Kenan Atasoy - Onursal Danıştay Üyesi
Köşe Yazarı
Kenan Atasoy - Onursal Danıştay Üyesi
 

Onur ve Özgürlük - 3

 Temel Hak ve Özgürlüklerde Kısıtlama Zorunlu hallerde temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasına yönelik sınırlamaların neleri kapsayacağı Anayasada açıklanmıştır.    “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz. Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.”  (Anayasa Md. 14) Maddeden anlaşılacağı gibi hürriyetler Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı hedefleyecek şekilde kullanılamaz. Örneğin bölücülük propagandası yapılamaz, halkı ayrıştırıcı faaliyette bulunulamaz. Türk Ceza Kanununa göre de halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek; bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılamak, bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılamak kamu güvenliği açısından açık ve yakın tehlike yaratması ya da fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması gibi hallerde cezai yaptırım uygulanır. (TCK. Md.216) Yine anayasanın 15 maddesinde açıklandığı gibi “savaş, seferberlik veya olağanüstü hallerde milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir. Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.” (Anayasa Md. 15) Geçmişteki eylemini suç sayan yeni bir yasa çıkarılarak kişi mahkûm edilemez. Ayrıca suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz. Hakkında kesinleşmiş yargı kararı olmayanlara suç isnadına bakılarak işlem tesis edilmesi anayasaya aykırıdır. Özgürlükler Nasıl Kısıtlanıyor  Özgürlüğü kısıtlamanın çeşitli yolları vardır. Güç kullanılarak kişinin özgürlüğü yok edilebildiği gibi, onun iradesini yok etmek ya da hile veya tehdide maruz bırakmak gibi davranışlar da özgürlüğe engel olabilmektedir. Örneğin makam, para, şöhret, şehvet gibi tutkuları olanlar için bu risk her zaman mevcuttur, satın alınabilirler. Ayrıca toplumsal ya da siyasi baskılar, cemaat baskısı insanlar üzerinde etkilidir. Bunlara örnek olarak şunları sayabiliriz. Özgürlük, kişinin, kendi inanç, fikir ve davranışlarını her hangi bir zorlama olmadan veya her hangi bir engelle karşılaşmadan yaşamasıdır İnsanların görünüşlerinden, inançlarından ya da yaşantılarından dolayı dışlanması özgürlüğü kısıtlar. Ancak toplumsal değerlerle örneğin ahlak,  inanç ve ulusal değerlerle örtüşmeyen durumlarda değerlerini koruma amacıyla dışlama bir korunma mekanizmasıdır. Her toplum ayakta kalabilmek için kendi kültürünü, dilini, sosyal ve siyasi yapısını ayakta tutmak ister, başka kültürlerden korunmak, asimile olmamak için gereken önlemleri alır. Kamu güvenliğinin korunması bireylerin de toplum içinde huzurlu yaşayacağı bir ortam sağlayacaktır. O halde kişisel özgürlükler ahlaki ve sosyal değerlerle çatışmamalıdır. Nasıl ki kişisel özgürlükler başkasına zarar vermeyi ya da onların hakkına tecavüzü içermediği gibi ulusal ve toplumsal değerlerle de uyumlu olmalıdır. Özetle özgürlük kişilerin toplumsal değerlerle çatışmamak kaydıyla kendi alanlarında özgür olmaları, dış müdahale ve baskılara maruz kalmadan yaşamayı gerektiren bir değerdir. Demokratik hukuk devleti bu güveni sağlar. Sağlık problemleri de hareket özgürlüğünü engelleyecektir. Keza İçgüdü ve tutkularının güdümünde olan psikopat kişiler davranışlarında özgür değillerdir. Yoksul insanlar çıkarları için güçlü olanların desteklerine ihtiyaç duyarlar. Aç insan ne kadar özgür olabilir ki? Onlar kullanılmaya müsaittirler. İstemeseler de suç işlemeyi göze alabilirler. “El insan Abidül ihsan” (İnsan ihsanın yani iyiliğin kölesidir) denilmiştir. Özellikle ihtiyaç sahipleri