Hamdi Özdemir
Köşe Yazarı
Hamdi Özdemir
 

Sarı Sıcak Yıllar!

Bir süre önce internette dolaşırken, TRT arşivin yayınladığı görüntülerde çöp toplayan bir çocuk konuşuyordu, 70'li yılların siyah beyaz görüntüleri ekranda. Doyamadım izlemeye, inanın mest oldum. Sade, duru, zerafet akıyor konuşmalarında. Adeta İstanbul beyefendisi! O seneler belki sıradan bir durumdu, ama bugün için özlemini duyduğumuz, mumla arar olduğumuz değerler. Şimdiki sokak söyleşilerinde mikrofonu görünce "yani" “dımı” "aynan" diye başlayan argo cümleler akıyor gencecik dudaklardan.  İfrit oluyorum, ama ne çare. Bir dilin içi ancak böyle boşaltılır. Ülkesinin başkentini bilemeyen Tıp öğrencisinin yetiştiği bir eğitim sisteminden başka ne beklenir? Ardından, sorunun yanıtını bilemeyen seyircilerin % altmışı, bilenlerse % kırk. Çok dramatik bir durum değil mi? Nereden nerelere geldik. İnsanın yüreği burkuluyor. “Yeni Türkiye diye diye, ülkenin ekonomisini, sporunu, siyasetini, toplumsal değerleri yok edildi. Tam “kına” zamanı. İstedikleri yerlerine yakabilirler. Eskiden “cahil” vardı. Bu kesim bilmedikleri, görmedikleri ve okumadıkları için bilgiden uzaktılar. Üstelik bilmedikleri dolaysıyla ezgindiler ve mahcuptular. Ya “zır” cahiller? Günümüzde patlama yaptılar. Doğru bilgiye ulaşabildikleri halde, kişisel ikballeri için akıllarını paraya tahvil ettiler. Günümüzde cehalet internet ve teknoloji çağında tavan yapıyor, altın devrini yaşıyor. Naif toplumsal değerlerin teknoloji karşısında zaferini görmek isteyenler siyah beyaz yıllara bir göz atmasını tavsiye ederim. Sakın kimse yanlış anlamasın? Teknolojiyi ve interneti yanlış kullandığımızı belirtmek istiyorum. Kötü kullanım toplumsal değerlerimizi, estetiğimizi, zarafetimizi, daha kötüsü dilimizi erozyona uğrattı?” Sarı sıcak yıllar; Siyah beyaz fotoğrafları sevdiğim gibi, siyah beyaz Filmleri de pek severim. Bu kadar yozlaşmanın, bu kadar kokuşmanın arasında iyi gelir. Zihnimi revize ederim. Tek temiz kalan işte o siyah beyaz fotoğraflar ve o filmler. İşte o zamanlar elimizin tersiyle ittiğimiz, kendimizi emperyalist Amerika hoyratlığına kaptırdığımız yıllar. Nasıl zulüm etmişiz o değerlere. Şimdi yüreğim cız ediyor her anımsayışımda? Bazen düşünürüm. ABD, Marshall yardımıyla ülkemize gönderdiği süttozunu çocuklara içirerek genetiğimizi mi bozdu? Yoksa, bir toplum kendi ülkesinde, diline geleneğine bu kadar yabancılaşır mı? Anlamak olası değil Mesela; Biraz sonra aynı siyah/beyaz ekranda, Halit Kıvanç, Ediz Hun'la söyleşi yapıyor, doyum olmuyor konuştukları Türkçeye ve zarafete. Televizyon dizilerine bakıyorum neredeyse bir vahşet. Silah, barut, küfür kıyamet ve katledilen dil. Bu iklimin büyüttüğü çocuklara bakıyorum! Bilgisayarlardan başlarını kaldırıp, ellerinden telefonları bırakıp yüzümüze bakmıyorlar bile. Şimdilerde konuşulan “Z” kuşağı! Gündem ne kadar umurlarında bilemiyorum. Sorumluluk, disiplin onlara uyar mı? Paylaşma değil, bireysellik ön planda. Yükselen doların alçalan insanlıktan daha çok konuşulduğu bir dünya düzeninde, bizler hala siyah/beyaz yılların özlemindeyim/iz. Bir kutu barbunya pilakisini altı kişiyle paylaşıp, yedinci kişiyi düşünen, bir dal ”siğaradan” bir fırtta diğer arkadaşımıza bırakmaktan vazgeçmeyen çocukların dünyasında! Günümüzün anlayışıyla modası geçmiş gerçeklerin, bazıları için değeri olmadığı biliyorum. İşin gerçeğine bakarsak hiç önemli değil. Korkularımızdan bir günlüğüne bile vaz geçip, eski dostlukların kulağını çınlatıp, her metrekareye bir adam bile düşmeyen yıllara, şarkılara, şiirlere, güzel insanlara selam gönderelim, derim. İnsanlığın gözünden düşenlere, abartılı şaşaalı yaşamlara değer verip paha biçmeyelim! Haksızlığa, hukuksuzluğa koltuk değnekliği yapan insanlar dünyasında başkalarına benzemediğimiz için kendimizle gurur duyalım! Hatasını anlamak yerine, herkes kendi çirkinliğine haklı nedenler arıyor. Umut yok vicdan yok, insanlık her gün biraz daha değer kaybediyor ne yazık ki, en çok o koyuyor! Ah çocuklar ah! Eskiden kitap okurdu çocuklar, Teksas, tommiks bile olsa. Şimdi kitap dergi, kokusunu bile unutturdular size.    
Ekleme Tarihi: 25 Eylül 2024 - Çarşamba

Sarı Sıcak Yıllar!

