlü bir lider figürü, toplumda güven ve istikrarın sembolü olarak görülür. Bu nedenle, bireyler liderlik pozisyonlarına büyük bir önem atfeder ve bu pozisyonları elde etmek için yoğun bir çaba gösterir.
Türkiye'de bireyin toplumsal statüsü, genellikle sahip olduğu unvan ve pozisyonla ilişkilendirilir. Bu da "koltuk" kavramını, sadece bir makam değil, aynı zamanda bir kimlik ve saygınlık göstergesi haline getirir.
Türkiye'deki siyasi ortam, genellikle yoğun bir rekabet ve kutuplaşma ile şekillenir. Bu da liderlik pozisyonlarının elde edilmesini ve korunmasını daha da önemli hale getirir.
Ancak, bu durumun olumsuz yanları da var. "Koltuk sevdası," bireylerin ve toplumun uzun vadeli çıkarlarını gözetmek yerine, kısa vadeli kazançlara odaklanmasına neden olabilir. Bu da hem bireysel hem de toplumsal düzeyde bir yozlaşmaya yol açabilir.
Erdemli liderlik, adeta bir domino etkisi gibi toplumun her kesimine yayılabilir. Liderin sergilediği dürüstlük, adalet, özveri ve saygı gibi değerler, sadece yönetim kadrolarında değil, bireyler arasında da benimsenir. Çünkü insanlar, genelde örnek aldıkları liderlerin davranışlarını taklit etme eğilimindedir.
Bir liderin toplum üzerinde bıraktığı etki, toplumsal algının ve değerlerin şekillenmesinde kritik bir rol oynar. Erdemli bir lider, toplumsal bilinçte değişimler yaratabilir ve bireylerin birbirine olan güvenini artırabilir. Bu da daha dayanışmacı, hakkaniyetli ve ilerici bir toplumun oluşmasına zemin hazırlar.
Gönlüme kurulmuş Cehennem olsan,
En güzel Cennete değişmem seni !!!
Vicdanlar ölmüş mü ne nerde mertlik sevdası?
Mertlikten önce gelir bizde koltuk sevdası.
Hizmet millet içinse kavga neyin kavgası,
Kim neylesin milleti dava koltuk sevdası.
Allah için olmalı fertte insan hayası,
Aman ha şaşırtmasın sizi koltuk sevdası.
Vakarlıca var olun sizedir oy’un hası,
Yoksa aksini derim önce koltuk sevdası.
Keskin sirke olursan sonra tutarsın yası,
Tek liderlik olmasın sizde koltuk sevdası.