Nevzat SELVİ
Köşe Yazarı
Nevzat SELVİ
 

Demokrasi dediğin…..

Herkesler  bıktı artık siyasi yazı okumaktan ama ne yapalım, gerek iktidar gerekse muhalefet kanadında olanlar yine siyasi konulara kafa patlatmaya yöneltiyor insanı. Ben de istiyorum, uzman olmadığım halde, felsefeden, dinden, sanattan, konuları önce öğrenmeyi sonra karınca kaderince kaleme almayı ve sevgili okurlarımızla tartışmayı. Olmuyor işte. Görüyorsunuz yerel seçimler için aday belirleme çalışmalarını, siyasilerin birbirlerine sataşmalarını, halkla alay edercesine beyanlarını. Bütün bunlarda zerre kadar demokratik bir durum bulabiliyor musunuz? Muhalefet eşitlerin arasında tartışma ortamı kuracağına aristokratik bir tavırda belli kişilerin arasında didişme ortamı yaratıyor. Tabanın sesi onlara sivrisinek saz. Zerre kadar demokratik değil. İktidar yerel seçimler için aday tespiti çalışmaları yapıyor. Adaylar yine aralarından seçiliyor. Yıllarca kah bakanlık yapmış, kah bilmem ne yapmış kişiler aday. Hiç halktan birileri değil. Yani, yine demokrasi yok. Hiç mi, o şehirlerde, ilçelerde, halkı daha iyi bilen, kanaat önderi kimse yok adaylık için. Ondan sonra her seçimden sonra sayfa sayfa, “Bir seçimi daha demokratik şekilde bitirdik. Türkiye demokrasi zaferi yarattı” gibi ahkam keseriz. Demokrasi bu mu Allah aşkına. Biliyoruz ama bir kere daha kaydedelim demokrasi neymiş: ”Demokrasi, halkın, yasaları müzakere etme ve yasal düzenlemelere karar verme yetkisine (doğrudan demokrasi) veya bunu yapmak için yönetim görevlilerini seçme yetkisine (temsili demokrasi) sahip olduğu bir yönetim biçimidir.” İmdi bakalım “doğrudan demokrasi” var mı bizde. Halk yasaları müzakere edebiliyor mu? Yasal düzenlemelere karar verebiliyor mu? Partilerin tabanında böyle bir şey duydunuz mu? Yukarıdan aristokrat liderden talimat gelir şöyle söyleyin böyle yapın” denir. Hadi bunu es geçtik, “temsili demokrasi” gereğini yapıyor muyuz? İşte o hiç yok. Temsili demokrasi gereği yönetim görevlilerini yine hem aristokrat hem de allame parti lideri, kim kendisinin ağzına bakacaksa onu seçer, tabana da talimat verir onu seç der. Seçimde adaylık para ile. Kim fazla verirse o olur vekil. Yani parayı veren düdüğü çalar, parsayı toplar. (Not: Bir yerlerde okumuştum. Küba’da milletvekilleri maaş almazmış. Çünkü halk onlara, “size vekillik şerefi bahşettik, bu onur yeter size” dermiş. Sonra da kalkar adil seçimden bahsederiz. “Türkiye demokrasi sınavını başarıyla verdi” yaveleri okuruz. Oturmuş bilgeler demokrasinin olmazsa olmazlarını sıralamışlar: 1-“Çok partili serbest seçim” (Ne gezer, 50+1 diye bir prensip koyarak yüzde 49’a da derdine yan deriz) 2-“Düşünce, ifade, medya, gösteri, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü” (Yok denecek kadar az, trollerimiz sağolsun.)  Bir de sosyal medya denen çarpık bir şey var ortalıkta. Zaten ne geldiyse bu sosyal medyanın peydahlanmasından sonra geldi. Yalan yanlış çalakalem herkes orada. 3-“Laiklik ilkesi, yani dinin devlet, hukuk, siyaset ve eğitim işlerinden ayrılması” (Olur mu öyle şey, sağolsun Emevilik) 4-“Güçler ayrılığı: yasama, yürütme, yargı” (kağıt üzerinde var) 5-“Ekonomik ve sosyal adalet” (Gelir dağılımı eşitliği de ne demek, zenginler çoğalsın ki ülke zengin görünsün.) Özetle güzel ülkemizde demokrasi var ama şöyle böyle. Tam şartları oluşmadı bizde henüz demokrasinin. Tarihe baktığımızda demokrasi Türkiye’ye ancak II. Dünya Savaşı sonrasında, Stalin’in estirdiği korku ortamında, Missouri zırhlısı ile geldi. Özgürlüklerin koruyucusu(!) Amerika, Sovyet tehdidine karşı Türkiye’nin savunmasına yardımcı olmak istiyordu. (Breh breh yalanın bataydı, kendime Pazar arıyorum demiyordu da.) Bu sözde yardımı Amerikan halkına kabul ettirebilmek için yardım edilen ülkenin demokrasi ile idare edilmesi gerekiyordu. Durumu anlayışla karşılayan zamanın hükümeti Türkiye’de çok partili sisteme, tek dereceli seçimlere geçiş ilkesini kabul etti. Böylelikle Türkiye’ye şartlar oluşmadan aniden demokrasi geldi.  Amerika da istilaci emellerine kavuştu ve Missouri ile bir de gövde gösterisi yaparak Sovyetleri dize getirdi(!). Oysa Türkiye’de vaktiyle demokrasi denemesi yapılmıştı. Fethi Okyar’ın “Serbest Fırka” girişiminin bir irtica başkaldırısına dönüşmesi, devletin güvenliği ve toplumun huzuru açısından Atatürk’ü demokrasi tartışmalarından uzak tutmuş, bu deneme de şartlar oluşmaması nedeniyle yarım kalmıştı. İşte dostlar, ruh ve bedenden (nefis) oluşan insanoğlu demokrasiyi böyle işletiyor. Bu yalnız bizde değil bütün insanlıkta böyle hemen hemen, ama bizde bir başka. Onun için antik Yunanlılar bizim “demokrasi” dediğimiz sisteme “oligarşi” derlerdi. Adamlar asırlar önce bizim başımıza geleceği tarif etmişler demek ki. Bir de Garaudy’ye kulak verelim. Bir zamanlar Fransız Komünist Partisinin gözde üyesi ve Marksist düşüncenin önde gelen temsilcilerinden biri olan ve sonradan İslam’da karar kılan Roger Garaudy “Demokrasi köle sahiplerinden, para babalarına kadar, daima bir azınlığın kamuflajı olmuştur” der. Olsun herhalde böyle böyle öğreneceğiz demokrasiyi. “Demokrasi yok mu istediğimi yaparım” felsefesinden, eğitildikçe, ama doğru dürüst eğitildikçe inşallah kurtuluruz
Ekleme Tarihi: 14 Ağustos 2023 - Pazartesi