Bir süre önce internette dolaşırken, TRT arşivin yayınladığı görüntülerde çöp toplayan bir çocuk konuşuyordu, 70'li yılların siyah beyaz görüntüleri ekranda. Doyamadım izlemeye, inanın mest oldum.

Sade, duru, zerafet akıyor konuşmalarında.

Adeta İstanbul beyefendisi!

O seneler belki sıradan bir durumdu, ama bugün için özlemini duyduğumuz, mumla arar olduğumuz değerler.

Şimdiki sokak söyleşilerinde mikrofonu görünce "yani" “dımı” "aynan" diye başlayan argo cümleler akıyor gencecik dudaklardan.

 İfrit oluyorum, ama ne çare.

Bir dilin içi ancak böyle boşaltılır.

Ülkesinin başkentini bilemeyen Tıp öğrencisinin yetiştiği bir eğitim sisteminden başka ne beklenir?

Ardından, sorunun yanıtını bilemeyen seyircilerin % altmışı, bilenlerse % kırk. Çok dramatik bir durum değil mi?

Nereden nerelere geldik. İnsanın yüreği burkuluyor.

“Yeni Türkiye diye diye, ülkenin ekonomisini, sporunu, siyasetini, toplumsal değerleri yok edildi. Tam “kına” zamanı. İstedikleri yerlerine yakabilirler.

Eskiden “cahil” vardı. Bu kesim bilmedikleri, görmedikleri ve okumadıkları için bilgiden uzaktılar. Üstelik bilmedikleri dolaysıyla ezgindiler ve mahcuptular. Ya “zır” cahiller? Günümüzde patlama yaptılar. Doğru bilgiye ulaşabildikleri halde, kişisel ikballeri için akıllarını paraya tahvil ettiler.

Günümüzde cehalet internet ve teknoloji çağında tavan yapıyor, altın devrini yaşıyor.

Naif toplumsal değerlerin teknoloji karşısında zaferini görmek isteyenler siyah beyaz yıllara bir göz atmasını tavsiye ederim.

Sakın kimse yanlış anlamasın? Teknolojiyi ve interneti yanlış kullandığımızı belirtmek istiyorum. Kötü kullanım toplumsal değerlerimizi, estetiğimizi, zarafetimizi, daha kötüsü dilimizi erozyona uğrattı?”

Sarı sıcak yıllar;

Siyah beyaz fotoğrafları sevdiğim gibi, siyah beyaz Filmleri de pek severim. Bu kadar yozlaşmanın, bu kadar kokuşmanın arasında iyi gelir. Zihnimi revize ederim. Tek temiz kalan işte o siyah beyaz fotoğraflar ve o filmler.

İşte o zamanlar elimizin tersiyle ittiğimiz, kendimizi emperyalist Amerika hoyratlığına kaptırdığımız yıllar.

Nasıl zulüm etmişiz o değerlere. Şimdi yüreğim cız ediyor her anımsayışımda? Bazen düşünürüm. ABD, Marshall yardımıyla ülkemize gönderdiği süttozunu çocuklara içirerek genetiğimizi mi bozdu? Yoksa, bir toplum kendi ülkesinde, diline geleneğine bu kadar yabancılaşır mı? Anlamak olası değil

Mesela;

Biraz sonra aynı siyah/beyaz ekranda, Halit Kıvanç, Ediz Hun'la söyleşi yapıyor, doyum olmuyor konuştukları Türkçeye ve zarafete.

Televizyon dizilerine bakıyorum neredeyse bir vahşet. Silah, barut, küfür kıyamet ve katledilen dil.

Bu iklimin büyüttüğü çocuklara bakıyorum!

Bilgisayarlardan başlarını kaldırıp, ellerinden telefonları bırakıp yüzümüze bakmıyorlar bile.

Şimdilerde konuşulan “Z” kuşağı!

Gündem ne kadar umurlarında bilemiyorum. Sorumluluk, disiplin onlara uyar mı? Paylaşma değil, bireysellik ön planda.

Yükselen doların alçalan insanlıktan daha çok konuşulduğu bir dünya düzeninde, bizler hala siyah/beyaz yılların özlemindeyim/iz.

Bir kutu barbunya pilakisini altı kişiyle paylaşıp, yedinci kişiyi düşünen, bir dal ”siğaradan” bir fırtta diğer arkadaşımıza bırakmaktan vazgeçmeyen çocukların dünyasında!

Günümüzün anlayışıyla modası geçmiş gerçeklerin, bazıları için değeri olmadığı biliyorum.