için bunun önemi aşikârdır. Nasrettin Hocanın “Ye kürküm ye” hikâyesinde anlatılmak istendiği gibi zenginlik itibar nedenidir. İyilik gören iyilik yapana kendisini borçlu hissedecektir. Borçlu olmak da özgürlüğü kısıtlar. Borç alan emir alır. Borçlunun boynu büküktür. Alacaklısının talimatlarına istemese de boyun eğmek mecburiyetinde kalır. Belli bir gücün himayesinde kendini güvenceye alacağı düşüncesiyle özgürlüğünden vazgeçen kişi zaman için hem güvenliğini, hem de özgürlüğünü kaybeder. Sığındığı güç odağı onu dilediği gibi kullanma şansını elde etmiş olacaktır. Muhtaç oldukları için kendilerine verilen kömür, makarna gibi ihtiyaç maddelerine karşılık seçimlerde oyunu değiştirenler olduğu ifade edilmektedir.  Bir diğer ifade ile sefalet özgürce oy kullanmaya engel olabilmektedir. Aktivist, Güney Afrika Cumhuriyetinin ilk siyah devlet başkanı Nelson Mandela şöyle demişti: “Özgürlük için gökyüzünü satın almanıza gerek yok, ruhunuzu satmayın yeter.” Özgürlük kişinin, kendi inanç, fikir ve davranışlarını her hangi bir baskı ve engel olmadan belirleyebilmesidir. Özgürlüğü her insanın sahip olduğu doğal bir hak olarak anlamak gerekir.  Özgürlüğü insan fıtratı olarak gören İslamiyet; devlet, hükümdar, ulema gibi hiç bir otoriteyi insanın üzerinde bir yere yerleştirmemiş, insanları özgür kılmıştır. “Dinde zorlama yoktur.” (Bakara 256)   İslami açıdan özgürlük Allah’tan başkasına kul olmamaktır. İslamiyet başkalarının özgürlük alanlarını ihlal etmemek şartıyla insana inancını yaşamasını ve düşüncesini özgürce açıklama hakkını vermiştir. Ancak otorite olmadığı toplumlarda bireylerin özgürlüğü garanti altında değildir. Kişisel özgürlükle kamu otoritesinin çatışmaması için bireylerin ihtiyaçlarına, zevk ve isteklerine göre rahatça hareket edebileceği alanların kesin bir çizgiyle ayrılması gerekir. Anayasanın 26. maddesi ile düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti teminat altına alınmıştır.  “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar." Elbette ki bu haklar kullanılırken yasalarla belirlenen sınırlar içinde kalınmalı, başkalarının özeline ve aile hayatlarına saygı gösterilmelidir. Ancak hiç bir gerekçe ile bu hakkın özüne dokunulamaz. Bu nedenle e mail, facebook ve twitter gibi çağdaş iletişim araçlarını kullananlara suçlu muamelesi yapmanın kabul edilebilir bir açıklaması olmaz. Sapkınlıkları, toplumsal değerlere saldırmayı hoş görmek yanlışı hoş görmek olur ki bu da kabul edilemez. Hoşgörü hiç kimseyi ayıplamamak, kırıcı ve aşağılayıcı olmamak, affedici olmak, farklı inanç ve görüşleri anlayışla karşılamak, yan tutmamak demektir. Ancak bunda da bir ölçü olmak gerekir. Aşırı hoşgörü yanlışı hoş görmek olur. Platon'a göre özgürlük, insanın kendi yapısını seçmesi; nasıl bir insan olacağına kendisinin karar vermesi olarak tanımlanabilir. Nasıl bir insan olacağı kişinin kendi elinde ve olanakları dâhilindedir. Her kişi kendi kişiliğinin yaratıcısı, kendi yaşamının efendisidir. İfade özgürlüğü sayesinde insanlar başkalarının akıl, zekâ, düşünme, ifade etme, üretme gibi yeteneklerinden yararlanabilirler.  Özgür ruhlu insanlar mutlu olmak için, yaşadıkları her günün değerini ve ne yapması gerektiğini bilirler. Ancak yukarda da belirtildiği gibi İçgüdü ve tutkularının güdümünde olan psikopat kişiler de davranışlarında özgür değillerdir.  
Ekleme Tarihi: 18 Mayıs 2024 - Cumartesi

Onur ve Özgürlük - 3

 Temel Hak ve Özgürlüklerde Kısıtlama

Zorunlu hallerde temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasına yönelik sınırlamaların neleri kapsayacağı Anayasada açıklanmıştır.  

