Nevzat SELVİ
Köşe Yazarı
Nevzat SELVİ
 

Bir Atatürk Öğretisi: Milli Ahlak

Türkiye, içine düştüğü siyasi ortamın gerilimlerini yakın zamanda yaşadı ve halen de yaşamakta. Siyasette ardı ardına meydana gelen son derece düşündürücü olaylar milletimizi tam anlamıyla şaşırtmış, endişeye sevk etmiş ve hatta tiksindirmiştir. Kutuplaşma ve çatışmanın tırmandığı bugünkü ortamda, insanların, kurumların birbirleriyle çatıştığı, çekişmelerin had safhaya ulaştığı, insanların birbirinden kuşku duyduğu, birbirlerine küfür ortamına giriştiği ve sonra yine birbirlerine yaltaklandıkları, beklentileri karşılanmadığında hıyanet içine düştükleri bir bozulma ve çöküntü hali yaşanmaya başlanmıştır. Milli ve manevi değerlerde olduğu kadar, siyasette de ahlaki ve vicdani bütün ölçüler kaybolmuş, çok ciddi sosyal çözülme, ahlaki çöküş ve hayatın her alanında ortaya çıkan yozlaşma hali, toplumun bütün kesimlerini etkisi altına almıştır. Ayrıca, Türkiye ne acıdır ki bir yolsuzluklar cenneti haline gelmiştir. Özellikle son yıllarda neden böyle olmuştur? Çünkü müthiş ölçülerde bir ahlaki çöküntüsü içindeyiz. Ahlak bireysel olduğu kadar toplumsaldır da. Dinler, onun daha çok bireysel yönüne ağırlık vererek toplumu mükemmelleştirmeye çalışır. Yüksek İslam dini bu nedenle her şeyden önemli olarak ahlakı kabul etmiş ve Kur’an hemen hemen bütün emirlerinde ahlaklı insan olmayı öngörmüştür. Ancak insanlık o raddeye geldi ki, kapitalizmin ve aşırı tüketim hırsının etkisi ile bırakın sosyal düzenlemeleri,  mukaddes dinin emirlerini bile görmezden gelmeye başlamıştır. Gözleri hırstan başka bir şey görmeyen birtakım insanlar Kur’an emirlerini kendi keyiflerine göre yorumlamak cesaretini bile göstermekten sakınmamaktadırlar. Muazzez Kur’an’ın, “Sana bu kitabı indiren O’dur. Bunun ayetlerinden bir kısmı muhkemdir ki, bu ayetler kitabın aslı demektir. Diğer bir kısmı da müteşabih ayetlerdir. Kalplerinde kaypaklık olanlar, sırf fitne çıkarmak için onun müteşabih olanlarının peşine düşerler” hükmünün tarif ettiği bu insanlar, maalesef günümüz Türkiye’sinde öyle çoğalmıştır ki yaşamı dayanılmaz hale getirmişlerdir. Sosyal Ahlak’ın gerekliliğini en çok öne çıkaran şahsiyet Mustafa Kemal Atatürk’tür. Ne var ki, Atatürkçü geçinenlerin bir kısmı dahil, bu ilkeyi bilenler azdır. Bilinmemiştir, bilinmediği için de uygulanmamıştır. Hele son yıllarda… Bırakın O’nun Ahlak İlkesi’ni, Atatürkçü öğretiyi toptan inkar noktasına gelmiş olanlar bile az değildir bu ülkede. Felaket derecesine gelmiş olan ahlak çöküntümüzde bu korkunç sapmanın büyük payı olduğu muhakkaktır. Somut örnekler kıyamet gibi…. Nereye baksanız yolsuzluk, rüşvet, zimmet, kayırmacılık, oy satın alma, beklenti karşılanmayınca saf değiştirme, üstüne üstlük hakaret etme, lobicilik, rant kollama, vurgunculuk, dalavere, israf ve daha birçok rezillik, sahtekarlık. Kim bunlar? Aramızdaki insanlar. Eğitimde, ve inanç unsurlarında, maddi manevi çerçevede bozulma olmasaydı bu ahlak çöküntüsü olmazdı. Bu hallere düşmezdik. Sağlam bir sosyal ahlak eğitimi verilseydi bu insanlar rezilliklere tevessül etmezlerdi.  