Orhan Veli anlatamamaktan yakınıyor. Büyük söz ve kalem ustamız bile anlatamamaktan şikayetçi…
Ağlasam sesimi duyarmısınız mısralarımda
Dokunabilir misiniz gözyaşlarıma ellerinizle
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel
Kelimelerime kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Herşeyi söylemek mümkün
Epeyce yaklaşmışım duyuyorum
Anlatamıyorum…
Yazıyla bu denli güzel anlatan ve anlaşılan şairimiz sanırım sözlü biçimde anlatamıyordu. Hele sevgilinin karşısında olunca. Hele hele büyük kitlelerin karşısında olunca…Gerçekten değinilen durumlarda insanın eli ayağına dolaşıp kördüğüm oluyor.
Anlatabilmek her biçim ve yöntemiyle büyük bir başarı. Kimileri sözle, kimileri yazıyla, kimileri kaşla-gözle, kimileri işaretle, kimileri sanat eserleriyle, kimileri bazı Karadeniz köylerinde olduğu gibi ıslıkla anlatır. Anlatarak anlaşılmasını sağlar.Kimileri ise bütün organları eksiksiz bulunduğu halde anlatamaz ve bunun doğal sonucu olarak anlaşılamaz. Konu sözlü anlatım yani konuşma olunca önce önemini bilmek gerekir. Konuşma insana insanlığını veren bir olgu. Her beceri gibi üzerinde durdukça, üzerinde çalışıldıkça geliştirilebilme özelliğine sahip. Doğuştan kekeme olan Çiçeron’un dünyanın gelmiş geçmiş en büyük hatiplerinden biri olmayı başardığını unutmayalım.
Hep anlatmak istememize karşın, kültürümüzde konuşmak hiç iyi karşılanmaz nedense. Pek çok deyim vardır.
“Söz gümüşse sükut altındır.”, “Bülbülün çektiği dili belasıdır.”, “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.” ,“Dilini tut danayı güt.”, “Az konuş da molla sansınlar.” gibi…
Bu sözlerin bir kısmı, gevezeliği önlemeye yönelik öğütler olmasına karşın, kültürümüzün doğruyu dobra dobra söyleyenlerden hoşlanmadığı gerçeğini de belirler. Onun için iyi insan “Ağzı var dili yok” diye tanımlanır. Ama bütün bu deyimler otoriter-monark aile ve devlet yönetimlerinin kalıntıları. Oysa günümüzde, büyük bir ideal olarak gördüğümüz demokrasiler konuşmadan, anlamadan, anlaşılmadan gerçekleştirilemez.
Atalarımızın daha demokrat olduğu dönemlerde konuşma biraz önce değinildiği gibi kötülenmemiş. Aksine, Kutadgu Bilig’de olduğu gibi güzel konuşma yüceltilip göklere çıkarılmış. İşte bir söz: Yusuf Has Hacip söylemiş:
“İnsanda dilince değişir kader
Ya yurda baş olur, ya başı gider”
Atalarımz sözün hamını, ayıklayıp demini bulmaya öğrenmeye, öğretmeye çalışmış. Yine Yusuf Has Hacip’in ifadesiyle:
“Aman sözün aydın olsun, öz olsun
Işık saçsın, bakar köre göz olsun.”