Hamdi Özdemir
Köşe Yazarı
Hamdi Özdemir
 

Oğlum Çiçek Açtı

1982 Yılıydı, Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu, Korhan Abay ve geniş kadrosuyla Ankara Çağdaş Sahne’de “oğlum çiçek açtı” oyununu sergiliyordu. Oyun kapalı gişe oynuyor, Poyrazoğlu’nun keyfi yerindeydi. İşte diyordu, ben Ankara seyircisini bu yüzden hep takdir ederim. Nankör değildir. Sanata ve sanatçıya her zaman değer vermiştir. Yalnız bırakmaz, desteğini esirgemez.  Ankara turneleri bizi olduğu gibi, herkesi mutlu eder. İstanbul’a döndüğümde yüreğimi Ankara’da bırakıyorum, diye söylerdi. Haftada bir, oyun bittiğinde, kendi kadrosu, Korhan Abay, Nilgün Belgün, Duygu Ankara olmak üzere, Çağdaş Sahne gece personelini de alır, yemeğe götürürdü. Yemekte olan herkese takılır, güldürür, şakalaşır kısa anılar anlatırdı. Sanırım, bu; Ali Poyrazoğlu’nun çalışanları motive etme yöntemiydi. Yemek sonuna gelindiğinde, haydi marş marş herkes evine, yarın herkesi dinç ve ayakta görmek istiyorum, diye tembihler ve herkes bir yana dağılırdı. Çağdaş Sahne’nin işletmecisi Reşit Etçioğlu, Ali Poyrazoğlu’nun bir repliğine kafayı takmış, bu repliğe itiraz etme konusunda kararlıydı. Her ne kadar karşı söylemde bulunsak da geri adım atmıyordu. “Bu lafı ona yedireceğim, olur mu öyle şey kardeşim”, diyordu. Ne olursa olsun herkes haddini bilmeliydi. << Aslında Reşit Etçioğlu, iyi kalpli, yardımsever, munis, babacan bir adamdı. Ama bir “Kayseri’li damarı” vardı. Nihayetinde patronumuzdu, ama arkadaş gibiydik. Her konuyu bizimle tartışır, paylaşırdı. İhtiyacımız olupta, para istediğimizde hep yarısını verirdi. Üstüne birde kızardı. “Aybaşı gelmeden maaşınızı tüketiyorsunuz, ikide bir para diye başımın etini yiyorsunuz”, diye. Paranızı boşa harcamayın. Para bu yaşta biriktirilir oğlum. Yaşlandığınızda rahat edersiniz. Söylediği, yaşlanmak, para biriktirmek, geleceğimize yatırım yapmak bize uzak kavramlardı. Bir kulağımızdan girer, diğer kulağımızdan çıkardı. Bizde bu tavrını öğrendiğimizden, yüz liraya ihiyacımız varsa, ikiyüz lira ister, işimizi çözerdik. “Ne şiş, ne kebap yanardı”. >> Biz ofiste oturur haldeyken, Reşit Etçioğlu içeri girdi. Biraz çakırkeyf olmuştu. Tombul yüzü durumu ele veriyordu. İçki içtiğinde yanakları kırmızı bir renk alırdı. Normal zamanda, babacan tavırlı adam, alkolün etkisiyle bir başka karaktere dönüşür, emirler yağdırırdı. - Bana döndü ve “protokolden yerimi ayırdın mı?” diye sordu. - “Ne yeri, ne protokolü?” - “Ayır demiştim ya oğlum! “ - “Tamam, yer var. Boşver takılma, bu adamın ne zaman, ne yapacağı belli olmaz, seni sıkıntıya sokar, dediğine pişman eder” dedim. Biz çalışanlar, Yılmaz Karagöz, Ali Çakır her ne kadar ikna etmeye çalıştıysak da ikna olmuyor, illa Ali Poyrazoğlu’na “had bildirmekte” kararlıydı. Yapacağımız bir şey yoktu. Ne de olsa patronumuzdu. Emir demiri keserdi. Öyle de oldu. Oyun başlamak üzereyken, Reşit Etçioğlu ön sıradaki protokol koltuğuna oturmuştu. Biz salonun giriş kapılarında ayakta yerimizi almış neler olacağını merak ediyorduk. Salon dolu, derin bir sessizlik, gong vurdu, ışıklar söndü, oyun başladı. Şimdilik herşey yolunda gidiyordu. Lakin, Ali Porazoğlu’nun “Türkiye de her altı erkekten biri i.nedir” dediğinde neler olacaktı, heyecan ve endişeyle bekliyorduk. Nihayet o sahne gelmişti ve Ali Poyrazoğlu “Türkiye de her altı erkekten biri i.nedir” dediğinde; - “Hayır olamaz” diye bir ses yankılandı salonda. - “Oğlum ışıkçı, yak ışıkları, kimmiş bu erkek görelim bakalım” Işıklar yandığında Reşit Etçioğlu iyot gibi açıkta kalakalmış, seyircinin gözü üzerine çevrilmiş, Ali Poyrazoğlu kahkahayı patlatmıştı bile. “Sorun yok sayın seyirciler. Yabancı değil, bizim patron bu”, dedi. “Çağdaş Sahne’nin işletmecisidir. Kendisi de “i.nedir” neden itiraz ediyor, anlamıyorum”, dediğinde salon yıkılıyordu. Reşit Etcioğlu donmuş kalmıştı. Kendini izleyen gözlerden kurtulmak istiyor, lakin hiç birşey yapacak durumda değildi. Ali Porazoğlu’nın ikinci komutuyla ışıklar sönmüş, oyun kaldığı yerden başlamıştı. Işıkların sönmesi imdadına yetişmişti. Yaşadığı badireden sonra yüzü kırmızıdan, mor renge dönmüştü. Bize sert bakışlar atarak (neden bana bunu yaptınız der gibi) hiç bir şey söylemeden, Çağdaş Sahne’yi terketmişti. Olaydan sonra Çağdaş Sahne’ye bir hafta kadar hiç uğramamıştı. Ali Poyrazoğlu, iki de bir nerede bizim erkek patron, diye bize takılır olmuştu.    Reşit Etçioğlu’nun anısına, özlemle…
Ekleme Tarihi: 02 Kasım 2024 - Cumartesi

