Londra Mektupları - Ahmet Rıfat Ökçün - E.Büyükelçi
Köşe Yazarı
Londra Mektupları - Ahmet Rıfat Ökçün - E.Büyükelçi
 

Zurnacı Sadrazam (2.Bölüm)

Arnavutluk’taki Büyükelçiliğim sırasında, Tirana Üniversitesinde Osmanlı ve Türk Tarihi profesörü olan, adı şu anda aklıma gelmeyen bir bilim adamıyla tanışmıştım. Sık  sık sohbet ederdik. Bir gün bana , espiriyle karışık olarak “Şu kadar asırlık Osmanlı tarihinde Arnavut asıllı kaç Sadrazam, kaç Vezir, , kaç Sadaret Kaymakamı, kaç Serdar, kaç Kaptan ı derya, kaç Beylerbeyi, kaç Sancak Beyi, kaç Vali, kaç Hidiv, kaç Reisül-küttab, kaç Reisül ulema, kaç Şeyhül İslam, kaç Sultan Kethüdası, kaç Defterdar, kaç İmrahor, kaç Paşa…….kaç üst düzey  yönetici vardı bilir misiniz?  diye sordu. Cevaplayamadım tabii. Sonra müstehzi ve muzip bir ifade ile  “Rakamlara bakarsanız onca asır siz bizi değil, aslında biz sizi yönetmişiz” diye ekledi gülümseyerek. …………………………..  622 yıllık Osmanlı imparatorluğunda 36 Padişahımız, 292 Sadrazam ataması yaptı. Bazı kişiler birden fazla kez Sadrazam olarak atandıklarından kişi olarak ele alındıklarında Osmanlının toplam 215 (bazı tarihçiler 218 diye hesaplar) Sadrazamı oldu. Bunlardan sadece 78’i Türk’tü. Yani topu topu üçte biri. Türk asıllı Sadrazamlardan sonra ikinci  sırada Arnavut asıllılar geliyordu…35 Arnavut asıllı Sadrazam. Geri kalanların çoğu da Rumeli’liler ve Rumeli’den devşirilenlerdi. Rakamlar bir yana, bir de görev süreleri bakımından karşılaştırabilme imkanım  olsaydı keşke….. En uzun süre Veziriazamlık yapma rekoru 22 yıl ile, ilk Veziriazamımız  Çandarlı  Kara Halil İbrahim Paşaya ait. En kısa Sadrazamlık yapma unvanı ise Arnavut asıllı Ohri’li Hüseyin Paşaya aitti.  Adamcağız  1621 yılında sadece 6 ay 8 gün makamında oturabilmişti. Kendi rekorunu bir yıl sonra yine kendisi kırdı, yeniden  Sadrazam  yapıldı ……bir gün sonra Saraya karşı ayaklanan yeniçeriler trarafından Saraydan sıvışırken yaklandı……ve öldürüldü.. Tam Guniess Rekorlar Kitabına layik bir rekordu bu….. Arnavut asıllı, Ohri’li Hüseyin Paşanın bu eşsiz rekorunu yine bir Arnavut asıllı Sadrazam kırdı, 35 yıl sonra……Zurnazen Mustafa Paşa……. ……………………. Osmanlı imparatorluğu döneminde öldürülen Sadrazam sayısı 44’tür. Birincisinin  Fatih Sultan Mehmed  tarafından idam ettirilen Çandarlı Halil paşa olduğunu yazmışım. Ya 44’üncüsü, yani sonuncusu? O da Rumeli asıllı olan  Benderli Ali Paşa’dır (Bender bugün Moldova sınırları içinde kalan bir şehirdir). Yunan isyanı sırasında, 1821  yılında  Yunan casusluğu ile suçlanarak Padişah 2. Mahmud  tarafından ida ettirilmiştir. Benderli Ali Paşanın idam edilen son Osmanlı Sadrazamı olması yanı  sıra  bir ikinci özelliği daha  vardır. Garibim; Zurnacı Mustafa ve Ohrili Hüseyin’den sonra koltuğunu ısıtamadan en kısa zamanda  makamından olanlar sıralamasında sadece 9 gün süren görevi ile üçüncü sırada yer alır. Gelelim şampiyon Zurnacıyaaaaa……. …………………….. “ Zurnazen” Farsça kökenli bir birleşik isim. “Zurna”nın ne olduğunu biliyorsunuz. “Zen” ise Küdümzen, Neyzen’de olduğu gibi “çalan”, yahut semazen’ de olduğu gibi “icra eden” anlamında. …………………….. Arnavut asıllıydı Mustafacık. Evinden , yurdundan alınıp Pay i  tahta getirildiğinde ne devlet adamı yetiştiren Enderunda eğitime sokulacak kadar akıllı, zeki, ne de Yeniçeri Ocağına yollanıp asker olarak yetiştirilecek kadar bileği güçlü bulunmadığı için ortada kalıverdi. Geri gönderilecek hali olmadığından Mehterhaneye verildi. Eline bir zurna tutturup Mehter Takımına soktular. Artık Zurnazen Mustafa adıyla anılmaya başlayan kahramanımız Belki akıllı zeki değildi ama çok kurnazdı, ihtiraslıydı, hilekardı, anasının gözüydü, üç kağıtçıydı, içten pazarlıklıydı………..öyle iki adım ileri,  bir adım geri modundaki Mehter onu kesmezdi. O hep ileriye, daha ileriye, en ileriye gitmek istiyordu. Bunun için her şeyi yapmaya, her dümeni çevirmeye hazırdı. Sanki kendisinden bir asır önce yaşamış Makyavelli’nin  “Prens” isimli kitabını okumuş, hatmetmiş gibi. Ne yaptı, ne etti kapağı Saraya attı ve Kapıcıbaşılıkta çalışmaya başladı. Kısa zamanda Kapıcıbaşı oldu. Göz diktiği makamlarda bulunanların kuyusunu kazarak, jurnalleyerek, dedikodular çıkararak işlerinden etti, yerlerine  geçti….