Londra Mektupları - Ahmet Rıfat Ökçün - E.Büyükelçi
Köşe Yazarı
Londra Mektupları - Ahmet Rıfat Ökçün - E.Büyükelçi
 

Kabus Gibi

(Bu yazıda anlatılan olayların, adı geçen  ülke ve kişilerin gerçekle hiç bir ilgisi yoktur, tamamen tesadüften ibarettir). Pazar günleri “Londra Mektupları” köşemde yayınlanan Bodrum’a ilişkin yazı dizisi devam ediyor. Lakin, iki arada, bir derede vakit bulup bu kabus gibi yazıyı da kaleme alarak daha doğrusu tuşlara dökerek sizlerle paylaşmak istedim. Bodrum’da mıyım yoksa Taklamakan Çölünde mi, ayırd etmek pek mümkün değil. Zira o Çöl’de olduğu gibi burada da hava cehennem gibi sıcak, elektrik yok, su yok. Elektrik olmayınca su da olmuyor tabii. Klimalar da çalışmıyor. özellikle geceleri uyumak çok zor. Sivrisineklerin bile, bırakın  sokmayı, uçacak mecalleri kalmamış, duvara yapışmış beni seyrediyorlar. Dün gece sıcaktan uyuyamadım. Sağa dönüyorum olmuyor, sola  dönüyorum olmuyor. Saunaya girmişçesine terden sırılsıklamım. Vakit geçirmek için eski günleri, anıları hatırlamaya çalıştım. ABD’deyim, yani Asparagas Bitişik Devletlerinde. İsrafil devletinin Baş Veziri Neden Yahu kilise kubbeli Kongre Binasında konuşacakmış. Kaçırır mıyım hiç, atladım gittim. Eşekçi Partinin, Filci Partinin Temsiler Meclisi üyeleri ve Senatörleri cümbür cemaat toplanmışlar. Neden Yahu salona bir giriş yaptı ki zannedersiniz  Sultan 2. Mehmet  beyaz atının üstünde, fethettiği Konstantinopolis’in surlarından içeri duhul oluyor. Aralarında  katipler, mübaşirler, çaycılar, hademeler de var mıydı bilemiyorum ama  salonda bulunan hazirun hep birlikte  zıplayıp ayağa kalktılar. Biri hariç. O, elinde “en büyük suçlu bizim  suçlu” gibi bir şeyler yazan pankartı ile koltuğunda oturuyor. O pankarttan sonra bir daha seçilmesi muhtemelen mümkün olmayacak koltuğunda. Konuk İsrafil devletinin Baş vezirine bir alkış koptu, bir alkış koptu ki sanırsınız Elvis Presley ile Luciano Pavarotti gittikleri yerden geri dönmüş, konser vermek için Kongre sahnesine çıkıyorlar…elele.. Alkış dinmek bilmedi, dakikalarca sürdü. Eller, avuçlar kıpkırmızı, sahte gülücüklerden ağızlar kulaklara kurdele oldu. Nihayet konuk Başvezir  konuşmasına başlayabildi. Bir saati biraz aşan konuşma da konuşma idi yani. Adam atıyor, tutuyor, “çevir kazı yanmasın” yapıyor, dezenformasyon sanatından veciz örnekler sıralıyor, yalan, dolan, fili yuttu bir yılan ve çarpıtmanın şahikasına çıkıyor, bu arada sık sık Asparagas Bitişik Devletlerine  iltifat üstüne iltifatta bulunuyor, yıkıyor, yağlıyor, sahtekarlığı, riyakarlığı, çifte standartçılığı ne kadar iyi bildiğini sergiliyordu. Adamı dinlerken çok eğlendim doğrusu. Ama beni asıl güldüren ABD’li (Asparagas Bitişik Devletlerinin) Kongre üyeleri oldu. “Sağlam kafa sağlam bacakta olur” misali, konuşma sırasında hacıyatmaz gibi, her kırk elli saniyede bir oturup kalktılar, Konuğu ayakta alkışladılar, mabadları yer görmedi. Vıcık vıcık. Son aylarda Kazze’de 40 binden fazla  insanı öldüren, yüzbinleri evlerinden, barklarından  yoksun bırakan, cami, okul hastane ayırımı yapmayıp ülkeyi yerle yeksan eden, insanları aç bırakacak yöntemlere başvuran kendisi değilmiş gibi barıştan, marıştan bahsetti, en ufak bir hicap duymadan. Hakkını