Hüsnü MERDANOĞLU-Araştırmacı Yazar
Köşe Yazarı
Hüsnü MERDANOĞLU-Araştırmacı Yazar
 

KUVAYİ MİLİLYE HAKKINDA

1877-1878 Osmanlı Rus ve Balkan Savaşı sırasında sivil halkın direniş ve örgütlenmesi olarak beliren, Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın ulusal örgütü olan Kuvayi Milliye; Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918) ile birlikte İtilaf Devletlerinin ülkeyi işgale başlamaları üzerine, Anadolu halkının işgalcilere ve işgalden kendi çıkarları için yararlanama gayreti güden Ermeniler ve Rumlara karşı; ülkesini, canını, namusunu, korumak amacıyla silahlı direnişler ve bu direnişlere destek veren tüm ulusal güçleri ifade etektedir.  Kuvayi Milliye, sadece sivil oluşum değildir. Özelikle emekli askerlerin oluşturduğu silahlı savunma birlikleri olduklarından askeri kadrolarla ile içi içe bir oluşumdur. Kuvayi Milliye’nin sivil temelini; tüm yurtta kurulan Müdafaai Hukuk ve Reddi İlhak örgütleri oluşturmuştur. Bu bağlamda Kuvayi Milliye Türkçe Sözlükte; “Kurtuluş Savaşının kazanılmasını sağlayan sivil ve askeri güçlerin ortak adı; Ulusal Güçler.” olarak tanımlanmıştır.   KUVAYİ MİLLİYE HEM ÖRGÜT HEM DE HALK HARAKETLİDİR. Kuvayi Milliye; düzenli Ordu birliklerinin dağılması karşısında, Ordu birliklerinin geride kalan dinamik güçler ile yurduna sahip çıkma sorumluğunda olan halkın, yurt savunmasını gerçekleştirmek için halk desteğiyle gerilla savaşı veren silahlı gruplar olduğu için; bu kuruluş bir halk hareketidir. Kuvayi Milliye’nin; asker, sivil, geç, yaşlı, kadın, erkek, olmak üzere çeşitli görünümünde olan bu milis gücü, şunlardan oluşmuştur: *Görevde odan üst düzey konumumdaki subaylar, *Her kademede emekli askerler. *Heyeti Milliye’nin kuruluşludan sonra silahaltına alınanlar, *Yöresel savunmayı yapan efe ve zeybekler, *Kurtuluşa gönül veren her yaşta kadın-erkekler, *Asker kaçakları, *Henüz mahkûmiyetleri tamamlanmamış mahkûm ve zanlılar, KEMAL ATATÜRK’ÜN KUVAYİ MİLLİYE DEĞERLENDİRMESİ Kemal Atatürk, 1 Mayıs 1920 tarihli gizli oturum konuşmasında; *Hükümeti merkeziye düşmanların şiddetli çemberi içinde idi. *Vatanı savunulması ve korunması olan asıl görev, doğrudan doğruya milletin kendisine yöneltilmiş bulunuyordu. *Millet orduya; kendi içinden teslim etmiş evladını, düşman saldırısına uğrayan bölgelerin korunmasına, düşman saldırısına uğrayan kardeşlerinin hayatının korunmasına memur etmeğe mecbur olmuştu. *İşte buna Kuvayi Milliye diyoruz ve bütün evren böyle diyor. Asıl milletin birliğini vücuda getiren ve İstanbul’un içinde bulunduğu koşullara rağmen, bu birliği içe ve dışa göstermeye yönelik amaç için yapılan örgüt ise yalnız kuvayi milliye bireylerinden ibaret değildi. Bilâkis bütün memlekette ve memleketin en ücra köşelerinde bile vücuda gelmiş doğrudan doğruya yasal ve çağdaş bir örgüt ki ona; “Müdafaai Hukuk” teşkilâtı diyoruz.” Açıklamasında bulunmuş, ayrıca; Müdafaai Hukuk ve Kuvayi Milliye konularını ile ilgili olarak da; *Onlarda silah kuruluşlar