Sene 1838. Osmanlı tahtında yaklaşık 30 yıldır Sultan 2.Mahmut oturmakta.
Charles Fellows isimli bir İngiliz Izmir’e geliyor. Adam hem gezgin,hem maceracı, hem ressam, hem alaylı arkeolog. Yani her telden çalıyor, her şeye maydanoz.
İzmir’den başlayıp güneye doğru giderek tüm antik kentleri dolaşıp dişine uygun “av” arıyor.
Sonunda Antalya/Kaş’taki Zanthos antik kentine vardığında aradığını buluyor.
Hemen Istanbul’daki İngiliz Büyükelçisine koşup Sultan 2.Mahmut’tan tarihi araştırmalar yapmasına izin veren bir ferman alıyor. Dikkat buyurunuz fermanda “ara, bul, buluklarını çal” diye bir izin sözkonusu değil. Yanlış biliyorsam İngilizler o fermanı göstersinler de durum açıklığa kavuşsun.
Zanthos Antik Kenti, küçük şehir (polis) devletlerinden oluşan Likya Birliğinin idari başkenti.
Fellows kollarını sıvayıp “Mal bulmuş MagribÎ (yoksa İngilizÎ mi deseydim?) gibi” yallah ne bulursa üstüne çöküyor: Nereidler (Su perileri)Anıtı, Harpy Anıtı, kabartmalar, heykeller.. say babam say.
Derken Payava’nın anıt mezarına geliyor sıra. O sırada (nihayet) yerel makamlar uyanıyor, “Dur yahu, ne yapıyorsun ?” diyorlar. Fellows bakıyor ki pabuç fiyatlarına zam gelmiş Anıtın tabanını bırakıyor, sadece lahit kısmını (70 ton) alelacele söküp kıyıda bekleyen suç ortağı İngiliz Kraliyet Donanmasına ait bir savaş gemisine yüklüyor ve kaçıyor. Ver elini Londra, ver elini British Museum Hani elinde alıp götürmesine izin veren ferman vardı?
Varsa neden palaspandıras kaçtı?
Benim lügatimde bu işe “Devlet eliyle, yahut devlet yardımıyla soygun” denir. “Va mı bunun başka izah tarzı ?”
(Ara bilgi: Bu eserleri ve Türkiye’den göçürülen diğerlerini British Museum’daki, yanılmıyorsam, 20 ve 21. Salonlarda görebilirsiniz)
Gelelim araştırma iznini veren Sultan 2. Mahmut’a. Adamcağız bunu “Cahilliğinden mi yaptı, keyfinden mi yaptı, kandırıldı mı , yoksa mecbur mu kaldı, günün şartları bunu mu gerektiriyordu?” sorularının cevaplarına.,
2.Mahmut, 30 yıllık saltanatı sırasında şöyle ayağını uzatıp, çubuğunu tüttürerek, şarabını içerek, 18 karısından kurtulup cariyeleri ile fingirdeşecek rahat bir gün geçirme fırsatı bulamadı.
Kabakçı Mustafa başkanlığındaki isyancılar,amcası 3.Selim’i indirip ağabeyi 4.Mustafa’yı tahta oturtunca yeni Sultan ilk iş olarak padişah 3.Selim’in ve kendi kardeşi 2.Mahmut’un öldürülmesi emrini verdi.
Cellatlar, onları önlemek isteyen Mustafa’nın adamları ile mücadele ederken Rusçuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşa yetişip onu, kelimenin tam anlamıyla, “ ipten aldı”. (Maalesef, Alemdar Mustafa Paşa 3.Selim’i kurtaramadı).
Netfliks bunu film yapsa “amma da abartılmış bir macera filmi” der konuyu bilmeyen yabancı seyirciler. Ayrıca, “yahu senaristler başka isim mi bulamamışlar; bu olayda herkesin adı Mustafa. İsyancısı da, tahta oturtulanı da, öldürülmek isteneni kurtaranı da Mustafa” derlerdi her halde.
2.Mahmut tahta çıktığında da nefes alamadı. Önce Rusya işle 1812 savaşı, sonra Sırp isyanı, ardından Yunan isyanı , dur, demeye kalmadan Osmanlı Donanmasının Rus, İngiliz ve Fransız donanmaları tarafından Navarin’de imha edilmesi. “Ay, aman” demeye fırsat bulamadan Fransızların - Cezayir’i işgali. . “Oy,yandım”diyemeden Mısır Valisi Mehmet Ali Paşanın isyanı….
Herkes Osmanlıdan bir parça kopartmak istiyordu. 2.Mahmut ne yapacağını bilemez durumdaydı. “denize düşenin yılana sarılmaktan başka çaresi yoktu”. Kendi kafasına göre en az zehirli olduğunu düşündüğü yılanı seçti : İngiltere.
İngilizler hemen kolları sıvayıp ordusu ile Anadolu’nun ortalarına kadar ilerlemiş bulunan Mehmet Ali’yi Mısır’a dönmeye “ikna (‘)” ettiler Bu dostluk hizmeti (!) karşılığında çıkan fatura Baltalimanı Ticaret Anlaşması oldu. Böylece İngiliz tacirler, işadamları büyük imtiyazlara kavuştular. Charles Fellows da bu arada istediği izni aldı.
İngilizler bu avantajları elde edince Avrupa’nın diğer büyük devletleri boş durur mu….baskı üzerine baskı….”siz biraz da reform yapın, kendimiz için bir şey istiyorsak namerdiz” hikayesi altında , kendi işlerine de yarayacağını hesapladıkları Tanzimat Fermanını 2.Mahmut’a hazırlattılar.. 2.Mahmut, bırakın çaresizliğini, zaten tahta çıktığı günden beri kötü gidişatı durdurabilmek için, başta Ordu olmak üzere bir çok konuda düzeltmeler, düzenlemeler yapmak istediği için Avrupa’dan gelen bu ricayı (!) kıramadı ve Gülhane Hattı Hümayunu olarak da anılan Tanzimat Fermanının hazırlanması talimatını verdi.
Verdi vermesine de sonucunu göremeden, uzun süredir muzdarip olduğu verem hastalığı nedeniyle öldü.
Yemine büyük oğlu 1.Abdülmecit padişah oldu .
Tanzimat Fermanının ilanı da 2.Mahmut’un ölümünden 4 ay sonra oğluna naip oldu.
Yeni padişah 1.Abdülmecit de İngilizlere (ve diğer yabancılara) arkeolojik araştırma yapma izni verdi mi?
Verdi tabii.
Keyfinden mi, cehaletinden mi verdi? Yoksa mecbur kaldığı için mi?
Onu da müsaadenizle bir sonraki yazıma bırakıyorum.
Ancak, bazı çevreler tarafından münasebetsizlik olarak tanımlanabilecek bir soruyu da aklımdan silemiyorum:
“Avrupa Devletlerinin 1838 yılında Osmanlıya Tanzimat Fermanını hazırlatma ricası (!) ile AB’nin tam üyelik müzakerelerine başlanabilmesi için reformlar yapmamızı istemesi arasında bir benzerlik olabilir mi acaba?”
Siz ne dersiniz ?