vermek gerekir ki adamın belagat yeteneği çok yüksek. Muhtemelen Merlin şehrindeki Göbel Üniversitesinden mezun olmuş, Yetmemiş  bir de İtler Üniversitesinde doktora yapmış. Doktora tezi de soykırım, etnik temizlik üzerine olmalı. Konuşurken kolunda Gamalı Yedi Kollu Şamdan sembolü taşıyan band var mıydı, dikkat edemedim. Konuşma bittiğinde, biri hariç, salondaki tüm Eşek ve Fil Partililer ayağa fırladılar…Tanrı sizi inandırsın, 5 dakikadan fazla alkışladılar, adamın etrafını sardılar, tebrik ettiler, tokalaştılar, sarılanlar oldu, selfi çekenler boldu, yüzler gülücüklerle doldu. İktidardaki ve Muhalefetteki Kongre Üyelerini tek vücut halinde kenetlenmiş görmek göz yaşartıcıydı. Aslında pek şaşmamak  gerekir. Zira “ mesele İsrafil olunca gerisi  teferruattır” Asparagaslılar  için . Batık Avrupa ülkeleri ile Asparagas  Bitişik Devletlerini (ABD) arkasına alan Neden Yahu ne hak biliyor ne hukuk, ne kural dinliyor, ne karar. Bitmiş Milletler (BM) Teşkilatının, Uluslararası Atalet Divanının (UAD) kararlarını  hiç takmıyor, bildiğini okuyor. Vuruyor ,  kırıyor, yıkıyor, aç bırakıyor,  öldürüyor. Bırakın dünyadaki tepkileri, ülkesinde kendisine yönelik  muhalefeti de iplemiyor. Kongre binasında konuşurken Kazze’yi bombalamaya devam ediyor.. Adam gözü dönmüş halde etrafına saldırıyor. Humus’u bitirme gerekçesiyle Kazze’yi yerle bir ettikten sonra bu kez gözünü Lüblal’daki Hizbulmaşallah’a dikti. Yetmedi  “Orası Huş’tur, yolu yokuştur” ülkesindeki Pusi’lerin üstüne uçakları ile bombalar yağdırdı. (Haydi İsrafil’in  Kazze ve Lüblal  ile ortak sınırları var diyelim.. Lakin “orası Huş’tur, yolu yokuştur “ devleti ile sınırdaş değil. Pekiii, uçakları oraya nasıl ulaştı. Yoksa aradaki bir başka ülkenin hava sahasını mı kullandı?  Benim coğrafya bilgim hayli zayıftır. Hava sahasını İsrafil (daha önce de ABD ve İncilüs) uçaklarına açan, müsülmanı  yahufiye  kırdıran, dini bütün ülke hangisidir, siz biliyor musunuz?). Neden Yahu’nun Asparagas Bitişik Devletlerindeki utanma  sınırlarını aşma konusunda kırdığı olimpiyat rekorları bununla da bitmedi. Gitti, bir de ABD Başkanı Baydın Artık’ı ziyaret etti. Baydın Artık, dersini iyi hatmetmiş olmalı ki bu sefer konuğuna “Sayın Potin”  şeklinde hitap etmedi. İki kanka , görüşmeleri sırasında birbirlerine karşı olan sevgilerini bir kez daha kanıtladılar. Aslında Baydın Artık bir kaç ay önce “Neden Yahu, yeter yahu, ne istedin de vermedik ama bi dur biraz” diyordu. Hali hazırda  “topal ördek” durumunda olan Baydın Artık giderayak yafudi seçmenlere ve lobisine son bir kıyak yapmak istemiş olmalı, zaten sırtında yumurta küfesi de yok. Yüzsüz Neden Yahu, ardından ABD eski Reisi Donald Duck’ı ziyareti de ihmal etmedi. Ne de olsa Donald Duck onun büyük destekleyicisiydi ve İsrafil’deki ABD Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyan  kişiydi. Donald, Neden Yahu’ya delinen kulağını gösterdi. Karşılık olarak Neden Yahu neresini gösterdi bilmiyorum ama eğer Donald tekrar ADB Reisliğine seçilirse Neden Yahu’nun zevkten dört köşe olacağına eminim İsrafil Başveziri son temasında, kendilerine sembol olarak Eşek’i tercih edenlerin muhtemel Reis adayı Haris Bayan Kamile ile görüştü. Haris Kamile, önümüzdeki reis seçimlerinde ne şiş yansın, ne kebap ilkesine uyarak hem müsülman, hem de yafudi seçmenleri kızdırmayacak bir tutumu tercih etti.  