olduğunu, *Daha çok siyasi bir dernek özelliğini taşıdığını, *İllerde ve bağımsız livalarda örgütlendiklerini, *Heyeti Merkezler (Merkez kurulularınca) ve heyeti idareler (idare kurulları) tarafından yönetildiklerini, *Bu yönüyle Müdafaai Hukuk kuruluşlarının, silahlı kuvvetleri de içine alın bur kurulu olduğunu,  *Milletin dayanışma ve birliğini sağlayan kuruluşun adının “Kuvayi Milliye” olduğunu, *Kuvayi Miliye’yi iaşe edenin (bakıp besleyenin, donatanın), dorudan doğruya milletin kendisi olduğunu, Dile getirmiştir. Bu bağlamda Müdafaai Hukuk; dar anlamıyla, kurulan yerel derneklerin tamamı, geniş anlamıyla ise, Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğini yaptığı kurtuluş çabalarının tümüdür. Kemal Atatürk; 29 Aralık 1920 tarihli gizli oturumda yaptığı konuşmasında; “Garp cephesinde işte kuvayı milliye diyoruz, hâlbuki hepimiz kuvayi milliyeyiz. Malûmu âliniz ordu kuvayi milliyedir.” sözleriyle; Kuvayi Milliye’nin içeriğini genelleştirmiştir. İlk ulusal kongre olan Erzurum Kongresi’nde (23.7-07.8 1919) alınan karalardan biri; “KUVAYİ MİLLİYE’NİN ÂMİL, İDAREYİ MİLLİYENİN HÂKİM” kılınması olmuştur: Yani; ulusal güçlerin etkin, ulusal iradenin yetkin olması amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda, Erzurum Kongresi’nde delegeler tarafından yetkilendirilen HEYETİ TEMSİLİYE, Sivas Kongresi’nde, yürürlükteki mevzuata uygun olarak Valiliğe yapılan başvuruyla; “Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk” adını almış İSTANBUL HÜKÜMETİ’NİN KUVAYİ MİLLİYE YAKLAŞIMI Teslimiyetçi İstanbul Hükümeti Kuvayi Milliye’ye; “devlet düzenini bozan, barış çabalarını baltalayan ve işgallere sebep olan bir salgın” olarak değerlendirmiştir. İstanbul Hükümeti’nin Adalet Bakanı Ali Rüştü Efendi; 12 Temmuz 1920’de Peyamı Sabah’ta; “Hükümet Yunan ordusunun ileri hareketini protesto etmek niyetinde değildir. Çünkü Yunan ordusu, bizim programımıza da uygun olarak  Mustafa Kemal’e ceza verme işini yapıyor...” içerikli açıklamasıyla; kurtuluştan yana değil, işgal güçlerini desteklediğini ortaya koymuştur. Kuvayi Milliye, Mütarekeden sonra Anadolu’nun işgaline karşı oluşan ve Kurtuluş Savaşımızın düzenli ordunun kurulmasına kadar olan döneminde milis güçleri olarak varlığını sürdürmekle birlikte, düzenli ordunun kurulması sonrasında varlığına son verilmiş, Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmıştır.             Cumhuriyetimizin kurulmasıyla ülkemiz; demokratik, çağdaş içerikli devrimleriyle; ulus bilincine dayalı ulusa-üniter devlet, laik yönetim anlayışıyla 15 yıl gibi ülke yaşamında oldukça kısa olan bir serede yeryüzünün en saygın devletlerinden biri konumuna yükselmiştir.             Şiddete dayalı, cihat amaçlı HAMAS örgütünü, ulusal güçleri etkin, halkı yetkin olmayı amaçlayan Kuvayi Milliye ile örtüştürmek mümkün olamayacağı gibi, cumhuriyetimizi demokratik yol ve yöntemlerle kurulduğun da görmezden gelmek mümkün değildir.   
Ekleme Tarihi: 13 Haziran 2024 - Perşembe

