Geçenlerde gazete okurken bir yazı ilişti gözüme;
Sevgiye, vefaya dair duygulu, hüzünlü bir yazıydı.
Yazıyı okuyup bitirdiğimde, oturduğum yere adeta mıhlanmıştım.
İnsana dair nice hikâyeler vardır uçsuz bucaksız. Çoğumuzun kulağına da çalınmıştır. Üstelik bire bir yaşadıklarımız ve tanık olduklarımızda bir yana.
İçinde yaşadığımız hayatın sert ve acımasız sıkıntılarından biraz uzaklaşarak, duygulu ve sevgiye ait kısa bir yaşam hikâyesi okumanın hepimize iyi geleceğini sanıyorum.
Zaman zaman dönüp baktığımızda; ardımızda neler neler bıraktığımızı görürüz. Oralarda bir yerlerde yaşadıklarımızdan bir umut, sevdiklerimizden bir iz, çıkarılacak dersler buluruz.
Dolayısıyla, sevdiklerimizi ihmal etmemek lazım! Ara sıra olsa dostlarımızı, sevdiklerimizi arayıp varlığımızı hissettirmemiz lazım. Unutmayalım ki "Sevdiğimiz kadar seviliriz.”
"Sevginin ve vefanın ne kadar önemli bir erdem olduğunu hatırlatmak ve hatırlamak hepimize iyi gelir, diye düşünüyorum".
Gazetede okuduğum yazı, insan yaşamına dair önemli bir kesitti;
***
Yaşlı bir adam, sabah erken evinden çıkmış.
Yolda ilerlerken;
Bir bisikletlinin çarpmasıyla yere yuvarlanmış ve hafif yaralanmış.
Sokaktan geçen yardım sever insanlar, yaşlı adamı hemen en yakın sağlık kurumuna ulaştırmışlar.
Görevliler;
Önce pansuman yapmışlar. Beklemesini ve röntgen çekeceklerini herhangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini söylemişler.
Fakat, Yaşlı adam bir süre sonra beklemekten usanmış ve mızmızlanmaya başlamış.
Görevlilere "acelesi olduğunu, gitmek istediğini ve röntgen istemediğini" söylemiş.
Hemşire ve Doktor adama acelesinin ne olduğunu sormuşlar. Sağlığı için bu işlemlerin yapılması gerektiğini anlatmışlar ama nafile.
Adam ısrarla bir an önce gitmek istediğini söylemiş.
"Eşim huzur evinde kalıyor. Her sabah onunla birlikte kahvaltı etmeye giderim. Yaşamım boyunca da hiç aksatmadım onun için gecikmek istemiyorum", diye cevaplamış.
"Eşinize haber iletir, gecikeceğinizi merak etmemesini söyleriz", dediklerinde;
Yaşlı adam üzgün bir ifade ile "Ne yazık ki der, karım Alzheimer hastası hiç bir şey anlamıyor, hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor".
Hemşire hayretle "Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor? Neden her gün onca yolu tepe tepe hasta eşinizle kahvaltı yapmak için koşturuyorsunuz?"
Adam, buruk bir sesle “Evladım ben onun kim olduğunu biliyorum" .