Oğlum Çiçek Açtı

1982 Yılıydı,

Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu, Korhan Abay ve geniş kadrosuyla Ankara Çağdaş Sahne’de “oğlum çiçek açtı” oyununu sergiliyordu.

Oyun kapalı gişe oynuyor, Poyrazoğlu’nun keyfi yerindeydi. İşte diyordu, ben Ankara seyircisini bu yüzden hep takdir ederim. Nankör değildir. Sanata ve sanatçıya her zaman değer vermiştir. Yalnız bırakmaz, desteğini esirgemez.  Ankara turneleri bizi olduğu gibi, herkesi mutlu eder. İstanbul’a döndüğümde yüreğimi Ankara’da bırakıyorum, diye söylerdi.

Haftada bir, oyun bittiğinde, kendi kadrosu, Korhan Abay, Nilgün Belgün, Duygu Ankara olmak üzere, Çağdaş Sahne gece personelini de alır, yemeğe götürürdü. Yemekte olan herkese takılır, güldürür, şakalaşır kısa anılar anlatırdı. Sanırım, bu; Ali Poyrazoğlu’nun çalışanları motive etme yöntemiydi.

Yemek sonuna gelindiğinde, haydi marş marş herkes evine, yarın herkesi dinç ve ayakta görmek istiyorum, diye tembihler ve herkes bir yana dağılırdı.

Çağdaş Sahne’nin işletmecisi Reşit Etçioğlu, Ali Poyrazoğlu’nun bir repliğine kafayı takmış, bu repliğe itiraz etme konusunda kararlıydı. Her ne kadar karşı söylemde bulunsak da geri adım atmıyordu. “Bu lafı ona yedireceğim, olur mu öyle şey kardeşim”, diyordu. Ne olursa olsun herkes haddini bilmeliydi.

<< Aslında Reşit Etçioğlu, iyi kalpli, yardımsever, munis, babacan bir adamdı. Ama bir “Kayseri’li damarı” vardı. Nihayetinde patronumuzdu, ama arkadaş gibiydik. Her konuyu bizimle tartışır, paylaşırdı. İhtiyacımız olupta, para istediğimizde hep yarısını verirdi. Üstüne birde kızardı. “Aybaşı gelmeden maaşınızı tüketiyorsunuz, ikide bir para diye başımın etini yiyorsunuz”, diye. Paranızı boşa harcamayın. Para bu yaşta biriktirilir oğlum. Yaşlandığınızda rahat edersiniz. Söylediği, yaşlanmak, para biriktirmek, geleceğimize yatırım yapmak bize uzak kavramlardı. Bir kulağımızdan girer, diğer kulağımızdan çıkardı. Bizde bu tavrını öğrendiğimizden, yüz liraya ihiyacımız varsa, ikiyüz lira ister, işimizi çözerdik. “Ne şiş, ne kebap yanardı”. >>

Biz ofiste oturur haldeyken, Reşit Etçioğlu içeri girdi. Biraz çakırkeyf olmuştu. Tombul yüzü durumu ele veriyordu. İçki içtiğinde yanakları kırmızı bir renk alırdı. Normal zamanda, babacan tavırlı adam, alkolün etkisiyle bir başka karaktere dönüşür, emirler yağdırırdı.

