Selvi'nin 6 Mayıs günkü yazısının başlığı "Erdoğan ile Özgür Özel yeni siyaset inşa ediyor" idi. Yazılarımda polemiğe pek az yüz veririm. Daha çok özgün yorumlarımı, değerlendirmelerimi kaleme alırım ancak bir istisnaya daha giderek Selvi'nin söz konusu kırk yamalık gibi yazısındaki kimi noktalar üzerinde duracağım...
Beştepe'nin birçok meseleye yaklaşımı ile Abdülkadir Selvi'nin yaklaşımı hemen hemen aynı. Beştepe'nin yol haritasını anlamak, oyun planlarını okumak istiyorsanız Selvi'nin Hürriyet'teki köşesine bakacaksınız... Onu 2011 ve izleyen yıllarda henüz Yeni Şafak'ta iken TBMM'de görürdüm. Ancak hiç temasımız olmadı.
Selvi'nin 6 Mayıs günkü yazısının başlığı "Erdoğan ile Özgür Özel yeni siyaset inşa ediyor" idi. Yazılarımda polemiğe pek az yüz veririm. Daha çok özgün yorumlarımı, değerlendirmelerimi kaleme alırım ancak bir istisnaya daha giderek Selvi'nin söz konusu kırk yamalık gibi yazısındaki kimi noktalar üzerinde duracağım.
Kılıçdaroğlu kendisini dayatmasa Erdoğan 2023’te iktidardan düşmüştü!
Selvi diyor ki; "Erdoğan, siyasi süreçleri doğru okuyup ona göre politikalar üreten bir siyasetçi. O nedenle 22 yıldır girdiği seçimleri kazanıyor ve Cumhuriyet tarihinin en uzun süreli iktidarına imza atıyor.
Doğru; en başından itibaren ihtiyacına göre farklı ittifaklar kurarak toplumsal ve siyasal destek buldu. Yola ilk çıktığında liberallerden Müslüman demokratlara, bazı Alevi seçkinlerden ANAP ve DYP kökenli merkez sağ unsurlara kadar değişik kesimleri etrafına toplamıştı. Dahası, sonradan FETÖ ilan edilen malum kesimle de adı konulmamış koalisyon halindeydi ve 2010 Anayasa değişikliği referandumunda birlikte hareket ettiler. Sonra PKK-KCK yanında HDP ile diyalog ve çözüm süreci gündeme geldi. Sonra da devreye MHP resmi İttifakı girdi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni hayata geçirmek için. Erdoğan bu; Kılıçdaroğlu ile 2015 Haziran genel seçiminden sonra iktidardan düşünce "istikşafi koalisyon görüşmesi" yaptırdı Davutoğlu'na. Amaç, zaman geçirip tekrar seçime gitmekti. Kılıçdaroğlu bu numarayı yedi! Yanlış; Erdoğan tıkandı, yönetemez hale geldi; Kılıçdaroğlu 2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminde kazanacak adaylar varken kendisini dayatarak Erdoğan'a bir dönem daha verdi! Yani Erdoğan kazanmadı, muhalefet Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ile yüzde 40-60 dengesindeki bir seçimi kendi eliyle verdi.
Seçmen CHP’yi birinci parti yapmasa Erdoğan diyalog kuracak mıydı?
Selvi diyor ki; "Özgür Özel, diyalog için elini uzattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da uzatılan eli havada bırakmadı. Böylece diyalog zemini oluştu. İki liderin görüşmesi kamuoyundan büyük destek gördü."
Doğru; Özel, 31 Mart 2024'teki yerel seçimlerden, bir yerde yeni bir genel başkan olarak girdiği ve büyük ölçüde bir genel seçim havasında geçen ilk seçimde partisini "birinci" çıkardı. CHP, 1977'den 47 yıl sonra ilk kez birinci parti oldu. Böylelikle Özel, birinci parti olmanın sorumluluğu ve siyasi psikolojik üstünlükle iktidar partisinin lideri ve yürütmenin başı ile ülkedeki yakıcı sorunların çözümü için diyalog kurmak istedi. Yanlış; Erdoğan, diyaloğu kabul etmek zorundaydı! "Özgür Efendi", birdenbire oldu "Özgür Bey"! Bu üslup farkını halk oluşturdu. Çünkü, bu diyalog halkın tercihinin bir sonucudur. CHP yerel seçimlerden birinci parti çıkmasa, başarılı olmasa Erdoğan, Özel'e randevu vererek miydi? Erdoğan, kan kaybediyor ve kan kaybını durdurmak istiyor. Manevraya ihtiyacı var. Ne var ki Özel'de onun manevralarına figüran olacak göz yok! Özel-İmamoğlu ittifakı ile etrafındaki sağlam ve aklı başında destek CHP'yi iktidar rotasına soktu artık ve bunu iktidarın da "yardımcı unsurların" da sarsıp bozması çok ama çok zor.
