Alfred Bernhard Nobel
19. Yüzyılda yaşamış İsveçli bir kimyager.
Babası silah imalatçısı. 1853-1856 yılları arasında yapılan Kırım Savaşında Çarlık Rusya ordusuna silah satmış. Alfred de babası ile birlikte çalışıyor. Baba-oğul Kırım Savaşında kim bilir kaç Osmanlı askerinin ölümüne neden oldular.
(Ara bilgi: Kırım’da savaşta ve savaş sonrasında toplam ölü sayısı 165 binin üstünde olmuştu. Bunlardan 45 bini Osmanlı, 120 bini de İngiliz, Fransız ve Sardinya Krallığının kayıplarıydı.. Rus tarafının kayıpları ise 450 bin civarındaydı).
Özellikle patlayıcılar konusunda çalışan Alfred’in sıvı nitrogliserini keşfeden bir İtalyan kimyager ile tanışması mesleğindeki dönüm noktasını oluşturdu. Nitrojen, ısı ve basınç altında infilak ettiğinden depolanması, sevki, kullanılması tehlike yaratıyordu. Alfred Nobel sıvı nitrojen üzerinde çalışmaları sonucunda dinamiti keşfetti. Artık dünya “güvenli bir öldürücüye, tahrip imkanına ” sahipti (!).
(Ara not: A.Nobel dumansız barutu da bulan kişidir. O tarihe değin yapılan savaşlarda top veya tüfeklerin ilk salvosundan sonra etrafı kesif bir barut dumanı kaplıyor, gözgözü görmez oluyor, gözler, boğazlar yanıyor, ikinci atışlara geçebilmek için dakikalarca beklemek gerekiyordu. Alfred, dinamit yanısıra dumansız barutu keşfetmesiyle de milyonlarca insanın öldümünde rol oynamıştır).
Pek uzun sayılamayacak yaşamının son yıllarında, insanoğlunun ölüm ve yıkım gücünü arttıran keşiflerinde pişmanlık duymuş olmalı ki, vasiyetinde, kendi adına bir vakıf kurularak insanlığa hizmette bulunan kişilere dağıtılması için, hayatında edindiği müthiş servetini bağışladı.
Böylece Nobel Ödülleri yaratılmış oldu
20. Asrın başından bu yana, Alfred Nobel’in ölüm günü olan 10 Aralıkta 5 alanda Nobel Ödülleri dağıtılıyor.
Sözkonusu 5 alan Fizik, Kimya, Tıp ve Fizyoloji, Edebiyat ile Barış.
Fizik, Kimya (ve son zamanlarda bir de Ekonomi) ödülleri İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi tarafından; Tıp ve Fizyoloji ödülü de yine Stokholm’deki Karolinska Enstitüsü tarafından veriliyor.
Buna karşılık Edebiyat ödülü Norveç Nobel Komitesi; Barış ödülü de Norveç Parlamentosu tarafından veriliyor.
Ödüller, (tek başına veya ortaklaşa olarak) kişilere veya kuruluşlara veriliyor. Ödül miktarı yıllar boyunca ekonomik gelişmeler ile paralel biçimde değiştirilmiş. Geçen yıl alan başına 900 küsur bin dolardı.
Nobel Ödülün aday gösterilen ama alamayan Türkler var mı?
Olmaz olur mu hiç?
En başta Atatürk’ü saymamız gerek. İşin ilginç yanı, kendisini Kurtuluş Savaşımızda yenen Mustafa Kemal’i Venizelos’un Nobel Barış Ödülü için 1936 yılında aday göstermiş olması.
Edebiyat alanında da adaylarımız olmuş. Yaşar Kemal, Leyla Erbil, Fazıl Hüsnü Dağlarca, İlhan Berk, Tahsin Yücel aklıma gelenler. Belki başkaları da vardır; isimlerini yazamadığım için beni affetsinler.
Peki, ya Nobel kazanan Türkler?
En başta 2006’da Nobel edebiyat ödülünü kazanan Orhan Pamuk geliyor.
