Londra Mektupları - Ahmet Rıfat Ökçün - E.Büyükelçi
Köşe Yazarı
Londra Mektupları - Ahmet Rıfat Ökçün - E.Büyükelçi
 

Ekstremizm (1. Bölüm)

Geçtiğimiz yıl Ekim ayında Hamas İsrail’e saldırdığında bir çok insan gibi ben de, “bunlar aklını peynir ekmekle mi yediler, kendilerinin topu, tankı, uçağı yokken, düzenli ordusu ve bırakın konvansiyonel silahları, nükleer silahlara da sahip olan , ABD dahil neredeyse tüm Batılı ülkelerin desteğini alan İsrail’e ne akla hizmet saldırıyorlar, yeneceklerini mi sanıyorlar?” düşüncesine kapılmış, hemen “öküzün altında buzağı aramaya”, komplo teorileri üretmeye başlamıştım. Hamas’ın bu akıl, mantık dışı saldırısı 30 binden fazla Filistinlinin  hayatını kaybetmesine yol açtı. O da şimdilik. Üstelik Gazze’nin neredeyse tamamı yerle yeksan oldu. Merhum  Sakıp  Sabancı’nın  dediği gibi “bir koyup üç almayı” mı umuyordu Hamas, yoksa tersini mi aldı? Son gelişmelere baktığımda, aslında Hamas’ın, çok ağır bedel ödemesine rağmen bu işten bir anlamda kazançlı çıktığını, istediğini önemli ölçüde elde ettiğini görüyorum. Anlayabildiğim kadarıyla, “Golyat’a kafa tutan Davut” misali İsrail’e saldıran Hamas’ın niyeti bu ülkeyi yenmek değil, Dünyanın dikkatini Filistin meselesine çekmekmiş. Bu açıdan, verilen acı kayıplara rağmen Hamas amacına ulaşmış sayılabilir. Öyle ki, en sıkı destekçileri olan ABD ve İngiltere dahil olmak üzere bir çok ülkede İsrail’in, özellikle sivil Filistinlilere yaptığı hukuk dışı, akıl dışı, insanlık dışı eylemlerin  tepki yaratmaya başladığını söylemek mümkün. Burada bir düzeltme yapmam lazım. Eleştirilerin, tepkilerin hedefinde olan İsrail halkı,  İsrail devleti değil Başbakan Netanyahu. Öylesine ki İsrail’de dahi onun aleyhine gösteriler düzenleniyor. Hatta Netanyahu’nun Savaş Kabinesi mensuplarından Benny Gantz erken seçim talebinde bulunuyor, arkasından Vaşington’a gidip Başkan Yardımcısı Kamala Harris  ile görüşüyor. İnsan Gantz acaba ABD’ye “icazet almak için mi gitti“ diye düşünmeden edemiyor. 7 Ekimden  bu yana İsrail’e  en az 100 kez silah yardımında bulunan, BM Güvenlik Konseyinde İsrail’e karşı olabilecek tüm karar tasarılarını engellemek için veto hakkını kullanan ABD bile artık “canına tak etmiş” olmalı ki “laf dinlemeyen,, inatçılığını sürdüren Netanyahu’ya yönelik “ rotasında “ hafif sapmalar yapmaya başladı. Filistinlilere yardım gönderilmesi için Gazze sahillerinde geçici () liman kuracağını açıklamasının ardından Başkan Biden “ ağzındaki baklayı” çıkardı. Biden yaptığı açıklamada, Gazze’de 30 binden fazla insanın hayatını kaybettiğini, ama bunların çoğunun  (ABD tarafından terörist örgüt sayılan) Hamas üyesi olmadığına işaret ettiklen sonra, Netanyahu’nun kendi siyasi kurtuluşunu  İsrail’in çıkarlarının önüne koyarak yolunu, istikametini şaşırdığını, kaybettiğini söyledi, erken seçim imasında bulundu Vay sen misin böyle diyen, Netanyahu hemen karşılık verdi. “Hem İsrail’in kendini savunma hakkını desteklediğinizi söyleyip, hem de bu hakkı kullandığımızda karşı çıkamazsınız.” Biden’i ABD Senatosundaki çoğunluk lideri (Demokrat Partili) Chuck Schuma izledi. Yılardır İsrail yanlısı olarak bilinen tecrübeli politikacı, İsrail’in yolunu kaybettiğini, Sadece Gazze’de değil Batı Şaria’daki yerleşim bölgelerindeki İsrail işgalci güçlerinin de yanlış hareket ettiğini, (2023 yılında 15 bin Filistinli Batı Şaria’daki yerlerinden edildi. Bunların %80’i -12 bin kişi- 7 Ekimden  sonra yerlerinden edilmiş) söyleyerek Netanyahu’nun derhal istifa etmesini ve ülkede seçime gidilmesini istedi. Ayrıca Abbas’ın da istifa etmesi ve orada da seçim yapılması gerektiğini eklemeyi de ihmal etmedi. Schuma’ya cevap bu kez  iktidardaki Likud Partisinden geldi. Parti Sözcüsü, “ İsrail muz cumhuriyeti değildir“ diyerek Netanyahu’yu  başbakan seçenin  bağımsız ve gururlu bir demokrasi olduğunu vurguladı. AB’nin, Gazze’ye denizden bir yardım koridoru açılması için Güney Kıbrıs Rum Yönetim’indeki Larnaka limanını kiralama girişimi tamamlandıktan sonra bir İsrail heyeti de, gönderilecek yardım malzemesini kontrol amacına yönelik olsa gerek,140 milyon Euro bedelle bir liman satın alma çalışmalarına başladı, bugünlerde. Zaten kendi bölgelerinde bir çok İsrailliye konut ve arazi satan Güney Kıbrıslılar için “kör istedi bir göz, tanrı verdi iki göz” durumu oluştu. Ne demişler “business is business….gerisi teferruattır”. Görülüyor ki İsrail’e destek, tarihinin en düşük düzeyinde. Birçok  ülkede Filistin yanlısı, İsrail aleyhtarı gösteriler düzenleniyor. Güney Afrika Cumhuriyeti, 1948  tarihli  BM “Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi”ni ihlal  ettiği gerekçesi ile  Uluslararası Adalet Divanında  İsrail’e karşı dava açtı ve kazandı. ( BM’nin 1948 tarihli Sözleşmesi  özellikle Nazilerin Yahudilere  karşı uyguladığı soykırım nedeniyle yapılmıştır. Yahudilerin haklı olarak Nazilerin uyguladıkları soykırımdan devamlı şikayet etmelerine karşılık İsrail’in Uluslararası Adalet Divanı kararını takmadığını, kimsenin de bir şey yapamadığını görmek hiç şaşırtıcı olmuyor). Bazı Batılı ülkelerde İslamofobi, diğerlerinde Antisemitizm, bir kısmında da aşırı milliyetçilik ırkçılık, din ve yabancı düşmanlığı bir  kez  daha su üstüne çıkma imkanı buldu. Kimi hükümetler gösterileri yasakladı, kimilerinde istifalar görüldü, parlamentolarda, basında ve sosyal medyada tartışmalar birbirini  kovaladı Bardağa sokulan Hamas kaşığı ”çay”ı karıştırmıştı. Peki, İngiltere’de bu konudaki  son gelişmeler ne? Bunu  da, izninizle bir sonraki yazıya  bırakalım.  
Ekleme Tarihi: 16 Mart 2024 - Cumartesi