Bir yandan İsrail devletinin varlığına, güvenliğine bağlılığını teyid ederken ve Humus’tan “terörist kuruluş” diye söz ederken, öte yandan da Neden Yahu’ya aba altından sopa göstermekten çekinmedi. Kazze’deki durumdan, çok sayıda masum sivilin öldürülmesinden,2 milyon kişinin güvenliğinin  tehlikeye düşürülmesinden, yarım milyon insanın gıda emniyetinin  tehlikeye atılmasından duyulan endişeyi dile getirdi. Neden Yahu biraz bozulduysa da hiç renk vermedi. Hariş Kamile devamla, derhal ateşkese gidilmesini, rehinelerin iade edilmesini,  insani durumun ve gıda güvenliğinin ivedilikle sağlanmasını öngören Baydın Artık’ın planının yürürlüğe konulmasını istedi…. ………Neden Yahu bir taraftan bunları dinlerken aynı zamanda Kazze’deki “icraatına” devam ediyor, çalışmalarına Lüblal’daki Hizbulmaşallah’ı ve “Orası Huş’tur yolu yokuştur” ülkesindeki Pusi’leri “göz, gez, arpacık” düzenine  alıyordu. Eğer reis seçilirse, anası Hindistanlı, babası Camaika’lı, kocası yafudi olan haris Kamile nasıl bir tutum alacak veya almaya zorlanacak acaba? Ben bu sorunun cevabını tahmin edebiliyorum. Ya Siz? Asparagas Bitişik Devletleri gerçekten de İsrafil  “ne istedi de vermedi ?”. Uluslararası kuruluşlar da,milletlerarsı ilişkilerde, finansal,manevi, istihbarati konularda sınırsız destek verdi. Hele hele askeri yardım konusunda ABD’nin İsrafil’e verdiği desteği  baba oğluna zor verir. O silahlar, füzeler, bombalar, diğer mühimmat, askeri malzeme verilmese İsrafil çoktan çöl ortasında gölgesine sığınacağı vaha arardı. Lakin hakkını vermek gerek. ABD, İsrafil’in inim inim inlettiği  Kazze halkına da, pek beceremediyse bile, insani  yardım yapmaya çalıştı. Önce, GKRY’nin güneyinde bir limana yerleşti (yakında burada askeri üs kuracağı söylentileri dolaşıyor) Sonra Kazze sahillerinde bir yüzer iskele kurdu. AB’nin de desteği ile  GKRY’den Kazze’ye yardım sevkiyatına  başladı…… Ama, bi fırtına çıkınca yüzer iskele ……kullanamaz hale geldi. ABD makamları, toplam  320  milyon dolara mal  olan bu yüzer iskelenin sadece 20 gün kullanılabildiğini  ve  bu iskeleden toplam 8 bin ton insani yardım nakledildiğini açıkladı.. “Zenginin malı züğürdün çenesini yorar”. Demek ki, yüzer iskelenin gün başına maliyet payı 16 milyon dolar ediyor. Sudan ucuz vallahi. Yapımı bizim otoyollarımız, köprülerimiz, havaalanlarımızdan daha ucuza gelmiş. 20 günde 8 bin ton insani yardım, günde 400 ton malzemeye denk geliyor. Yani topu topu 20 TIR kapasitesi kadar bir şey. Malzemenin, alımı, paketlenmesi  nakli ve sair masrafları dışında yüzer iskeleyi kullanması ton başına 40 bin dolar tutuyor….günde 16 milyon dolar. Vay canına, sayın okuyucular….bu rakamlar kuşkusuz gönderilen malzemenin maliyetinden fazladır. …………………… Bunları hesaplarken kan ter içinde uyandım. Kabus gibi bir rüya görmüşüm. “Kabus gibi” diyorum zira rüyamda gördüklerim asla ve kata gerçek hayatta n’olamaz Nereden  giriyor bu fikirler kafama anlayamıyorum. Siz de böyle kabuslar görüyor musunuz….yoksa bozukluk sadece benim kafamda mı var?                        
Ekleme Tarihi: 31 Temmuz 2024 - Çarşamba