İşin gerçeğine bakarsak hiç önemli değil.

Korkularımızdan bir günlüğüne bile vaz geçip, eski dostlukların kulağını çınlatıp, her metrekareye bir adam bile düşmeyen yıllara, şarkılara, şiirlere, güzel insanlara selam gönderelim, derim.

İnsanlığın gözünden düşenlere, abartılı şaşaalı yaşamlara değer verip paha biçmeyelim!

Haksızlığa, hukuksuzluğa koltuk değnekliği yapan insanlar dünyasında başkalarına benzemediğimiz için kendimizle gurur duyalım!

Hatasını anlamak yerine, herkes kendi çirkinliğine haklı nedenler arıyor. Umut yok vicdan yok, insanlık her gün biraz daha değer kaybediyor ne yazık ki, en çok o koyuyor!

Ah çocuklar ah!

Eskiden kitap okurdu çocuklar, Teksas, tommiks bile olsa.

Şimdi kitap dergi, kokusunu bile unutturdular size.

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (14)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Mesut ÖZDEMİR
(25.09.2024 11:36 - #1947)
Adilet naşit ile uykudan önce vardı bizim çocukluğumuzda saat 9 dedimi yatardı çocuklar çünkü ertesi gün okul vardı kafa dinç mutlu huzurlu yatıp o sakinlikle saflıkla yatar sabah hevesle okula giderdik.evdeki eğitim okulda pekiştirilirdi öğretimle ne diyelim omirilik siganımı sarımsağimı sorusuna omirilik sarımsağı diyen doktor var.selamlar
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Ali Barin
(25.09.2024 11:43 - #1948)
Eline yüreğine sağlık,bizi gene geçmişe götürdün.selamlat
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Mine
(25.09.2024 11:49 - #1950)
Elinize saglik.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Tekin Aydın
(25.09.2024 11:55 - #1952)
Doğruya doğru başkan halk deyimiyle hacı emmin daha be desin selamlar sevgiler
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Fidan Okyar sarıer
(25.09.2024 12:02 - #1954)
Gerçekten çok bozulduk ellerine sağlık
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Z,Alptekin öğretmenin...
(25.09.2024 12:07 - #1956)
Yıl 1970 ve sonrası.. Kapıcı, arabesk ,gecekondu..üçgeni içinde oluşan,gelişen, değişen norm ve değerlerimizden duyduğumuz endişelerimizi tartışıyor, çözüm arıyoruz.. şimdi köylerdeki ahlak , suriyeliler( yadırgadığımiz yabancilar) ,kadın programlarının norm ,,ahlak ve davranış bozukluklarımızı nasıl etkilediğini tartışıyoruz... Hamdi ciğim....,bunları seninle de yüzyüze tartışmak isterim... Yazılarını çok seviyor ve ilgileniyorum..seninle gurur duyuyorum...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Erman Fen10men
(25.09.2024 13:18 - #1960)
İşte belki de bu köşe yazılısının en efsane yazı dizisi. Mutlak surette yeni eser, anı ve anektodları bekliyoruz.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Kemal Barış
(25.09.2024 13:42 - #1961)
Atın önünde, eşeğin arkasında, cahilin hiçbir tarafında bulunmayacaksın,teper,derler.....
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Gobuh59
(25.09.2024 14:48 - #1962)
Sevgili Hamdi yazını bir solukta okudum, kalemine kuvvet. Başarılı çalışmalarının devamı gurur vesilemdir. Bu imkanı sunan Gazete ve tüm çalışanlarına teşekkürler...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Mustafa mete
(25.09.2024 15:22 - #1963)
Ne varsa eskilerde var hocam 70 li 80 li yıllar altın yıllar
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
İnci
(25.09.2024 16:55 - #1964)
Sadece bizde mi işler böyle deyip dışarıya, ABD başkan adaylarına bakıyorum, şaşkınlığım yatışıyor bi nebze
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Akkız ERASLAN
(26.09.2024 10:12 - #1966)
Günaydın abim daha önce okuyamamıştım. Telefonum bozuktu kızlar açtı okudum inan o günleri çok güzel anlatmışsınız kaleminize yüreğinize sağlık.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Tulu Aykut
(26.09.2024 18:19 - #1968)
Tabii ki çocukluğumuzu, gençliğimizi mumla arıyoruz, nereden nereye geldik, nezaket sadece bir kelime olarak kaldı maalesef. Ancak annemin dediği gibi, Z kuşağı eskiyi, güzel günleri bilmediği ve mukayese şansı olmadığı için, bizim gibi hissedemez. Onlar bu hayata geldi, onların güzeli, doğrusu bu. Acı olanı geri dönmek çok zor.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Süha Erdinç
(28.09.2024 06:49 - #1970)
O bahsettiğiniz siyah- beyaz yılların yaşanmışlıkları,hayalleri çok renkliydi. Güneş ayrı doğar ,Gökkuşağı rengarenk parladı gökyüzünde. Şimdilerde ,küskün gönüller gibi küskün gök kuşağı. Yıllardır görmüyorum...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.