1948 yılının Kasım ayında doğdu.
4 yaşındayken annesi 1952’nin Şubatında İngiltere Kraliçesi oldu.
Ana-babasının en büyük evladı olduğu için kendisi de tahtın veliahtı durumuna geldi. İngiltere’de veliahtlara asırlardır yapıldığı üzere ona da “Galler Prensi” unvanı verildi.
Kraliçe annesi bir gün atalarının yanına kavuştuğunda o Kral olacaktı.
Ne var ki “o gün” bir türlü gelmek bilmedi.
Sabırla bekledi.
Tam 70 yıl, 8 ay.
Sonunda sabreden derviş muradına erdi.
Krallık tacını taktı. 74 yaşını bitirip 75e basmasına sadece 2 ay kalmıştı.
Charles’dan bahsediyorum tabii. Yani resmi adıyla Kral 3.Charles’tan.
Her halde tahta çıkmak için en uzun süre bekleyen veliaht olarak tarihe geçecek. Uzun süre kırılması beklenmeyen bir rekorun sahibi olacak. Hatta, bence Guiness Rekorlar kitabına da girmeli.
Onunla birlikte rekor kıran biri daha var aslında. Kraliçe olabilmek için yıllar boyu bekleyen Camilla.
Sonunda dervişler muradlarına erdiler ve 6 Mayıs 2023 günü taç giydiler.
Veliahtlığı sırasında Charles’e söylenmeyen kalmadı. “kepçe kulak” dediler, sustu. “Gizli Müslüman” dediler, sustu. “Aptal, patavatsız, durgun zekalı” dediler, sustu. Sadakatle, sabırla, sebatla veliahtlık görevlerini yerine getirdi.
Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse o, yüzlerce yıllık İngiliz Hanedanında üniversite okuyan ve mezun olan ilk kişiydi. Mükemmel bir polo oyuncusuydu. Kardeşi Prens Andrew ve oğlu Prens Harry gibi savaş görmediyse de askerlik vazifesini albay rütbesiyle yerine getirmişti.
İngiliz halkı monarşiyi sever. Ama bu sevgi gitgide azalıyor. Charles’ın tahta çıkması kraliyet karşıtlarının arttığı döneme rast geldi. Milletler Topluluğunun üyesi birçok devlet artık kraliyete bağlı olmak istemiyor, Kraliçenin/kralın sembolik de olsa kendi devletlerinin de başkanı olmasını istemiyor. Öte yandan Birleşik Krallığı meydana getiren Galler de, İskoçya’da ve İrlanda’da da ayrılık rüzgarları esiyor.
Bilmem Charles taht aleyhinde esen bu rüzgarların sebebini oturup düşünmüş mü dür ?
Amerikalı bir dul hanım yüzünden tahtı bırakan annesinin amcası 8.Edward’ın konuşma özürlü dedesi Kral 6. George’un ve eşi yani Kraliçe 2.Elisabeth’in annesi (kendisinin anneannesi) alkol düşkünü “Ana Kraliçe Elisabeth”in hiç mi sorumluluğu yoktu bu olumsuz gidişatta.
Hatta çok sevilen annesi 2. Elisabeth’in kardeşi Prenses Margaret’e (Charles’in teyzesine) yaptıkları, bunalan Margaret’in karıştığı skandallar….
Hatta,”uçana, kaçana konduğu “ söylenen Babası Prens Phillip’in serüvenleri….
Ya kendisinin özel hayatında yaptıkları ve yapmadıkları. Gül gibi karısı, “Gönüllerin Prensesi” Diana ile evliyken evli barklı, çoluk çocuk sahibi, kendinden yaşça büyük bir hanımla, yani Camilla ile olan gayrı meşru ilişkisi. Bunun eşi Prenses Diana’da yarattığı ruhi çöküntü ve sonrasında girdiği olur olmaz münasebetler. Sonunda “Gönüllerin Prensesi”nin hayli şüpheli bir trafik kazasında hayatını kaybetmesi…
…Halkın gözünde monarşinin gözden düşmesinde bunların hiç mi rolü olmadı ?