Özel’den zarif bir üslupla adrese teslim cevap
Bakın bu noktada Özgür Özel'in 6 Mayıs'ta Üç Fidan'ın mezarlarını ziyareti sonrasında konuyla ilgili olarak Selvi'gillere ve bir "konuk yazar"a muhabirlerin sorusuna karşılık verdiği yanıt şöyle:
"47 yıl seçim kazanamamanın verdiği özgüvensizliği atamamış bazı arkadaşlarımızın değerlendirmeleri. Türkiye'nin birinci partisini, yüzde 38 oy almış bir partiyi, gelecek seçimlerde Türkiye'nin iktidar partisi olmak için canla, başla çalışan ve buna yürekten inanmış kadroların partisini kim karıştırmak isteyebilir, kim komplo teorileriyle bizleri meşgul etmek isteyebilir. Bunlar özgüvensiz dönemden kalan meseleler. Kendimize güvenimiz tam. Kayıt dışı siyasete karşıyız. Her şeyi gözlerinizin önünde yapıyoruz, açıklıyoruz, çalışıyoruz. Gayret ediyoruz. Hiç kimse korkmasın."
Özel, daha ne desin. Her zamanki nezaketi ve zarafetiyle adrese teslim cevabı geciktirmeden yapıştırmış (Bir parantez açarak değinmek şart oldu: Özel, Erdoğan ile görüştüğünün ertesi günü geniş bir zaman ayırarak CHP'nin 7. Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile buluştu. Her ne kadar görüşmenin içeriği hakkında bir açıklama yapılmasa da Kılıçdaroğlu'nun iki gün sonra kaleme aldığı yazı bir fikir veriyor)!
Selvi’ye 50’ler dersleri
Yukarıda dediğim gibi, Selvi'nin kırk yamalık köşesinin bir başlığı da "Menderes-İnönü Kavgası". Selvi diyor ki; Menderes, Londra’da uçak kazasından sağ kurtulup Türkiye'ye döndüğünde Ankara Garı'nda karşılayanlar arasında İsmet Paşa da vardı. Bir gece de Menderes, İsmet Paşa’nın koluna girmiş bir süre sohbet ederek yürümüşlerdi. İnönü ile Menderes arasındaki diyalog siyasi iklimi değiştirmişti. Ancak ne yazık ki sürdürülemedi. İnönü ile Menderes çok sert kavgaya girdi. Diyalog iklimi korunsa 27 Mayıs olur muydu?"
Selvi'nin sorusuna tarihi bir gelişmeyi aktararak şöyle yanıt vereyim: Menderes iktidarının sıkıntıya girdiği süreçte gayriresmi dar bir toplantı düzenleyerek çıkış yolu için istişarede bulunmak üzere merkez sağın önemli ismi Prof. Dr. Ali Fuat Başgil'i de çağırır. Cumhurbaşkanı Celal Bayar da toplantıdadır. Başgil'in Menderes'e önerisi mealen, "Yumuşama mesajı verin. Bu doğrultuda kabinede revizyon yapın ve bazı bağımsız, kamuoyunda olumlu intiba verecek isimleri de kabineye dahil edin" şeklinde olur. Fakat Bayar buna şiddetle karşı çıkar ve mealen "Ne münasebet, tenkil, tenkil!" der. Yani, siyasi ve toplumsal muhalefeti sertlikle bastırmayı önerir ve hükümet bu yoldan gider. Bu yol, TBMM'de yargı yerine geçecek Tahkikat Komisyonu kurulmasına, CHP'nin kapatılmak istenmesine kadar gider. 1958 seçimlerini Menderes hükümeti 1957 sonbaharına, erkene alır. DP kaynamaya başlamıştır izlediği politika yüzünden. DP'den ayrılanlar Hürriyet Partisi'ni (HP) kurmuş, Dörtlü Takrir'in ardından DP'yi kuranlardan Prof. Dr. Fuat Köprülü de ayrılıp bağımsız kalmıştır. Kısaca söz edeyim, daha önce etraflı yazmıştım; zamanın CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu'nun başında olduğu HP ile Osman Bölükbaşı'nın başında olduğu Cumhuriyetçi Millet Partisi (CMP)'ne genel seçimlere ittifak kurarak birlikte girmeyi önerir. O zaman ittifak serbesttir siyasi partiler yasasına göre. İnönü'nün önerisi kabul görür ve Heybeliada'daki görüşmelerin sonunda parti bir "Güçbirliği Deklarasyonu" açıklar kamuoyuna. Fakat Menderes bunun üzerine siyasi partiler yasasında değişiklik kılıcını çeker; İttifakı yasaklar. Ayrıca, Köprülü'nün olası CHP'ye desteğinin önünü kesmek için de bağımsız milletvekillerinin bir partiyi desteklemesini de engeller. Sonuçta 1957 erken genel seçimini DP az farkla kazanır. Oysa üç partinin toplam oyu kazanmaya yetmektedir. İşte DP ittifakı yasaklamasa ve seçimde muhalefete düşse 27 Mayıs gündeme gelmeyecek, haliyle Menderes ve arkadaşları asılmayacak; çoğulcu demokraside taşlar yerine oturacak; Türkiye seçimle iktidara gelinen ve gidilen bir çoğulcu demokrasiyi kesintisiz olarak inşa edebilecekti.