 “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.

Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.

Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.”  (Anayasa Md. 14)

Maddeden anlaşılacağı gibi hürriyetler Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı hedefleyecek şekilde kullanılamaz. Örneğin bölücülük propagandası yapılamaz, halkı ayrıştırıcı faaliyette bulunulamaz. Türk Ceza Kanununa göre de halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek; bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılamak, bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılamak kamu güvenliği açısından açık ve yakın tehlike yaratması ya da fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması gibi hallerde cezai yaptırım uygulanır. (TCK. Md.216)

Yine anayasanın 15 maddesinde açıklandığı gibi “savaş, seferberlik veya olağanüstü hallerde milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.” (Anayasa Md. 15) Geçmişteki eylemini suç sayan yeni bir yasa çıkarılarak kişi mahkûm edilemez. Ayrıca suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz. Hakkında kesinleşmiş yargı kararı olmayanlara suç isnadına bakılarak işlem tesis edilmesi anayasaya aykırıdır.

Özgürlükler Nasıl Kısıtlanıyor 

Özgürlüğü kısıtlamanın çeşitli yolları vardır. Güç kullanılarak kişinin özgürlüğü yok edilebildiği gibi, onun iradesini yok etmek ya da hile veya tehdide maruz bırakmak gibi davranışlar da özgürlüğe engel olabilmektedir. Örneğin makam, para, şöhret, şehvet gibi tutkuları olanlar için bu risk her zaman mevcuttur, satın alınabilirler. Ayrıca toplumsal ya da siyasi baskılar, cemaat baskısı insanlar üzerinde etkilidir. Bunlara örnek olarak şunları sayabiliriz.

Özgürlük, kişinin, kendi inanç, fikir ve davranışlarını her hangi bir zorlama olmadan veya her hangi bir engelle karşılaşmadan yaşamasıdır İnsanların görünüşlerinden, inançlarından ya da yaşantılarından dolayı dışlanması özgürlüğü kısıtlar. Ancak toplumsal değerlerle örneğin ahlak,  inanç ve ulusal değerlerle örtüşmeyen durumlarda değerlerini koruma amacıyla dışlama bir korunma mekanizmasıdır. Her toplum ayakta kalabilmek için kendi kültürünü, dilini, sosyal ve siyasi yapısını ayakta tutmak ister, başka kültürlerden korunmak, asimile olmamak için gereken önlemleri alır. Kamu güvenliğinin korunması bireylerin de toplum içinde huzurlu yaşayacağı bir ortam sağlayacaktır. O halde kişisel özgürlükler ahlaki ve sosyal değerlerle çatışmamalıdır. Nasıl ki kişisel özgürlükler başkasına zarar vermeyi ya da onların hakkına tecavüzü içermediği gibi ulusal ve toplumsal değerlerle de uyumlu olmalıdır. Özetle özgürlük kişilerin toplumsal değerlerle çatışmamak kaydıyla kendi alanlarında özgür olmaları, dış müdahale ve baskılara maruz kalmadan yaşamayı gerektiren bir değerdir. Demokratik hukuk devleti bu güveni sağlar.

Sağlık problemleri de hareket özgürlüğünü engelleyecektir. Keza İçgüdü ve tutkularının güdümünde olan psikopat kişiler davranışlarında özgür değillerdir.

Yoksul insanlar çıkarları için güçlü olanların desteklerine ihtiyaç duyarlar. Aç insan ne kadar özgür olabilir ki? Onlar kullanılmaya müsaittirler. İstemeseler de suç işlemeyi göze alabilirler. “El insan Abidül ihsan” (İnsan ihsanın yani iyiliğin kölesidir) denilmiştir. Özellikle ihtiyaç sahipleri için bunun önemi aşikârdır. Nasrettin Hocanın “Ye kürküm ye” hikâyesinde anlatılmak istendiği gibi zenginlik itibar nedenidir. İyilik gören iyilik yapana kendisini borçlu hissedecektir.