Ekstremizm (1. Bölüm)

Geçtiğimiz yıl Ekim ayında Hamas İsrail’e saldırdığında bir çok insan gibi ben de, “bunlar aklını peynir ekmekle mi yediler, kendilerinin topu, tankı, uçağı yokken, düzenli ordusu ve bırakın konvansiyonel silahları, nükleer silahlara da sahip olan , ABD dahil neredeyse tüm Batılı ülkelerin desteğini alan İsrail’e ne akla hizmet saldırıyorlar, yeneceklerini mi sanıyorlar?” düşüncesine kapılmış, hemen “öküzün altında buzağı aramaya”, komplo teorileri üretmeye başlamıştım.

Hamas’ın bu akıl, mantık dışı saldırısı 30 binden fazla Filistinlinin  hayatını kaybetmesine yol açtı. O da şimdilik. Üstelik Gazze’nin neredeyse tamamı yerle yeksan oldu.

Merhum  Sakıp  Sabancı’nın  dediği gibi “bir koyup üç almayı” mı umuyordu Hamas, yoksa tersini mi aldı?
Son gelişmelere baktığımda, aslında Hamas’ın, çok ağır bedel ödemesine rağmen bu işten bir anlamda kazançlı çıktığını, istediğini önemli ölçüde elde ettiğini görüyorum.

Anlayabildiğim kadarıyla, “Golyat’a kafa tutan Davut” misali İsrail’e saldıran Hamas’ın niyeti bu ülkeyi yenmek değil, Dünyanın dikkatini Filistin meselesine çekmekmiş.

Bu açıdan, verilen acı kayıplara rağmen Hamas amacına ulaşmış sayılabilir. Öyle ki, en sıkı destekçileri olan ABD ve İngiltere dahil olmak üzere bir çok ülkede İsrail’in, özellikle sivil Filistinlilere yaptığı hukuk dışı, akıl dışı, insanlık dışı eylemlerin  tepki yaratmaya başladığını söylemek mümkün.

Burada bir düzeltme yapmam lazım. Eleştirilerin, tepkilerin hedefinde olan İsrail halkı,  İsrail devleti değil Başbakan Netanyahu. Öylesine ki İsrail’de dahi onun aleyhine gösteriler düzenleniyor. Hatta Netanyahu’nun Savaş Kabinesi mensuplarından Benny Gantz erken seçim talebinde bulunuyor, arkasından Vaşington’a gidip Başkan Yardımcısı Kamala Harris  ile görüşüyor. İnsan Gantz acaba ABD’ye “icazet almak için mi gitti“ diye düşünmeden edemiyor.

