AKP Anayasa düzenlemesi ile bir taşla iki kuş vurmaya çalışmaktadır. Bir yandan adaletten sıyrılma mücadelesi verirken, bir yandan da yargıyı denetim altına alarak, 2002 yılında başlattığı “Ilımlı İslam” yolculuğuna son noktayı koymayı hedeflemektedir. Yargıyı kuşatma harekâtı bitmiştir artık. Şimdi sıra onu bütünüyle teslim almaya gelmiştir.
Anayasa değişikliği aynı zamanda bir rejim değişikliğidir. Siyasal İslam’ın yol haritası tamamlanmak üzeredir. Asıl amaç Kemalist Cumhuriyeti ortadan kaldırmaktır.
AKP geçmişte sabırla, dirençle, bir adım ileri, iki adım geri atarak, eteklerindeki taşları birer birer dökmüş, biraz da devrimci demokrat güçlerin dağınıklığından, sessizliğinden yararlanarak, Cumhuriyet kurumlarına yerleşmiştir.
Sırada Anayasa vardır bugün. Şimdi eteğindeki son taşları boşaltmak için uygun ortam yaratmaya çalışmaktadır. Anayasanın ve yüksek yargı organlarının yapısal değişimi de tamamlanınca kuvvetler ayrılığı son bulacaktır.
Yargı siyasallaşacak, siyasetin emrine girecektir. Böylece AKP, her işinde kendisine ayak bağı olan Yüksek Mahkemeden kurtulmuş olacak, ortam dikensiz gül bahçesine dönecektir.
Ondan sonra tut tutabilirsen AKP’yi, Ondan sonra partiler “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” da bucağı da olsa kapatılamayacak, cezalandırılamayacaktır. Çünkü buna Anayasa Mahkemesi değil, AKP karar verecektir. İktidar istediği kişiyi içeri atacak, istediği kişiyi gözaltına alacak, karşıtlarına kan kusturacaktır. “Gücü yeten gücü yetene” kuralı işleyecektir.
Bu bir orman kanunudur. Bu bir faşizmdir. Bu bir AKP Anayasası, AKP hukuku, “Şeriatçı Nizamı”dır. Kemalist Cumhuriyetin sonudur, bir rejim değişikliğidir. Çünkü bağımsız yargıyı, yargıçları yok sayan, sadaka ekonomisine ve ulema hukukuna dayanan bir sistemde ne demokrasi, ne insan hakları ne de düşünce özgürlüğü olur.
Devlet adaletle vardır. Mülkün temeli, yani devletin temeli adalettir. Adalet ise ancak bağımsız mahkemeler tarafından dağıtılır. Bağımsız yargının bulunduğu yerde demokrasi de vardır, insan hakları da vardır, düşünce özgürlüğü de vardır.
Çağdaş demokrasilerde kim olursa olsun, hangi makamda bulunursa bulunsun herkes yasalar önünde eşittir. Suç işleyen herkes çıkıp yasalar önünde hesap verir. Oysa AKP Anayasa değişikliği ile kendi anayasasını, kendi hukukunu kurarak, bir ömür boyu dokunulmazlık zırhına bürünmek peşindedir.
Vatanını, ulusunu, Mustafa Kemal Atatürk’ü seven herkes küçük hesapları ve çekişmeleri bir kenara bırakıp, derhal ve hiç zaman yitirmeden bu faşist oluşuma karşı çıkmalı, “dur” demelidir.
Şafaklar, siyasal İslamcıların karanlığına dönüşmeden, tüm devrimciler, tüm demokratlar, tüm yurtseverler direnerek, AKP faşizmine engel olmalıdırlar…