Kabus Gibi

(Bu yazıda anlatılan olayların, adı geçen  ülke ve kişilerin gerçekle hiç bir ilgisi yoktur, tamamen tesadüften ibarettir).

Pazar günleri “Londra Mektupları” köşemde yayınlanan Bodrum’a ilişkin yazı dizisi devam ediyor. Lakin, iki arada, bir derede vakit bulup bu kabus gibi yazıyı da kaleme alarak daha doğrusu tuşlara dökerek sizlerle paylaşmak istedim.

Bodrum’da mıyım yoksa Taklamakan Çölünde mi, ayırd etmek pek mümkün değil. Zira o Çöl’de olduğu gibi burada da hava cehennem gibi sıcak, elektrik yok, su yok.

Elektrik olmayınca su da olmuyor tabii. Klimalar da çalışmıyor. özellikle geceleri uyumak çok zor.

Sivrisineklerin bile, bırakın  sokmayı, uçacak mecalleri kalmamış, duvara yapışmış beni seyrediyorlar.

Dün gece sıcaktan uyuyamadım. Sağa dönüyorum olmuyor, sola  dönüyorum olmuyor. Saunaya girmişçesine terden sırılsıklamım.

Vakit geçirmek için eski günleri, anıları hatırlamaya çalıştım.

ABD’deyim, yani Asparagas Bitişik Devletlerinde.

İsrafil devletinin Baş Veziri Neden Yahu kilise kubbeli Kongre Binasında konuşacakmış.

Kaçırır mıyım hiç, atladım gittim.

Eşekçi Partinin, Filci Partinin Temsiler Meclisi üyeleri ve Senatörleri cümbür cemaat toplanmışlar.

Neden Yahu salona bir giriş yaptı ki zannedersiniz  Sultan 2. Mehmet  beyaz atının üstünde, fethettiği Konstantinopolis’in surlarından içeri duhul oluyor.

Aralarında  katipler, mübaşirler, çaycılar, hademeler de var mıydı bilemiyorum ama  salonda bulunan hazirun hep birlikte  zıplayıp ayağa kalktılar.

Biri hariç.

O, elinde “en büyük suçlu bizim  suçlu” gibi bir şeyler yazan pankartı ile koltuğunda oturuyor. O pankarttan sonra bir daha seçilmesi muhtemelen mümkün olmayacak koltuğunda.

Konuk İsrafil devletinin Baş vezirine bir alkış koptu, bir alkış koptu ki sanırsınız Elvis Presley ile Luciano Pavarotti gittikleri yerden geri dönmüş, konser vermek için Kongre sahnesine çıkıyorlar…elele..

Alkış dinmek bilmedi, dakikalarca sürdü. Eller, avuçlar kıpkırmızı, sahte gülücüklerden ağızlar kulaklara kurdele oldu.

Nihayet konuk Başvezir  konuşmasına başlayabildi.

Bir saati biraz aşan konuşma da konuşma idi yani. Adam atıyor, tutuyor, “çevir kazı yanmasın” yapıyor, dezenformasyon sanatından veciz örnekler sıralıyor, yalan, dolan, fili yuttu bir yılan ve çarpıtmanın şahikasına çıkıyor, bu arada sık sık Asparagas Bitişik Devletlerine  iltifat üstüne iltifatta bulunuyor, yıkıyor, yağlıyor, sahtekarlığı, riyakarlığı, çifte standartçılığı ne kadar iyi bildiğini sergiliyordu.

Adamı dinlerken çok eğlendim doğrusu. Ama beni asıl güldüren ABD’li (Asparagas Bitişik Devletlerinin) Kongre üyeleri oldu.

“Sağlam kafa sağlam bacakta olur” misali, konuşma sırasında hacıyatmaz gibi, her kırk elli saniyede bir oturup kalktılar, Konuğu ayakta alkışladılar, mabadları yer görmedi.

Vıcık vıcık.

Son aylarda Kazze’de 40 binden fazla  insanı öldüren, yüzbinleri evlerinden, barklarından  yoksun bırakan, cami, okul hastane ayırımı yapmayıp ülkeyi yerle yeksan eden, insanları aç bırakacak yöntemlere başvuran kendisi değilmiş gibi barıştan, marıştan bahsetti, en ufak bir hicap duymadan.