KUVAYİ MİLİLYE HAKKINDA

1877-1878 Osmanlı Rus ve Balkan Savaşı sırasında sivil halkın direniş ve örgütlenmesi olarak beliren, Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın ulusal örgütü olan Kuvayi Milliye;

Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918) ile birlikte İtilaf Devletlerinin ülkeyi işgale başlamaları üzerine, Anadolu halkının işgalcilere ve işgalden kendi çıkarları için yararlanama gayreti güden Ermeniler ve Rumlara karşı; ülkesini, canını, namusunu, korumak amacıyla silahlı direnişler ve bu direnişlere destek veren tüm ulusal güçleri ifade etektedir.

 Kuvayi Milliye, sadece sivil oluşum değildir. Özelikle emekli askerlerin oluşturduğu silahlı savunma birlikleri olduklarından askeri kadrolarla ile içi içe bir oluşumdur. Kuvayi Milliye’nin sivil temelini; tüm yurtta kurulan Müdafaai Hukuk ve Reddi İlhak örgütleri oluşturmuştur.

Bu bağlamda Kuvayi Milliye Türkçe Sözlükte; “Kurtuluş Savaşının kazanılmasını sağlayan sivil ve askeri güçlerin ortak adı; Ulusal Güçler.” olarak tanımlanmıştır.

 

KUVAYİ MİLLİYE HEM ÖRGÜT HEM DE HALK HARAKETLİDİR.

Kuvayi Milliye; düzenli Ordu birliklerinin dağılması karşısında, Ordu birliklerinin geride kalan dinamik güçler ile yurduna sahip çıkma sorumluğunda olan halkın, yurt savunmasını gerçekleştirmek için halk desteğiyle gerilla savaşı veren silahlı gruplar olduğu için; bu kuruluş bir halk hareketidir.

Kuvayi Milliye’nin; asker, sivil, geç, yaşlı, kadın, erkek, olmak üzere çeşitli görünümünde olan bu milis gücü, şunlardan oluşmuştur:

*Görevde odan üst düzey konumumdaki subaylar,

*Her kademede emekli askerler.

*Heyeti Milliye’nin kuruluşludan sonra silahaltına alınanlar,

*Yöresel savunmayı yapan efe ve zeybekler,

*Kurtuluşa gönül veren her yaşta kadın-erkekler,

*Asker kaçakları,

*Henüz mahkûmiyetleri tamamlanmamış mahkûm ve zanlılar,

KEMAL ATATÜRK’ÜN KUVAYİ MİLLİYE DEĞERLENDİRMESİ

Kemal Atatürk, 1 Mayıs 1920 tarihli gizli oturum konuşmasında;

*Hükümeti merkeziye düşmanların şiddetli çemberi içinde idi.

*Vatanı savunulması ve korunması olan asıl görev, doğrudan doğruya milletin kendisine yöneltilmiş bulunuyordu.

*Millet orduya; kendi içinden teslim etmiş evladını, düşman saldırısına uğrayan bölgelerin korunmasına, düşman saldırısına uğrayan kardeşlerinin hayatının korunmasına memur etmeğe mecbur olmuştu.

*İşte buna Kuvayi Milliye diyoruz ve bütün evren böyle diyor.

Asıl milletin birliğini vücuda getiren ve İstanbul’un içinde bulunduğu koşullara rağmen, bu birliği içe ve dışa göstermeye yönelik amaç için yapılan örgüt ise yalnız kuvayi milliye bireylerinden ibaret değildi.