Sosyal ahlak, ya da Atatürk’ün deyişiyle Milli Ahlak, “Milletin sosyal düzeni, huzuru, mutluluğu, güvenliği ve ilerlemesi için, yurttaşlardan her alanda ilgi, çalışma ve nefsin feragatini isteyen” ahlaktır. Aşağıda bazı örneklerini bulacaksınız Milli Ahlak kurallarının… Bunların hepsi Atatürk tarafından bizlere miras bırakılmış kurallar, öğütlerdir. Eğer genç kuşaklar bu öğütler çerçevesinde terbiye ve öğretim görselerdi, o öğütleri, soludukları hava misali hayatlarının her anında yaşayıp hissetselerdi böyle olmazdı. Atatürkçülüğün Ahlak İlkesi öğütleri arasından burada sayabileceklerimiz şunlardır: “-Ahlak kanununun temeli kişisel sorumluluktur. Her şeyden ağırdır, ölümden de ağırdır sorumluluk yükü! Bu kutsal duyguyu mutlaka kazan, öyle ki her işinde hisset onu, daima ona göre hareket et! -Bir milletin oluşumunda ahlakın yeri çok büyüktür, çok önemlidir. Milli Ahlak insanlardan her alanda ilgi, çalışma, nefsin feragatini isteyen ahlaktır, hatta gerektiğinde insandan canını ortaya koymasını isteyen ahlaktır. Peki ne için? Milletin sosyal düzeni ve huzuru için; bugün ve gelecekte refahı, mutluluğu ve güvenliği için, uygarlıkta ilerlemesi ve yükselmesi için! -Mükemmel bir ulusta Milli Ahlak’ın gereklerini vicdani ve duygusal bir saikle yerine getirir. En büyük ulusal duygudur bu, en büyük ulusal heyecandır bu! -Ey milletin anaları, babaları, öğretmenleri ve milletin büyükleri! Evde, okulda, fabrikada, orduda, her yerde ve her işte millet çocuklarına, milletin her bireyine sürekli olarak, bıkıp usanmadan vereceğiniz milli terbiyenin amacı, işte bu yüksek duyguyu, milli duyguyu aşılamak ve sağlamlaştırmak olmalıdır! -İnsanlar toplum hayatında haklardan ve görevlerden örülmüş bir ağ içerisinde yaşar. İnsan olarak kaldıkça da bu ağın dışına çıkamazlar! -Çalışmak, daima başarı aramak…Bu temel ilke olmalı hayatta. Hayat demek mücadele demektir. Hayatta başarılı olmak mücadelede başarılı olmaktır. Güven kendine, yürekten inan başarılı olacağına. Zafer “zafer benimdir” diyenlerindir. Başarı “başaracağım” diye başlayanın ve “başardım” diyenlerindir! -Yüksek, soylu, kutsal hedefler belirle kendine. Daima o hedefe yürü. Ülkünü açıkça ıfade et. İmanla duy onu, sebatla takip et. Ancak böyle canlı ve alevli bir ülkü sayesinde sıyrılırsın kişisel çıkarlardan, basit emellerden! -Bir toplumun kıymet ve kuvveti, onu oluşturan bireylerin, kendilerini kıymet ve kuvvet olarak görmesine bağlıdır. Öyleyse kendine güven, kendini kuvvetli gör, kendine değer ver gereğini de yap! -Namuslu olun. Bilin ki şimdiye kadar işlenen hataların en büyüğü; kimi insanımızın, namuslu olmamalarıdır. Milletin karşısında namuslu hareket et, milleti aldatma!” Atamız bu öğütleriyle bize hangi değerleri hedef olarak gösteriyor? Sosyal ahlakı, çalışkan olmayı, kendine güvenmeyi, sorumluluk almayı, kutsal hedefler belirlemeyi, hak ve görevlerini bilmeyi, vatana ve millete hizmet etmeyi, herşeyden de çok namuslu olmayı. Yadsınamaz bir gerçektir ki milletçe Atatürkçülükten koparılmakta olduğumuz için ahlaki bir çöküntü içindeyiz. Kurtuluş, başta Sosyal Ahlak İlkesi olmak üzere, O’nun ilkelerine geri dönmektir. Kurtuluş, Atamızın, “bu topraklarda yaşayanlar, bu topraklara vatandaş olarak bağlı olanlara Türk denir” ilkesi çerçevesinde, Türk, Kürt, Laz, Arnavut, Roman, Sünni, Alevi ayırımı yapmadan kardeşçe birlikte yaşamak ve Atatürk ilkelerine birlikte bağlı olmaktır.  
Ekleme Tarihi: 18 Haziran 2023 - Pazar

Bir Atatürk Öğretisi: Milli Ahlak

Türkiye, içine düştüğü siyasi ortamın gerilimlerini yakın zamanda yaşadı ve halen de yaşamakta. Siyasette ardı ardına meydana gelen son derece düşündürücü olaylar milletimizi tam anlamıyla şaşırtmış, endişeye sevk etmiş ve hatta tiksindirmiştir.

