Ali Eralp - Eğitimci-Araştırmacı-Yazar
Köşe Yazarı
Ali Eralp - Eğitimci-Araştırmacı-Yazar
 

Eleştirmek, Gerçekleri Söylemek Yasak Türkiye’de…

Descartes’in “Düşünüyorum, öyleyse varım…” sözü Türkiye’de, “Düşünüyorum öyleyse vurun”a dönüştü. İlhan Selçuk Ağabey’in kitabının adı da buydu: “Düşünüyorum, Öyleyse Vurun.” Düşünene vurdular Türkiye’de. Karşı çıkana vurdular. Eleştirene vurdular… Şimdiki düzen ne düşünen adam istiyor ne düşünen kuruluş… Ne dernek ne sendika… Hemen iniyorlar tepesine. Anayasa mahkemesinin kararlarını bile dinlemediler. Uygulamadılar… Muhalefet de bön bön seyretti sadece… Sıkıysa düşün Türkiye’de. Sıkıysa düzeni eleştir. Düşünürsen ve eleştirirsen seni dört duvar arasına atarlar. Çoluğundan çocuğundan, güneşinden ederler. Gökyüzünü yasaklarlar sana. Bulutları, rüzgârı, denizi, ormanı yasaklarlar. Gençliğini çalarlar. Hayatını çalarlar. Milletvekili falan dinlemezler. Zindanlarda tutsak ederler. Tüm üyelerin oy çokluğu ile seçilen, doktorların en büyük kuruluşunun yönetimini mahkeme kararı ile iptal ederler, yerine kayyum atarlar. Hakkını aramak, örgütlü toplum olmak yasak Türkiye’de,  suç… Hem de suçların en büyüğü. Yandaş olacaksın. İktidarı ve politikacıları eleştirmeyeceksin. Kötülemeyeceksin.  Gerçekleri konuşmayacaksın. Doğruları söylemeyeceksin.  Hırsızları, talancıları, vurguncuları, kara para aklayanları görmeyeceksin. Hele hele vatan satıcılarını, vatan bölücülerini hiç görmeyeceksin. “Tam Bağımsız ve gerçekten demokratik bir Türkiye”yi kesinlikle istemeyeceksin. Vurgunlardan, talanlardan haberin yokmuş gibi hareket edeceksin. “Haberim var ve ben bu haksızlığı kabul etmiyorum” dersen, işte o zaman yandın. Ölümlerden ölüm beğen. İşte o zaman sana şöyle seslenirler: “Sen kimsin, necisin ki bunu yapıyorsun? Sen kimsin, necisin ki benim hakkımda konuşuyorsun? Sen benim tekerime taş koyarsan, ben de seni soruştururum, kovuştururum, içeri atarım. Özgürlüğünü elinden alırım…” “Dilediğin gibi yazamazsın. Dilediğin gibi düşünemezsin. Dilediğin gibi konuşamazsın.” Ben nasıl istiyorsam, öyle hareket edeceksin,  öyle konuşacaksın. Öyle davranacaksın. Öyle düşüneceksin. Yoksa gök kubbeyi başına yıkarım. Mahkemelerde süründürürüm seni… Bir zamanlar “Düşündüğü için” 83 yaşındaki İlhan Selçuk Ağabey’i sabahın köründe evinden alıp götürmediler mi? 40 saat sorguya çekmediler mi? Ölümünü biraz da onlar hızlandırmadı mı? Bu ölümde onların payı yok mu? Hadi yok deyin. Hadi yapmadılar deyin. Bugünkü düzende “olmaz” diye bir şey yok… Gök ile yer arasında yaşıyorsan, tepende de AKP varsa başına her şey gelebilir, her şey olabilir… Olmaz deme. “Olmaz” olmaz.  “Devlet benim! İstediğimi, dilediğimi yaparım” diyorlar. Düşünenler korku, baskı yöntemleri ile susturulmaya çalışılıyor. Bu vatanda AKP’li yöneticiler ve yandaşlarının dışında herkes çile dolduruyor.  Baskı ve tehdit altında yaşıyor. Yandaşlar dışında bu ülkede herkes darbeci, herkes suikastçı, herkes hükümeti devirme planı yapıyor, yedisinden yetmişine herkes terörist… Ama unuttukları bir şey var. DP iktidarı döneminde de, 12 Martta da, 12 Eylülde de aydınlara, sanatçılara, devrimcilere baskı, zulüm ve işkence yapılmıştı. Baskı, zulüm şimdiye dek kimseye hayır getirmedi… Zulüm, eziyet ve işkenceyle özgürlüğü, özgür düşünceyi yok edemediler. Ne demişti Namık Kemal: “Ne mümkün zulm ile bidâd ile imhâ-yı hürriyet Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten” Yani, Zulüm ile işkence ile hürriyeti ortadan kaldırmak ne mümkün; güçlüysen, insanlıktan düşünmeyi, anlamayı, aklı kaldır…  
Ekleme Tarihi: 08 Aralık 2023 - Cuma

Eleştirmek, Gerçekleri Söylemek Yasak Türkiye’de…

Descartes’in “Düşünüyorum, öyleyse varım…” sözü Türkiye’de, “Düşünüyorum öyleyse vurun”a dönüştü.

