“Sokak kedisi Marilu”
1983 yılıydı…
Şehir şehir, kasaba kasaba dolaşıyordum. Çağdaş Sahne Kültür Merkezinde çalıştığım yıllardı. Aynı zamanda işyerim adına, bazı özel tiyatroların ve sanatçıların konser ve oyunlarının organizasyonlarını yapıyordum. Kah işyerim adına yapıyor, kah o illerdeki organizatörlere Tiyatro oyunlarını ve Konserleri satıyordum.
İçi oyun tekstleri, oyuncu kimlikleri ve sıkıyönetim izin belgeleri dolu çantamı alır yollara düşerdim. Hedeflediğimiz şehre önceden gider, ilk önce Konser ve/veya Tiyatro oyununun şehirde oynayabilmesi için emniyetten izin alınması için müracaat eder, Tiyatro oyunlarının oyun tekstlerini incelenmesi için İlin Milli Eğitim müdürlüklerine verirdim. Sonra gösterinin yapılacağı salonları ve oyuncuların kalacakları otel, öğretmen evi gibi konaklama yerlerini ayarlardım.
12 Eylül 1980 askeri darbesi göstermelik te olsa bazı yasakları kaldırmış, serbest seçimler için müsaade edilmişti. Ülkede azda olsa bahar havası esmeye başlamıştı. Lakin darbenin hoyratlığı her alanda hissediliyordu. Ne yaparsanız yapın yapacağınız her gösteri için mutlaka emniyet ve askeri makamlarından izin almanız gerekiyordu. Çocuk oyunu olsa bile…
Ankara’nın en eski çocuk tiyatrolarından Çan Tiyatrosu gösterilerini benim çalıştığım Çağdaş Şahne Kültür Merkezi’nde yapıyordu. Tiyatronun sahipleri Nurkut İlhan ve Celal Murat Kızıldağ, yeni sahneledikleri “Sokak Kedisi Marilu” oyununun turnesini yapmak düşüncesindeydiler. Adana, Mersin, Antalya ve Muğla illeri ve ilçelerinde “Sokak Kedisi Marilu” oyununu sergilemek üzere, konuşup anlaştık.
İşe Mersin’den başlamıştım. Ufak sorunlar dışında bir aksilik yaşamamış ve kolayca halletmiştim. Lakin Antalya’da bir türlü emniyet iznini alamıyordum. İl Milli Eğitim müdürlüğü oyunun senaryosunu incelemiş <<“Sokak Kedisi Marilu” çocuk oyununun İlimiz İlkokullarında gösterimi uygundur>> olurunu vermişti. Ne hikmetse Antalya İl Emniyeti izin vermiyordu. Başka illerden aldığımız emsal izin belgelerini de ilettiğim halde, hiç dikkate almıyorlardı.
Antalya Emniyetinin oyuna izin vermediğini Ankara’da olan müdürümüz Köksal Engür’e ilettiğimde beklememi ve arayacağını belirtmişti. Aradığında, o dönem Antalya Valisi olan Erol Çakır’ı aradığını, vali beyin beni beklediğini, öğleden sonra Saat 13.30’da yanına gitmemi iletmişti.
Köksal Engür’ün söylediği üzere, öğle sonrası 13.30’da Antalya valiliği özel kalemindeydim. Özel kalemine vali beyin beklediğini söylediğimde, biraz bekleyin dedi. Özel kalemi Vali beyin yanına girdiği gibi aynı hızla geri çıktı. Kapı yarım aralık olduğu halde buyurun dedi özel kalem müdürü. Girdiğimde Vali Erol Çakır ayağa kalkarak buyurun dedi ve yer gösterdi. Kendimi tanıttım. Bilgisi olduğunu Köksal Engür’ün ardağını söyledi.
“Konu nedir” diye sordu;
Kısaca durumdan bahsettim. Antalya İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün izin verdiğini, Başka İllerde pek sorun olmadığını, Antalya emniyetinde böyle bir sorunla karşılaştığımı ve ayrıca neden reddedildiği hakkında bilgi alamadığımı belirttim.
Vali beyin kaşları çatıldı, telefonu aldı, kalemine evladım derhal emniyet müdürünü bağlayın, dedi. Kısa bir süre sonra vali beyin telefonu çaldı. Daha önce verdiğim evrakları incelemişti bir süre. Evet, “ha, hıı” dan sonra Emniyete verdiğim dilekçe ve Milli Eğitim’in izin yazısından bahsetti emniyet müdürüne. Konuşmasını fazla uzatmadan, müdür bey çabuk düzeltin bu rezilliği dedi ve telefonu kapattı.
Evladım sizde oyunlara böyle kelimeler yazmayın lütfen, dedi. Cevap vermeden şaşkın şaşkın baktığımı görünce, gülerek adamlar “özgür” her kelimeden nem kapıyorlar. Korkarım ki bu yeni yetme dinciler(Fethullahçıları kastetmişti) başımıza çok iş açacaklar. Mülkiye’ye dadandılar. Son yıllarda bunlar gibi çok mülki idareci çıktı. Gördüğümüz gibi ilk meyveleri de bunlar demişti.
Emniyet müdürünün beni beklediğini, zaman kaybetmeyin tembihiyle teşekkür ederek Vali beyin yanından ayrıldım.
Büyük bir iş başarma edasıyla Emniyet müdürünü katına hızlı adımlarla çıktım. Özel kalemine Vali beyin gönderdiğini, müdür beyin konu hakkında bilgisi olduğundan bahsettim. Tamam, efendim hemen haber veriyorum.
Az sonra elinde izin yazısıyla çıktı özel kalem. Kusura bakmayın müdür bey çok meşgul dedi ve izin kağıdını elime tutuşturdu.
İzin vermemelerinin sebebi, çocuk oyunun son repliği “Ağaçlar özgür, çocuklar özgür” diye bitiyordu. Vali bey “özgür” kelimesini yazmayın dediğinde anlamamıştım. İzin evrakını aldığımda kırmızı kalemle “Ağaçlar özgür, çocuklar özgür” kelimesinin altını kırmızı kalemle çizilmiş olduğunu görünce Vali beyin söylediğini anlamıştım. Mersin’de serbest olan “özgür” kelimesi Antalya’da serbest değildi. Vay anasına.
Ankara’ya izni aldığımı bildirdiğim günün akşamı Ankara’dan hareket eden Çan Tiyatrosu ekibi ile içlerinde Ahmet Mümtaz Taylan, Muhsin Çıtak, Nurkut İlhan, yönetmen Celal Murat Kızıldağ olduğu halde sabah Mersin’de buluştuk. Ekibi aldım sabah sabah tantuni yemeye götürdüm. İlk önce burun kıvırdılar ama sonra, ikişer ikişer yediler.
Mersinde başlayan on günlük turnemiz, Adana, Antalya, Muğla, Kuşadası, Bodrum ve Milas ile son buldu.
Not: Antalya Valisi Erol Çakır daha sonra, İzmir, Muğla ve İstanbul Valiliği yaptı. 2003 yılında İstanbul
Valiliği’ni Muammer Güler’e devretti.