Kutuplaşma ve çatışmanın tırmandığı bugünkü ortamda, insanların, kurumların birbirleriyle çatıştığı, çekişmelerin had safhaya ulaştığı, insanların birbirinden kuşku duyduğu, birbirlerine küfür ortamına giriştiği ve sonra yine birbirlerine yaltaklandıkları, beklentileri karşılanmadığında hıyanet içine düştükleri bir bozulma ve çöküntü hali yaşanmaya başlanmıştır.

Milli ve manevi değerlerde olduğu kadar, siyasette de ahlaki ve vicdani bütün ölçüler kaybolmuş, çok ciddi sosyal çözülme, ahlaki çöküş ve hayatın her alanında ortaya çıkan yozlaşma hali, toplumun bütün kesimlerini etkisi altına almıştır.

Ayrıca, Türkiye ne acıdır ki bir yolsuzluklar cenneti haline gelmiştir. Özellikle son yıllarda neden böyle olmuştur? Çünkü müthiş ölçülerde bir ahlaki çöküntüsü içindeyiz.

Ahlak bireysel olduğu kadar toplumsaldır da. Dinler, onun daha çok bireysel yönüne ağırlık vererek toplumu mükemmelleştirmeye çalışır. Yüksek İslam dini bu nedenle her şeyden önemli olarak ahlakı kabul etmiş ve Kur’an hemen hemen bütün emirlerinde ahlaklı insan olmayı öngörmüştür.

Ancak insanlık o raddeye geldi ki, kapitalizmin ve aşırı tüketim hırsının etkisi ile bırakın sosyal düzenlemeleri,  mukaddes dinin emirlerini bile görmezden gelmeye başlamıştır. Gözleri hırstan başka bir şey görmeyen birtakım insanlar Kur’an emirlerini kendi keyiflerine göre yorumlamak cesaretini bile göstermekten sakınmamaktadırlar.

Muazzez Kur’an’ın, “Sana bu kitabı indiren O’dur. Bunun ayetlerinden bir kısmı muhkemdir ki, bu ayetler kitabın aslı demektir. Diğer bir kısmı da müteşabih ayetlerdir. Kalplerinde kaypaklık olanlar, sırf fitne çıkarmak için onun müteşabih olanlarının peşine düşerler” hükmünün tarif ettiği bu insanlar, maalesef günümüz Türkiye’sinde öyle çoğalmıştır ki yaşamı dayanılmaz hale getirmişlerdir.

Sosyal Ahlak’ın gerekliliğini en çok öne çıkaran şahsiyet Mustafa Kemal Atatürk’tür. Ne var ki, Atatürkçü geçinenlerin bir kısmı dahil, bu ilkeyi bilenler azdır. Bilinmemiştir, bilinmediği için de uygulanmamıştır. Hele son yıllarda… Bırakın O’nun Ahlak İlkesi’ni, Atatürkçü öğretiyi toptan inkar noktasına gelmiş olanlar bile az değildir bu ülkede. Felaket derecesine gelmiş olan ahlak çöküntümüzde bu korkunç sapmanın büyük payı olduğu muhakkaktır.

Somut örnekler kıyamet gibi…. Nereye baksanız yolsuzluk, rüşvet, zimmet, kayırmacılık, oy satın alma, beklenti karşılanmayınca saf değiştirme, üstüne üstlük hakaret etme, lobicilik, rant kollama, vurgunculuk, dalavere, israf ve daha birçok rezillik, sahtekarlık.

Kim bunlar? Aramızdaki insanlar. Eğitimde, ve inanç unsurlarında, maddi manevi çerçevede bozulma olmasaydı bu ahlak çöküntüsü olmazdı. Bu hallere düşmezdik. Sağlam bir sosyal ahlak eğitimi verilseydi bu insanlar rezilliklere tevessül etmezlerdi. 

