Hüsnü MERDANOĞLU-Araştırmacı Yazar
Köşe Yazarı
Hüsnü MERDANOĞLU-Araştırmacı Yazar
 

Kemal Atatürk Ermenilerle de Dostluk İlişkisi Kurmuştu

Osmanlı İmparatorluğu kurulduğunda Ermeniler, Anadolu’da bulunuyorlardı. Çaldıran Savaşı’ndan (23 Ağustos 1514) sonra Devletin kurucu unsuru olan Türkmenler; iftira, yok etme ve her türlü ötekileştirme siyaseti sürecinde canlarını kurtarmak için, ülkenin yaşanılması güç bölgelere sığınmışlarken, Sadık Milet (Milet’i Sadıka) olarak nitelendirilen Ermeniler, Saray ve devletin her kademesinde yer bulup, korunmuşlardır. Ermeniler, Avrupalı emperyalist devletlerinin, Osmanlı Devleti’ni paylaşmak için yıllardan beri planladıkları “Şark Sorunu”nu çözmek için bekledikleri fırsatı; Osmanlı Devleti’nin çökme sürecine girmesiyle yakalamışlar, Ermenler de bu durumdan yaralanma gayreti gütmüşlerdir. Bu durum, Ermeni tarihçisi Vartanyan tarafından şöyle ifade edilmiştir:             “Türk idaresi bozuktu. Açıkgöz ve tahsilli Ermeniler milletlerinin yükselmesine katılmak istediler. Kafkasya’daki Kateogikos, Nerses ve diğer din adamları hanlılara karşı çarpışırlarken Ermeniler, hasta adam olarak adlandırılan Türkiye’nin mirasından faydalanmak istediler. Gözleri önünde asırlık komşuları Rumlar, Türk boyunduruğundan kurtulmaya çalışıyorlardı. Ermeniler de işe başladılar. Ermenileri bağımsızlık hayaline sürükleyenlerin başında Ermeni Patriği ve din adamlarıyla, Avrupa’da eğitim görmüş Ermeni gençleri gelmektedir. Bu insanlar kapıldıkları hayali gerçekleştirmek için her türlü yola başvurmuşlardır. Hem kendi milletlerine zararları dokunmuş hem de birçok Müslümanın kanı boş yere akmıştır.” Erzurum’daki 2. Rus Kale Topçu Alay Komutanı Yarbay Twerdo Khebof’un kendi el yazısıyla günümüze aktardığı şu gerçek Ermenilerin, Türk-Müslüman katliamı hakkında yeterince bilgi vermektedir: “…Büyük çukurlar açılmış ve zavallı Türkler, bu çukurların başına götürülerek, hayvanlar gibi boğazlamışlar ve çukurlara doldurulmuşlardır. Çukura atılan cesetleri sayan bir erin ‘yetmiş kişi oldu, on kişi aha alır, kes’ deyince on kişi daha kesip çukura atanlar ve üzerini toprakla örterlermiş.” [1] Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde Kuvayi Milliyeci’lerin, Ankara’da 23 Nisan 1920’de TBMM’ni açtığı gün, İtalya'nın Akdeniz kıyısındaki tatil şehri olan San Remo'da yapılan önemli toplantıya katılan Ermeniler, izleyen süreçte, Kasım 1918'den, Ağustos 1920'ye kadar Sevr’de yeni çıkarlar elde etmek için çalışmışlar, İngiliz Başbakanı, Dış İşleri Bakanı, Fransa Başbakanı, Dışişleri Bakanı, İtalya Başbakanı ve Dışişleri Bakanından kendileri için Büyük Ermenistan’ın kurulmasını ve Erzurum’un da başkentleri olmasını istemişlerdir. Bu istek; Ermenistan'ın batı sınırının saptanması konusu Başkan Wilson'a bırakılarak benimsenmiş, Ermeniler, Sevres Antlaşmasının coşkusu ile ve Başkan Wilson’u etkilemek için Eylül ayında Oltu’ya yönelik savaş başlatmışlardır. Türk ulusunun tutsak edildiği sanılan Sevr Antlaşması imzalanınca, işgal ettikleri ya da güçlü oldukları yerlerde Ermeniler; insan olanlar için utanç verici (fezahat) uygulamaları yapmışlardır. Bu durumu yaşayan tanıklardan biri (Damar Arıkoğlu), yaşadıklarını günümüze şu satırlarla taşımıştır.  “… babacığımın sakalını benim de bıyığımı kibritle yaktılar, … Babamı çırılçıplak ederek, bir çukura götürdüler. Aşıkyan fabrikasında çalışan İstepan adında bir Ermeni, belinden çıkardığı altmış santim uzunluğundaki bir kamayı babamın sağ böğrünün karaciğer bölgesine sapladı, kelime-i şahadet getiren babama kızan katil, peygamberimize küfrederek ikinci darbeyi de aynı bıçakla boynunun sağ yanına indirdi. ..” Ermenilerin nice vahşi uygularlar yapmalarına karşın, Anadolu’daki Ermenilerin yaşamlarını güvenceye alma önlemlerini alan Kemal Atatürk’ün, devlet adamına yaraşır öngörüsü ve diplomatik ilişkilerini sürdürmesi sonucunda; Sevr Antlaşmasını ilk olarak ret edenler, Ermeni Devleti olmuştur. TBMM Hükümeti’ni temsil eden Kâzım Karabekir Paşa ile Ermenistan Cumhuriyeti’ni temsil eden eski Başbakan Hatisyan arasında yapılan görüşmeler sonrasında gerçekleşen ve 2-3 Aralık 1920’de Gümrü’de, “Gümrü Barış Antlaşması” imzalanmıştır. Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Millet Meclisi Hükümeti ile Ermenistan Cumhuriyeti arasında, TBMM'nin uluslararası alanda imzaladığı bu ilk Anlaşma hükümlerine göre; Sevr Antlaşması Ermeniler tarafından “hükümsüz” sayılmıştı. ** Ermenistan’ın Erivan ilinde Talat Paşa’nın başını ayaklar altında sembolize eden heykeli başka, yine Erivan’da düşmanlığı anımsatan ve güncel tutmaya yönelik “Nemesis Anıtı” dikilmiştir. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. Yılına erişilmesine katkı olarak, Disney Plus tarafından hazırlıkları süren “Atatürk” adındaki dizinin, ABD’deki Ermeni lobisi; Amerika Ermeni Ulusal Komitesi (ANCA) nin engellemeye çalıştığı kamuoyuna yansımıştır. Düşmanca yaklaşım yanlılarına Kemal Atatürk’ün, üzerinden yıllar geçmesine karşın önemini koruyan şu sözlerini anımsamak gerekir. “ …Merkezi Erivan olan Ermeni Cumhuriyeti’ne karşı dostça olmayan hiçbir niyetimiz yoktur...” (24.09.1919) “ …halklar arası bir denge ve uyum yaratmayı esas amaçlarımızdan sayıyoruz”.(11.10.1919). Canlılar içinde kendi hemcinsini yok etmeye yönelik alet icat edip kullanan, tek yaratık olan insanlar arasında dostlukların pekiştirilmesi; “Yurtta ve dünyada barışı” sağlamakla mümkündür. Bunun için tarihin küllenen çöplüğünü karıştırarak yerine, kendini “insan” sananların barış ve dostluk gayreti içinde olmalıdırlar. [1] Aktaran; Hulki Cevizoğlu,1919’un Şifresi (Gizli ABD işgalinin Belge ve Fotoğrafları), Ceviz Kabuğu yayınları, Ankara, 2007, s., 144.      
Ekleme Tarihi: 03 Temmuz 2023 - Pazartesi