Selvi’den Osman Kavala çıkışına devam
Selvi, malum daha önce bir Osman Kavala dosyası açmış ve MHP cenahından çok sert bir reaksiyonla karşılaşmıştı. Ne serti, hatta 'kılıç artığı' denilerek ırkçı bir nefret söylemine maruz kalmıştı. Akabinde Selvi'yi Irak dönüşünde uçakta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanıbaşında gördük. Bu fotoğraf kuşkusuz bir mesaj içeriyordu ve muhatabı MHP idi. Selvi, 6 Mayıs'taki yazısında Kavala'ya da "Osman Kavala Meselesi" başlığını açtı ve defa Tuğrul Türkeş'i de dayanak yaparak sordu; "Türkiye'nin Osman Kavala yüzünden Avrupa Konseyi'nde yaptırıma uğraması kime ne fayda sağlar? Türkiye'nin görünümünü nasıl etkiler?"
Selvi'nin bu Kavala değinisine de MHP cenahından sert bir tepki geldi bir genel başkan yardımcısının sosyal medya hesabından. Selvi'yi bu defa savcıların önüne atan paylaşımın bir kısmı şöyle:
"Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Bir davada sanıkların, katılanların veya mağdurların leh veya aleyhine yargı görevi yapanlara emir vermek veya baskı yapmak veya nüfuz icra etmek, yargı görevleri yapanları ne suretle olursa olsun etkilemeye teşebbüs etmek suçtur."
Özel’in turları ve takım oyununa zarar vermemek...
Yazıya son noktayı koyarken Özel'in bugün de 12.00'de TBMM'de MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli ile görüşeceği haberini fark ettim. AK Parti, DEM, MHP... Belli ki bu tur İYİ Parti ve diğer partilerle sürecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yürütmenin başı olarak yapamadığını ana muhalefetin ve son seçimin birinci partisinin genel başkanı Özel yapıyor. İyi de yapıyor. Bir tane Türkiye var ve Türkiye herkesin ortak vatanı. Özel, sorumlu davranıyor. CHP Özel ile, İmamoğlu ile, Yavaş ile, meclisteki grubu ve bütün örgütü ile, bütün yerel yönetimleri ile güzel bir takım oyunu oynuyor. Bu takım oyununa zarar verecek kimi adımlardan, söylemlerden kaçınmak gerekiyor. Örneğin, Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül'ü herhalde grup yönetimi uyaracaktır. Onun görevi Erzincan'ın sorunları ile, en başta altın madeninin çevreye verdiği zararla ilgilenmek; toprak altındaki canların çıkarılması için çaba harcamak.... Cumhurbaşkanı adayı tayin etmek değil! Bir de acemiler var; geçen gün İsmail Küçükkaya'nın sabah programına çıkan Gaziantep'ten bir ilçe belediye başkanı da cumhurbaşkanı adayı telaffuz etti! CHP'nin yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcısı Gökan Zeybek benzer yaklaşımları durdurmak için gerekeni yapacaktır. Belediye başkanlarının görevi yaptıkları işleri anlatmak ve beldelerinin sorunlarını dile getirmek televizyonlarda.