İlhan Selçuk Ağabey’in kitabının adı da buydu: “Düşünüyorum, Öyleyse Vurun.”

Düşünene vurdular Türkiye’de. Karşı çıkana vurdular. Eleştirene vurdular…

Şimdiki düzen ne düşünen adam istiyor ne düşünen kuruluş… Ne dernek ne sendika…

Hemen iniyorlar tepesine.

Anayasa mahkemesinin kararlarını bile dinlemediler. Uygulamadılar… Muhalefet de bön bön seyretti sadece…

Sıkıysa düşün Türkiye’de. Sıkıysa düzeni eleştir.

Düşünürsen ve eleştirirsen seni dört duvar arasına atarlar. Çoluğundan çocuğundan, güneşinden ederler.

Gökyüzünü yasaklarlar sana. Bulutları, rüzgârı, denizi, ormanı yasaklarlar.

Gençliğini çalarlar.

Hayatını çalarlar. Milletvekili falan dinlemezler. Zindanlarda tutsak ederler.

Tüm üyelerin oy çokluğu ile seçilen, doktorların en büyük kuruluşunun yönetimini mahkeme kararı ile iptal ederler, yerine kayyum atarlar.

Hakkını aramak, örgütlü toplum olmak yasak Türkiye’de,  suç… Hem de suçların en büyüğü.

Yandaş olacaksın. İktidarı ve politikacıları eleştirmeyeceksin. Kötülemeyeceksin.  Gerçekleri konuşmayacaksın. Doğruları söylemeyeceksin.

 Hırsızları, talancıları, vurguncuları, kara para aklayanları görmeyeceksin. Hele hele vatan satıcılarını, vatan bölücülerini hiç görmeyeceksin.

“Tam Bağımsız ve gerçekten demokratik bir Türkiye”yi kesinlikle istemeyeceksin.

Vurgunlardan, talanlardan haberin yokmuş gibi hareket edeceksin. “Haberim var ve ben bu haksızlığı kabul etmiyorum” dersen, işte o zaman yandın. Ölümlerden ölüm beğen. İşte o zaman sana şöyle seslenirler:

“Sen kimsin, necisin ki bunu yapıyorsun? Sen kimsin, necisin ki benim hakkımda konuşuyorsun? Sen benim tekerime taş koyarsan, ben de seni soruştururum, kovuştururum, içeri atarım. Özgürlüğünü elinden alırım…”

“Dilediğin gibi yazamazsın. Dilediğin gibi düşünemezsin. Dilediğin gibi konuşamazsın.”

Ben nasıl istiyorsam, öyle hareket edeceksin,  öyle konuşacaksın. Öyle davranacaksın. Öyle düşüneceksin. Yoksa gök kubbeyi başına yıkarım. Mahkemelerde süründürürüm seni…

Bir zamanlar “Düşündüğü için” 83 yaşındaki İlhan Selçuk Ağabey’i sabahın köründe evinden alıp götürmediler mi? 40 saat sorguya çekmediler mi? Ölümünü biraz da onlar hızlandırmadı mı? Bu ölümde onların payı yok mu?

Hadi yok deyin. Hadi yapmadılar deyin. Bugünkü düzende “olmaz” diye bir şey yok…

Gök ile yer arasında yaşıyorsan, tepende de AKP varsa başına her şey gelebilir, her şey olabilir… Olmaz deme. “Olmaz” olmaz.

 “Devlet benim! İstediğimi, dilediğimi yaparım” diyorlar.

Düşünenler korku, baskı yöntemleri ile susturulmaya çalışılıyor. Bu vatanda AKP’li yöneticiler ve yandaşlarının dışında herkes çile dolduruyor.  Baskı ve tehdit altında yaşıyor.

Yandaşlar dışında bu ülkede herkes darbeci, herkes suikastçı, herkes hükümeti devirme planı yapıyor, yedisinden yetmişine herkes terörist…

Ama unuttukları bir şey var. DP iktidarı döneminde de, 12 Martta da, 12 Eylülde de aydınlara, sanatçılara, devrimcilere baskı, zulüm ve işkence yapılmıştı.

Baskı, zulüm şimdiye dek kimseye hayır getirmedi… Zulüm, eziyet ve işkenceyle özgürlüğü, özgür düşünceyi yok edemediler.

Ne demişti Namık Kemal:

“Ne mümkün zulm ile bidâd ile imhâ-yı hürriyet

Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten”

Yani, Zulüm ile işkence ile hürriyeti ortadan kaldırmak ne mümkün; güçlüysen, insanlıktan düşünmeyi, anlamayı, aklı kaldır…

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.