Batur İLTER - ADD Kadıköy E. Bşk.
Köşe Yazarı
Batur İLTER - ADD Kadıköy E. Bşk.
 

ATATÜRK’LE ÇATIŞMAK

         Huntington'un Atatürk'ten de bahsettiği önemli bir kitabı var. Kendisi yazar olmanın ötesinde ABD şahinlerinin teorisyeni, Foreign Policy Dergisinin kurucusu olması da bunu gösteriyor. O nedenle, kitaptaki önemli bölümler hem dünyaya bakış hem de yapılan önermeler açısından Amerika'daki iktidar güçlerinin ciddi bir bölümünün orta ve uzun vadedeki yol haritasını da göstermektedir.        Makale olarak 1993'te yayınlanan metin daha sonra geliştirilerek 1996’da kitap haline getirilmiştir. Türkiye'de ise ilk baskı 2002 de basılmıştır. Kitabın orijinal adı 'The Clash of Civilizations and Remarking World Order' olmasına karşın isim 'Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması' şeklinde baskıya girmiştir. Bu bile siyasi anlamda bir durumu yumuşatma örtüsü gibi gözükmektedir. Çünkü Clash, çatışma değil tokuşma demektir. Yani medeniyetler tokuşacak ve biri kırılacaktır. O da İslam ülkeleri ile üçüncü dünya ülkeleri olacak ve dünya Amerikan şahinlerinin senaryosuna göre yeniden düzenlenecektir. Diğerleri ya esir olacak ya da onlara kahyalık yapacaktır. Zaten, yazar önsöz arasında  'Bu kitap sosyal bilimler alanında yapılmış bir çalışma değildir' diyerek belli belirsiz bir itirafta da bulunuyor!          Yazar İslam alemine bir lider ülke ararken öncelikli olarak bunu bazı nedenlerle başaramayan ya da yeterli olmayan ülkeleri sıralarken Suudi Arabistan, İran, Pakistan, Mısır ve Filipinleri gösteriyor. Arkasından da asıl konuyu gündeme sokarak Türkiye bunu yapabilir önerisini gündeme getiriyor. Kuşkusuz Türkiye'nin bunu yapabilmesi için bazı koşulları kabul etmesini ve gerçekleştirmesini gerekli görüyor. Şimdi bunlar hangileridir bakalım.         1)En önemli engel olarak tanımladığı konuyu şöyle dile getiriyor' Gelgelelim, Atatürk'ün Türkiye'yi net bir şekilde laik bir toplum olarak tanımlaması, Türkiye Cumhuriyeti’nin bu rolü Osmanlı İmparatorluğundan devralmasını engellemiştir. Türkiye kendisini laik bir ülke olarak tanımladığı sürece İslam’ın liderliğine soyunma olasılığı yoktur. Türkiye bir noktada Batı dünyasına üyelik için yalvarıp duran bir dilenci olarak oynadığı hüsran verici ve aşağılayıcı rolden vazgeçip, Batı'nın temel İslami muhatabı ve düşmanı olarak oynadığı çok daha etkileyici ve onurlu tarihsel rolü yeniden üstlenmeye hazır hale gelebilir. Buna örnek olarak şöyle diyor; Türkiye'nin sonuçta bir Güney Afrika rolü kotarması hiç de mantık dışı değildir; Güney Afrika'nın ırk ayrımcılığını ilga etmesi gibi, kendine yabancı olduğu gerekçesiyle laikliği kaldırıp, kendi medeniyet kümesinde bir parya konumundan çıkarak bu medeniyetin lideri haline gelebilir. Dolayısıyla laiklik mutlaka kaldırılmalıdır! Irk ayrımı ile laikliği aynı kefeye koyan bu anlayışı taşıyan güçlerin hem Türkiye'ye bakışları hem de kendi çapları söz konusu mukayese ile açığa çıkmıştır! Türkiye'yi kolay lokma sananların biraz da tarihi okumalarında onlar açısından büyük fayda vardır!        2)Diğer yapılması gerekenlerde işin aslını tamamı ile gösteren ikinci temel konudur. Doğal olarak ikinci hamle olarak, Türkiye, Laikliği kaldırırken' Atatürk'ün mirasını, Rusya'nın Lenin'in mirasını reddedişinden daha eksiksiz bir şekilde reddetmek zorunda kalacaktır.' cümlesi gelecektir. Ayrıca Atatürk kalibresinde ve gerekli siyasal, dinsel meşruluğu kendisinde toplamış olan bir liderin olmasında da büyük fayda vardır!         Söz Konusu kitap çıktığından beri Türkiye'de gelişen ortama dikkatlice baktığımızda bu senaryoya uygun bir çaba var mıdır, acaba!? Bunun, BOP Eş başkanı olma hevesinde olanlarla herhangi bir ilgisi var mıdır? Ne yazık ki burada Amerikalı kurmayları ve ülkedeki yandaşlarının atladığı, Atatürk'ü gömme stratejisinin iflasa mahkum olduğudur! Çünkü Atatürk bir tohumdur ve toprağa gömüldükçe yeşerir daha güçlü hale gelir. Zaten Atatürk'le çatışmaya kalkanların, ülkeyi ne hale getirdiği ve bu kadroların kalibreleri de geniş halk kitleleri nezdinde netleşmiştir. Dolayısıyla, ATATÜRK' ün gücü ve anlayışı her zamanki gibi halkın bağrında ve dimdik ayaktadır! Batur İlter       Not: Kitap- Okuyan Us Yayın-Samuel P..Huntington-The Clash of Civilizations and the Remaking of World Order-Türkiye altıncı baskı-ilgili sayfalar 261-264          
Ekleme Tarihi: 11 Mayıs 2024 - Cumartesi

ATATÜRK’LE ÇATIŞMAK

         Huntington'un Atatürk'ten de bahsettiği önemli bir kitabı var. Kendisi yazar olmanın ötesinde ABD şahinlerinin teorisyeni, Foreign Policy Dergisinin kurucusu olması da bunu gösteriyor. O nedenle, kitaptaki önemli bölümler hem dünyaya bakış hem de yapılan önermeler açısından Amerika'daki iktidar güçlerinin ciddi bir bölümünün orta ve uzun vadedeki yol haritasını da göstermektedir.