Sosyal ahlak, ya da Atatürk’ün deyişiyle Milli Ahlak, “Milletin sosyal düzeni, huzuru, mutluluğu, güvenliği ve ilerlemesi için, yurttaşlardan her alanda ilgi, çalışma ve nefsin feragatini isteyen” ahlaktır. Aşağıda bazı örneklerini bulacaksınız Milli Ahlak kurallarının… Bunların hepsi Atatürk tarafından bizlere miras bırakılmış kurallar, öğütlerdir.

Eğer genç kuşaklar bu öğütler çerçevesinde terbiye ve öğretim görselerdi, o öğütleri, soludukları hava misali hayatlarının her anında yaşayıp hissetselerdi böyle olmazdı.

Atatürkçülüğün Ahlak İlkesi öğütleri arasından burada sayabileceklerimiz şunlardır:

“-Ahlak kanununun temeli kişisel sorumluluktur. Her şeyden ağırdır, ölümden de ağırdır sorumluluk yükü! Bu kutsal duyguyu mutlaka kazan, öyle ki her işinde hisset onu, daima ona göre hareket et!

-Bir milletin oluşumunda ahlakın yeri çok büyüktür, çok önemlidir. Milli Ahlak insanlardan her alanda ilgi, çalışma, nefsin feragatini isteyen ahlaktır, hatta gerektiğinde insandan canını ortaya koymasını isteyen ahlaktır. Peki ne için? Milletin sosyal düzeni ve huzuru için; bugün ve gelecekte refahı, mutluluğu ve güvenliği için, uygarlıkta ilerlemesi ve yükselmesi için!

-Mükemmel bir ulusta Milli Ahlak’ın gereklerini vicdani ve duygusal bir saikle yerine getirir. En büyük ulusal duygudur bu, en büyük ulusal heyecandır bu!

-Ey milletin anaları, babaları, öğretmenleri ve milletin büyükleri! Evde, okulda, fabrikada, orduda, her yerde ve her işte millet çocuklarına, milletin her bireyine sürekli olarak, bıkıp usanmadan vereceğiniz milli terbiyenin amacı, işte bu yüksek duyguyu, milli duyguyu aşılamak ve sağlamlaştırmak olmalıdır!

-İnsanlar toplum hayatında haklardan ve görevlerden örülmüş bir ağ içerisinde yaşar. İnsan olarak kaldıkça da bu ağın dışına çıkamazlar!

-Çalışmak, daima başarı aramak…Bu temel ilke olmalı hayatta. Hayat demek mücadele demektir. Hayatta başarılı olmak mücadelede başarılı olmaktır. Güven kendine, yürekten inan başarılı olacağına. Zafer “zafer benimdir” diyenlerindir. Başarı “başaracağım” diye başlayanın ve “başardım” diyenlerindir!

-Yüksek, soylu, kutsal hedefler belirle kendine. Daima o hedefe yürü. Ülkünü açıkça ıfade et. İmanla duy onu, sebatla takip et. Ancak böyle canlı ve alevli bir ülkü sayesinde sıyrılırsın kişisel çıkarlardan, basit emellerden!

-Bir toplumun kıymet ve kuvveti, onu oluşturan bireylerin, kendilerini kıymet ve kuvvet olarak görmesine bağlıdır. Öyleyse kendine güven, kendini kuvvetli gör, kendine değer ver gereğini de yap!

-Namuslu olun. Bilin ki şimdiye kadar işlenen hataların en büyüğü; kimi insanımızın, namuslu olmamalarıdır. Milletin karşısında namuslu hareket et, milleti aldatma!”

Atamız bu öğütleriyle bize hangi değerleri hedef olarak gösteriyor? Sosyal ahlakı, çalışkan olmayı, kendine güvenmeyi, sorumluluk almayı, kutsal hedefler belirlemeyi, hak ve görevlerini bilmeyi, vatana ve millete hizmet etmeyi, herşeyden de çok namuslu olmayı.

Yadsınamaz bir gerçektir ki milletçe Atatürkçülükten koparılmakta olduğumuz için ahlaki bir çöküntü içindeyiz. Kurtuluş, başta Sosyal Ahlak İlkesi olmak üzere, O’nun ilkelerine geri dönmektir. Kurtuluş, Atamızın, “bu topraklarda yaşayanlar, bu topraklara vatandaş olarak bağlı olanlara Türk denir” ilkesi çerçevesinde, Türk, Kürt, Laz, Arnavut, Roman, Sünni, Alevi ayırımı yapmadan kardeşçe birlikte yaşamak ve Atatürk ilkelerine birlikte bağlı olmaktır.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.