7 Ekimden  bu yana İsrail’e  en az 100 kez silah yardımında bulunan, BM Güvenlik Konseyinde İsrail’e karşı olabilecek tüm karar tasarılarını engellemek için veto hakkını kullanan ABD bile artık “canına tak etmiş” olmalı ki “laf dinlemeyen,, inatçılığını sürdüren Netanyahu’ya yönelik “ rotasında “ hafif sapmalar yapmaya başladı.

Filistinlilere yardım gönderilmesi için Gazze sahillerinde geçici () liman kuracağını açıklamasının ardından Başkan Biden “ ağzındaki baklayı” çıkardı.

Biden yaptığı açıklamada, Gazze’de 30 binden fazla insanın hayatını kaybettiğini, ama bunların çoğunun  (ABD tarafından terörist örgüt sayılan) Hamas üyesi olmadığına işaret ettiklen sonra, Netanyahu’nun kendi siyasi kurtuluşunu  İsrail’in çıkarlarının önüne koyarak yolunu, istikametini şaşırdığını, kaybettiğini söyledi, erken seçim imasında bulundu

Vay sen misin böyle diyen, Netanyahu hemen karşılık verdi. “Hem İsrail’in kendini savunma hakkını desteklediğinizi söyleyip, hem de bu hakkı kullandığımızda karşı çıkamazsınız.”

Biden’i ABD Senatosundaki çoğunluk lideri (Demokrat Partili) Chuck Schuma izledi. Yılardır İsrail yanlısı olarak bilinen tecrübeli politikacı, İsrail’in yolunu kaybettiğini, Sadece Gazze’de değil Batı Şaria’daki yerleşim bölgelerindeki İsrail işgalci güçlerinin de yanlış hareket ettiğini, (2023 yılında 15 bin Filistinli Batı Şaria’daki yerlerinden edildi. Bunların %80’i -12 bin kişi- 7 Ekimden  sonra yerlerinden edilmiş) söyleyerek Netanyahu’nun derhal istifa etmesini ve ülkede seçime gidilmesini istedi. Ayrıca Abbas’ın da istifa etmesi ve orada da seçim yapılması gerektiğini eklemeyi de ihmal etmedi.

Schuma’ya cevap bu kez  iktidardaki Likud Partisinden geldi. Parti Sözcüsü, “ İsrail muz cumhuriyeti değildir“ diyerek Netanyahu’yu  başbakan seçenin  bağımsız ve gururlu bir demokrasi olduğunu vurguladı.

AB’nin, Gazze’ye denizden bir yardım koridoru açılması için Güney Kıbrıs Rum Yönetim’indeki Larnaka limanını kiralama girişimi tamamlandıktan sonra bir İsrail heyeti de, gönderilecek yardım malzemesini kontrol amacına yönelik olsa gerek,140 milyon Euro bedelle bir liman satın alma çalışmalarına başladı, bugünlerde. Zaten kendi bölgelerinde bir çok İsrailliye konut ve arazi satan Güney Kıbrıslılar için “kör istedi bir göz, tanrı verdi iki göz” durumu oluştu. Ne demişler “business is business….gerisi teferruattır”.

Görülüyor ki İsrail’e destek, tarihinin en düşük düzeyinde. Birçok  ülkede Filistin yanlısı, İsrail aleyhtarı gösteriler düzenleniyor. Güney Afrika Cumhuriyeti, 1948  tarihli  BM “Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi”ni ihlal  ettiği gerekçesi ile  Uluslararası Adalet Divanında  İsrail’e karşı dava açtı ve kazandı.

( BM’nin 1948 tarihli Sözleşmesi  özellikle Nazilerin Yahudilere  karşı uyguladığı soykırım nedeniyle yapılmıştır. Yahudilerin haklı olarak Nazilerin uyguladıkları soykırımdan devamlı şikayet etmelerine karşılık İsrail’in Uluslararası Adalet Divanı kararını takmadığını, kimsenin de bir şey yapamadığını görmek hiç şaşırtıcı olmuyor).

Bazı Batılı ülkelerde İslamofobi, diğerlerinde Antisemitizm, bir kısmında da aşırı milliyetçilik ırkçılık, din ve yabancı düşmanlığı bir  kez  daha su üstüne çıkma imkanı buldu. Kimi hükümetler gösterileri yasakladı, kimilerinde istifalar görüldü, parlamentolarda, basında ve sosyal medyada tartışmalar birbirini  kovaladı

Bardağa sokulan Hamas kaşığı ”çay”ı karıştırmıştı.

Peki, İngiltere’de bu konudaki  son gelişmeler ne?

Bunu  da, izninizle bir sonraki yazıya  bırakalım.






 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Meftun Sonakın
(27.03.2024 07:28 - #1025)
Hiç bu şekilde düşünmemiştim
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.