Kemal Atatürk Ermenilerle de Dostluk İlişkisi Kurmuştu

Osmanlı İmparatorluğu kurulduğunda Ermeniler, Anadolu’da bulunuyorlardı.

Çaldıran Savaşı’ndan (23 Ağustos 1514) sonra Devletin kurucu unsuru olan Türkmenler; iftira, yok etme ve her türlü ötekileştirme siyaseti sürecinde canlarını kurtarmak için, ülkenin yaşanılması güç bölgelere sığınmışlarken, Sadık Milet (Milet’i Sadıka) olarak nitelendirilen Ermeniler, Saray ve devletin her kademesinde yer bulup, korunmuşlardır.

Ermeniler, Avrupalı emperyalist devletlerinin, Osmanlı Devleti’ni paylaşmak için yıllardan beri planladıkları “Şark Sorunu”nu çözmek için bekledikleri fırsatı; Osmanlı Devleti’nin çökme sürecine girmesiyle yakalamışlar, Ermenler de bu durumdan yaralanma gayreti gütmüşlerdir.

Bu durum, Ermeni tarihçisi Vartanyan tarafından şöyle ifade edilmiştir:

            “Türk idaresi bozuktu. Açıkgöz ve tahsilli Ermeniler milletlerinin yükselmesine katılmak istediler. Kafkasya’daki Kateogikos, Nerses ve diğer din adamları hanlılara karşı çarpışırlarken Ermeniler, hasta adam olarak adlandırılan Türkiye’nin mirasından faydalanmak istediler. Gözleri önünde asırlık komşuları Rumlar, Türk boyunduruğundan kurtulmaya çalışıyorlardı. Ermeniler de işe başladılar. Ermenileri bağımsızlık hayaline sürükleyenlerin başında Ermeni Patriği ve din adamlarıyla, Avrupa’da eğitim görmüş Ermeni gençleri gelmektedir. Bu insanlar kapıldıkları hayali gerçekleştirmek için her türlü yola başvurmuşlardır. Hem kendi milletlerine zararları dokunmuş hem de birçok Müslümanın kanı boş yere akmıştır.”

