III. Napolyon Londra’da sürgün bulunduğu sıralarda tanınmış İngiliz yazarı Leydi Blasington en iyi, en samimi arkadaşlarından biriymiş..
Bir zaman sonra III. Napolyon tekrar Fransa tahtına geçmiş. Saray’da verdiği büyük davetlerden birinde sürgün yıllarının arkadaşı Leydi Blasington da bulunuyormuş..
Kral kendisini hiç görmezden gelmiş. Bir ara salonun dar bir geçit yerinde pek yüz yüze gelerek yazarı selâmlamak mecburiyetinde kalan kral:
A!.. «Leydi Blasington Paris’te mi bulunuyorsunuz? Çok kalabilecek misiniz? diye sorunca, hazır cevap yazar:
Yakında gidiyorum kral hazretleri. Ya siz Londra’ya bir daha gelmeyeceğinizden emin misiniz? Demiş.
Muayyen bir seviyeye gelen insanın, eski arkadaşlarına azametli bir tavır takınması ruhi sefaletini ortaya koyan en kuvvetli bir delildir. Bu hal maalesef cemiyet hayatında sık rastladığımız hadiselerdendir.
Halbuki insanların yarınlarının nasıl olacağını söyleyebilecek hiç bir kuvvet yoktur. Zenginlik, servet, yüksek bir yaşayış tarzı insanın şahsiyetine bir şey ilave etmez. Ne kadar yükselirse, ne kadar üstün mevkide olursa olsun, eski tanıdıklarına ayni şefkat ve muhabbeti gösterebilmek, insan olabilmek için şarttır. Eski dostlarıma karşı azametli ve kibirli olan insan yeni mevkiini hazmedememiş ve kendine itimadı olmayan insandır. Karşısında daima kendisinde var saydığı meziyetlerin bahis edilmesini ister.
Eflatun'a sormuşlar :
Doğru olduğu halde söylenmesi ve dinlenmesi caiz olmayan söz var mıdır?
O da:
-Evet... İnsanın kendini övmesi ve kendisini övenleri dinlemesidir, demiş.
Başkalarından aşırı bir itibar görmek istemeyen, dalkavuklardan nefret eden hakikat adamları, imparator olsalar bile eski dostlarıyla olan samimiyetlerine ve eski dostlarına verecekleri kıymete hiç bir leke getirmek istemezler. Cemiyete faydalı insanlar her mevkiyi hazmedebilen insandır.