Kral Charles takkeyi, pardon tacı önüne koyup düşündüğünde ailesinin diğer fertlerinin de bu durumdan sorumlu olduklarını hiç hesaba katmaz mı acaba?
Kız kardeşi Prenses Anne’ın kırdığı cevizler.
Erkek kardeşi Prens Andrew’un 18 yaş altındaki bir kız ile aşna fişnesi, mahkemeye düşmesi, kızı şikayetinden vaz geçirmek için el altından bir çuval dolusu para ödemesi. O askerdeyken karısı Sarah’ın evli adamlarla yediği naneler.
En küçük erkek kardeşi Prens Edward’ın cinsel tercihlerine ilişkin olarak halk arasında dolaşan söylentiler…
Bunlar da Kraliyet müessesesini zedeleyen olaylar olmadı mı?
Biti mi?
Ne gezer, sırada Charles’in oğulları var.
Büyük oğlu ve tahtın varisi Prens William’a ne demeli. Halkın bir kısmı yeni veliahtın son derece tembel biri olduğuna inanıyor. İleride örnek bir kraliçe olacağı düşünülen zarif, güzel, kibar, sevimli eşi, üç çocuğunun annesi, Prenses Kate dururken eski sevgilisi ile beraberliğini sürdürdüğü dedikoduları yapılıyor. Eğer doğruysa “gen” denilen şey bu olsa gerek.
Geldik “turpun büyüğü heybede kaldı” hikayesine, yani Harry ve Megan’a. Yine bir Amerikalı hanım, yine bir dul hanım. Üstelik melez. Üstüne üstlük geçmişte porno filmleri çevirdiği iddia edilen bir film yıldızı. Ağızlar torba değil ki büzüp kapatasın. Kızıl saçlı Prens Harry’nin annesi Prenses Diana ama babasının Charles olmadığı iddia ediliyor ve bu nedenle Charles’in Harry’i sevmediği söyleniyor. Bu iddialar bana ait değil herhalde “kökü dışarıda olan çevreler”in uydurdukları olsa gerek.
Yukarıda saydığım özelliklerinden ötürü Sarayın kabullenmekte zorlandığı yeni gelin Megan da az değil yani. Amerikan yaşam ve konuşma tarzı ile Sarayın yüzlerce yıllık adetlerinin, geleneklerinin farklı olduğunu anlayamadı. “Eski köye yeni adetler” getirmeye çalışınca başta “muhtar” olmak üzere “köy ihtiyar heyetinin” tepkisini kazandı. Hele hele, müstakbel kraliçe Prenses Kate’i kıskanması, onunla “midik yarışına” kalkışması olayın tuz-biberi oldu. Harry ile yaşadıkları Kensington Sarayında çalışanlara yaptığı muamele hakkında çıkan söylentiler de bardağı taşırdı.
Genç çift basının kendilerine gösterdiği tavrı ileri sürerek İngiltere’den ayrılıp Amerika’ya yerleştiler. Televizyon mülakatları, basına beyanatlar, kitap yazmalar… bazı hususlarda haklı dahi olsalar Sarayın ve bir kısım halkın tepkisini çekti. Sonunda olan oldu ve Harry Hanedan ünvanını kaybetti ve resmi görevlerinden alındı…Babaannesi Kraliçe 2.Elisabeth’in cenaze törenine ve babası Charles’in taç giyme seremonisine mecburen davet edildi ama atık prens olmadığından Hanedan kaftanı ile ve resmi üniformasıyla değil ancak sivil kıyafetle iştirak edebildi ve Ailenin yanında değil arka sıralarda oturtuldu…..Tabii ki Buckhingham Sarayı balkonunda yapılması adet olan o meşhur halk selamlamasına iştirak edemedi. Soranlara oğlunun doğum günü olduğu için acele Amerikaya dönmesi gerektiğini söyleyerek işin içinden sıyrılmaya çalıştıysa da kimse bu bahaneyi yutmadı…….
Bir sonraki yazımda Taç Giyme Töreninin ayrıntılarını anlatacağım, o zamana kadar sevgiyle kalınız.