Öylesine ki tutabilene aşkolsun. Defterdar oldu, Vali oldu, hayatında hiç gemiye  binmediği halde Kaptan ı derya bile oldu. Onun da bir limiti vardı. Padişah olmayacağına göre Devlet i Ali’de Sultandan sonra ikinci sırada gelen Sadrazam olmak. Türlü entrikalar çevirdi. İsyan eden Yeniçerilerin zamanın Sadrazamını “ istemezük ” nidalarıyla yerinden etmelerini sağladı. Kanuni Sultan Süleyman'dan sonra Osmanlı tahtında en uzun  süre kalan (yaklaşık 40 yıl ) ve zamanının çoğunun da av peşinde koşturduğu için tarihe “Avcı” lakabıyla geçen zamanın Padişahı 4. Mehmed etrafta başka adam yokmuş gibi bu komployu tertipleyen Zurnacıyı Sadrazam tayin etti.   “Kel başa şimşir  tarak, böyle Padişaha böyle Sadrazam”. Arnavutluk’ta Tanrının bile adresini bilemeyeceği bir köyden  çıkan  Mustafa, ham hum şaralap derken amacına, hedefine ulaşmış Osmanlı İmparatorluğunda Sultandan sonraki en yüksek mevkiye geçip oturmuştu.. Ancaaaak………. Oturdu ama oturduğu  sediri ısıtmaya dahi vakit bulamadı. Bu atamayı beğenmeyen Yeniçeriler yeniden Saray kapısına dayandılar. Bu kez “istemezük” değil “isterük, Zurnacının kellesini isterük” diye bağırıyorlardı. Zurnazen Mustafa baktı ki pabuç pahallı, sarığını, kaftanını dahi bırakıp Saraydan tüydü. Sadrazamlığı sadece 2 ( kimi tarihçilere göre e 3 veya 4) saat sürmüştü. Olsun varsın. , Sadaret koltuğuna oturmuş ve Osmanlı Sadrazamları arasına adını yazdırmıştı ya. Ayrıca “yiğitliğin onda dokuzunu” yaparak kellesini de kurtarmıştı….. ……………………. Ne demişti meşhur türkücümüz: “Benim şehrimde Oxford mu vardı da biz gitmedik?” Zurnacı Mustafanın, Ohrili Hüseyin'in, Benderli Ali’nin zamanında Guiness Rekorlar Kitabı mı vardı ki onlar giremediler ? ………………….. (Son not: Madem Osmanlının ilk Veziriazamından bahsettik beri sonuncusunu da yazalım ki yazımızın eksiği, gediği kalmasın. Ahmet Tevfik Paşa. Bu ismi hem benim gibi Hariciye mensupları, özellikle Londra Büyükelçiliğimizde çalışmış olanlar, hem de aranızda yine benim gibi Park Otelin restoranında yemek yemiş, pastahanesinde çay ve kek zevkini tatmış olan eki Istanbullular  bilirler, hatırlarlar   Ahmet Tevfik Paşa hem Osmanlının son Sadrazamıydı hem de en uzun süre (12 yıl ) Hariciye Nazırlığı yapmıştı.. Meslekten Hariciyeciydi.  2.Abdülhamid devrinde Roma, Viyana, Berlin, Atina ve Londra’da Sefirlik  yapmış, daha sonra Hariciye Nazırı olmuştu. İlki 2. Abdülhamid), ikisi de 6.Mehmed  (Vahdeddin) döneminde  olmak üzere üç kez de Sadrazamlık görevinde bulunmuştu. 2.Abdülhamid, İtalyan Sefirinden satın aldığı Gümüşsuyu’daki sefaret binasını önde Hariciye Nazırının İkametgahı olarak Ahmet Tevfik Paşanın kullanımına vermiş, sonra da pek sevdiği Paşaya hediye etmişti. 1920’de Damad Ferid’in yerine son kez Sadrazamlığa getirilen Ahmet Tevfik Paşa 1922’da bu makamın lağvedilmesiyle sahne i siyasetten çekildi. Cumhuriyetin ilanından sonra da  bir görev almadı. Çektiği maddi sıkıntılar nedeniyle , İngiliz asıllı eşinin önerisi üzerine konağının otele dönüştürülmesine razı oldu…… ….veeee 1930’da, uzun süre İstanbul’un sembollerinden biri olacak Park Otel ortaya çıktı. Kente gelen üst düzey yabancı konuklar bu Otelde ağırlandı. Atatürk Oteli bir çok kez kullandı. Yahya Kemal yıllarca Park  Otelde ikamet etti. Yıllar acımasız; neo klasik tarzda inşa edilmiş bu muhteşem konak/otel zamanla baş edemedi, yeni yeni oteller karşısında güçsüz kaldı. Artık  kimse onun klasik odalarında kalmıyor, bir zamanların muhteşem gece kulübüne gitmiyor, restoranını tercih etmiyor, pastanesine uğramıyordu. “Eskiye rağbet olsa bitpazarına nur yağar” demişler 1970’lerin sonunda kapattılar Oteli. 30 küsur yıl sonra ve büyük bir tadilatın ardından “ Park Bosphorus” adıyla yeniden açılmış. Gidip ne gibi değişiklikler olduğunu görme fırsatı bulamadım. Lakin, ne yenilikler yapılmış olursa olsun o muhteşem Boğaz manzarasının değişmediğinden eminim).              
Ekleme Tarihi: 10 Kasım 2024 - Pazar