Demokrasi dediğin…..

Herkesler  bıktı artık siyasi yazı okumaktan ama ne yapalım, gerek iktidar gerekse muhalefet kanadında olanlar yine siyasi konulara kafa patlatmaya yöneltiyor insanı.

Ben de istiyorum, uzman olmadığım halde, felsefeden, dinden, sanattan, konuları önce öğrenmeyi sonra karınca kaderince kaleme almayı ve sevgili okurlarımızla tartışmayı.

Olmuyor işte. Görüyorsunuz yerel seçimler için aday belirleme çalışmalarını, siyasilerin birbirlerine sataşmalarını, halkla alay edercesine beyanlarını.

Bütün bunlarda zerre kadar demokratik bir durum bulabiliyor musunuz?

Muhalefet eşitlerin arasında tartışma ortamı kuracağına aristokratik bir tavırda belli kişilerin arasında didişme ortamı yaratıyor. Tabanın sesi onlara sivrisinek saz. Zerre kadar demokratik değil.

İktidar yerel seçimler için aday tespiti çalışmaları yapıyor. Adaylar yine aralarından seçiliyor. Yıllarca kah bakanlık yapmış, kah bilmem ne yapmış kişiler aday. Hiç halktan birileri değil. Yani, yine demokrasi yok. Hiç mi, o şehirlerde, ilçelerde, halkı daha iyi bilen, kanaat önderi kimse yok adaylık için.

Ondan sonra her seçimden sonra sayfa sayfa, “Bir seçimi daha demokratik şekilde bitirdik. Türkiye demokrasi zaferi yarattı” gibi ahkam keseriz.

Demokrasi bu mu Allah aşkına.

Biliyoruz ama bir kere daha kaydedelim demokrasi neymiş: ”Demokrasi, halkın, yasaları müzakere etme ve yasal düzenlemelere karar verme yetkisine (doğrudan demokrasi) veya bunu yapmak için yönetim görevlilerini seçme yetkisine (temsili demokrasi) sahip olduğu bir yönetim biçimidir.”

İmdi bakalım “doğrudan demokrasi” var mı bizde. Halk yasaları müzakere edebiliyor mu? Yasal düzenlemelere karar verebiliyor mu? Partilerin tabanında böyle bir şey duydunuz mu? Yukarıdan aristokrat liderden talimat gelir şöyle söyleyin böyle yapın” denir.