Borçlu olmak da özgürlüğü kısıtlar. Borç alan emir alır. Borçlunun boynu büküktür. Alacaklısının talimatlarına istemese de boyun eğmek mecburiyetinde kalır.

Belli bir gücün himayesinde kendini güvenceye alacağı düşüncesiyle özgürlüğünden vazgeçen kişi zaman için hem güvenliğini, hem de özgürlüğünü kaybeder. Sığındığı güç odağı onu dilediği gibi kullanma şansını elde etmiş olacaktır. Muhtaç oldukları için kendilerine verilen kömür, makarna gibi ihtiyaç maddelerine karşılık seçimlerde oyunu değiştirenler olduğu ifade edilmektedir.  Bir diğer ifade ile sefalet özgürce oy kullanmaya engel olabilmektedir. Aktivist, Güney Afrika Cumhuriyetinin ilk siyah devlet başkanı Nelson Mandela şöyle demişti: “Özgürlük için gökyüzünü satın almanıza gerek yok, ruhunuzu satmayın yeter.”

Özgürlük kişinin, kendi inanç, fikir ve davranışlarını her hangi bir baskı ve engel olmadan belirleyebilmesidir. Özgürlüğü her insanın sahip olduğu doğal bir hak olarak anlamak gerekir.  Özgürlüğü insan fıtratı olarak gören İslamiyet; devlet, hükümdar, ulema gibi hiç bir otoriteyi insanın üzerinde bir yere yerleştirmemiş, insanları özgür kılmıştır. “Dinde zorlama yoktur.” (Bakara 256)   İslami açıdan özgürlük Allah’tan başkasına kul olmamaktır. İslamiyet başkalarının özgürlük alanlarını ihlal etmemek şartıyla insana inancını yaşamasını ve düşüncesini özgürce açıklama hakkını vermiştir.

Ancak otorite olmadığı toplumlarda bireylerin özgürlüğü garanti altında değildir. Kişisel özgürlükle kamu otoritesinin çatışmaması için bireylerin ihtiyaçlarına, zevk ve isteklerine göre rahatça hareket edebileceği alanların kesin bir çizgiyle ayrılması gerekir.

Anayasanın 26. maddesi ile düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti teminat altına alınmıştır.  “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar." Elbette ki bu haklar kullanılırken yasalarla belirlenen sınırlar içinde kalınmalı, başkalarının özeline ve aile hayatlarına saygı gösterilmelidir. Ancak hiç bir gerekçe ile bu hakkın özüne dokunulamaz. Bu nedenle e mail, facebook ve twitter gibi çağdaş iletişim araçlarını kullananlara suçlu muamelesi yapmanın kabul edilebilir bir açıklaması olmaz.

Sapkınlıkları, toplumsal değerlere saldırmayı hoş görmek yanlışı hoş görmek olur ki bu da kabul edilemez. Hoşgörü hiç kimseyi ayıplamamak, kırıcı ve aşağılayıcı olmamak, affedici olmak, farklı inanç ve görüşleri anlayışla karşılamak, yan tutmamak demektir. Ancak bunda da bir ölçü olmak gerekir. Aşırı hoşgörü yanlışı hoş görmek olur.

Platon'a göre özgürlük, insanın kendi yapısını seçmesi; nasıl bir insan olacağına kendisinin karar vermesi olarak tanımlanabilir. Nasıl bir insan olacağı kişinin kendi elinde ve olanakları dâhilindedir. Her kişi kendi kişiliğinin yaratıcısı, kendi yaşamının efendisidir. İfade özgürlüğü sayesinde insanlar başkalarının akıl, zekâ, düşünme, ifade etme, üretme gibi yeteneklerinden yararlanabilirler.  Özgür ruhlu insanlar mutlu olmak için, yaşadıkları her günün değerini ve ne yapması gerektiğini bilirler. Ancak yukarda da belirtildiği gibi İçgüdü ve tutkularının güdümünde olan psikopat kişiler de davranışlarında özgür değillerdir.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.