Zurnacı Sadrazam (2.Bölüm)

Arnavutluk’taki Büyükelçiliğim sırasında, Tirana Üniversitesinde Osmanlı ve Türk Tarihi profesörü olan, adı şu anda aklıma gelmeyen bir bilim adamıyla tanışmıştım.

Sık  sık sohbet ederdik. Bir gün bana , espiriyle karışık olarak “Şu kadar asırlık Osmanlı tarihinde Arnavut asıllı kaç Sadrazam, kaç Vezir, , kaç Sadaret Kaymakamı, kaç Serdar, kaç Kaptan ı derya, kaç Beylerbeyi, kaç Sancak Beyi, kaç Vali, kaç Hidiv, kaç Reisül-küttab, kaç Reisül ulema, kaç Şeyhül İslam, kaç Sultan Kethüdası, kaç Defterdar, kaç İmrahor, kaç Paşa…….kaç üst düzey  yönetici vardı bilir misiniz?  diye sordu. Cevaplayamadım tabii. Sonra müstehzi ve muzip bir ifade ile  “Rakamlara bakarsanız onca asır siz bizi değil, aslında biz sizi yönetmişiz” diye ekledi gülümseyerek.

………………………….. 

622 yıllık Osmanlı imparatorluğunda 36 Padişahımız, 292 Sadrazam ataması yaptı. Bazı kişiler birden fazla kez Sadrazam olarak atandıklarından kişi olarak ele alındıklarında Osmanlının toplam 215 (bazı tarihçiler 218 diye hesaplar) Sadrazamı oldu. Bunlardan sadece 78’i Türk’tü. Yani topu topu üçte biri.

Türk asıllı Sadrazamlardan sonra ikinci  sırada Arnavut asıllılar geliyordu…35 Arnavut asıllı Sadrazam. Geri kalanların çoğu da Rumeli’liler ve Rumeli’den devşirilenlerdi.

Rakamlar bir yana, bir de görev süreleri bakımından karşılaştırabilme imkanım  olsaydı keşke…..

En uzun süre Veziriazamlık yapma rekoru 22 yıl ile, ilk Veziriazamımız  Çandarlı  Kara Halil İbrahim Paşaya ait.