Bilâkis bütün memlekette ve memleketin en ücra köşelerinde bile vücuda gelmiş doğrudan doğruya yasal ve çağdaş bir örgüt ki ona; “Müdafaai Hukuk” teşkilâtı diyoruz.” Açıklamasında bulunmuş, ayrıca; Müdafaai Hukuk ve Kuvayi Milliye konularını ile ilgili olarak da;

*Onlarda silah kuruluşlar olduğunu,

*Daha çok siyasi bir dernek özelliğini taşıdığını,

*İllerde ve bağımsız livalarda örgütlendiklerini,

*Heyeti Merkezler (Merkez kurulularınca) ve heyeti idareler (idare kurulları) tarafından yönetildiklerini,

*Bu yönüyle Müdafaai Hukuk kuruluşlarının, silahlı kuvvetleri de içine alın bur kurulu olduğunu, 

*Milletin dayanışma ve birliğini sağlayan kuruluşun adının “Kuvayi Milliye” olduğunu, *Kuvayi Miliye’yi iaşe edenin (bakıp besleyenin, donatanın), dorudan doğruya milletin kendisi olduğunu,

Dile getirmiştir.

Bu bağlamda Müdafaai Hukuk; dar anlamıyla, kurulan yerel derneklerin tamamı, geniş anlamıyla ise, Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğini yaptığı kurtuluş çabalarının tümüdür.

Kemal Atatürk; 29 Aralık 1920 tarihli gizli oturumda yaptığı konuşmasında; “Garp cephesinde işte kuvayı milliye diyoruz, hâlbuki hepimiz kuvayi milliyeyiz. Malûmu âliniz ordu kuvayi milliyedir.” sözleriyle; Kuvayi Milliye’nin içeriğini genelleştirmiştir.

İlk ulusal kongre olan Erzurum Kongresi’nde (23.7-07.8 1919) alınan karalardan biri; “KUVAYİ MİLLİYE’NİN ÂMİL, İDAREYİ MİLLİYENİN HÂKİM” kılınması olmuştur: Yani; ulusal güçlerin etkin, ulusal iradenin yetkin olması amaçlanmıştır.

Bu amaç doğrultusunda, Erzurum Kongresi’nde delegeler tarafından yetkilendirilen HEYETİ TEMSİLİYE, Sivas Kongresi’nde, yürürlükteki mevzuata uygun olarak Valiliğe yapılan başvuruyla; “Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk” adını almış

İSTANBUL HÜKÜMETİ’NİN KUVAYİ MİLLİYE YAKLAŞIMI

Teslimiyetçi İstanbul Hükümeti Kuvayi Milliye’ye; “devlet düzenini bozan, barış çabalarını baltalayan ve işgallere sebep olan bir salgın” olarak değerlendirmiştir.

İstanbul Hükümeti’nin Adalet Bakanı Ali Rüştü Efendi; 12 Temmuz 1920’de Peyamı Sabah’ta; “Hükümet Yunan ordusunun ileri hareketini protesto etmek niyetinde değildir. Çünkü Yunan ordusu, bizim programımıza da uygun olarak  Mustafa Kemal’e ceza verme işini yapıyor...” içerikli açıklamasıyla; kurtuluştan yana değil, işgal güçlerini desteklediğini ortaya koymuştur.

Kuvayi Milliye, Mütarekeden sonra Anadolu’nun işgaline karşı oluşan ve Kurtuluş Savaşımızın düzenli ordunun kurulmasına kadar olan döneminde milis güçleri olarak varlığını sürdürmekle birlikte, düzenli ordunun kurulması sonrasında varlığına son verilmiş, Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmıştır.

            Cumhuriyetimizin kurulmasıyla ülkemiz; demokratik, çağdaş içerikli devrimleriyle; ulus bilincine dayalı ulusa-üniter devlet, laik yönetim anlayışıyla 15 yıl gibi ülke yaşamında oldukça kısa olan bir serede yeryüzünün en saygın devletlerinden biri konumuna yükselmiştir.

            Şiddete dayalı, cihat amaçlı HAMAS örgütünü, ulusal güçleri etkin, halkı yetkin olmayı amaçlayan Kuvayi Milliye ile örtüştürmek mümkün olamayacağı gibi, cumhuriyetimizi demokratik yol ve yöntemlerle kurulduğun da görmezden gelmek mümkün değildir. 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.