       Makale olarak 1993'te yayınlanan metin daha sonra geliştirilerek 1996’da kitap haline getirilmiştir. Türkiye'de ise ilk baskı 2002 de basılmıştır. Kitabın orijinal adı 'The Clash of Civilizations and Remarking World Order' olmasına karşın isim 'Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması' şeklinde baskıya girmiştir. Bu bile siyasi anlamda bir durumu yumuşatma örtüsü gibi gözükmektedir. Çünkü Clash, çatışma değil tokuşma demektir. Yani medeniyetler tokuşacak ve biri kırılacaktır. O da İslam ülkeleri ile üçüncü dünya ülkeleri olacak ve dünya Amerikan şahinlerinin senaryosuna göre yeniden düzenlenecektir. Diğerleri ya esir olacak ya da onlara kahyalık yapacaktır. Zaten, yazar önsöz arasında  'Bu kitap sosyal bilimler alanında yapılmış bir çalışma değildir' diyerek belli belirsiz bir itirafta da bulunuyor!

         Yazar İslam alemine bir lider ülke ararken öncelikli olarak bunu bazı nedenlerle başaramayan ya da yeterli olmayan ülkeleri sıralarken Suudi Arabistan, İran, Pakistan, Mısır ve Filipinleri gösteriyor. Arkasından da asıl konuyu gündeme sokarak Türkiye bunu yapabilir önerisini gündeme getiriyor. Kuşkusuz Türkiye'nin bunu yapabilmesi için bazı koşulları kabul etmesini ve gerçekleştirmesini gerekli görüyor. Şimdi bunlar hangileridir bakalım.

        1)En önemli engel olarak tanımladığı konuyu şöyle dile getiriyor' Gelgelelim, Atatürk'ün Türkiye'yi net bir şekilde laik bir toplum olarak tanımlaması, Türkiye Cumhuriyeti’nin bu rolü Osmanlı İmparatorluğundan devralmasını engellemiştir. Türkiye kendisini laik bir ülke olarak tanımladığı sürece İslam’ın liderliğine soyunma olasılığı yoktur. Türkiye bir noktada Batı dünyasına üyelik için yalvarıp duran bir dilenci olarak oynadığı hüsran verici ve aşağılayıcı rolden vazgeçip, Batı'nın temel İslami muhatabı ve düşmanı olarak oynadığı çok daha etkileyici ve onurlu tarihsel rolü yeniden üstlenmeye hazır hale gelebilir. Buna örnek olarak şöyle diyor; Türkiye'nin sonuçta bir Güney Afrika rolü kotarması hiç de mantık dışı değildir; Güney Afrika'nın ırk ayrımcılığını ilga etmesi gibi, kendine yabancı olduğu gerekçesiyle laikliği kaldırıp, kendi medeniyet kümesinde bir parya konumundan çıkarak bu medeniyetin lideri haline gelebilir. Dolayısıyla laiklik mutlaka kaldırılmalıdır! Irk ayrımı ile laikliği aynı kefeye koyan bu anlayışı taşıyan güçlerin hem Türkiye'ye bakışları hem de kendi çapları söz konusu mukayese ile açığa çıkmıştır!

Türkiye'yi kolay lokma sananların biraz da tarihi okumalarında onlar açısından büyük fayda vardır!

       2)Diğer yapılması gerekenlerde işin aslını tamamı ile gösteren ikinci temel konudur. Doğal olarak ikinci hamle olarak, Türkiye, Laikliği kaldırırken' Atatürk'ün mirasını, Rusya'nın Lenin'in mirasını reddedişinden daha eksiksiz bir şekilde reddetmek zorunda kalacaktır.' cümlesi gelecektir. Ayrıca Atatürk kalibresinde ve gerekli siyasal, dinsel meşruluğu kendisinde toplamış olan bir liderin olmasında da büyük fayda vardır! 

       Söz Konusu kitap çıktığından beri Türkiye'de gelişen ortama dikkatlice baktığımızda bu senaryoya uygun bir çaba var mıdır, acaba!? Bunun, BOP Eş başkanı olma hevesinde olanlarla herhangi bir ilgisi var mıdır? Ne yazık ki burada Amerikalı kurmayları ve ülkedeki yandaşlarının atladığı, Atatürk'ü gömme stratejisinin iflasa mahkum olduğudur! Çünkü Atatürk bir tohumdur ve toprağa gömüldükçe yeşerir daha güçlü hale gelir. Zaten Atatürk'le çatışmaya kalkanların, ülkeyi ne hale getirdiği ve bu kadroların kalibreleri de geniş halk kitleleri nezdinde netleşmiştir. Dolayısıyla, ATATÜRK' ün gücü ve anlayışı her zamanki gibi halkın bağrında ve dimdik ayaktadır!

Batur İlter      

Not: Kitap- Okuyan Us Yayın-Samuel P..Huntington-The Clash of Civilizations and the Remaking of World Order-Türkiye altıncı baskı-ilgili sayfalar 261-264 

      

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.