En kısa Sadrazamlık yapma unvanı ise Arnavut asıllı Ohri’li Hüseyin Paşaya aitti.  Adamcağız  1621 yılında sadece 6 ay 8 gün makamında oturabilmişti. Kendi rekorunu bir yıl sonra yine kendisi kırdı, yeniden  Sadrazam  yapıldı ……bir gün sonra Saraya karşı ayaklanan yeniçeriler trarafından Saraydan sıvışırken yaklandı……ve öldürüldü..

Tam Guniess Rekorlar Kitabına layik bir rekordu bu…..

Arnavut asıllı, Ohri’li Hüseyin Paşanın bu eşsiz rekorunu yine bir Arnavut asıllı Sadrazam kırdı, 35 yıl sonra……Zurnazen Mustafa Paşa…….

…………………….

Osmanlı imparatorluğu döneminde öldürülen Sadrazam sayısı 44’tür.

Birincisinin  Fatih Sultan Mehmed  tarafından idam ettirilen Çandarlı Halil paşa olduğunu yazmışım.

Ya 44’üncüsü, yani sonuncusu?

O da Rumeli asıllı olan  Benderli Ali Paşa’dır (Bender bugün Moldova sınırları içinde kalan bir şehirdir). Yunan isyanı sırasında, 1821  yılında  Yunan casusluğu ile suçlanarak Padişah 2. Mahmud  tarafından ida ettirilmiştir.

Benderli Ali Paşanın idam edilen son Osmanlı Sadrazamı olması yanı  sıra  bir ikinci özelliği daha  vardır. Garibim; Zurnacı Mustafa ve Ohrili Hüseyin’den sonra koltuğunu ısıtamadan en kısa zamanda  makamından olanlar sıralamasında sadece 9 gün süren görevi ile üçüncü sırada yer alır.

Gelelim şampiyon Zurnacıyaaaaa…….

……………………..

“ Zurnazen” Farsça kökenli bir birleşik isim. “Zurna”nın ne olduğunu biliyorsunuz. “Zen” ise Küdümzen, Neyzen’de olduğu gibi “çalan”, yahut semazen’ de olduğu gibi “icra eden” anlamında.

……………………..

Arnavut asıllıydı Mustafacık. Evinden , yurdundan alınıp Pay i  tahta getirildiğinde ne devlet adamı yetiştiren Enderunda eğitime sokulacak kadar akıllı, zeki, ne de Yeniçeri Ocağına yollanıp asker olarak yetiştirilecek kadar bileği güçlü bulunmadığı için ortada kalıverdi.

Geri gönderilecek hali olmadığından Mehterhaneye verildi. Eline bir zurna tutturup Mehter Takımına soktular.

Artık Zurnazen Mustafa adıyla anılmaya başlayan kahramanımız Belki akıllı zeki değildi ama çok kurnazdı, ihtiraslıydı, hilekardı, anasının gözüydü, üç kağıtçıydı, içten pazarlıklıydı………..öyle iki adım ileri,  bir adım geri modundaki Mehter onu kesmezdi. O hep ileriye, daha ileriye, en ileriye gitmek istiyordu. Bunun için her şeyi yapmaya, her dümeni çevirmeye hazırdı. Sanki kendisinden bir asır önce yaşamış Makyavelli’nin  “Prens” isimli kitabını okumuş, hatmetmiş gibi.

Ne yaptı, ne etti kapağı Saraya attı ve Kapıcıbaşılıkta çalışmaya başladı. Kısa zamanda Kapıcıbaşı oldu. Göz diktiği makamlarda bulunanların kuyusunu kazarak, jurnalleyerek, dedikodular çıkararak işlerinden etti, yerlerine  geçti….Öylesine ki tutabilene aşkolsun. Defterdar oldu, Vali oldu, hayatında hiç gemiye  binmediği halde Kaptan ı derya bile oldu.

Onun da bir limiti vardı. Padişah olmayacağına göre Devlet i Ali’de Sultandan sonra ikinci sırada gelen Sadrazam olmak.

Türlü entrikalar çevirdi. İsyan eden Yeniçerilerin zamanın Sadrazamını “ istemezük ” nidalarıyla yerinden etmelerini sağladı.

Kanuni Sultan Süleyman'dan sonra Osmanlı tahtında en uzun  süre kalan (yaklaşık 40 yıl ) ve zamanının çoğunun da av peşinde koşturduğu için tarihe “Avcı” lakabıyla geçen zamanın Padişahı 4. Mehmed etrafta başka adam yokmuş gibi bu komployu tertipleyen Zurnacıyı Sadrazam tayin etti.  