Hadi bunu es geçtik, “temsili demokrasi” gereğini yapıyor muyuz? İşte o hiç yok. Temsili demokrasi gereği yönetim görevlilerini yine hem aristokrat hem de allame parti lideri, kim kendisinin ağzına bakacaksa onu seçer, tabana da talimat verir onu seç der. Seçimde adaylık para ile. Kim fazla verirse o olur vekil. Yani parayı veren düdüğü çalar, parsayı toplar. (Not: Bir yerlerde okumuştum. Küba’da milletvekilleri maaş almazmış. Çünkü halk onlara, “size vekillik şerefi bahşettik, bu onur yeter size” dermiş.

Sonra da kalkar adil seçimden bahsederiz. “Türkiye demokrasi sınavını başarıyla verdi” yaveleri okuruz.

Oturmuş bilgeler demokrasinin olmazsa olmazlarını sıralamışlar:

1-“Çok partili serbest seçim” (Ne gezer, 50+1 diye bir prensip koyarak yüzde 49’a da derdine yan deriz)

2-“Düşünce, ifade, medya, gösteri, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü” (Yok denecek kadar az, trollerimiz sağolsun.)  Bir de sosyal medya denen çarpık bir şey var ortalıkta. Zaten ne geldiyse bu sosyal medyanın peydahlanmasından sonra geldi. Yalan yanlış çalakalem herkes orada.

3-“Laiklik ilkesi, yani dinin devlet, hukuk, siyaset ve eğitim işlerinden ayrılması” (Olur mu öyle şey, sağolsun Emevilik)

4-“Güçler ayrılığı: yasama, yürütme, yargı” (kağıt üzerinde var)

5-“Ekonomik ve sosyal adalet” (Gelir dağılımı eşitliği de ne demek, zenginler çoğalsın ki ülke zengin görünsün.)

Özetle güzel ülkemizde demokrasi var ama şöyle böyle. Tam şartları oluşmadı bizde henüz demokrasinin. Tarihe baktığımızda demokrasi Türkiye’ye ancak II. Dünya Savaşı sonrasında, Stalin’in estirdiği korku ortamında, Missouri zırhlısı ile geldi. Özgürlüklerin koruyucusu(!) Amerika, Sovyet tehdidine karşı Türkiye’nin savunmasına yardımcı olmak istiyordu. (Breh breh yalanın bataydı, kendime Pazar arıyorum demiyordu da.) Bu sözde yardımı Amerikan halkına kabul ettirebilmek için yardım edilen ülkenin demokrasi ile idare edilmesi gerekiyordu.

Durumu anlayışla karşılayan zamanın hükümeti Türkiye’de çok partili sisteme, tek dereceli seçimlere geçiş ilkesini kabul etti. Böylelikle Türkiye’ye şartlar oluşmadan aniden demokrasi geldi.  Amerika da istilaci emellerine kavuştu ve Missouri ile bir de gövde gösterisi yaparak Sovyetleri dize getirdi(!).

Oysa Türkiye’de vaktiyle demokrasi denemesi yapılmıştı. Fethi Okyar’ın “Serbest Fırka” girişiminin bir irtica başkaldırısına dönüşmesi, devletin güvenliği ve toplumun huzuru açısından Atatürk’ü demokrasi tartışmalarından uzak tutmuş, bu deneme de şartlar oluşmaması nedeniyle yarım kalmıştı.

İşte dostlar, ruh ve bedenden (nefis) oluşan insanoğlu demokrasiyi böyle işletiyor. Bu yalnız bizde değil bütün insanlıkta böyle hemen hemen, ama bizde bir başka. Onun için antik Yunanlılar bizim “demokrasi” dediğimiz sisteme “oligarşi” derlerdi.

Adamlar asırlar önce bizim başımıza geleceği tarif etmişler demek ki.

Bir de Garaudy’ye kulak verelim. Bir zamanlar Fransız Komünist Partisinin gözde üyesi ve Marksist düşüncenin önde gelen temsilcilerinden biri olan ve sonradan İslam’da karar kılan Roger Garaudy “Demokrasi köle sahiplerinden, para babalarına kadar, daima bir azınlığın kamuflajı olmuştur” der.

Olsun herhalde böyle böyle öğreneceğiz demokrasiyi. “Demokrasi yok mu istediğimi yaparım” felsefesinden, eğitildikçe, ama doğru dürüst eğitildikçe inşallah kurtuluruz

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Emirhan
(20.08.2023 20:25 - #349)
Nevzat nerelerdesin sağlığın nasıl telim 532 2432718
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.