Erzurum’daki 2. Rus Kale Topçu Alay Komutanı Yarbay Twerdo Khebof’un kendi el yazısıyla günümüze aktardığı şu gerçek Ermenilerin, Türk-Müslüman katliamı hakkında yeterince bilgi vermektedir:

…Büyük çukurlar açılmış ve zavallı Türkler, bu çukurların başına götürülerek, hayvanlar gibi boğazlamışlar ve çukurlara doldurulmuşlardır. Çukura atılan cesetleri sayan bir erin ‘yetmiş kişi oldu, on kişi aha alır, kes’ deyince on kişi daha kesip çukura atanlar ve üzerini toprakla örterlermiş.” [1]

Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde Kuvayi Milliyeci’lerin, Ankara’da 23 Nisan 1920’de TBMM’ni açtığı gün, İtalya'nın Akdeniz kıyısındaki tatil şehri olan San Remo'da yapılan önemli toplantıya katılan Ermeniler, izleyen süreçte, Kasım 1918'den, Ağustos 1920'ye kadar Sevr’de yeni çıkarlar elde etmek için çalışmışlar, İngiliz Başbakanı, Dış İşleri Bakanı, Fransa Başbakanı, Dışişleri Bakanı, İtalya Başbakanı ve Dışişleri Bakanından kendileri için Büyük Ermenistan’ın kurulmasını ve Erzurum’un da başkentleri olmasını istemişlerdir.

Bu istek; Ermenistan'ın batı sınırının saptanması konusu Başkan Wilson'a bırakılarak benimsenmiş,

Ermeniler, Sevres Antlaşmasının coşkusu ile ve Başkan Wilson’u etkilemek için Eylül ayında Oltu’ya yönelik savaş başlatmışlardır.

Türk ulusunun tutsak edildiği sanılan Sevr Antlaşması imzalanınca, işgal ettikleri ya da güçlü oldukları yerlerde Ermeniler; insan olanlar için utanç verici (fezahat) uygulamaları yapmışlardır. Bu durumu yaşayan tanıklardan biri (Damar Arıkoğlu), yaşadıklarını günümüze şu satırlarla taşımıştır.

 “… babacığımın sakalını benim de bıyığımı kibritle yaktılar, … Babamı çırılçıplak ederek, bir çukura götürdüler. Aşıkyan fabrikasında çalışan İstepan adında bir Ermeni, belinden çıkardığı altmış santim uzunluğundaki bir kamayı babamın sağ böğrünün karaciğer bölgesine sapladı, kelime-i şahadet getiren babama kızan katil, peygamberimize küfrederek ikinci darbeyi de aynı bıçakla boynunun sağ yanına indirdi. ..”

Ermenilerin nice vahşi uygularlar yapmalarına karşın, Anadolu’daki Ermenilerin yaşamlarını güvenceye alma önlemlerini alan Kemal Atatürk’ün, devlet adamına yaraşır öngörüsü ve diplomatik ilişkilerini sürdürmesi sonucunda; Sevr Antlaşmasını ilk olarak ret edenler, Ermeni Devleti olmuştur.

TBMM Hükümeti’ni temsil eden Kâzım Karabekir Paşa ile Ermenistan Cumhuriyeti’ni temsil eden eski Başbakan Hatisyan arasında yapılan görüşmeler sonrasında gerçekleşen ve 2-3 Aralık 1920’de Gümrü’de, “Gümrü Barış Antlaşması” imzalanmıştır.

Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Millet Meclisi Hükümeti ile Ermenistan Cumhuriyeti arasında, TBMM'nin uluslararası alanda imzaladığı bu ilk Anlaşma hükümlerine göre; Sevr Antlaşması Ermeniler tarafından “hükümsüz” sayılmıştı.

**

Ermenistan’ın Erivan ilinde Talat Paşa’nın başını ayaklar altında sembolize eden heykeli başka, yine Erivan’da düşmanlığı anımsatan ve güncel tutmaya yönelik “Nemesis Anıtı” dikilmiştir.

Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. Yılına erişilmesine katkı olarak, Disney Plus tarafından hazırlıkları süren “Atatürk” adındaki dizinin, ABD’deki Ermeni lobisi; Amerika Ermeni Ulusal Komitesi (ANCA) nin engellemeye çalıştığı kamuoyuna yansımıştır.

Düşmanca yaklaşım yanlılarına Kemal Atatürk’ün, üzerinden yıllar geçmesine karşın önemini koruyan şu sözlerini anımsamak gerekir.

“ …Merkezi Erivan olan Ermeni Cumhuriyeti’ne karşı dostça olmayan hiçbir niyetimiz yoktur...” (24.09.1919)

“ …halklar arası bir denge ve uyum yaratmayı esas amaçlarımızdan sayıyoruz”.(11.10.1919).

Canlılar içinde kendi hemcinsini yok etmeye yönelik alet icat edip kullanan, tek yaratık olan insanlar arasında dostlukların pekiştirilmesi; “Yurtta ve dünyada barışı” sağlamakla mümkündür. Bunun için tarihin küllenen çöplüğünü karıştırarak yerine, kendini “insan” sananların barış ve dostluk gayreti içinde olmalıdırlar.

[1] Aktaran; Hulki Cevizoğlu,1919’un Şifresi (Gizli ABD işgalinin Belge ve Fotoğrafları), Ceviz Kabuğu yayınları, Ankara, 2007, s., 144.

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.