Bitti mi?
Hayır.
2011 yılında İlhan Mimaroğlu’na özel bir Nobel Ödülü olan “Polar Müzik ödülü” verilmiş.
Bu kadar mı?
2015 yılında Nobel Kimya ödülünü kazanan Türk-Amerikan vatandaşı Aziz Sancar’ı nasıl unutabilirsiniz
Nobel’e katkımız şimdilik bu kadar. Dileriz ileride Nobel ödüllü bilim insanlarımızın, edebiyatçılarımızın sayıları daha da artar.
Benim üzerinde durmak istediğim Nobel Barış Ödülü.
Bu Ödül milletlerin ve halkların kardeşliği, silah ve orduların azaltılması, barış kongreleri düzenlenmesi için en çok uğraş veren kişi ve kuruluşlara veriliyor.
Son yıllarda, bakıyorum, bu ödül genellikle despotik, antidemokratik rejimlerde duruma isyan eden, baskılara başkaldıran, bu yüzden cezalandırılan hapse atılan, sürgüne gönderilen aktivistlere, rejim karşıtlarına verilmiş.
Vallahi bravo.
Ancak, biraz daha dikkatle bakınca ödül alanların başkaldırdığı despotik, anti demokratik, insan haklarına saygı göstermeyen ülkelerin nedense hep Batının düşman ilan ettiği ülkeler olduğu görülüyor. Sanki aynı durumda olan, aynı şeylerin yaşandığı ama Batı yanlısı, Batı güdümündeki ülkelerde rejim aleyhtarı aktivistler yokmuş gibi, cezalandırılmıyorlamış, hatta öldürülmüyorlarmış gibi.
Saydırmayın o ülkeleri bana şimdi.
Ne tesadüf değil mi?
“Aaa, bir de Fransa’nın sömürgesi Yeni Kaledonya’da Fransa'ya karşı çıkan muhalif liderin de bir kaç gün önce hapse atılmasına ne demeli ?. Diğer örneklere bakıldığında o da Nobel’i hakketmiyor mu ?”
Tabii ki, Nobel Barış ödülünü kazanan ve gerçekten de ödülün veriliş amacına uygun çabalar göstermiş kişi ve kuruluşlar da var.
Bu arada Nobel Barış ödülü iki Amerikan başkanına da verilmiş: Carter ve Obama.
İlginç.
Hele hele, Obama’ya Başkanı seçildiği yılda, daha hiç bir şey yapmadan bu Ödülün verilmesi daha da ilginç. Kim bilir belki de Ödülü veren Norveç Parlementosu “adam olacak çocuk…belli olur” deyiminin Norveççesinden esinlenmiştir.
………………….
Gelelim yazımın bam noktasına.
Hani olmaz olmaz da eğer Norveç Parlamentosu benim online Ulus Gazetesindeki yazılarımı devamlı takip ediyor ve çok beğeniyor da bu yıl Nobel Barış Ödülü için aday gösterilmesini benden istiyorsa…….
İşte aday listem:
En başta Ortadoğu'da barışa ve istikrara yaptığı katkılardan ötürü Netanyahu’yu aday gösteriyorum.
Ardından onu askeri, finansal, siyasi, maddi, manevi her bakımdan destekleyen Biden ve diğer Batılı liderleri.
Bu Zat ı Muhteremleri ayrıca Ukrayna savaşında da barışa yaptıkları katkılardan ötürü bir kez daha aday gösteriyorum.
Kuruluşları unuttum sanmayın. AB, Avrupa Konseyi, G 7, ve NATO da barışa yaptıkları katkılardan ötürü mutlaka Nobel Barış ödülü almalılar………
……….desem…..
……. Norveç Parlamentosunun online Ulus Gazetesindeki yazılarımı neden takip etmediği, aday listemi niçin dikkate almayacağını anlayacaksınız.
Pekiyiiii, sizin bu yılki Nobel Barış Ödülü için adaylarınız kimler?