Genel anlamda “cumhuriyet”, monarşi ve oligarşi kavramlarının karşıtı bir yönetim biçimidir. “Halka ait” olan anlamına gelmektedir.
Devlet başkanının; seçkin ve baskıcı bir kişi ya da aile bireyi ile değil de seçimle işbaşına gelmesi anlamında olan cumhuriyet yönetiminde; devlet başkanı sınırlı sayıda seçkin seçmenlerce belirleniyorsa; “oligarşi” bir cumhuriyet denilmektedir. Tek kişinin yönetimine de “monarşi” denilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti; Türkiye Cumhuriyeti’ne “yurttaş” bağı ile bağlı her sevideki yurttaşın, seçme ve seçilme hakkına sahip olduğu demokrasi esaslını benimseyen cumhuriyettir.
**
Cumhuriyetimiz; Mondros Müterakkisinden (30 Ekim 1918) sonra paylaşılan ülkemizi işgalden kurtarmak için başlatılan, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın oldukça güç koşullarda verilen mücadeleyle kazanılmasından sonra kurulmuştur. Kemalist Devrimin ilkelerinden olan cumhuriyetimizin; hak ve yetkilerini bilen yurttaşların ulusal egemenliğe, ulusal iradeye ve tarikat-cemaat yönlendirmesiyle değil, ulusal ve çağdaş eğitim izlenceleriyle eğitilerek aklını kullanma yeteneği edinmiş kişilerin özgürce seçimlerde oy kullanmaları esasına dayalı olması temel esaslardandır.
Kemal Atatürk, Büyük Söylev’inde (Nutuk’ta); "Cumhuriyet devleti idaresinden bahsetmeksizin, ulusal egemenlik esası doğrultusunda her an Cumhuriyete doğru yürüyen şekilde toplanmaya çalışıyorduk", açıklamasından bulunmuştur.
Kurtuluş Savaşı kazanılmadan cumhuriyetten söz etmek; Kemal Atatürk ile birlikte kurtuluş mücadelesi veren yakın arkadaşlarının bile, rahatsız edeceği bir gerçektir.
Kemalist Cumhuriyet’in Kimi Özelikleri
Cumhuriyetimiz;
*İşgal güçlerine ve işgal güçleri ile işbirliği yapan saltanat yönetimine karışı; onca yokluk, kıtlık, çaresizlik ve iç ve dış engellemelere karşı sürdürülen Kurtuluş Savaşı kazanılarak kurulmuştur.
*Yönetim şeklini, sosyal, siyasi ve toplumun düşünce yapısında değişiklik yapan gerçek anlamda “devrim” olan Kemalist Devrim içinde, ayrı bir devrimdir.
*Ulusal varlık ve bütünlüğü korumaya yönelik ilkeler içermektedir.
Bu ilkeler;
*İçe ve dışa yönelik barış içeriklidir.
*Ulusal bütünlük ve birliktelik içeriklidir.
*Ulusal güce ve ulusal kaynaklar dayalıdır.
*Ulusal olduğu kadar, inanç hoşgörüne dayalı laik içeriklidir.
*Doğruluk, dürüstlük, bilgi sahibi ve güvenilir olma anlamında erdemli yurttaş yetiştirmeye yöneliktir.
*Bireylerin, özgür düşünceye sahip, yurduna yurtta olma bilincinde ve yetiştirilmesi hedeflidir.
*Yönetilenler, halkın özgür iradesiyle kullanacakları oylarla yönetime gelmesini hedeflemiştir.
*Kamu kaynakların, halkın çıkarlarını korumyı öncelemektedir.
*Tek kişi yönetimine kesinlikle karşıdır.
*Yurttaş olma hakkını taşıyan herkesin, eşitliğini savunur.
Türkiye Cumhuriyetinin Temeli; Kültürdür.
Kültür (Ekin); Bir toplumun ortak amaçta birlikteliğinin sağlanmasında, düşünce birliği oluşturan, geçmişten geleceğe taşınan etkenlerin tümüdür.
Aile, yurt sorunları ve çözümleri yönünde bilgili olmak için, okumak, araştırmak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak alışkanlığı ve sorumluğunu da kültür içeriğindedir.
Yadsınılamaz Kazanılar
Atatürk’ün yönetimindeki Kemalist Türkiye’nin insanlarımıza ve dünyadaki mazlum uluslara neler kazandırdığını doğru değerlendirmek için, Cumhuriyetimizin kurulduğu koşulların kimi sayısal verilerini bilmek gerekir.
*Savaşlar ve hastalıklar nedeniyle, 1914 yılında 16,3 milyon olan nüfus 1927 yılındaki sayımlara göre; 13,6 milyona düşmüştür.