Hakkını vermek gerekir ki adamın belagat yeteneği çok yüksek.

Muhtemelen Merlin şehrindeki Göbel Üniversitesinden mezun olmuş, Yetmemiş  bir de İtler Üniversitesinde doktora yapmış. Doktora tezi de soykırım, etnik temizlik üzerine olmalı.

Konuşurken kolunda Gamalı Yedi Kollu Şamdan sembolü taşıyan band var mıydı, dikkat edemedim.

Konuşma bittiğinde, biri hariç, salondaki tüm Eşek ve Fil Partililer ayağa fırladılar…Tanrı sizi inandırsın, 5 dakikadan fazla alkışladılar, adamın etrafını sardılar, tebrik ettiler, tokalaştılar, sarılanlar oldu, selfi çekenler boldu, yüzler gülücüklerle doldu.

İktidardaki ve Muhalefetteki Kongre Üyelerini tek vücut halinde kenetlenmiş görmek göz yaşartıcıydı. Aslında pek şaşmamak  gerekir. Zira “ mesele İsrafil olunca gerisi  teferruattır” Asparagaslılar  için .

Batık Avrupa ülkeleri ile Asparagas  Bitişik Devletlerini (ABD) arkasına alan Neden Yahu ne hak biliyor ne hukuk, ne kural dinliyor, ne karar. Bitmiş Milletler (BM) Teşkilatının, Uluslararası Atalet Divanının (UAD) kararlarını  hiç takmıyor, bildiğini okuyor. Vuruyor ,  kırıyor, yıkıyor, aç bırakıyor,  öldürüyor. Bırakın dünyadaki tepkileri, ülkesinde kendisine yönelik  muhalefeti de iplemiyor. Kongre binasında konuşurken Kazze’yi bombalamaya devam ediyor..

Adam gözü dönmüş halde etrafına saldırıyor. Humus’u bitirme gerekçesiyle Kazze’yi yerle bir ettikten sonra bu kez gözünü Lüblal’daki Hizbulmaşallah’a dikti. Yetmedi  “Orası Huş’tur, yolu yokuştur” ülkesindeki Pusi’lerin üstüne uçakları ile bombalar yağdırdı.

(Haydi İsrafil’in  Kazze ve Lüblal  ile ortak sınırları var diyelim.. Lakin “orası Huş’tur, yolu yokuştur “ devleti ile sınırdaş değil. Pekiii, uçakları oraya nasıl ulaştı. Yoksa aradaki bir başka ülkenin hava sahasını mı kullandı?  Benim coğrafya bilgim hayli zayıftır. Hava sahasını İsrafil (daha önce de ABD ve İncilüs) uçaklarına açan, müsülmanı  yahufiye  kırdıran, dini bütün ülke hangisidir, siz biliyor musunuz?).

Neden Yahu’nun Asparagas Bitişik Devletlerindeki utanma  sınırlarını aşma konusunda kırdığı olimpiyat rekorları bununla da bitmedi.

Gitti, bir de ABD Başkanı Baydın Artık’ı ziyaret etti. Baydın Artık, dersini iyi hatmetmiş olmalı ki bu sefer konuğuna “Sayın Potin”  şeklinde hitap etmedi. İki kanka , görüşmeleri sırasında birbirlerine karşı olan sevgilerini bir kez daha kanıtladılar. Aslında Baydın Artık bir kaç ay önce “Neden Yahu, yeter yahu, ne istedin de vermedik ama bi dur biraz” diyordu. Hali hazırda  “topal ördek” durumunda olan Baydın Artık giderayak yafudi seçmenlere ve lobisine son bir kıyak yapmak istemiş olmalı, zaten sırtında yumurta küfesi de yok.