- Bana döndü ve “protokolden yerimi ayırdın mı?” diye sordu.
- “Ne yeri, ne protokolü?”
- “Ayır demiştim ya oğlum! “
- “Tamam, yer var. Boşver takılma, bu adamın ne zaman, ne yapacağı belli olmaz, seni sıkıntıya sokar, dediğine pişman eder” dedim.

Biz çalışanlar, Yılmaz Karagöz, Ali Çakır her ne kadar ikna etmeye çalıştıysak da ikna olmuyor, illa Ali Poyrazoğlu’na “had bildirmekte” kararlıydı. Yapacağımız bir şey yoktu. Ne de olsa patronumuzdu. Emir demiri keserdi. Öyle de oldu.

Oyun başlamak üzereyken, Reşit Etçioğlu ön sıradaki protokol koltuğuna oturmuştu. Biz salonun giriş kapılarında ayakta yerimizi almış neler olacağını merak ediyorduk. Salon dolu, derin bir sessizlik, gong vurdu, ışıklar söndü, oyun başladı.

Şimdilik herşey yolunda gidiyordu. Lakin, Ali Porazoğlu’nun “Türkiye de her altı erkekten biri i.nedir” dediğinde neler olacaktı, heyecan ve endişeyle bekliyorduk. Nihayet o sahne gelmişti ve Ali Poyrazoğlu “Türkiye de her altı erkekten biri i.nedir” dediğinde;

- “Hayır olamaz” diye bir ses yankılandı salonda.
- “Oğlum ışıkçı, yak ışıkları, kimmiş bu erkek görelim bakalım”


Işıklar yandığında Reşit Etçioğlu iyot gibi açıkta kalakalmış, seyircinin gözü üzerine çevrilmiş, Ali Poyrazoğlu kahkahayı patlatmıştı bile.

“Sorun yok sayın seyirciler. Yabancı değil, bizim patron bu”, dedi. “Çağdaş Sahne’nin işletmecisidir. Kendisi de “i.nedir” neden itiraz ediyor, anlamıyorum”, dediğinde salon yıkılıyordu. Reşit Etcioğlu donmuş kalmıştı. Kendini izleyen gözlerden kurtulmak istiyor, lakin hiç birşey yapacak durumda değildi.

Ali Porazoğlu’nın ikinci komutuyla ışıklar sönmüş, oyun kaldığı yerden başlamıştı. Işıkların sönmesi imdadına yetişmişti. Yaşadığı badireden sonra yüzü kırmızıdan, mor renge dönmüştü. Bize sert bakışlar atarak (neden bana bunu yaptınız der gibi) hiç bir şey söylemeden, Çağdaş Sahne’yi terketmişti.

Olaydan sonra Çağdaş Sahne’ye bir hafta kadar hiç uğramamıştı. Ali Poyrazoğlu, iki de bir nerede bizim erkek patron, diye bize takılır olmuştu.

   Reşit Etçioğlu’nun anısına, özlemle…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (8)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Mine
(02.11.2024 10:37 - #2068)
Elinize sağlik.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Erman Fen10men
(02.11.2024 11:35 - #2070)
Daha büyük sorunlar çıkmadan bu tiyatro oyunu iyiki de bana göre sonlanmıs
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Metin Cenkçiler
(02.11.2024 13:35 - #2071)
Harika bir yazı Hamdi abi , Kalemine sağlık
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Mustafa mete
(02.11.2024 19:08 - #2072)
Hamdi hocam benim çok güzel bir yazı yaşanmışlık var tabikide nerde şimdi o eski günler tabikide çok teşekkür kalemine sağlık saygılar sunuyorum
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Fidan Okyar sarıer
(02.11.2024 22:02 - #2074)
Eline sağlık
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
mesut özdemir
(03.11.2024 01:49 - #2075)
ALİ POYRAZ OĞLU GİBİ ADAMLARA KIRK DÜŞÜNÜP BİR SÖYLEYECEKSİN ADAMI MORARTIR GÜZEL BİR ANI KALEMİNE SAĞLIK EMİM
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Kemal Barış
(03.11.2024 16:25 - #2076)
Anıların tazeliğini koruyor, tebrikler....
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Feramuz
(03.11.2024 23:19 - #2078)
Kalemıne sağlık Hamdi bizi yine eski günlere götürdün.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.