*1924’te ülke genelinde 1000 kadar doktor, 10 binden daha az hastane yatağı mevcuttur.
*1927 nüfus sayımına göre ülke genelinde okur-yazar oranı % 11 dir.
*Cumhuriyet kurulduğunda, ülkemizde ilk, orta ve yükseköğrenim yapan toplam 5000 okul, 12400 öğretmen ve 359 bin öğrenci mevcuttur.
*Birçok ilçede ve hatta ilkokul olmayan il bile vardır.
*Cumhuriyet öncesinde çoğu İstanbul ve Batı Anadolu’da gıda ve tekstil ağırlıklı olmak üzere toplam 282 kuruluş vardır. Devletin sahip olduğu 22 adet kuruluşta sadece 14 bin kişi çalışmaktadır.
*Cumhuriyet kurulduğunda Tüketim malları (bez, porselen, cam, şeker, çatal-bıçak vb.) gibi sermaye mallarının tümü dış alımla karşılanmaktaydı.
*Osmanlı’nın dünya kapitalist sistemiyle daha hızlı bütünleşsin diye yapılan demiryolu uzunluğu 1920’lerin başında, ancak 4100 km. kadardı.
*1923 yılında motorlu trafiğe açık karayolu uzunluğu sadece 14 bin km dir.
*1923’te ulusal ekonomi yabancı sermayenin kontrolü altındadır. Yabancı işletmelerin özvarlıklarının değeri 63 milyon sterlin kadar (bunun % 45’i Alman, % 26’sı Fransız, % 17’si İngiliz, % 4’ü Belçikalı ve % 2’si Amerikalı kapitalistlere ait) idi.
*En çok yabancı sermayenin dağılımı; % 62 ile demiryolları ve % 16 ile bankacılıktır.
Ülkemiz; NATO güdümünden uzak olarak Doğu’da “Sadabat Paktı”, Batı’da “Balkan Paktı” ülkemiz barış ve işbirliği düzeyinde güvenceye alınmış,
Kemal Atatürk’ün döneminde ve o’nun da vurguladığı üzere; “Cumhuriyet, Türk milletinin refah ve yükselmesi yolunda yüzyılların görmediği başarılara “ erişmişti.
Bu başarı sündürülmeliydi, sürdürülmelidir.
On beş yıl gibi, devlet yaşamında çok kısa bir süre içinde yeryüzünün saygın ülkelerinden biri konumuna yükseltmiş olan ülkemizde Kemal Atatürk’ün Hakk’a yürümesinden sonra aynı başarı sürdürülememiş ise (yetişmiş nitelikli elemanların ve kaynakların daha da çok olmalarına karşın); Kemal Atatürk’ü anlamak istemeyenlerin, Kemalist Cumhuriyet yönetiminin “erdem” olduğu bilincinde olmayanların söz sahibi olduklarında aramak gerekir.
Cumhuriyetin Dayandığı İlke Erdem dir.
Evrensel önder ve bilge kişi olma özeliklerini taşıyan, Cumhuriyetimizin kurucusu, Kemal Atatürk’e göre;
“Cumhuriyet, yüksek ahlâklı değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet erdemdir...”
Ahlak; hiçbir suçu olmadan dünyaya gelen insan yavrusunun; ailesinin, çevresinin ve edindiği bilgi ve deneyimlerle kişiliği, duygu ve davranışlarım gelişir. İnsanın kişiliğinin yurduna yurttaş olama bilinci, ülke için yararlı hizmetler üretme sorumluluğu; eğitim sürecinde edinilir.
Erdemli olmak; güvenilir olmak, kendini bilmek, yanlışın peşinden gitmeyen, akla uygun davranan, olumsuz düşünceyi olumluya çevirecek nitelik taşıyan, kişisel çıkarı değil, ülke ve toplumsal çıkarı gözetleyen, ülke ve insanlık için doğru olanı savunmak demektir.
Cumhuriyetimizin geleceğinin güvencesi;
*Her seviyedeki eğitim ortamlarında, gelecek nesillere, Cumhuriyet yönetimimize ne gibi güçlükler aşılarak erişildiğini öğretmek esas olmak üzere;
*Çağdaş bilime önem vererek, çağdaş dünyaya erişmek ve onları da geçmek için erdemli bireyler yetiştirilmesine, nitelikli bireylerin niteliklerini uygun yerlerde değerlendirilerek değerlere değer kazandırılmasına bağlıdır.
Cumhuriyet’imizin sonsuza dek yaşaması; yüksek insani değerlere sahip olan her yurttaşın görevidir.
Herkesten önce; “Demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve devrimlerine (inkılaplarına) bağlı kalacağıma… “ , “Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek … “ içerikli yeminler ederek göreve başlayanların; yüksek insanı değerlere sahip olmaları gerekir.