Yüzsüz Neden Yahu, ardından ABD eski Reisi Donald Duck’ı ziyareti de ihmal etmedi. Ne de olsa Donald Duck onun büyük destekleyicisiydi ve İsrafil’deki ABD Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyan  kişiydi. Donald, Neden Yahu’ya delinen kulağını gösterdi. Karşılık olarak Neden Yahu neresini gösterdi bilmiyorum ama eğer Donald tekrar ADB Reisliğine seçilirse Neden Yahu’nun zevkten dört köşe olacağına eminim

İsrafil Başveziri son temasında, kendilerine sembol olarak Eşek’i tercih edenlerin muhtemel Reis adayı Haris Bayan Kamile ile görüştü. Haris Kamile, önümüzdeki reis seçimlerinde ne şiş yansın, ne kebap ilkesine uyarak hem müsülman, hem de yafudi seçmenleri kızdırmayacak bir tutumu tercih etti.  Bir yandan İsrail devletinin varlığına, güvenliğine bağlılığını teyid ederken ve Humus’tan “terörist kuruluş” diye söz ederken, öte yandan da Neden Yahu’ya aba altından sopa göstermekten çekinmedi. Kazze’deki durumdan, çok sayıda masum sivilin öldürülmesinden,2 milyon kişinin güvenliğinin  tehlikeye düşürülmesinden, yarım milyon insanın gıda emniyetinin  tehlikeye atılmasından duyulan endişeyi dile getirdi. Neden Yahu biraz bozulduysa da hiç renk vermedi. Hariş Kamile devamla, derhal ateşkese gidilmesini, rehinelerin iade edilmesini,  insani durumun ve gıda güvenliğinin ivedilikle sağlanmasını öngören Baydın Artık’ın planının yürürlüğe konulmasını istedi….

………Neden Yahu bir taraftan bunları dinlerken aynı zamanda Kazze’deki “icraatına” devam ediyor, çalışmalarına Lüblal’daki Hizbulmaşallah’ı ve “Orası Huş’tur yolu yokuştur” ülkesindeki Pusi’leri “göz, gez, arpacık” düzenine  alıyordu.

Eğer reis seçilirse, anası Hindistanlı, babası Camaika’lı, kocası yafudi olan haris Kamile nasıl bir tutum alacak veya almaya zorlanacak acaba? Ben bu sorunun cevabını tahmin edebiliyorum. Ya Siz?

Asparagas Bitişik Devletleri gerçekten de İsrafil  “ne istedi de vermedi ?”.

Uluslararası kuruluşlar da,milletlerarsı ilişkilerde, finansal,manevi, istihbarati konularda sınırsız destek verdi.

Hele hele askeri yardım konusunda ABD’nin İsrafil’e verdiği desteği  baba oğluna zor verir. O silahlar, füzeler, bombalar, diğer mühimmat, askeri malzeme verilmese İsrafil çoktan çöl ortasında gölgesine sığınacağı vaha arardı.

Lakin hakkını vermek gerek. ABD, İsrafil’in inim inim inlettiği  Kazze halkına da, pek beceremediyse bile, insani  yardım yapmaya çalıştı.

Önce, GKRY’nin güneyinde bir limana yerleşti (yakında burada askeri üs kuracağı söylentileri dolaşıyor) Sonra Kazze sahillerinde bir yüzer iskele kurdu. AB’nin de desteği ile  GKRY’den Kazze’ye yardım sevkiyatına  başladı……

Ama, bi fırtına çıkınca yüzer iskele ……kullanamaz hale geldi.

ABD makamları, toplam  320  milyon dolara mal  olan bu yüzer iskelenin sadece 20 gün kullanılabildiğini  ve  bu iskeleden toplam 8 bin ton insani yardım nakledildiğini açıkladı..

“Zenginin malı züğürdün çenesini yorar”.

Demek ki, yüzer iskelenin gün başına maliyet payı 16 milyon dolar ediyor. Sudan ucuz vallahi. Yapımı bizim otoyollarımız, köprülerimiz, havaalanlarımızdan daha ucuza gelmiş.

20 günde 8 bin ton insani yardım, günde 400 ton malzemeye denk geliyor. Yani topu topu 20 TIR kapasitesi kadar bir şey. Malzemenin, alımı, paketlenmesi  nakli ve sair masrafları dışında yüzer iskeleyi kullanması ton başına 40 bin dolar tutuyor….günde 16 milyon dolar.

Vay canına, sayın okuyucular….bu rakamlar kuşkusuz gönderilen malzemenin maliyetinden fazladır.

……………………

Bunları hesaplarken kan ter içinde uyandım. Kabus gibi bir rüya görmüşüm. “Kabus gibi” diyorum zira rüyamda gördüklerim asla ve kata gerçek hayatta n’olamaz Nereden  giriyor bu fikirler kafama anlayamıyorum.

Siz de böyle kabuslar görüyor musunuz….yoksa bozukluk sadece benim kafamda mı var?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.