“Kel başa şimşir  tarak, böyle Padişaha böyle Sadrazam”.

Arnavutluk’ta Tanrının bile adresini bilemeyeceği bir köyden  çıkan  Mustafa, ham hum şaralap derken amacına, hedefine ulaşmış Osmanlı İmparatorluğunda Sultandan sonraki en yüksek mevkiye geçip oturmuştu..

Ancaaaak……….

Oturdu ama oturduğu  sediri ısıtmaya dahi vakit bulamadı. Bu atamayı beğenmeyen Yeniçeriler yeniden Saray kapısına dayandılar. Bu kez “istemezük” değil “isterük, Zurnacının kellesini isterük” diye bağırıyorlardı.

Zurnazen Mustafa baktı ki pabuç pahallı, sarığını, kaftanını dahi bırakıp Saraydan tüydü.

Sadrazamlığı sadece 2 ( kimi tarihçilere göre e 3 veya 4) saat sürmüştü.

Olsun varsın. , Sadaret koltuğuna oturmuş ve Osmanlı Sadrazamları arasına adını yazdırmıştı ya. Ayrıca “yiğitliğin onda dokuzunu” yaparak kellesini de kurtarmıştı…..

…………………….

Ne demişti meşhur türkücümüz: “Benim şehrimde Oxford mu vardı da biz gitmedik?”

Zurnacı Mustafanın, Ohrili Hüseyin'in, Benderli Ali’nin zamanında Guiness Rekorlar Kitabı mı vardı ki onlar giremediler ?

…………………..

(Son not: Madem Osmanlının ilk Veziriazamından bahsettik beri sonuncusunu da yazalım ki yazımızın eksiği, gediği kalmasın.

Ahmet Tevfik Paşa.

Bu ismi hem benim gibi Hariciye mensupları, özellikle Londra Büyükelçiliğimizde çalışmış olanlar, hem de aranızda yine benim gibi Park Otelin restoranında yemek yemiş, pastahanesinde çay ve kek zevkini tatmış olan eki Istanbullular  bilirler, hatırlarlar

 

Ahmet Tevfik Paşa hem Osmanlının son Sadrazamıydı hem de en uzun süre (12 yıl ) Hariciye Nazırlığı yapmıştı..

Meslekten Hariciyeciydi.  2.Abdülhamid devrinde Roma, Viyana, Berlin, Atina ve Londra’da Sefirlik  yapmış, daha sonra Hariciye Nazırı olmuştu. İlki 2. Abdülhamid), ikisi de 6.Mehmed  (Vahdeddin) döneminde  olmak üzere üç kez de Sadrazamlık görevinde bulunmuştu.

2.Abdülhamid, İtalyan Sefirinden satın aldığı Gümüşsuyu’daki sefaret binasını önde Hariciye Nazırının İkametgahı olarak Ahmet Tevfik Paşanın kullanımına vermiş, sonra da pek sevdiği Paşaya hediye etmişti.

1920’de Damad Ferid’in yerine son kez Sadrazamlığa getirilen Ahmet Tevfik Paşa 1922’da bu makamın lağvedilmesiyle sahne i siyasetten çekildi. Cumhuriyetin ilanından sonra da  bir görev almadı.

Çektiği maddi sıkıntılar nedeniyle , İngiliz asıllı eşinin önerisi üzerine konağının otele dönüştürülmesine razı oldu……

….veeee 1930’da, uzun süre İstanbul’un sembollerinden biri olacak Park Otel ortaya çıktı.

Kente gelen üst düzey yabancı konuklar bu Otelde ağırlandı. Atatürk Oteli bir çok kez kullandı. Yahya Kemal yıllarca Park  Otelde ikamet etti.

Yıllar acımasız; neo klasik tarzda inşa edilmiş bu muhteşem konak/otel zamanla baş edemedi, yeni yeni oteller karşısında güçsüz kaldı. Artık  kimse onun klasik odalarında kalmıyor, bir zamanların muhteşem gece kulübüne gitmiyor, restoranını tercih etmiyor, pastanesine uğramıyordu.

“Eskiye rağbet olsa bitpazarına nur yağar” demişler

1970’lerin sonunda kapattılar Oteli.

30 küsur yıl sonra ve büyük bir tadilatın ardından “ Park Bosphorus” adıyla yeniden açılmış. Gidip ne gibi değişiklikler olduğunu görme fırsatı bulamadım. Lakin, ne yenilikler yapılmış olursa olsun o muhteşem Boğaz manzarasının değişmediğinden eminim).

 

 

 

 

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.